Güncelleme Tarihi:
Hürriyet, 14 Haziran
Şöyle diyor Hürriyet’in haberi:
ABD’nin Kaliforniya Eyaleti Irvine kentinde keskin nişancı (sniper) dehşeti yaşandı.
‘Keskin nişancı’ diye önce Türkçe söyleyip ardından parantez içinde (sniper) İngilizce’si veriliyor artık...
İyi etmişler çünkü Hürriyet okurları belki Türkçe’sini anlamazdı...
*
DİKKAT BU BİR ŞAKADIR!
Star, 14 Haziran
Başbakan’a hizmet ödülü diyor haber, “Amerika’nın saygın kuruluşlarından Academy of Achievement her yıl çağına yön veren kişileri ödüllendiriyor. Başbakan Erdoğan’a da ‘Kamu yararına yaptığı hizmetler’ nedeniyle Chicago’da ödül verildi.”
Anlamadım?
Hangi “kamu yararına” ?
Türk kamusunun yararınaysa, niye bir Amerikan kuruluşu ödül veriyor?
Amerikan kamusuna hizmetlerinden dolayıysa, niye bizim başımızda?
*
BABALAR GÜNÜ FIKRASI
Sabah, 21 Haziran
Mehmet Barlas Babalar Günü niyetine bir fıkra anlatmış:
BABALAR GÜNÜ
Dün "Babalar Günü"ydü. Aklıma bir "Baba" fıkrası geldi. Tıbbiyeden mezun olduktan sonra ihtisasını yapan ve eşi ile bir köye yerleşen genç doktora akşam vakti ilk hastası gelmiş. Bir doğummuş bu.
Genç doktorun eşi kocasını sabaha kadar heyecan içinde beklemiş.
Sabaha karşı yorgun, kan-ter içinde dönmüş doktor.
Eşi "Bebek kız mı, erkek mi" diye sormuş.
- Bilmiyorum. Forsepsi çok sıkıştırmışım. Bebek parçalandı, cinsiyetini anlayamadım, demiş.
Eşi dehşet içinde, "Anne ne yapıyor? herhalde perişandır" diye tepki göstermiş.
Genç doktor "Anne de kan kaybından öldü" demiş.
"Baba ne yaptı" diye bağırmış kadın.
- Forsepsi çekerken arkamda duruyordu. Dirseğim hızla çarpınca, baba da öldü, demiş.
Ertesi akşam genç doktoru bir doğuma daha çağırmışlar.
Sabaha karşı yine yorgun, ama gülümseyerek dönmüş.
Karısına müjdeyi vermiş: - Bu defa babayı kurtardık!
Evet... Bütün babaların gününü kutlarım. Gecikerek de olsa!
Hakikaten Mehmet Barlas, Babalar Günü için çok iyi (!) bir fıkra seçmiş. Babaların içi açılmıştır herhalde!...
Bu bana, on yaşında babasını kaybeden ve ‘Cenaze evinde kalmasın, acısını unutsun!’ diye bizim evde misafir ettiğimiz ve bana emanet edilen (ben de on yaşındayım bu arada) Ömer’e (babasının acısını unutturmak için!!!) anlattığım fıkrayı hatırlattı.
Hani kimse askere babasının ölüm haberini verememiş, sonunda bölük çavuşuna vermişler bu tatsız görevi. Çavuş ıkınmış, sıkınmış, delikanlıya acı haberi bir türlü veremiyor. Sonunda bir yolunu bulmuş köylü kurnazlığıyla:
- Bana bak Hasan, senin köyün vardır?
- He, vardır Çavuşum!
- Köyde evin vardır?
- He, vardır Çavuşum!
- Ailen vardır?
- Vardır Çavuşum!
- Anan vardır?
- Vardır Çavuşum!
- Kardeşlerin de vardır?
- Vardır Çavuşum!
- Peki baban, baban da var mıdır?
- He, babam da vardır Çavuşum!
- Nah vardır!
Hâlâ hatırladıkça utanırım, kırk yıl sonra...
*
PREVANTİF HABER
Gözcü, 21 Haziran
Okullar kapandı, ÖSS yapıldı, tatil zamlandı. Okulların kapanmasının ardından ve Öğrenci Seçme Sınavı’nın da sona ermesiyle birlikte turistler de tatil beldelerine akın etmeye başladı.”
El insaf! Siz bu haberi hazırladığınızda (20 Haziran Pazar günü) ÖSS biteli ya bir saat, ya iki saat olmuştu. Ne ara ÖSS bitince insanların tatil beldelerine akın ettiğini, fiyatların bu yüzden zamlandığını gördünüz de haber bile yaptınız?
*
YÜKSEK DERECEDE EVLENME ŞANSINA SAHİP
Vatan, 21 Haziran
Adam karısını boşamak üzere dava açmış, paramı yiyordu, benimle yatmak için bile karşılığını istiyordu mealinde şikayette bulunmuş, bu arada dava dosyasında, anladığım kadarıyla, kadının zaten başka bir erkekle ilişkisi olduğu ve boşanırsa onunla evleneceği ihtimali de zikrediliyormuş. Ama cümle şöyle:
“Dilekçede, şu anda 28 yaşında olan Şura Hanım’ın MK adında bir kişiyle olan ilişkisi nedeniyle ‘yüksek derecede evlenme şansına sahip olduğu’ ileri sürüldü.”
Avukatlar da televoleleşti sonunda!
*
BEYİN KÜSMESİ
Birgün, 21 Haziran
Yurtdışına okumaya giden 50 bin öğrencinin 30 bini geri dönmüyormuş. Birgün, Türkiye’nin bu konuda kabahatli olduğunu gösterir bir de örnek vermiş. “Raporda, karbon kaplama teknolojisini icat ederek bilim dünyasında çığır açan ve ABD’nin ‘Yüzyılın 100 bilim adamlarından (dilinizi eşek arısı soksun) biri” kabul ettiği Prof.Dr.Ali Erdemir yıllar önce iş aradığı Türkiye’de resepsiyon memurluğuun uygun görülmesi beyin küsmesine çarpıcı bir örnek olarak gösteriliyor.”
*
ANNELERİ KİMSE SOLLAYAMAZ BU KONUDA
Hürriyet, 22 Haziran
Anneler Günü’nde 251 trilyonluk lüzumsuz harcama yapılmışmış, Babalar Günü’nde ise 264 trilyor harcanmış. Babalar anneleri solladı, diyor Hürriyet ekonomi.
Ona ‘Babalar anneleri solladı’ demezler. Anneler Günü için çocuklar ve babalar harcama yapmıştı, Babalar Günü’nde alışverişi anneler yaptı da, ondan...
*
BİZİ O LİMANA ÇIKARAMAZSIN!
Gazeteler, 22 Haziran
Başımıza gelecek felaketi aylardır yazıyorum, söylüyorum ama ne fayda... Mustafa Sarıgül, CHP’ye genel başkan olmayı kafaya koydu...
“Türkiye sığınacak bir liman arıyor, bu liman da CHP’dir” demiş Sargıgül.
Nazım’ın muhteşem bir dörtüğü vardır, Sargıgül bilir mi acaba?
Çok yorgunum beni bekleme kaptan
Seyir defterini başkası yazsın.
Kubbeli, çınarlı, mavi bir liman,
Beni o limana çıkaramazsın...
*
SİZ KAPIYI İLK KEZ ÇALIYOR OLMAYASINIZ SAKIN?
Vatan, 22 Haziran
Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili tartışmalar var ya...
Vatan’ın birinci sayfadan verdiği haber: “Heybeliada’da 33 yıldır kapalı olan okul kapılarını ilk kez VATAN’a açtı!”
Yalancının?
Ben bile iki kere gezdim, beş altı sene evvel, hem de gazeteci sıfatıyla değil, önünden geçerken izin istedim, zangoçun biri beni bir saat gezdirdi içeride...
Belki de “Heybeliada’da 33 yıldır kapalı olan okul kapılarını VATAN’a ilk kez açtı!” diyeceklerdi...
*
KİMİN OĞLU ACABA?
Şok, 23 Haziran
Gazetenin 4.sayfasında Gurur dolu veda diye bir haber. Mezuniyet kepi giymiş dört delikanlı, biri yuvarlak içine alınmış... Korkuyla okuyorum, öğrencinin başına bir şey mi geldi diye.
Haber şöyle: Bahçelievler Anadolu Lisesi’nin en başarılı öğrencilerinden Gökay Demir mezuniyet töreninde hem gururlu hem üzgündü. Karnesinde 5 not ortalaması tutturan Gökay ailesinin ve öğretmenlerinin gururu olurken mezun olmanın sevinci, arkadaşlara vedanın hüznüne kavuştu... filan diye bir “haber”.
Şok’ta çalışan babacığı ne kadar sevinmiştir kim bilir?
*
ORTAK NOKTALARI NÜ MERAKI...
Hürriyet, 25 Haziran
Bir zamanlar PKK’nın iki numarası olan, Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık hapishanede resme merak sarmıştı. Tabloları Diyarbakır’da satışa çıkarıldı. İlk gün 10 tablo satmış, 1.4 milyar liraya. İlk satılan tablosu ‘Hamamda yıkanan kadınlar’ teması bir ‘nü’ imiş. Bunu Cezaevi İnceleme Komitesi 150 milyona satın almış.
Marmaris’teki villasında huzurlu bir emeklilik süren ‘Darbe Dede’ Kenan Evren ile Diyarbakır’da E tipi cezaevinde yatan emekli terörist Şemdin Sakık’ın her ikisinin de resme merak sarması, üstüne üstlük ‘Hamamda yıkanan kadınlar’ temalı ‘nü’ çizmesi... sadece bir tesadüften ibarettir...
(Not: Tekrar ediyorum. Türkiye bir garip memleket, herşeyi sulandırmakta üstümüze yok. Adam Anayasa’yı zorla değiştirmek için darbe yapmış, biz ona tonton ‘Darbe Dede’ mualemesi layık görüyoruz, Marmaris’te huzur içinde yaşayıp, sergi açıyor, nü satıyor. Bir diğeri kanlı katil, o, anayasayı cebren değiştiremediği için hapiste, nü yapıp satıyor, sergisinin açılışını infaz savcısı yapıyor, ilk resmini cezaevi idaresi alıyor... Bir gariplik yok mu bu işte?)
*
SALLA GİTSİN...
Vatan, 25 Haziran
Çapa’da bomba patlayan otobüste ölen masum insanlardan biri de 68 yaşındaki Kemal Polat’mış. Adamcağızın cebinden ‘NATO’ya hayır!” diyen bir broşür çıkmış.
Vatan diyor ki, “Ve büyük olasılıkla yaptığı son şey, NATO karşıtlarının eline tutuşturduğu bir broşürü, ne olduğuna şöyle bir bakıp cebine atmak oldu.”
Ne biliyorsunuz? Adamcağız ölmüş, şahidi yok...
*
BURA TÜRKİYE...
Posta, 25 Haziran
Eskişehir Valiliği bir karar almış, ‘Otogar, meydan, mezarlıklar, gezinti yerleri, umuma mahsus park ve bahçelerde alkollü içecek içilmesi yasaktır’ diye. Nedense bu karar Resmi Gazete’de yayımlanmış ancak şu şekilde: “Eskişehir ili hudutları dahilinde umuma mahsus yerlerde alkollü içecek içilmesi yasaklandı.”
Ve Valilik mecburi içki satışını yasaklamış. Lokantalar, oteller küllüm...
İyi ki, 4.Murad gibi “Kelleleri vurula!” dememişler yanlışlıkla...
*
HAYATTA İNANMAM!
Posta, 25 Haziran
Bir anket yapılmış, nerede nasıl tatil yapılacağına erkekler karar veriyormuş. (% 67) Ailelerin (tatil yapabilenlerin herhalde) sadece % 33’ünde kararı kadın veriyormuş.
Hayatta inanmam.
Benim bildiğim Türk kadını, ağzından girer burnundan çıkar, kocasını istediği yere bir güzel götürür, ama bir taraftan da herifi ‘Bizim evde bütün kararları bey verir! Tatilde nereye gideceğimizi de o bilir!’ diye kerizler...
*
BAŞA DÖNDÜK
Star, 26 Haziran
İstanbul’da bir sergi ve defile düzenlenmiş. Konusu, Osmanlı’dan Bugüne Kadın Kıyafetleri.
Mankenlerin sunduğu defileyi Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan ile Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in eşi Sema Hanım da şereflendirmiş. Her ikisi de sıkmabaş türbanları, yere kadar pardösüleriyle...
Yüzyıllarca uğraşıp en geri noktaya geldik maşallah!
*
SEN DE BİR SIRRA KADEM BASSAN...
Milliyet, 26 Haziran
Ben de titizlenmeme rağmen birçok hata yapıyorum ama, meslektaşlarım da Türkçe açısından zırcahil. (Ha ha ha, zırcahil dedi, Türkçe’de böyle bir kelime yok ki!..)
Milliyet’in “Tarihi eserler tarih olmuş” haberinin spotu:
Kayıtlara göre, İstanbul’da tam 1691 tarihi eser sırra kadem basmış. Bu eserlerin kimi sadece kitaplarda, kimi ise toprak altında kaldı.
Tarihi eserler sırra kadem basmış...
Allah kime sırra kadem bastıracağını bilmiyor ki, gücüne gitmesin ama...
*
SIRTINA AYET EKLENMİŞ ANKEBUT ÖRÜMCEKLERİ
Star, 27 Haziran
Müthiş bir haber! Birinci sayfadan anonsu diyor ki: “Iraklı direnişçilerin şu sıralar moral kaynağı dev Ankebut örümcekleri. Çünkü bu örümcekler ABD’li askerlerin yaşadıkları yerleri istila etti. Onlara saldırdı. Irak’ta herkesin elinde Ankebut fotoğrafı dolaşıyor.”
Eee, bu alıntının esprisi nerede, diyenlere...
Bilmeyenler için söyleyeyim, Arapça’da ‘ankebut’ örümcek demektir...
(İçeride bir yerde, üstüne tüy dikmek için şöyle bir spot daha yer alıyor: ABD’lilere saldıran dev ve zehirli örümcekler, üzerine eklenen ayetle daha güçlü etki kazanıyor. Yani sırtına Kuran’da yer alan Ankebut Suresi’ni de yazıp ‘ekledin mi’ - ne demekse - bu örümceklerin etkisi daha da artıyormuş. Goldoraaak!)
*
EMİP TÜKÜRMEYE BAŞLADI...
Vatan, 27 Haziran
İclâl Aydın Hangisi sevmek? yazısına şöyle giriyor:
11 yaşındaydık kuzenim ve ben. Çok sıcak bir öğle sonrası, altına yattığımız kavakların gökyüzüne vuran resmini seyrederken sadece sinek vızıltısı ile yanımızda akıp giden derenin sesini dinlediğimiz o köy dinginliğinde bir anda bir çığlık duyduk. Birbirimize baktık ve yerimizden fırladık Elma ağaçlarının altına geldiğimizde gördük onları.
İkimiz de kalakaldık. Kadın adamın pantolonunu yırtmaya çalışıyordu ve hamileydi. Gözümüzü kadın ve adamdan alamıyorduk. Kadın adamın pantolonunu yırttı, bacağının üst iç bölgesini emip tükürmeye başladı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor ve büyülenmiş gibi kadını ve adamı izliyorduk. Aradan yıllar geçti ama adamın yüzündeki acı, korku ve haz ifadesiyle kadındaki endişe, kararlılık ve sevgi hiç gitmedi gözümün önünden.
(Böylece okurda erotik çağrışımlar yapıldıktan sonra mesele anlaşılıyor...)
Adamı yılan sokmuştu ve kadın yaradan zehri emmeye çalışıyordu. Neydi bu? Sevgi? ihtiras? Aşk? Erotizm? Aidiyet?...
(Kadın, yılan sokan adamı ölümden kurtarmaya çalışıyormuş... Bunun adı niye illa sevgi, ihtiras, aşk, erotizm yahut aidiyet gibi birşey olsun ki? Bir insanın canını kurtarırken bile bir erotizm mi gerekir? Dümdüz, art niyetsiz yardım edilemez mi bir insana? Ama, o zaman böyle köşe yazarları ne yazacak, diyeceksiniz, o da doğru!)