Oluşturulma Tarihi: Kasım 03, 2002 00:00
Biricik Suden'i tanımıyorum. Uzaktan görmüşlüğüm var, o kadar. O da bin yıl önce Laila'da. Bir akşam esmiş, gitmişiz. Birileri, ‘‘Bak Biricik Suden’’ demiş. İnsanı ezecek kadar güzel bir kadın. Benim hissiyatım buydu gözlerim ona dikildiğinde. Fazla da bakmadım zaten.Ayıp olur diye.Bir de şundan olabilir, kadınlar kendilerinden daha güzel daha bakımlı bir kadın görünce, gayri ihtiyari ‘‘Hah, evet hoşmuş’’ der, konuyu değiştirirler, öyle de yapmış olabilirim. Yani ne sesini duydum ne gözlerinin içine baktım, bu kadının birlikte anıldığı adamlar dışında bir meziyeti var mıdır, ne yapar hayatta, nasıl para kazanır, nelere inanır, yalnız mıdır, dalgın mıdır, bütün o özgüven kalkanının altında güvensiz bir kedi mi yatar, gerçekten yazılıp çizildiği kadar tehlikeli midir kötü müdür, bilmiyorum.Ama onu izliyorum. Basından yani.Pek çok demecine, röportajına denk geldim. İtiraf ediyorum, salak salak da konuşmuyordu. O aslında ne dediğini biliyordu. Sadece kendini agresif bir şekilde dile getiriyordu. Kendini sakınmıyor, dangul dungul aklına eseni söylüyordu.Şimdi buraya kadar yazdıklarımdan onu sevdiğim sonucunu filan çıkarmayın. Tanımıyorum ki, seveyim. Ama insanların küt diye damgaladığı kadınlar, erkekler hep enteresan gelmiştir bana. Biricik Suden de onlardan biri.Poposunu yırtsa, itici olmaktan kurtulamıyor. O bir yuva yıkan. O bir sarışın tehlike. Kadınların erkeklerini ondan koruması gerekiyor. O bir öldüren cazibe.Türkçesi ‘‘pek sinir’’. Tecrit edilmesi gerekiyor. Ya da yok sayılması. Çünkü çevreye zarar veriyor. Yani çoğunluğun Biricik Suden'i sempatik bulmadığı kesin.Hatta bir süre önce bir program önerisi getirmişlerdi bana, ‘‘Ben altından kalkamam, ama aklıma tam da sizin programınıza uygun şahane bir isim geliyor’’ demiştim: ‘‘Biricik Suden.’’Duyduğum şey beni şaşırttı: ‘‘Haklısınız ama Kaya Çilingiroğlu vakasında sinirlenmişlerdi, Mazhar Alanson'dan sonra insanlar ondan nefret ediyorlar. Böyle bir riski göze alamayız. İmajı kötü.’’*İşte buydu benim Biricik Suden'le röportaj yapmak istememin sebebi. Bu ‘‘imaji kötü’’ hadisesini enine boyuna konuşmak. Aradım. Ama şunu da biliyorum, özellikle de Mazhar'ın eşi Hale Alanson'un ‘‘Çaya düşen sinek’’ açıklamasından sonra bu ikili haklı olarak basından kaçıyor, laf anlatmaktan sıkılmış ve yorulmuş durumdalar. Şans bu ya, tesadüfen ulaştım.Biricik Suden'e kendisiyle röportaj yapmak istediğimi söylediğim esnada Mazhar aldı telefonu. Mazhar’ı seviyorum ben, çünkü az da olsa tanıyorum, Ankara'da Hale Alanson ve çocuklarıyla birlikteyken röportaj yapmıştım, bir de dile kolay bin yıllık MFÖ, bin yıllık Mazhar Alanson, tabii ki bayılıyorum şarkılarına, ona ve hayattaki cool duruşuna...Dedi ki:‘‘Ama sen bana kazık attın Ayşe?’’‘‘Nasıl yani?’’ dedim.‘‘O röportajın başlığı neydi hatırla?’’Hatırlayamadım tabii, aylar önceydi ve üzerine en az 50 tane röportaj yapmıştım, ama şunu hatırlıyordum röportajın yapılma sebebi Umur Turagay'ın çektiği, Mazhar'ın da havalanında donla görüldügü Shop & Miles reklamıydı ve Allah için şahane bir reklamdı, sordum ‘‘Neydi?’’‘‘Soyunmamdan belli değil mi, andropoza girdim.’’‘‘E ne var bunda?’’ dedim.‘‘Sen de mi yoksa andropoza girdiğime inanıyorsun?’’ dedi.Haaaaaaaaa. Çaktım meseleyi.Demek ki Biricik Suden'le ilişkisi yüzünden millet ona andropoza girmiş adam muamelesi çekiyor, delirdiğini düşünüyor ama geçeceğine inanıyordu. Mazhar Alanson da bu durumdan son derece rahatsızdı. Yani güzel bir kadının pençesine düşmüş, ne yaptığını bilmeyen biri gibi algılanmak istemiyordu.‘‘Bak’’ dedi ‘‘Ben ne yaptığımı biliyorum’’, son derece dikkatli konuşuyordu ve ne neredeyse bir ömrü birlikte geçirdiği Hale Alanson'u ne de çocuklarını incitmek istiyordu ‘‘Benim evliliğim bitmişti. Zaten hukuki olarak da bir süredir bekar bir adamım.’’‘‘Ama nasıl olur?’’ dedim.‘‘Ağustos'un 16'sında Hale'yle boşandık biz.’’ ‘‘Peki çay ve sinek benzetmesini yaparken Hale Hanım neden boşanmış olduğunuzu söylemedi?’’ ‘‘Bilmiyorum’’ Sanırım o da telefonlara sarılıp ‘‘Biz zaten ayrılmıştık’’ demeyi, boşanma ilamını oraya buraya fakslamayı, kendine yakıştıramamıştı, Hale Alanson'u da zor durumda bırakmak istememişti. Teklif ondan geldi:‘‘Biricik'le bana 15 gün müddet ver, sonra evimize gel, bizle röportaj yap. Kimbilir belki o zamana kadar evlenmiş de oluruz. Bu kız ne kadar sanatkár onu da gör. O da yanlış tanıtıldı insanlara. Son derece düzgün bir aileden geliyor. O da ailesi de arkadaşlarımız da Hale'yle boşandığımızı biliyor...’’*E ben de bir gazeteciyim, bir
haber duyuyorum. Pardon iki.1) Mazhar Alanson meğer üç ay önce boşanmış.2) Ve Biricik Suden'le evlenme ihtimali olduğunu söylüyor.Haliyle iş sadece Biricik Suden ve kötü kadın imajı üzerine kurulan bir röportaj olmaktan çıkıyor, beş bin türlü şeyin konuşabileceği bir iş haline geliyor. ‘‘Bu beklemez ki, birileri mutlaka yazar’’ diyorum. Onu zorluyorum. İki gün sonra röportaj yapmaya ikna ediyorum.*Yani ben öyle zannediyorum.Röportajdan önce saati, mekanı konuşmak için aradığımda, Mazhar ‘‘Valla seni arayıp haber verecektim. Biz vazgeçtik, röportaj filan vermeyeceğiz. Sen de bir gazetecisin. Ve gazetecilerden dost olmaz.’ diyor ve ekliyor: ‘Hem zaten o gün öyle söyledim, belki de evlenmeyiz...’’Teker teker hepsinin zor zamanlar geçirdiğini, gerçekten de bu hadisenin bütün tarafları yaraladığını ve üzdüğünü tahmin ettiğimden (e bir de başka çarem olmadığından!) süngüm düşmüş bir vaziyette, ‘‘Sen bilirsin’’ diyorum. Ama telefonu kapatmadan ekliyorum: ‘‘Peki Hale Alanson'la boşanmış olduğunuzu yazabiliyor muyum?’’‘‘Yaz’’ diyor. ‘‘Zaten plak şirketim de yakında böyle bir açıklama yapacak’’ Hadise budur. Üzerine daha fazla söylenecek bir şey yoktur. Şimdi bu yazıyı Mazhar'a okuyacağım ki, bir daha ‘‘Sen bana kazık attın’’ demesin.Hamiş: Tahmin edeceğiniz üzere Hale Alanson'un da bu yazıdan haberi var. Eklemek istediği herhangi bir şey olup olmadığını sorduğumda aynen şöyle dedi: ‘‘Mart ayında Biricik Suden hayatımıza girdi, Ağustos'ta da boşandık. Durum bu kadar net. Çünkü ne ben ne Mazhar poligam bir ilişkiyi kaldırabilecek bilinç düzeyinde insanlar değiliz. Yani ‘anlaşamıyorduk, o esnada da onlar tanıştılar, birbirlerine aşık oldular' gibi bir şey yok. Kimsenin incinmesini istemem. Zaten Mazhar'ın çayına sinek düşmüş, çıkarmasını ümid ediyorum derken, niyetim hakaret etmek değildi, sadece bir durum tespiti yapıyordum. Evlilik değil, bir hayat krizi bu. Yine de ikisine bol şans dilerim.’’
button