Bu olay nedeniyle yargılanan MHP İçel Milletvekili Cahit Tekelioğlu’nun yaşamı da altüst oldu. Meclis’teki yumruk görüntüleriyle belleklere kazınan Tekelioğlu ile konuştuk, o kötü günün sonrasında yaşadıklarını dinledik. Bir insanın ölümüne neden olan kavganın, bir kişinin de yaşamını nasıl kararttığını gördük.
‘Kamu vicdanında katil olarak kabul edilseydim çok zordu’ dedi Cahit Tekelioğlu. Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu’nun ölümüyle sonuçlanan kavganın ardından mahkum olmuş, 13 ay 13 gün cezaevinde yatıp çıkmış bir eski milletvekili olarak yaşadıklarını böyle yorumluyordu:
‘Kamu vicdanında hadisenin bir kaza olduğu; ne ölüp giden kişinin, ne de buna sebebiyet vermiş görünen kişinin sorumlu olmadığı yolunda bir kanaat vardı. Bu durum olayın benim ve ailem tarafından tolere edilmesini kolaylaştırdı.
Bir düşünün, gittiğiniz her yerde yüzünüze söylenmese bile tavırlarla katil muamelesi görmeniz var. Bir de ‘Yahu hiç olacak şey değil ama oldu, yazık’ diye düşünülmesi var.’
Bir milletvekilinin ölümüne, bir diğerinin yaşamının altüst olmasına neden olan olaylar, 31 Ocak 2001’de yaşanmıştı. Hem de TBMM Genel Kurulu’nda. İçtüzük değişikliği görüşülüyordu o gün. Görüşmeler tartışmalı geçiyordu.
Akşam saatlerinde gerginlik doruğa tırmandı. Muhalefet milletvekilleri hırsla kürsüye yürürken, iktidar milletvekilleri onları engellemeye çalışıyordu. Ardından söz bitti, yumruklar konuşmaya başladı. Meclis’te sık görülen bir tabloydu o ana kadar yaşananlar.
O günü sıradışı yapacak olan
haber sonradan geldi; kavga sırasında kalp krizi geçiren DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu yaşamını yitirmişti! Kargaşa sırasında Şıhanlıoğlu’nun yaşadıklarını kimseler fark edememişti.
KANAAT: O YUMRUK KRİZİ BAŞLATTI
Fotoğraf kareleri taranırken bulundu sorumlu adayı. MHP İçel Milletvekili Cahit Tekelioğlu, Şıhanlıoğlu’na yumruk atarken görülüyordu bir karede. Savcı duruma el koydu; Tekelioğlu da kaçıp dokunulmazlık zırhına bürünmeyince suçüstü hükümleri işledi ve yargılama başladı.
Tekelioğlu, yargılama boyunca hep umutluydu. Beraat edeceğine inanıyordu. Fotoğrafta görülen yumruğunun ölüme neden olamayacağını düşündüğünü anlattı hakimlere. ‘Rahmetliyi ilk gördüğümde ağzında köpükler vardı, kalp krizi önceden başlamıştı’ diye savundu kendini. Tanıklar da Şıhanlıoğlu’nun başka kişilerle de yumruklaştığını anlattılar.
Ancak mahkeme, bu savunmayı kabul etmedi, ‘fotoğrafta görünen yumruğunu krizi başlatan neden olarak’ kabul ederek, Tekelioğlu’nu ‘kastı aşan müessir fille adam öldürme’ suçundan mahkum etti. 2 yıl 9 ay 10 gün olan ağır hapis cezasını Yargıtay da onayınca Tekelioğlu’na cezaevi yolu göründü.
KORKUT EKEN SELAM BİLE VERMEDİ
2002’nin son günüydü Ulucanlar Cezaevi’ne konulduğunda. Koğuştaki mahkumların düzenlediği yılbaşı partisinin ortasında buldu kendini. Masaların yiyeceklerle donandığı, mahkumların çalıp söylediği hayli renkli bir yılbaşı gecesiydi o gece.
Tekelioğlu, beş gün sonra Ayaş Kapalı Cezaevi’ne nakledildi. Kendisi de istemişti oraya gitmeyi. 25 kişilik küçük bir cezaeviydi Ayaş’taki. Daha rahat etmeyi umuyordu. Daha önemlisi, Susurluk davası mahkumu emekli yarbay Korkut Eken de oradaydı. Onunla tanışacak, sohbet edecekti. Düşündükçe heyecanlanıyordu. Çünkü Eken’i, ‘Milli Kahraman’ olarak görüyordu.
Ancak beklediğini bulamadı. ‘Meğer küçük bir cezaevi istenince ne kadar büyütülebiliyormuş’ dedi sonunda. Eken, onunla değil konuşmak, selamlaşmak bile istemedi. O istemeyince de orada kaldığı altı ay boyunca bir kez bile karşı karşıya gelmediler. Tekelioğlu, Eken’in bu davranışının nedenini çok merak etti. Sorularının yanıtını dolaylı yollardan aldı; bu tavrın nedeni Tekelioğlu’ndan değil, partisinden kaynaklanıyordu. Özetle söylemek gerekirse, Eken, MHP’ye kızmış, acısını ondan çıkarmıştı. Tekelioğlu, Ayaş Cezaevi’nden ayrılırken buruktu.
Yedi ayı aşkın bir süre de Ankara Kalecik Açık Cezaevi’nde kaldı. Açık cezaevinde daha özgürdü. Eski milletvekili diye cezaevi yönetimi titizlik gösteriyor, güvenliği sağlanıyordu.
AİHM’DEN YENİDEN YARGILAMA BEKLİYOR
2004 Şubat’ında cezaevinden çıktığında Türkiye
seçim ortamındaydı. Tekelioğlu, uyum problemi çekmedi. Aniden kendini
yerel seçim kampanyasının ortasında buldu. Mersin’deki seçim çalışmalarına katıldı. Seçim bittiğinde Tekelioğlu da yaşama yeniden uyum sağlamış, cezaevi günlerini çoktan geride bırakmıştı.
Dosya henüz kapanmadı Tekelioğlu için. Mahkumiyet kararının yanlışlarla dolu olduğuna inanıyordu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu. Ekrem Pakdemirli’nin başvurusunda olduğu gibi kendisi için de yeniden yargılama kararı çıkmasını bekliyor.
Tekelioğlu, cezaevinden çıkalı bir yılı aşkın bir zaman geçti. Ancak TBMM’deki o kara günün gölgesi hálá üzerinde. O bir siyasi yasaklı olarak devam ediyor yaşamına.
Konuşması boyunca hep ‘müteveffa arkadaşımız’ diye söz ediyor Şıhanlıoğlu’ndan. ‘Tanısaydım, bilseydim hasta olduğunu onu kucaklar, kavga ortamının dışına çıkarır, hastaneye götürülmesini sağlardım’ diyor; en çok da onu tanıyan arkadaşlarının erkenden müdahale edip onu hastaneye götürmemiş olmasına hayıflanıyor.
‘Olaydan sonra Fevzi Bey’in ailesiyle hiç görüştünüz mü?’ sorusu hüzünlendiriyor Tekelioğlu’nu. Çünkü Şıhanlıoğlu’nun ailesi ve çocuklarıyla da temas kurmaya çalışmış ama cezaevine girince bu temaslar ‘barış’ sağlanamadan kesilmiş. Durum böyle olunca ailenin açtığı tazminat davası da devam etmiş. Ve karar altı ay kadar önce çıkmış mahkemeden, 201 milyar lira tazminat cezasına hükmedilmiş. Gecikme faiziyle 556 milyar liraya ulaşmış bu rakam.
‘Bu cezayı ödeyebildiniz mi?’ sorusuna, ‘Ne gezer bende o kadar para?’ diye yanıt veriyor. ‘Milletvekili olurken de varlıklı bir insan değildim. Eczane işletiyordum. Milletvekili olunca eczanemi kapattım. 2001 ekonomik krizi beni de derinden vurdu. Eczaneyi toparlayalım borcu harcı kapatalım diyerek evimizi sattık. Milletvekilliği bittikten sonra da kredi kartı borçlarını kapatmak için arabamı sattım. Siyaset bana yıkım getirdi. Dolayısıyla bu tazminatı ödemek için elimde bir şey kalmadı. Sanırım karşı tarafın avukatları da bunu inceleyip görmüşler. Benim avukatımla temas kurmuş, ‘Cahit Bey’den bu paranın tahsili mümkün görünmüyor’ demişler.’
Tekelioğlu, ailenin avukatlarının önerdiği yöntemi söylememek için ısrarlıydı. Bütün çabalarıma rağmen açıklamamayı yeğledi. Ancak onun adına başkalarının ödemesini istedikleri sonucunu çıkardım tavrından. Sorunun cevabı karanlıkta kaldı.
Ancak yarım trilyonluk tazminatın yarattığı sorunların ağırlığı Tekelioğlu’nun yüzünden okunuyor. Nitekim kendisi de ‘Bu tazminat cezası ceza davasından daha ağır bir sonuç yarattı. Bu ağır bir durum. Ödeyemiyorum’ diye yakınıyor.
Şimdi Tekelioğlu’nun tek umudu AİHM. Ön incelemede başvurusunun kabul edilmesinden umutlanmış. Orada alınabilecek bir yeniden yargılama kararıyla psikolojik olarak rahatlayacak. Ancak tazminat cezasının yükünden kurtulabilecek mi? İşte orası zor görünüyor.
Oysa o gün atılan sadece bir yumruktu. Bir insan öldü, diğer insanın yaşamı da ağır darbe aldı, hálá kurtulamıyor o kara günün kara bulutlarından...
AİLEM BENDEN DAHA FAZLA SIKINTI YAŞADI
Ne benim, ne de o olaya karışan diğer kişilerin niyeti elbette ki böyle bir sonuca ulaşmak değildi. Cezaevine girdiğimde ailem benden çok etkilendi, onların benim adıma katlandıkları sıkıntılar benim yaşadıklarımdan daha fazlaydı.
KENDİMİ MÜEBBET HAPİS CEZASINA ÇARPTIRILMIŞ GİBİ HİSSEDİYORUM
Hayatımın her boyutuna bir ambargo geldi. Bir icra geldi. Mesleğimi yapamıyorum. Çünkü eczane açacağım, üzerine haciz gelecek. Bir araba alamam üzerine haciz gelecek. Bankada param olsa yine haciz gelir. Zaten maaşım da hacizli, dörtte biri kesiliyor. O çok önemli değil de sınırlısınız, her noktada kısıtlısınız. Böyle bir açmaz oluşturuyor. Kendimi müebbet hapis cezasına çarptırılmış hissediyorum.
YARGININ YOLUNU BEN AÇTIMEğer üç günlük suçüstü süresini geçirseydim, dokunulmazlık hükümlerine göre beni yargılayamazlardı. Ama bu kaçış ve suçu kabulleniş olurdu. Bu fırsattan istifade edenler, mensup olduğum siyasi hareketi ve partimi yerden yere vurup ‘Katiller topluluğu’ diye ilan ederlerdi. Geçen zaman içinde zaten ağır yaralanmış, çok acılar çekmiş bir camiayız. Ayrıca TBMM’nin manevi şahsiyeti de ‘Katili barındırıyor, teslim etmiyor’ diye yaralanırdı. Üstelik benim bir suçum olduğunu da düşünmüyordum. Ne bu kurumları ne de kendimi dokunulmazlık zırhının arkasına saklayarak suçlatıp zor durumda bırakamazdım. İkinci gün teslim olarak yargılanmanın yolunu açtım. Bugün de en doğrusunu yaptığımı düşünüyorum. Bu davranışım çoğunlukla gözardı edildi. Türkiye’de demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve bir kurum olarak TBMM’yi irdelerken sık sık öne çıkarılan olumsuz örneklere karşı verilecek bir olumlu örnek olarak hatırlanmasını faydalı buluyorum.
TARİH: 31 Ocak 2001
YER: TBMM GENEL KURULU
OLAY: ÇIKAN KAVGADA DYP MİLLETVEKİLİ FEVZİ ŞIHANLIOĞLU KALP KRİZİ GEÇİRİP ÖLDÜ. ÖLÜMÜNDEN MHP MİLLETVEKİLİ CAHİT TEKELİOĞLU’NUN YUMRUĞU SORUMLU TUTULDU