Güncelleme Tarihi:
Ben pazar günü yazmadığım için geç kaldım, birçok köşe yazarı “kapitalizmin güler yüzüydü” yahut “iş dünyasını, kapitalizmi milletle barıştırdı” diyordu Sakıp Ağa için. Doğrudur. Çok doğru.
Ama asıl, Sakıp Ağa’nın bu güler yüzünün arkasındaki acı gerçek önemli.
Gözcü gazetesi “İçindeki çocuğu hiç kaybetmedi” diyordu. Kimi gazeteler
ise, Sakıp Sabancı’nın Down Sendromlu oğlu Metin hakkında söylediklerini hatırlattılar.
Ben, bu hassas konuda Sakıp Ağa’nın kendisine uzatılan bir televizyon kamerasına söylediklerini hiç unutmadım.
Densiz bir haberci, Sakıp Sabancı’ya “Nasıl hep böyle güleryüzlü olabiliyorsunuz, sürekli şakalar espriler yapabiliyorsunuz?” gibi, mânidar bir sual sordu.
Lafın gerisindeki iğnelemeyi derhal anladı tabii o pırıl pırıl zekasıyla, birden durgunlaştı Sakıp Ağa, kelime kelime hatırlayamıyorum, ama benim ciğerimi dağlayan şöyle bir cevap verdi:
- Sen, cebinde milyarların da olsa elinden bir şey gelmeden, her akşam, hasta çocuğunun seni beklediği eve dönmenin ne demek olduğunu bilir misin?
Evet, sermayenin güler yüzüydü, hep “iyimser ve yapıcı” mesajlar vermeye çalıştı topluma... ama çocuklarının talihsizliğinden hep kendini sorumlu tutar, her akşam eve döndüğünde, belki de, oğluna sarılıp gizli gizli ağlardı.
Belki de ağlamamak için gülüyordu Sakıp Ağa...
Artık acıları dindi, Nûr içinde yatsın!
*
BU SÖZLER KİME AİT?
“Avrupa’nın genişlemesi hikayesi tamamen saçma... Bugün Türkiye adaysa, yarın sıra Zimbabwe’ye gelir!..”
25 Nisan 1980’de söylenen bu sözlerin sahibi kim, bilin bakalım!
Cevap, bu yazının dibinde...
*
OKUMUŞ MU, OKUMAMIŞ MI?
Hürriyetim, 8 Nisan
Selçuk Aksari yakalamış, Hürriyetim’in spor sayfalarında bir haber.
Kötü maç yönettiği için eleştirilen ve hakemliği bırakan Ali Aydın’dan peşpeşe iki seri cümle:
(1) Maçtan sonra TV izlemedim, gazete okumadım. Sadece başkanlarımızın TV’ye bağlantısını dinledim.
(2) Yazılanların yüzde 70’ine hak veriyorum.
Selçuk soruyor: Ali Aydın gazete okumuş mu, okumamış mı?
Bence biraz kafası karışık, o kadar...
*
EVET, EVET KAFASI KARIŞIK...
Milliyet, 10 Nisan
Milliyet, Ali Aydın’la konuşmuş.
Aydın haklı olarak şikayet ediyor: “İstifamdan sonra futbolculardan sadece Diyarbakırspor kalecisi Şenol aradı. Millet olarak bir huyumuz var, yükselttiğimiz kişiler başarısız olunca çok kötü yerlere sokuyoruz.”
Milliyet bu cümleyi birinci sayfadan kullanmış, ama muhabir arkadaş Aydın’a sormamış o “çok kötü yer”den maksadı nedir diye!
*
DOKTOR MİMAR BELEDİYE BAŞKANI
Sabah, 5 Nisan
İstanbul’un “çiçeği burnunda” (İğrenç bir laf, duyunca hep aklıma sapı burun deliğine sokulmuş bir papatya geliyor!) Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbullular’a teşekkür etmek ve “topluca tebrikleşmek” (İstanbul’a çok yakışan bir fiil) için düzenlenen geceye davet etmek üzere gazetelere ilan vermiş.
Altında imzası var: Dr. Mimar Kadir Topbaş
İlk defa “Doktor Mimar” diye bir laf duydum, başkan herhalde “varken kullanalım” diye düşünmüş.
Bir de ilanın altındaki küçük notu çok sevdim: “Tebrik ve kutlama mesajlarınız için: fax ve e-mail...”
Anlarsınız ya!..
(Yahu, o kadar da cahil miyiz! Tabii ki burada ‘doktor’un tıp doktoru olmadığını biliyorum. Tabii ki mimarlar da doktora yapabilirler. Ama ‘doktor mimar’ biraz gözümüze sokma oluyor...)
*
DEMİREL BEĞENMİYORSA, DEMEK Kİ...
Milliyet, 6 Nisan
9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel siyasetçileri değerlendirmiş, şöyle diyor:
Kemal Derviş: Anlamadığım birisi
Mehmet Ağar: İnanmış, gayretli
Tansu Çiller: Benim yıldızım
Necmettin Erbakan: Arkadaşım, heder olmuş bir enerji
Benim (Serdar spikink) gözüm Derviş’i giderek daha çok tutuyor, nedense!
*
BACAK MACAK BİRAZ ŞEY...
Milliyet, 8 Nisan
Esenyurt’un yeni Belediye Başkanı belediye binasında sergilenen heykelleri, kabartmaları satacakmış. Resim zannettiği bir röliyef için “Çok müstehcen değil ama hatları çok belli, bacakları macakları şey...” demiş.
Saç kılından tahrik olanlar, heykelin bacağını görünce neler yapar kim bilir!
*
DERİN DEVLET, HATTA DİPSİZ DEVLET
Milliyet, 8 Nisan
Milliyet “Annan Planı’na evet mi hayır mı?” diye sormuş “ünlülere!”
Başta kim?
Bingo! Hülya Avşar tabii ki. “Yes!” diyormuş...
Evet cephesi: Em.Oram.Salim Dervişoğlu, Güneri Civaoğlu, Okay Gönensin, İsmet Berkan, Tarhan Erdem, Ahmet Hakan.
Hayır cephesi: Süleyman Demirel, Mehmet Ağar, Devlet Bahçeli, Muhsin Yazıcıoğlu, Bülent Ecevit, Doğu Perinçek, ATO Başkanı Sinan Aygün, Prof. Dr. Mümtaz Soysal...
“Hayır cephesi” korku filmi gibi resmen!
(Not: Bu cümleden, “Serdar ‘hayır cephesini’ eleştirdi, demek ki Kıbrıs’ı vermekten yana!” sonucunu çıkaracak arkadaş! Sana dıııııt!)
*
CANINI DİŞİNE
HO Tercüman, 9 Nisan
Hamile kadın, doğum sancıları tutunca Marmaris Devlet Hastanesi’ne götürülmüş apar topar. ‘Param yok’ deyince 12 saat acilde bekletilmiş... ama bebeği ölmüş!
Bu acı haberi güzel kullanmış HOT ama resimaltı biraz tuhaf:
“Okumuş’un kayınpederi ve eşi, doğumun olması için canlarını dişlerine taktılar.”
Anlamadım?
*
BEN DE DİYORDUM Kİ...
Vatan, 10 Nisan
Gazeteler Sakıp Sabancı haberleriyle dolu. Vefatından önceden başlayarak, herkes acısını söylüyor, dua ediyor. Ölümü “kesinleşince” herkes gazetelere ilan vermek için yarışıyor. Ve benim gözüm tabii ki Mustafa Sarıgül’ü arıyor. Gazetelerde onu göremeyince hayret ediyorum. Sonradan anlıyorum ki, boşuna telaşlanmışım, sadece gözümden kaçmış.
Vatan’daki haber diyor ki “Sarıgül: Sabancı ‘Son mektubumu sana yazdım’ dedi!”
Aksi olsa şaşardım!
*
EKSİK IRZA GEÇME
Hürriyet, 10 Nisan
Aşağılık herif, kendini tesisatçı diye tanıtarak eve girmiş, yalnız yaşayan (hemşire olmasının bir haber değeri yok) MT’yi kuru sıkı tabancayla tehdit ederek hem paralarını almış, hem de oral sekse zorlamış.
Neyse ki bu pisliğe 15 sene vermişler. Ama bu Türk hukuku bir tuhaf. Murat Topaloğlu adlı hayvanın suçu neymiş biliyor musunuz? Konut dokunulmazlığını ihlal ve silahlı gasptan 12 sene 6 ay, “eksik ırza geçmek” suçundan da 2 yıl 11 ay...
Zorla oral seks “eksik ırza geçmek” sayılıyor demek ki...
*
FARUK, FARUUUUUK!
Hürriyet, 10 Nisan
72 yaşında bir Antalyalı dede, hayatını tehlikeye atarak 4’üncü kez ameliyat olmuş ve kangren olan cinsel organını kurtarmış.
Faruk’un (Mengüç) yorumu:
“Serdar abi, bu haberi okuyanların bir kısmı ‘Vay dede vay, yaşıtları namazda niyazda, dede hâlâ malı kurtarmaya çalışıyor’ diyecektir. Bazıları ‘Helal olsun dedeye, demek ki 72 yaşında umudu yitirmemiş’ diye alkışlayacaktır. Serdar abi, benim dikkatimi Antalyalı dedenin adı çekti: Necati Dikbaş!”
“Dikbaş” yani “inatçı” demek istiyor Faruk. Yoksa siz ne zannettiniz?
*
İŞ KAZASI
Atv, 8 Nisan
Hani Show Tv’deki bir dizide Akşam gazetesinin başına gelmişti.
Benim e-dostlarımdan Sümer Özvatan şahit olmuş, bu sefer Atv’de, Bir İstanbul Masalı adlı dizide, evin hizmetçisi gazetelerden şüphe ediyor: “Gazete yazıyor diye doğru olacak değil ya!” Derken evin babası iyice bindiriyor : “... en kısa zamanda genel yayın yönetmenini arayıp bu ‘yalan haberi’ düzeltmesini isteyin!”
Yalan haber yazan gazete kim?
Tabii ki Sabah!
“Tabii ki” diyorum, Sabah yalan haber yapar diye değil. Tabii ki Atv’de yayımlanan bir dizide herkes Sabah okur, demek ki yalancı gazete de Sabah’tır...
“Dizide kahramanlar dizinin yayımlandığı kanalın sahibi olan grubun gazetesini okur” şeklindeki ilkellik sürdükçe, böyle talihsiz kazalar da olacaktır tabii ki...
*
BU SÖZLER KİME AİT - CEVAP
25 Nisan 1980’de söylenmiş bu sözlerin (“Avrupa’nın genişlemesi hikayesi tamamen saçma... Bugün Türkiye adaysa, yarın sıra Zimbabwe’ye gelir!..”) sahibi...
JACQUES CHIRAC !
O tarihte Paris Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı aday adayı olan Chirac...
(Kaynak: Marianne Dergisi no.202, 5-11 Mart 2001)
Hani, Fransa Dışişleri Bakanı “Türkiye’yi istemiyoruz” deyince, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac “Türkiye’ye karşı tavrım değişmedi” buyurmuş ya...
Değişmemiş...