Güncelleme Tarihi:
Amerikalılar’a ve Avrupalılar’a Arap ve Müslüman düşmanlığı yaptıkları için - haklı olarak - kızıyoruz. Ama anlamamalarını, anlamadıklarından da korkmalarını anlamamak mümkün mü? Aşure günü çekilen şu yandaki fotoğrafa bakar mısınız, böyle yüzlercesi yayınlandı medyada. Korkmamak mümkün mü? (YANDA)
*
KADINLARA ÖZGÜRLÜK (biz de ölmeyiz böylece
J)Kadınların ekonomik özgürlük kazanması çok önemli. Kadınların sığınabilecekleri, yardım alabilecekleri sivil toplum örgütleri çok önemli. Çaresizlik, köşeye sıkışmışlık kadınlarımızı katil yapıyor. (Doğrusu ölenlere acıdığımı söyleyemeyeceğim. Çocuklara, yaşlılara ve kadınlara el kaldıranların ölmesi beni o kadar da üzmüyor!)
Trabzon’dan bir haber: Bir süredir ruhsal sorunları olan genç kadın, eve alkollü gelip kendisini döven 20 yıllık kocasını çocuklarının gözü önünde av tüfeğiyle öldürdü.
Uşak’tan bir diğer haber: NG, şiddetli geçimsizlik yaşadığı için sık sık karakolluk oldukları 17 yıllık kocasıyla tartıştı, uyuduktan sonra da bıçakla öldürdü.
Bu iki kadının ekonomik bağımsızlığı olsaydı, kocalarını bırakıp gidebilselerdi, acaba işi cinayete kadar götürürler miydi?
Posta, 13 Şubat
*
Posta “İŞTE TÜRK’ÜN HALİ” diye manşet yapmış, diyor ki:
- Bir Japon yılda 25, bir İsveçli 10, bir Fransız 7 kitap okuyor. Bir Türk ise bir kitabın 6’da birini bitiriyor. (Yani 6 senede 1 kitap okuyor!)
- Almanya’da kamuya ait 15.000, Japonya’da 10.000, İngiltere’de 12.000 araç varken, bu rakam Türkiye’de ... 125.000 !
- ‘Her ile bir havalimanı’ projesi kapsamında 2.5 milyar dolarımız çöpe gitti. Mesela günde ortalama 16 yolcunun kullandığı Isparta Süleyman Demirel Havalimanı’nda 51 teknisyen, 43 memur, 21 şoför, 36 itfaiyeci ve 37 hizmetli halen görev yapıyor.
- Türkiye’de 60.000 tiner bağımlısı çocuk sokakta yaşıyor.
- Türkiye’de her 3 CD’den 1’i ve her 100 kitaptan 40’ı korsan satılıyor.
- Türkiye’nin en çok izlenen televizyon kanalları ortalama 300 kişi çalıştırıyor. Devlet televizyonu TRT’de ise 9.000’e yakın çalışan var.
- Türkiye’de 150.000 aile, İstanbul’da ise evlerin % 24’ü kaçak elektrik kullanıyor.
- Türkiye’de hekim başına 825, AB’de 300 hasta düşüyor.
- Türkiye’de son 50 yılda 15 kez imar ve gecekondu affı çıktı. Başkent Ankara’nın % 70’i gecekondu vasfını haiz.
- Silah altındaki zorunlu askerlik yapan personel açısından Çin birinci, Türkiye ikinci sırada yer alıyor.
- Türkiye’de her 1000 kişiden 68’inin otomobili var. AB ortalaması ... 461!
- 1 litre benzine ödediğimiz paranın % 75’i vergi.
- Dünyada İMF’ye en borçlu ülke ... Türkiye.
Posta, 13 Şubat
*
TESADÜFE BAK! diye manşet yapmış Milliyet. Serpil Yılmaz’ın haberi.
Spot: Enerji soruşturmasında 2 milletvekilinin adı geçiyor. İkisi de CHP’den AKP’ye transfer oldu. Birinin kendi, diğerinin de kuzeninin şirketi BOTAŞ’tan ihale aldı.
(Cemal Kaya ve Nezir Nasıroğlu söz konusu olan miletvekilleri.)
Milliyet, 13 Şubat
*
TÜRKİYE’Yİ YÖNETMEYE TALİP MİLLİYETÇİYE BAK
Cem Uzan’la babası Kemal Uzan arasındaki bir telefon konuşması, polis kayıtlarından.
Cem Uzan: Atatürk niye demiş "Türk milleti çalışkandır" diye biliyor musun? Çünkü Türk milleti tembel. Çalışkan olun ulan diyemediği için.
Kemal Uzan: Evet.
C: "Türk milleti zekidir" demiş, çünkü aptalsınız diyemediği için.
K: Aynen.
C: "Adalet mülkün temelidir" demiş, bugüne kadar Türk'ün Osmanlı'dan gelen tarihinde adalet olmadığı için. Bak kardeşim, öğren adalet mülkün temelidir, adalet lazım diyebilmek için demiş bunu.
Köfte-ekmekçiler de gidip, “Türkiye’yi kurtaracak milliyetçi, vatanperver parti başkanı” diye BUNA oy verdiler!
Milliyet. 13 Şubat
*
VEREN NE MEMNUN OLMUŞTUR KİMBİLİR
Erdal İnönü’ye ‘Sosyal Demokrasi’ye Katkı Ödülü’ verilmiş TÜSES tarafından.
İnönü diyor ki, ‘Uzun yaşamanın faydaları var, insanlar durup dururken ödül veriyorlar!’
Milliyet, 13 Şubat
*
ARABACININ KARI MI KÂRI MI
Şükrü Kızılot anlatıyor:
OKAN Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sadık Kırbaş'ın, Çanakkale’de bir konferans davetine gittiğimde, ilginç bir olay yaşadım. Konuşmam bittiğinde, Biga’da yerel bir gazetenin sahibi olduğunu belirten düzgün giyimli biri yanıma yaklaşarak; ‘Hocam, size bir soru da ben soracağım; a’nın üzerindeki şapka yani inceltme işareti kalktı mı yoksa duruyor mu?’ diye sordu. Ardından da neden sorduğunu anlattı:
Biga’da arabası ile kömür satanlar, gazeteye ilan verirse, satışları artıyormuş. Kömür satanlardan biri, satışı artırmak için verdiği ilana, fiyata ‘arabacının kárının da dahil olduğunu’ eklemeyi ihmal etmemiş. Ancak, ilan yayınlanırken ‘kár’ın üzerindeki inceltme işareti yazılmayınca, ilan şöyle çıkmış.
‘Bulunmaz fırsat!.. Kömürün tonu 400 bin lira, buna arabacının karı da dahil. Aramakta acele ediniz!..’
İlanı okuyanlar, verilen cep telefonundan arabacıyı kömür için değil de diğer konu için arayınca, olanlar olmuş, adamcağız adeta çıldırma noktasına gelmiş. Bu arada eşi ve yakınları ile de ciddi sorunlar yaşamış.
Ardından, arabacı ile gazetenin sahibi ‘arabacının karı’ konusunda mahkemelik olmuşlar!.. Gazete sahibi a’nın üzerindeki inceltme işaretinin kalktığını ispat edebilirse kurtulacak. Yoksa durumu iç açıcı değil...
Hürriyet, 13 Şubat
*
ARINÇ’IN TERAPİYE İHTİYACI VARMIŞ
AKP Bursa Milletvekili Zafer Hıdıroğlu (Allah razı olsun) organ bağışı için bir kampanya başlattı, Salı günü TBMM’de bir tören düzenlendi, Başkan Bülent Arınç da kampanyaya destek verdi ama... kendisi organlarını bağışlayamadı, gerekçe olarak da kendini buna hazır hissetmediğini, ‘terapiye ihtiyacı olduğunu’ söyledi.
Terapi, tedavi demektir.
Demek ki Arınç da ‘dinî inançları sebebiyle, ölükten sonra organlarını bağışlayamama’nın tedavi gerektiren bir durum olduğunu düşünüyor...
Hastanın tedaviye ihtiyacı olduğunu kabul etmesi, terapinin ilk adımıdır...
Hürriyet, 16 Şubat
*
IYYK!
Rezalet, Allah kimseye vermesin. Tamam, benim başıma gelmesi ihtimali yok, kopartacı Şuayip Usta kaşınmış da...
Sevgililer Günü’nde kaportacı Şuayip D. bir kaçamak yapayım demiş, Ayşe B. adlı bir kadınla yemeğe çıkmış, ardından da ‘araba fanzââzisi’ yapalım demişler, Doğan görünümlü kan kırmızısı Şahin’i kaportacı dükkanına çekmişler, kepengi içeriden kapamışlar ve arka koltukta aganigiye girişmişler, tabiri caizse.
Buraya kadar herşey güzel. Ama, üşüdüler zahir, kapalı yerde arabanın motörünü de çalıştırmışlar.
Neticede, dükkan komşuları ertesi sabah şüphelenip çilingire kepengi açtırınca... Şuayip Usta ile sevgilisini arabanın arka koltuğunda anadan üryan yahut daha da kötü don paça ve ayaklarda soket çorapla, belki de son kaldıkları pozisyonda, baygın bulmuşlar...
Kadının durumu çok üzücü tabii ki, ama ben evli barklı bir erkek olarak Şuayip Usta’ya yanarım. (!) Şimdi hastanede, başucunda karısı gözyaşları içinde bekliyor, dualar ediyor “Allahım kocamı bana bağışla ... bağışla ki, kendine geldiğinde gözünü oyayım alçağın!” Koridorda sanayi sitesi esnafı bekliyor, makaraya alıp ele güne büsbütün rezil etmek için...
Hıncal Abi’nin dediği doğruysa eğer, üç dakika için değer miydi be Usta?
Hürriyet, 16 Şubat
*
DOĞRU SÖZE NE DENİR?
18 Şubat Milliyet gazetesi internet sitesinde yayınlanan Yurdum İnsanı adlı köşeyi yapanlar bakın hırsızlık olayını nasıl aktarmışlar :
“Murat D., Sevgililer Günü'nde kız arkadaşına hediye etmek için bir mağazadan gümüş takı seti çaldı. Demirpençe'nin kız arkadaşı, takının değerini öğrenmek için aynı mağazaya götürünce hırsızlık olayı ''tesadüfen'' ortaya çıktı. "
Madem ismini alenen vereceklerdi, hiç D. diye kısaltma yapmasalardı daha iyi olurdu.
... diyor Erdem Aksoy
Haklıdır!
Milliyet, 18 Şubat
*
ALTIN KAFES MESELESİ
Rum asıllı Türk kaptan Yani Kostra, uyuşturucu kaçakçılığı suçundan kırmızı bültenle aranırken 1994’te Yunanistan’da yakalanmış ve ömür boyu hapse çarptırılmış. 67 yaşındaki kaptan 11 sene yattıktan sonra ‘suçluların iadesi anlaşması’ çerçevesinde müracaat etmiş, ‘Cezanın geri kalan kısmını memleketimde çekmek istiyorum’ diye. Artık Metris’te yatacakmış.
Hapishaneye ‘altın kafes’ denmez elbet, ama Allah kimseyi vatanından ayırmasın!
HO Tercüman, 18 Şubat
*
“BULGAR BARAJ AÇTI, EDİRNE BOĞULDU” diyor HOT’un haberi.
İddiaya göre (az kaldı ben de İdaa yazıyordum) aşırı yağışlar üzerine Bulgaristan baraj kapaklarını açınca, Meriç ve Tunca taşmış, bu da Edirne’de sellere sebep olmuş.
Adama ‘Çorbacı’ der misin, al sana çorba! J HO Tercüman, 18 Şubat LAHAVLE Amerika’nın çaylak dışişleri bakanı Condoleezza (her seferinde bakarak yazıyorum adını) Rice “Suriye başka ülkelerin içişlerine karışmasın!” demiş. Bu lafı hayatta en son söyleyecek... ABD’dir herhalde! HO Tercüman, 18 Şubat GÜZEL BİR HABERDİ... İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin internet sitesi ibb.gov.tr’den eski başkan Ali Müfit Gürtuna’nın adını geçtiği bütün dosyalar, tek tek silinmiş. Sitede, diyor haber, 1923’te başkanlık yapan Haydar Bey’le ilgili bilgi var ama Gürtuna’nın adı arandığında tek bir bilgi bile gelmiyormuş. Muhafazakâr demokrat böyle olunuyor demek ki, tıpkı Stalin Rusyası gibi... Milliyet, 18 Şubat KAN DAVASI Meslektaşım, arkadaşım Yurtsan (Atakan) köşesinde “İki gündür Fransa’nın Kan şehrindeyim” diye yazmış. Anlıyorum, senelerdir adı söylendiği şekliyle Kan diye bilinen, ‘Cannes’da’ diye yazması zor olan Kotdazür’ün (!) nâdide şehrinden bahsediyor da... ortada küçük bir sorun var: Fransa’da iki Kan vardır! Biri bildiğimiz Cannes, güneyde Akdeniz kıyısında, diğeri tam diğer uçta, kuzeyde Calvados bölgesindeki Caen... İkisi de ‘Kan’ (gerçi Fransızlar’ın telaffuzundan ayırt edebilirsiniz ama, bu Türkçe’de mümkün değil), ee, Yurtsan, n’edcez şincik? Hürriyet-Kelebek, 18 Şubat ARNAVUT CİĞERİ AKP Uşak milletvekili Alim Tunç ve yanındaki iş adamları, Arnavutluk’u ziyarete gitmişler. Ve otelden başlayarak, gittikleri her lokantada Arnavut ciğeri istemişler. Öğrenmişler ki, Arnavut ciğerini Arnavutlar... duymamış bile. Bu vesileyle milletvekili ve iş adamları, Arnavutluk’ta Arnavut kaldırımının da bilinmediğini öğrenmişler. Doğrusu ben de bilmiyordum bunun böyle olduğunu! Posta, 19 Şubat Benim bir endişem var epeydir: UKRAYNA BİZDEN ÖNCE AB’YE GİRECEK, ondan sonra Avrupa “Ukrayna gibi büyük bir lokmayı hazmedelim, sonra sizi alırız” diye bizi bir on sene daha ileriye atacak. Ukrayna’nın yeni başkanı Viktor Yuşçenko “Güçlü bir Avrupa için Türkiye’nin ve ... Ukrayna’nın AB üyesi olmasının çok önemli olduğunu” söylerken bakın Lüksemburg’un Paris Büyükelçisi Hubert Wurt ne demiş: “Ukrayna Türkiye’den önce birliğe üye olabilir...” Her seferinde dilimin ucuna gelen aynı şey: Başta bizi kapınızda dilenmeye mahkum eden Türk siyasetçiler, Allah topunuzun belasını versin! Star, 19 Şubat KASIMPAŞALI BİR BÜTÜNDÜR CHP Hükümet’i “Kendi atadıkları adamlar yolsuzluktan yargılanıyor” diye eleştirince, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sert çıkmış: Ertesi gün de Posta ‘Memur kızacak’ diye Başbakan’ın şu sözlerini eleştiriyor: - Günümüzde herkes özel sektör yerine kamuyu tercih ediyor. (Kimileri de hem Ülker Bayii hem Başbakan olup ikisinin nimetlerini birlikte yiyor!) Bunun sebebi yan gelip yatmak. Makarna yemeyen, iş beğenmeyenler illaki memur olmak istiyor... ERDOĞAN’IN VE AKP’NİN KIRILMA NOKTASI AKP’den istifa eden Erkan Mumcu “AB’nin istediği yapısal reformları taşıyamayacakları için süreci yavaşlatmak istiyorlar. Bu konuda zor adımları erken seçimden sonra atacaklar. Zaten aralarında sürekli erken seçimi konuşuyorlar” diye ihbar etti eski parti arkadaşlarını... Başbakan’ın son zamandaki sertleşmesine, medyayla sık sık çatışmaya girmesine, medyadan (en yalakalar da dahil) giderek artan dozda eleştiri almasına bakıyorum da... AKP Hükümeti ve Recep Tayyip Erdoğan ‘kırılma noktası’na ulaştı galiba. Cicim ayları bitti... Haa, ne olur, kısa vâdede hiçbir şey çünkü CHP ölmüş durumda, zaten Türkiye’de sol sağa alternatif olamaz, seçim kazanamaz (Kimse bana Ecevit’li CHP’nin aldığı % 40’lardan bahsetmesin, o sol değildi, milliyetçi-sol’du), sağda ise ufukta bir rakip görünmüyor, onun için AKP’nin ve Erdoğan’ın eli epey rahat daha. Ancak (1) AB’nin bastırdığı acı uygulamaların oy kaybettireceğini biliyorlar (2) onun için Çankaya’yı da ele geçirmeden önce bir erken seçime gidip kesin çoğunluğu almak isteyeceklerdir. Vatan, 20 Şubat ALLAH SEÇMENİNE BAĞIŞLASIN Geçen sene ‘Kaçak yapılara göz yummayacağız’ vaadiyle seçim kazanan Sarıyer’in AKP’li belediye başkanı Yusuf Tülün’ün ilk icraatı belediye başkanlığı binasının çatı katını Boğazici İmar Kanunu’na aykırı olarak tam kata çevirmek olmuş. İkinci icraatı da, ilçedeki kaçak yapılaşmayla mücadele etmesi gereken İmar Planlama Müdürlüğü’ne bir kaçak kat çıkmak. Vatan, ‘Hayırdır?’ diye sorunca, Yusuf Tülün’ün cevabı: “Kamu binalarının hangisinin ruhsatı var ki? Sarıyer’in % 80’i kaçak, ben ne yapayım?” BUNLARA inanıp oy verenler düşünsün! Vatan-34, 20 Şubat İSHAK BEYİN ZARAFETİ VE SATIR ARASINDA KALAN KORKUNÇ HABER Arada kaynamış, adeta utana sıkıla söylenmiş bir sözdü, ama ciğerimi dağladı. İshak Alaton, Sabah’ın Aktüel Pazar ilavesindeki bir röportajda (Alarko Holding yahut şirketleri olarak) Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali için açılan iki ayrı ihaleyi de kazanmalarına rağmen “politik nedenlerle” bu işi üstlenemediklerini, yani çekildiklerini söylüyor. İshak Bey son derece dikkatli, zarif bir insandır, memleketin menfaatini şahsi çıkarlarının, para hırsının üstünde tutmayı bilen nadir iş adamlarındandır. İshak Bey, laf arasında çok AĞIR BİR ELEŞTİRİ yapıyor bize... Söylediğinin anlamı şudur: Demek ki, birileri YAHUDİ KÖKENLİ iki iş adamının kurduğu Alarko Grubu’nun havalimanı inşaatını üstlenmesini ‘uygun’ görmemiş! Bu ne korkunç bir şeydir, 2000’li yıllarda! (Not: Güntay Şimşek ayrıca İshak Alaton’un büyük bir holdingin patronu olmasına rağmen ekonomik sınıfta uçtuğunu söylüyor, gazete de bunu büyütüyor, başlık yapıyor. Ancak bu yazıya şöyle bir göz atan iki şey düşünecek: Ya olumlu bakacak, ‘Aferin İshak Bey’e, bak o kadar parası var ama first class yahut business uçmuyor’ diyecek, ya da ironik bakacak işi cimriliğe verecek... Oysa, sayfanın editörü çok ince bir nezaketi, dikkati gözden kaçırmış: İshak Bey, çoğu zaman iş gezilerine mesai arkadaşlarıyla çıktığını söylüyor ve diyor ki “Arkadaşlarım ekonomide, ben ise şirketin başındayım diye business’te seyahat edemem. Bu ayrımı kendime yakıştıramıyorum. Bu yüzden bu yaşıma gelinceye kadar hep ekonomide uçtum.” Sahi, Murat Demirel ile Egebank’ın müdürlüğünü yapmıştı bir zamanlar Esat Erkuş şimdi neredeler? Bizleri gazeteci olarak New York’a davet etmişlerdi bir açılış için de, uçakta misafirler ekonomik sınıfta uçarken onlar, ‘yer olmadığı’ gerekçesiyle business uçmuşlardı?)
*
*
*
*
*
*
- Muhafelet ilk günden beri adımızı lekeleme gayreti içinde, çünkü kendi geçmişleri, tarihleri lekeli. (CHP’den bahsediyor!)
- Geçmişleri lekeli olmasaydı, bu millet onları çoktan iktidara getirirdi.
- Kendi atadığımız adam yolsuzluk yapıyorsa kafasını kopartırız.
- Ama medya yazdı diye kimseyi (görevden) almayız. Varsa belge getirin, biz arkasını kovalarız.
- (Bazı medya kuruluşları) Özel işleri için gelip bizimle görüşmeyi biliyorlar ama...
Vatan “En sert sözler” diye manşet yapmış.
Eee, düne kadar Kasımpaşalı diye alkış tutuyordunuz, Kasımpaşalı üslubunun böyle “yan etkileri” de vardır, işler biraz kötü gitsin, daha neler görecek, neler duyacaksınız...
Vatan, 19 Şubat - Posta, 20 Şubat
*
*
*