MEDYADAN : Alıntılar

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Alıntılar
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2003 19:40

Bikinisinin ipi zırp pırt çözülmez mi – Gazeteciler dışarı atılmaya layık demek ki – Kaşıkçı yemekten sonra geğirdi mi – Serdar’dan feminist yalakalık – Japon gangaster – Türkiye gerilemiş, Türk’ün ömrü uzamış, demek ki... – Gizem Özdilli’nin nasırını iyi göremedik – İskoç ile İskoçlu arasındaki fark – Dalan mankenin entelektüel olanını sever – Bir sosyetik pırlantanın hatırı kaç gündür – Aleyna’nın annesi hapse girebilirmiş – İbrahim Tatlıses bir hafta konuşamayacakmış... vs

Haberin Devamı

Posta, 7 Temmuz

Bekir Saçar’ın köşesinde bir resimli haber, “Aman dikkat” diye.

Şarkıcı Seda Üren, Bodrum’da güneşlenirken bikinisinin azizliğine (!) uğramış da seksî (!) şarkıcı paniğe kapılmadan durumu kurtarmış.

Fotoğrafta, mayosunun sarı bikinisinin altı çözülmüş, ipini bağlıyor...

Aynı haberi üç günde, üç ayrı gazetede gördüm, birinci fotoğrafta ayaktaydı, ikincisinde koltukta oturuyordu, üçüncüsünde yerde havlunun üzerinde...

Üç farklı fotoğrafta giydiği üç farklı mayonun da altı, tam da magazin muhabiri fotoğraf çekerken çözülmez mi... Allah’ın hikmeti işte!

Biz okurlar geri zekâlıyız ya...


*

DEMEK Kİ BU MUAMELEYE LAYIKSINIZ

Posta, 7 Temmuz

Yine Posta’da bir haber, “masum bir hadise” gibi, “normal bir hadise” gibi... Bekir Saçar diyor ki (Evli-çapkın-işadamı Erdal Acar, sevgilisi Ayşe Hatun Önal ile Bodrum Hancı Bar’a gidince) “Erdal Acar’ın talimatıyla içeri gazeteci alınmadı.”

Daha dün, başka bir gazetede “Deniz Akkaya istemediği için lokantaya gazeteci sokulmadı” diye bir haber vardı.

Gazetecilik bu kadar ucuz mu, bir gazeteci aşağılanmayı, kapıya koyulmayı kabul edebilir mi? Bu kadar haysiyetsiz misiniz siz?

Bunu içinize sindirebildiğinize göre, demek ki bu muameleye layıksınız!


*

HABERDE ÖNEMLİ BİR HUSUS UNUTULMUŞ

Milliyet, 7 Temmuz

Silah tüccarı Adnan Kaşıkçı Türkiye’deydi. Milliyet’teki haber aynen şöyle:

"Silah tüccarı Adnan Kaşıkçı geçtiğimiz gece bir özel uçakla Paris’ten İstanbul’a geldi. Uçaktan indikten sonra (inmeden zor...) Four Seasons Oteli’ne yerleşen Kaşıkçı, daha sonra (daha önce zor) Reina’nın içindeki Köşebaşı Restoran’da kebap yedi. Gece yarısından sonra Reina’ya BMW marka bir otomobille gelen (zaten Reina’da kebap yemiyor muydu biraz önce?) Adnan Kaşıçkı’ya yoğun ilgi gösterildi.”

Yemekte sevgilisiyle birlikte olan Adnan Kaşıkçı (alenen mi birlikte olmuşlar?) yemekten sonra tatlı, tatlının ardından espresso istedi. Gece boyunca oturduğu yerden kalkmayan (demek ki prosti olmayan) Kaşıkçı, yemekten sonra bir şişe Absolut tonik açtırıp sevgilisiyle içti.”

İşte size 5ne’si ve 1ka’sı yerinde bir haber, merak ettiğiniz bütün unsurlar yerinde... yani, yemekten sonra Adnan Kaşıkçı’nın geğirip geğirmediğini de yazsalarmış haber 4x4 olacakmış.


*

NE YOKSA ONUN BAKANI

Anadolu Ajansı, 8 Temmuz

Haber Merkezi’nde, Levent, bir haberi okurken yüksek sesle söyleniyordu:

- Afganistan Su Bakanı mı? Abi bu Afganistan çöl değil mi, su bakanı ne iş yapıyor?

Servisten bir ses yükseldi:

- Memleket çöl olduğu için Afganistan’da Su Bakanı var işte... Nasıl bizde Maliye Bakanı, Millî Eğitim Bakanı, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı varsa...


*

DERİN YALAKALIK

Posta, 8 Temmuz

“Estonya’da geleneksel olarak düzenlenen ‘Karını Sırtında Taşı Yarışması’na bu yıl da dünyanın dört bir yanından 22 çift katıldı” diyor haber.

Başka gazetelerde de vardı, ama Posta bu haberi “Kocaya eziyet yarışı” diye vermiş.

Eee, her zaman kadınlar kocalarını sırtında taşıyacak, hep erkekler kadına eziyet edecek değil ya!

(Sevgili kadın okurlarım, bu derin yalakalığımı dikkate alacağınızı umarım!)


*

DEKMAN DEKMAN

Hürriyetim, 9 Temmuz

Bob Dylan ''Love and Theft'' adlı şarkısının sözlerini bir Japon yazardan araklamış.

Hürriyetim, “Dylan Japon yazardan ‘esinlenmiş” diye iğneleyici bir başlık atmış, haberin içinde de diyor ki:

"Dylan'ın şarkı sözlerini aldığı 'Bir Yakuza'nın İtirafları' adlı kitapta doktor ve yazar Saga, Eiji İjichi isimli eski bir Japon gangasterinin 2. Dünya Savaşı öncesindeki suç dolu gerçek yaşamını anlatıyor. İjichi, kanserden ölümünden önce anılarını Saga'ya anlatmıştı.”

Gangaster !

(Şehnaz Azcan’a teşekkürler)


*

SÜRÜNGENLER UZUN YAŞAR

Yeni Şafak, 9 Temmuz

BM Kalkınma Programı raporunu haber yapmış Yeni Şafak:

Rapora göre Türkiye insanî gelişmişlik sıralamasında 11 basamak geriledi. Ancak bu gerilemeye rağmen ortalama yaşam süremiz uzadı.”

Yani Türkiye fakirleşirken, Türkler’in ömrü uzadı.

Bu haberin tercümesi : Eskiye nazaran daha uzun zaman sürüneceğiz!


*

İSKOÇ BAŞKA, İSKOÇLU BAŞKA

Şok, 9 Temmuz

İki ayı itişirken, İzmir’de parkta uyuyan 2,5 yaşında bir bebek öldü, serseri kurşunla. Annesi Türk, babası İskoç’muş.

Başlık: İskoçlu bebeğe serseri kurşun

Ana baba ayrı milletten olunca, çocuklara böyle deniliyor zahir: İskoçlu bebek, Fransızlı bebek, Türklü bebek...


*

NASIRI DA TAM GÖREMEDİK AMA...

Yarın, 9 Temmuz

Gazetenin “malum” ikinci sayfasında bir haber. “Adrenalin yükselecek” diyor. Hani üç manken kız bir gösteri gurubu kurdu ya, güya şarkı söyleyecekler, şov yapacaklar. Sayfanın manşetini oluşturan bu haberde önemli bir detay da verilmiş:

Çok canı yandı, diyor ara başlık. Nolamaz Allah’ım, nnn’olmuş?

Yorgunluktan ayakta durmakta zorlanan Gizem (Özdilli) ayakkabısının azizliğine uğradı. Gizem vuran ayakkabısı yüzünden sık sık yere oturdu.”

Haber, bir fotoğrafla tamamlanmış.

Bir ayak, manken kızımızın demek ki, ve nasırı işaret eden bir parmak!

Allah’ınızdan bulun inşallah!


*

LAF OLSUN TORBA DOLSUN

Hürriyet, 11 Temmuz

Bedrettin Dalan önce çıktı “Türkiye’de ilk mankenleri ben yetiştirdim” diye bir palavra attı. Nedense, üşenmedik, biz de basın olarak bu lafı haber yapıp kullandık, “Kime ne?” demeden, “Acaba doğru mu?” diye soruşturmadan...

Ertesi gün bir haber daha, Dalan bu sefer de “Pardon ben değilim, Vitali Hakko’dur...” diyor.

Ben, bütün bu zırvaların içinde, Hürriyet’in kullandığı bir cümleye taktım, şöyle demiş Dalan:

- Başak Gürsoy bugün Türkiye’nin en entelektüel ajans sahibidir.

Demek ki manken ajansı sahibinin çevik, ahlâklı ve entelektüeli makbulmüş!


*

ARADAN 24 SAAT GEÇMEDEN

Akşam, 11 Temmuz

DGM’de köstebek, diye başlık atmış Akşam. “Neşter, DGM’yi de vurdu. Adlî emanet memurunun, operasyonun ikinci ayağında delil olacak konuşmaların kaydedildiği CD’leri sanık avukatlarına sattığı ortaya çıktı."

Fatihlik etmeyeyim ama... daha 24 saat önce, bir yazıda “Parayı basan, adamı olan, gidip mahkeme kaleminden bile gizli bilgileri alabilir” dediğimde kızan hukukçular olmuştu.


*

BİR PIRLANTANIN KAÇ GÜN HATIRI VARDIR?

Posta, 11 Temmuz

İsim vermeyeyim, suç sayılır. Bir işadamıyla oyuncu sevgilisi kavga edip ayrılmışlarmış, köşe yazarı ikisini sarmaş dolaş görünce “Nasıl oldu bu iş?” diye sormuş, meğer işadamı bir pırlanta yüzük hediye edip evlenme teklif edince, barışmışlar.

İşte bu yüzden “sosyete evlilikleri” çabuk bozuluyor. İnsan sevdiği kadına bir pırlanta yüzük hediye edip, evlenme teklif edebilir.

Ama kavga edip ayrıldığın kadın, bir pırlanta yüzük uğruna seninle evlenmeyi kabul ediyorsa... bir cip teklif edene kaçmasına şaşmamak gerek.


*

HAKİM BEYE BİR ÖNERİM VAR

DHA’dan Bahri Karataş’ın haberiydi, ben Posta’da okudum (12 Temmuz)

Aleyna’nın ‘annesi’ için 1 yıl hapis istemi diyordu başlığı.

“İzmir’de iki gözü görmediği için öz annesi ...’ın terk ettiği Aleyna bebeği nüfusuna geçiren Sevgi Dağ hakkında Gaziantep Ceza Mahkemesi’nde ‘yalan beyanda bulunduğu için’ bir yıl hapis istemiyle dava açıldı. Karşıyaka’da talimatla ifade veren Sevgi Dağ ‘Aleyna’yı ben doğurmadım. Yalan beyanda bulunmak zorunda kaldım. Onu kendi çocuğum gibi seviyorum’ dedi.”

Haberin detayını bilmiyorum, Bahri’ye ulaşıp soramadım “Aleyna’nın derdi Gaziantep’i niye ilgilendirdi” diye; mantıklı bir gerekçesi vardır herhalde.

Yüce Adalet’le pazarlık yapılmaz, ama Hâkim Bey’e bir önerim var: Gerçekten Aleyna’nın yeni annesine bir yıl hapis cezası verecekseniz, müsaade edin yerine biz yatalım. Benim gibi birer gecesini mapusta geçirecek 364 gönüllüyü ben bulurum, merak etmeyin!


*

GÜNÜN SORUSU

(Aaaa, sahi çoktandir kitap ödüllü bilmece yapmadık yahu....)

Şok, 12 Temmuz

Önce manken Tuğba Özay’ın açıklaması : “Doğum kontrolü savaşçısı olacağım. İnsanlar istenmeyen bebeklerini benimle engelleyecekler.”

Sonra sorumuz : Bilin bakalım “İnsanlar istenmeyen bebeklerini Tuğba Özay’yla NASIL engelleyeceklermiş” ?

Cevabı az sonra...


*

YA BEDEN DİLİYLE KONUŞURSA

Takvim, 12 Temmuz

Bodrum’da “sahne alırken” (kolay olmasa gerek sahneyi almak) ses telleri yorulmuş İbrahim Tatlıses’in, doktorlar bir hafta şarkı söylemesini, hatta konuşmasını yasaklamışlar.

İmam eklemeli olsun olmasın, sevgililerini bir uyarayım dedim, serrrt erkek türkücümüz bu bir hafta içinde meramını “el hareketleriyle” anlatabilir!


*

ALTINI ÇİZDİ

Şok, 13 Temmuz

Biri (manken) gazetelere konu olmak için herşeye razı. Diğeri (gazete) kızın etli bölgelerini fotoğraf diye kullanmak için bir bahane uydurmak zorunda. Alan razı, satan razı...

Manken Tuğba Özay, Şok’a ideal erkeği tarif etmiş, para konusuna değinmeden.

“Podyumların gösterişli mankeni Tuğba Özay” şöyle demiş: “Erkek dediğin mis gibi kokmalı, yoksa hiç şansı yok... İsterse dünyanın en yakışıklı erkeği olsun, temiz ve bakımlı olmadıktan sonra benim için hiçbir önemi yok.”

Buraya kadar iyi, bundan sonra, gazetenin yorumu muhteşem:

“... sözleriyle çapkınlara mesaj göndermeyi ihmal etmeyen Tuğba Özay, kendisiyle birlikte olmanın yolunun temizlikten geçtiğinin altını çizdi.”


                                                         * * *

GÜNÜN SORUSUNA CEVAP :

“İnsanlar istenmeyen bebeklerini TUĞBA ÖZAY’YLA nasıl engelleyeceklermiş?” sorusunun cevabı:

Manken kızımız bir prezervatif reklamında oynayacakmış da...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!