Güncelleme Tarihi:
Milletçe bir tuhaf olduk. Şaşırdık!
Televoleler, röntgenci televizyon programları, cinayet işledi diye meşhur olup assolist yapılanlar... derken, millet pusulayı şaşırdı, Mithat Bereket’in bütün ikazlarına rağmen.
Denizli’de, çiçekçi dükkanına giren üç zorba, artık ne alıp veremedikleri varsa, patronun kızı diye 26 yaşındaki tezgahtar Hanife Güney’in karnını, bacağını bıçakla berelemişler.
Yandaki fotoğrafta, Hanife Hanım, basın mensuplarına yaralarını gösteriyor...
Eskiden de böyle miydik? Yahut da doğru yolda mıyız? Kimi açılıyor, kimi kapanıyor...
Bunun ikisinin ortası yok mudur?
*
ÖYLESİNE, AKLIMA GELDİ...
1 Temmuz tarihli Posta’da bir haber vardı : Pansiyonda oryantal tartışması, 1 ölü
Finike’de pansiyonda çalışacak oryantal yüzünden kavga çıkmış. Pansiyonda oryantalin ne işi var, anlamadım, ama sonuçta bir ölü, bir yaralı, bir da katil...
Aklıma Burhaniye Ören’deki oryantal Filiz geldi...
1988 yılı, bir tatilköyü işletiyoruz. Haftada bir kere, grupların son gecesi, baba ve oğullar çalıyor, “Dicle” göbek atıyor. Gösterinin sonuna doğru, bir iki masaya çıkıyor, aramızda bir de gizli anlaşma var, bana “Serdar Abi sen bana bir para sıkıştır ki, turistlere örnek olsun” demiş, ben de bir 5 binlik sıkıştırıp, sonra geri alıyorum paramı.
Bir gün, Fransız tatilköyleri zincirinin işletme müdürü geldi köyü görmeye. Biz de (müşteri ya) el bebek gül bebek ağırlıyoruz adamı. Zampara da bir tip, nereden duyduysa, “Benim masama da dansöz çıkar” diye tutturdu. Akşam yedik içtik, sıra göbek dansına geldi, önce klarnetçi, kanunî ve darbukatör girdi yemek salonuna büyük bir gürültüyle, biz milleti coşturuyoruz, alkış tutturuyoruz dansöz Dicle’yi davet etmek için. Bizim müdür de heyecanla bekliyor...
Derken, mutfağın kapıları ardına kadar açıldı, içeriye kendi etrafında topaç gibi dönerek dansöz girdi, girdi ama... bu bizim Dicle değil, en az yüz kiloluk bir parça! Masaların arasından zor geçiyor, zıpladı mı yer sarsılıyor...
- Ulan Dilaver bu kız kim?
- Alamın kızıdır be, temiz kızdır...
- Bana ne lan temizliğinden, nikahıma mı alacağım! Dicle nerde?
- Malum astalığı vardır be beyim... Kadın astalığı, hani her ay...
- Tamam uzatma! Bunun adı ne peki?
- Filiz’dir atçazı buncazın...
- Filiz mi, Allah cezanızı versin!..
Müdür tutturur : Masaya çıksın!
Şef Garson Osman direnir: Abi masa kırılır, tartmaz bunu!
Çıkardık! İki garson masanın iki yanından tuttu, iki kişi Filiz’i masaya “pindirdi...”
Dicle, Filiz’e tembihlemiş belli ki:
- Serdal Abicim be, sıkıştırasın üç kuruş bişey de müdürüm gaza gelsin...
- Kıpraşma kız, devireceksin masayı!
Neyse, Fransız müdür memnun oldu ya, mühim olan o!
*
ARİSTO MANTIĞI
Şok, 1 Temmuz
Başlık: Trafik canavarı homoseksüel
Şok, Haydar Dümen’e istinaden, şöyle diyor:
"Psikiyatri uzmanları, hızlı araba kullanıp trafiği allak bullak eden kişilerin yatak odalarında sorun olduğu görüşünde birleşiyor. Ortak yorum ise şu: Bu sürücüler kompleks sahibidirler ve kendilerini yatakta yetersiz hissederler. Gizli eşcinsel bile (!) olabilirler.”
Bu haberin altında bir de kutu: Hız tutkusu olanların çoğu yüksek eğitimli...
Aristo mantığıyla hareket edersek:
Hız tutkunları eşcinsel eğilimlidir.
Hız tutkunlarının çoğu yüksek eğitimlidir.
Demek ki, yüksek eğitimlilerin çoğu...
Ana!
*
ZAAARİF KIZIMIZ!
Vatan, 1 Temmuz
Manken Esra Balamir, çantası çalındı zannedince ortalığı birbirine katmış, ama sonra, çantasını yanına almadığını, arabada bıraktığını hatırlamış.
Tepkisini şu güzel sözlerle dile getirmiş (Eğer haber doğruysa) :
“Ay ne aptalmışım ya... Ne kadar da unutkan oldum son günlerde ya... Kesin kafamın debreyajı sıyrıldı!”
*
BEYOĞLU’NUN GELECEĞİ KİMDEN SORULUYORMUŞ
Gözcü, 2 Temmuz
Beyoğlu’na yeni çehre, diye bir haber.
“Bundan 6 yıl öncesine kadar pavyon ve gece kulüplerinin görüntü kirliliğine (?) boğduğu Beyoğlu yepyeni bir çehreye kavuştu. ... Geçtiğimiz günlerde Belediye Başkanı Topbaş ile Beyoğlu sokaklarını gezen Medyum Memiş de ‘Beyoğlu’nun hali 6 yıl önce içler acısıydı. Şimdi çağdaş bir görünüme kavuşmuş...’ dedi.”
Belediye Başkanı niye Medyum Memiş’e Beyoğlu’nu gezdirdi acaba? İşin içinde bir cinlik olmasın!..
*
BUNLAR İSTANBUL’DA YAŞAMIYOR MU?
Gazeteler, 4 Temmuz
Bir emlak şirketi (Century 21) “İstanbul Boğazı’ndaki yalıların tarihî özellikleri ve bugünkü satış değerleri” diye bir araştırma yapmış, birçok gazete de bunu olduğu gibi kullanmış.
Mesela Hürriyet “Hangi yalı ne kadar” diye bir liste vermiş, Milliyet aynı listeye “En pahalı 10 yalı” diye başlık atmış.
En pahalısı Yeniköy’deki Şehzade Burhanettin Efendi Yalısı imiş, değeri 60 milyon dolar.
Milliyet’teki listeye göre, ikinci sırada Emirgan’daki Yusuf Ziya Paşa Köşkü imiş, değeri 40 milyon dolar.
Önemsiz bir detay, Perili Köşk de denilen o tarihî bina Emirgan’da değil Rumelihisar’dadır biiir, ayrıca yalı değildir, denizden iyice içeride ve sırttadır ikiii.
Aynı şekilde, altıncı sırada, İstinye’deki, Sabancılar’a ait, Atlı Köşk varmış, değeri 25 milyon dolar. Belki önünden yol geçmeden önce o köşk de bir yalıydı, ben o döneme yetişmedim. Ama orası İstinye değil, Emirgan’dır...
On yalıda, benim ilk bakışta gördüğüm iki vahim hata...
Gerisini varın siz tahayyül edin!
*
... DİYE GÜLÜŞTÜLER, HABERİ
Şok, 5 Temmuz
Şok, arka sayfa güzeli olarak, boynuna buz süren mayolu bir kız fotoğrafı bulmuş. Altına da dandik bir şeyler yazmaları gerekiyor ya, sanki bu fotoğraf Antalya’da güneşlenen bir turiste aitmiş de... şöyle diyor bu “haber” :
”Onu görenler ise ‘Aman kızım buzları vücuduna sürüp sürüp üşütme, Allah korusun bir sıcak, bir soğuk, şoka girersin. Yapma böyle şeyler!’ diye gülüştüler.”
*
NİHAT’TEN HAYATININ GOLÜ HA?
Hürriyet, 6 Temmuz
Millî futbolcu Nihat Kahveci, Çırağan Sarayı’nda yapılan muhteşem bir düğünle dünya evine girdi, diyor spot.
Başlık : Nihat hayatının golünü attı
Attı mı, yedi mi... zaman gösterir!
*
TOPTANCILAR DA İYİ KAZANIYOR
Gazeteler, 5 Temmuz: İnsan vücudunun işe yarar parçaları tek tek satılsa, 45 milyon dolar, yani 63 trilyon para ediyormuş.
Bu haberi okuyanlar acaba ne düşündü:
(1) Benim gibi düşünenlerin aklından geçen: “Bırak 45 milyon doları, 5 milyon versinler, istedikleri parçayı alsınlar. Hiç olmazsa çoluk çocuğun hayatı kurtulur!”
(2) Muzırların aklından geçen : Bütün işe yarar organları satmaya ne gerek var, bir tanesiyle para kazanıyor elalem! (Hemen aklınıza kötü şeyler getirmeyin, şarkıcılar hançereleriyle, futbolcular ayaklarıyla, degüstatörler damaklarıyla, parfüm uzmanları burunlarıyla büyük para kazanıyor, demek istedim.)
(3) Ticarî kafalardan geçen : Vücudu parça parça satmakla ne uğraşacaksın! Para toptancılıkta oğlum, toptancılıkta...
*
PATRONUN KİM OLDUĞU BELLİ
Vatan, 5 Temmuz
İstanbul Florya’daki Tevfik Ercan Lisesi’nde bir seks-sübyancılık-eğitim skandalı ortaya çıktı. İki öğretmenin yıllardır bir kız öğrenciyle ilişkisi olduğu iddia edildi.
Detaylarına girmeyeceğim. Bir husus...
Okulun din dersi öğretmeni Kutlu Tekinbaş, Vatan’daki habere göre, olayı yıllardır bildiğini, okul müdürünü uyardığını ve hemen işlem yapılmasını istediğini söylüyor. Ve diyor ki:
”Bir işlem yapılmadığını görünce, olayın ivedilik kazanması ve İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nün haberdar olması açısından, AKP İl Başkanlığı’na başvurdum.”
Bir öğretmen, bir kız öğrencinin 14 yaşından beri – notla kandırılarak, tehditle sindirilerek – öğretmenleri tarafından iğfal edildiğini öğreniyor. Ve ne yapıyor bir pedagog-eğitmen olarak?
Kalkıp AKP İstanbul İl Başkanlığı’na gidiyor...
Laik Türkiye’nin Millî Eğitim Bakanlığı’nın okullara tayin ettiği din öğretmenlerinin... kimin adamı olduğunun kanıtıdır!
*
BEDAVA MI SANDIN, PARA VERİP ALDIM
Vatan, 5 Temmuz
Sedat Sertoğlu’nun köşesinde okudum. Hani ABD’yi ziyaret eden bir TBMM heyetinden bahsetmiştim, “Dil bilmeyen, eğitimsiz milletvekillerini göndermişlerdir” diye ön yargıyla bakarken, açıp Meclis sitesinden özgeçmişlerine bir göz attığımı, çoğunun İngilizce bilen, hatta Amerika’da eğitim görmüş milletvekilleri olduğunu anlayınca, mahçup olduğumu itiraf etmiştim.
Ama burası Türkiye... Bir gazeteci olarak herşeyden şüphe edeceksin. Heyet üyeleri İngilizce biliyor, diye gevşemeyeceksin, mutlaka “Bu işin pisliği nerede?” diye düşüneceksin.
Çünkü her işte bir pislik vardır, dedim ya burası Türkiye!
Sertoğlu’nun yazdığına göre, Türkiye’yle pek ilgisi olmayan bir sivil toplum örgütü, The Center for Democracy tarafından davet edilen TBMM heyeti... Amerikan sigara devi Philip Morris tarafından ağırlanmış.
Philip Morris’in yöneticileri “Vallahi bu davetin, Tekel’in özelleştirilmesi çalışmalarıyla eşzamanlı olması sadece tesadüftür, kendimiz için bir şey istiyorsak namerdiz” kabilinden bir cevap veriyorlar.
Eminim öyledir!..
*
DAMDAN DÜŞMEMİŞ BAŞBAKAN
Gözcü, 5 Mayıs
Başbakan Recep T.Erdoğan, kendine has üslubuyla eleştirenleri eleştiriyor: “Biz damdan düşerek gelmedik bu piyasaya. İki koyun gütmemiş adamlar bizi eleştiriyor.”
Ayağında iki top sektirmemiş adamlar, demek istiyor!
*
DEMEDİM Mİ NAZLI YARİM BEN SANA!
Posta, 5 Temmuz
Bekir Saçar’ın köşesinde bir haber: “Pınar Altuğ-Umut Elçioğlu boşanıyor. Davayı Umut açtı. Gelgelelim Panır’ın Umut’u aldattığına dair dedikodular sürüyor. Askerlik yapan Umut komutanından moral izin alıp tatile çıktı.”
Ben size demedim mi, Umut Elçioğlu’nun askerliği bitmez diye. Birlik komutanı bir abilik yapmış, kafa izni vermiş aldatılan kocaya.
*
VE GÜNÜN SÖZÜ (YORUMSUZ)
Sabah, 5 Temmuz
Adamın Seren Serengil, Şamdan ilavesine önemli açıklamalarda bulunmuş.
“Aptal aşık olmam!” demiş.