Güncelleme Tarihi:
BA BA BA BA NASIL DOKUNDURUYOR
Posta, 28 nisan
Görünen Adam köşesinde Bekir Saçar “Şu tesadüfe bak!” diye başlık atmış.
Gülben Ergen bir arkadaşını görmeye Göztepe’ye gitmiş. Park yerinde cipinin camını kırmışlar, ama arabadan bir şey çalınmamış. Suçlular da bulunamamış. Gülben Hanım da hemen kendine bir koruma tutmuş.
Bekir, “Hülya Avşar’ın evine yapılan kurşunlu saldırıdan sonra bu ne tesadüf! Her konuda Avşar’ı takip eden Gülben Ergen yakında Hülya Avşar’ın korumalarını transfer ederse hiç şaşırmayın!” diyor.
Ben mu muzır gazeteci takımını bilirim, Bekir’in neyi ima ettiğini söyleyeyim mi size?
Hülya Avşar, evi kurşunlandı diye koruma tutunca, Gülben Ergen – gazetelere konu olmak ve altta kalmamak için – cipinin camını kendi kırdıttı! demeye getiriyor.
Korkulur bu magazin gazetecilerinden!
*
BİS
Bekir Saçar’ın yukarıdaki yazısını okurken “bu magazincilerden korkulur” diye not almışım. 4 Mayıs tarihli Habertürk gecce ilavesinde, magazin gazeteciliğinin en bilinen isimlerinden biri, Kenan Erçetingöz sanki beni teyit etmek için yazmış:
Nilüfer-Reha Muhtar çiftinin ayrılması konusunda diyor ki:
“Nilüfer’e gelince... Nilüfer’in şöyle bir sorunu var: Nilüfer güçlü erkek sever. Şimdi hangi kadın sevmez diyeceksiniz ama Nilüfer’de bu durum çok daha ciddîdir.”
Tercüme edeyim mi? “Reha Muhtar artık gözden düştü ya! Nilüfer de...”
*
ALIŞILMIŞIN DIŞINDA
Posta, 28 nisan
Kızımız manken ve oyuncu imiş. Adı Özgül Kavruk. Delikanlının adı Engin Tikfik, onun işini yazmamış haber. Zaten nişan yüzükleri helikopterde takılmışmış, “alışılmışın dışında bir düğünle evleneceklerini” söylemişler: “Nikahımızı uçakta kılacağız.”
Basının iyi izlemesinde ve kaçırmamasında fayda var. Gerdek için çok yaratıcı fikirleri olabilir.
*
ELEŞTİRİ NEREDE BİTER, IRKÇILIK NEREDE BAŞLAR
Habertürk-Gecce.com, 27 nisan
“Sex on the city” sayfasındaki, Pipeline-Boru Hattı adlı köşesinde Mehmet Sarışın, Pascal Nouma’yı eleştiriyor:
“Pascal Nouma çoktan ‘boru hattı’na düşmüştü de, onu seven Beşiktaşlı fanatikleri yüzünden yazmıyorduk.”
“Aslında Nouma futbolcudan öte tipik bir siyahî şovmen.”
“O elini şortuna sokup edep yerinle oynaman. Haddini bil ve bir de ellerini yıka. (Bu cümle ahlâk abidesi Tanju Çolak’a aitmiş.)”
“Tanju’nun Habertürk’teki yazısından sonra Pascal kovuldu. Eline pasaportu ile birlikte bir paket de sabun verildi. Git memleketinde ne yapacaksan yap diye.”
“Kısaca(sı), Serdar Bilgili çok yerinde bir davranışla aldı eline takunyayı ve Karayılan’ın başını ezdi. Bravo Bilgili!”
*
DELİ DELİDEN İMAM ÖLÜDEN
Star, 4 Mayıs
AKP bütün hızıyla kadrolaşıyor. Ne kadar imam, müezzin, gassal varsa, kilit noktalara tayin ediyorlar.
Star’dan Türkan Genç’in haberine göre, görevi gassallık yani ölü yıkayıcılığı olan imam C.A.’yı Zübeydehanım Doğumevi’ne müdür yardımcısı tayin etmişler. Peşinden de Bursa İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı ve İdarî-Malî İşler’den Sorumlu Müdür Yardımcılığı’na da bir ... veteriner getirilmiş.
AKP’lilere kızabilirsiniz, ama mizah kabiliyetlerini de teslim edin: Doğumevine bir ölü yıkacıyı, il sağlık müdürlüğüne de bir veteriner tayin etmek sadece salaklıkta izah edilemez.
*
ELLİ BAŞINA ROMANTİK BİR GÜN
Habertürk, 4 Mayıs
Abdullah Gül, AB Dışişleri Bakanları’nın Meis Adası’ndaki toplantısına eşi Hayrünisa Hanım’ı da götürmüş. Deniz kıyısında, lokantaya benzer bir yerde, karı koca bir masaya oturmuşlar, bir fotoğraf kullanmış Habertürk.
Başlığı: Gül’ünce gözlerinin içi Gül’üyor.
Bir defa başlık olarak yeteri kadar iğrenç de, resimaltı da diyor ki:
“Abdullah Gül ve eşi Hayrinüsa Hanım, seçim, başbakanlık, Irak Savaşı, Suriye-İran tartışmalarının yorgunluğundan sonra ilk defa başbaşa kalıp birbirlerine romantik ifadelerle gülümseyebildiler.”
Karı koca Güller, bir de 50 kadar kameraman, foto muhabiri, muhabir... Başbaşa romantik bir an yani!
*
BEN BU KIZA BİTİYORUM
Radikal, 4 Mayıs
Şebnem İyinam, Seren Serengil ile röportaj yapmış. Benim en sevdiğim “sanatçılardan” biridir (astsolist mi demeliydim?) Serengil, her ağzını açışında müthiş “malzeme” verir insana.
Diyor ki: “Ben her zaman kendimden daha az kuvvetli erkekleri seçtim. Aslında bende tuhaf bir (DİKKAAAAT!) karşımdakini adam etme, ona sınıf atlatma, seviyesini yukarı çıkartma... gibi zaaflar var.”
Alıntıları alt alta sürdürüyorum:
“Bu kadar alaturka seçimleri nasıl yaptım, ben de anlamıyorum.”
“... Doğu kökenli, alaturka erkekler baskın derler ya, onları seçtim. Kendi modern çevrem o kadar güven vermedi belki de...”
(Annesine bir kahve bile pişirmemiş, el bebek gül bebek büyüyen, ‘iyi okullarda’ okuyan) Seren Hanım kızımız, evlenip de gittiği evlerde ne zor şartlarda yaşadığını da şöyle özetlemiş:
“Bahçede çamaşır asıyordum çünkü kurutma makinesi bile olmayan bir evdi.”
Ve, ve de, üstelik, ayrıca, ayriyetten...
“Bence kadınları en çok yıkıma uğratan şey, bir adama verip de sonunda elinde bir şey kalmadan çekip gitmek!”