Güncelleme Tarihi:
Radyoda bir reklam (aklımda kaldığı kadarıyla, çünkü araba kullanırken not alamadım) :
“Bu hafta sonu kendinize ve çocuğunuza bir iyilik yapın. Mydonose Showland’de...”
Bak, dilimizde böyle bir kavram bile olmadığı halde, weekend’i hafta sonu diye tercüme etmişiz ne güzel.
Niye Mydonose? Niye showland? Sonra “kendinize ve çocuğunuza bir iyilik yapın” ne demek, hengi Amerikanca lafın birebir tercümesi bu?
Nasıl dilimiz konusunda bu kadar soysuz olabiliyoruz Allah aşkına?
Kimdir bu Türkçe’nin ırzına geçenler?
Nasıl insanlar yahu bunlar?
*
HERKESİN BİR UZMANLIK DALI VAR
Gözcü, 16 Mart
Meşhur bir hoca uyarmış, “Ailelerin evlatlarını ilgisiz ve şefkatsiz bırakması sonucu gençler satanizme yöneliyor” !
Kimmiş bu uzman hoca?
Medyum Memiş!
Eh Şeytan’ı kim bilir?
Cinci hocalar tabii ki...
*
REYTİNG İÇİN DEĞİL ALLAH RIZASI İÇİN!
Sabah - Sabah’la Günaydın ve Şok, 16 Mart
Atv’de yeni bir program başlıyormuş.
Her hafta iki hastaya (?) estetik ameliyat yaptıracakmış Atv. Orasını burasını düzeltmek isteyenler başvuracak, “şanslı seyirciler” ise estetik uzmanları ve plastik cerrahlardan oluşan bir heyet tarafından belirlenecekmiş. Herhalde “halk jürisi” de bu “seviyeli” programa bir ucundan bulaşacaktır. Adı Başbaşka biri olacakmış.
Bir eğlence, bir yarışma söz konusu olmadığı için Sabah ve takımı, bu ne idüğü belirsiz programı tanıtmakta, anlatmakta zorlanıyor.
Bakın neymiş:
- Atv’nin ihtiyaç sahiplerine bedava estetik ameliyatı olma şansı veren yeni programı...
- Toplumsal dayanışmayı ön planda tutan, insanlara umut aşılayan bir proje geliyor...
- ... ekonomik imkansızlık nedeniyle estetik ameliyatı olamayanlara yeni bir umut kapısı.”
- Yani temel amaç güzelleşmek değil, sağlıklı bir görünüme kavuşmak...
- ... hayata yeniden başlama imkanı bulacaklar
Noktayı, “Yakından Kumanda” köşesinde Yüksel Aytuğ koymuş:
- Allah tüm ihtiyaç sahiplerine tez zamanda şifa versin!
Televizyon programı değil hayrat mubarek!
(Not: Gerçek ihtiyaç sahiplerini asla programa almazlar, neden biliyor musunuz? Sakat, yüzü yanmış insanların seyirciyi televizyon karşısından kaçıracağını düşünürler de ondan!)
*
İNŞALLAH BULAŞICI OLUR
Radikal, 17 Mart
Bravo Radikal’e...
Hep şikayet ederim, bu konuda kendi gazetemi de eleştiririm. Bir başka gazetenin, televizyonun yaptığı bir haberden, ortaya çıkardığı bir rezaletten vs bahsedenken, bizim gazeteler emeğe, kopirayta hiç saygı göstermez. Ya “sanki başka bir gazetede çıkmamış” gibi alıp kullanırlar, yahut da - en iyi niyetliler - “Bir günlük gazetede iddia edildiği üzere” gibi örtülü kaynak gösterirler.
Grup içi, mrup içi... Radikal bu kez, Hürriyet’in patlattığı “Sosyetik fişleme” haberinin devamını manşetten getirirken, Hürriyet’in birinci sayfa kupürünü kullanmış, “Hürriyet gazetesinin 10 Mart’ta yayımladığı ‘Sosyetik fişleme’ haberiyle başlayan tartışma...” deme cesaretini ve medeniyetini göstermiş.
Bravo!
Genel Yayın Yönetmeni’nin CD ve kitap korsanlarını alkışladığı bir gazete için büyük bir adım!
*
BU KADAR KIVIRMAYA DEĞER Mİ?
Vatan, 19 Mart
Eski patronum, ustam, abim Tarhan Erdem’in yönettiği; eski sağ kolum ve dostum, sevgili Adil Gür’ün şirketi A&G tarafından yapılan seçim anketinin sonuçları sarsıcı çıktı. AKP üç büyük şehrin en az ikisinde % 50-60 oy alıyor. İzmir’de bile “eğer bir genel seçim yapılsa” oyu nerdeyse % 50!
Bu veriler, NTV’de ve birçok gazetede yayımlandı
Vatan da manşet yaptı. Ama şöyle:
DOĞRUYSA AKP REKORA GİDİYOR
“Anket doğru çıkarsa Menderes ve Demirel’den sonra yüzde 50’yi geçen üçüncü lider Erdoğan olacak. Anket aynen çıkarsa AKP çok partili dönemin rekorunu kıracak.”
Doğruysa, doğru çıkarsa, aynen çıkarsa...
Gö(z)ünüz yemiyorsa kullanmayın be kardeşim!
*
ÇOK İYİ BENZETMİŞ
Vatan, 19 Mart
“livaneli.net yayında” diyor haber.
Sanatçı Zülfü Livaneli artık livaneli.net adresinde hayranlarıyla buluşacakmış.
Daha doğrusu bu site zaten açıkmış ama bugüne kadar ... sadece İngilizce imiş!!!
Türkiye’de yaşayıp da sitesini Türkçe değil İngilizce yapacak başka ıııh haydi babayiğit diyelim var mıdır acaba?
Neyse bu önemli değil, ben asıl Livaneli’nin aynı günkü köşesinde yaptığı bir benzetmeye bittim. Amerikan dış politikasını bir “büyükelçi” sıfatıyla eleştirirken, diyor ki “ABD, karaciğeri hasta bir insanı, sadece sivilceleri yakarak tedavi edebileceğini sanıyor.”
İşte ben diplomatik dil diye buna derim!
*
SİZE BİR VASİYETİM VAR
Vatan, 19 Mart
Metin Münir’in kalbi 4 dakika durup yeniden çalıştırıldıktan sonra “kalp krizinden ölüp de dirilme muhabiri” olarak istihdam edildiğini yazmıştım ya, umarım yazı dizisini okuyorsunuzdur. 3.bölümünün spotları: “Bir zeytinyağı ırmağı gibi sessiz ve yavaş kayarak hayattan, ölüme doğru akarak gidiyorum.” “Çok tedrici bir biçimde nehirle birlikte akan o yaprak gibi gövdemden uzaklaştım.” “Kıyıdan uzaklaşan yaprağa bakıyor değilim. Uzaklaşan yaprağın kendisiyim.” İnsanın ölesi geliyor vallahi!
Not : Sevgili okurlarım, Serdar’ın sizden bir ricası var, bir vasiyeti. Dünyanın bin türlü hali var, hani bir gün kalbim durur da yeniden çalışır veya çalıştırılırsa, aman hatıralarımı anlatmama izin vermeyin!..
*
HAYVAN FABRİKASI
Sabah, 20 Mart
“Museviler’den reklama tepki” diye bir haber. Almanya’nın büyük hayvanseverler derneği PETA fotoğraflı bir afişinde, kümesteki tavukları, Nazi toplama kamplarındaki ranzalarda yatan Yahudiler’e benzetmiş, tabii ki Yahudi kuruluşları tepki göstermişler.
Sabah’ın haberi “Fotoğrafların yanında ise fabrikalardaki hayvanlar yer alıyor” diyor.
Tavuklar ne zamandan beri fabrikada yetiştirilir oldu bilmiyorum, ama gazeteler epeydir kör cahilleri editör yapıyor...
*
BİR ŞEY DEMESEM DAHA İYİ OLACAK
Pasta, 20 Mart
İkinci sayfada, Uğur Soysal’ın Olur Böyle Vakalar köşesi. Manken Gizem Özdilli bir Çin lokantasının açılışına gitmiş de, kıçı başı açık bir fotoğrafla haberi var.
Bir : Yeni açılan Çin lokantasının adı: “Changchun Legends China Bistro”
Hani Türkçe konusunda soysuzlaştık diyorum ya...
İki : Manken kızın bacak bacak üstüne atarken kıçının açılmasına, Uğur Soysal’ın yorumu: “Bol acılı Çin yemekleri Gizem’in ağzını çok yakmıştı. Kızcağız açılıp alttan hava aldı ve ferahlamaya çalıştı.”
Gazetecilik konusunda bir şey dememeyi tercih ediyorum...
*
ABLA ŞEFKATİYLE BİR MANŞET HABER
Vatan, 21 Mart
NTV’de yayınlanan ankette partisinin durumu pek parlak görünmeyen Deniz Baykal’a tepkisini öğrenmek için telefon etmiş Leyla Umar. Gazetenin manşetinde şöyle yazıyor:
“Son derece üzgündü... Ona bir abla şefkatiyle ‘Bu seçim tahminlerinden sonra, eğer 28 Mart’ta da aynı sonuçları alırsan CHP’nin başında durmaya devam edecek misin?’ diye sordum.”
(Baykal’ın cevabını söylemeyi bile gereksiz buluyorum. Tahmin edersiniz...)
*
YORUMSUZ
DHA, 21 Mart
SAADET Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mukadder Başeğmez, “Allah vermesin inşallah. Korkmayın, biz oldukça Allah yardım eder, deprem-meprem olmaz. Yani, 'deprem olacak, deprem olacak' deyip şom ağızlı olmanın anlamı yok. Hiç olmayacak ancak, biz yine de hazırlıklı olacağız' dedi.