Mayıs 68 olayları sırasında Paris’te yaptığı koleksiyonu bugüne uyarladı

Güncelleme Tarihi:

Mayıs 68 olayları sırasında Paris’te yaptığı koleksiyonu bugüne uyarladı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2006 00:00

68’in Fransa’sı. Paris kaynıyor. Sokaklarda sopalar, coplar, göz yaşartıcı bombalar konuşuyor. Vural Gökçaylı o yıllarda Fransa’nın ünlü haute couture ustası Jean Patou’nun yanında asistan. Fransız olan ilk eşiyle evli. Ve eşi üniversite öğrencisi. Öğrenci lideri Daniel Cohn-Bendit’le tanışıyorlar. Tanışıyorlar ama hiç bir olaya karışmıyorlar. Gökçaylı işinin başında tam gaz çalışıyor.

Muhteşem bir koleksiyon hazırlıyorlar. "Koleksiyonumuzu layıkıyla ne gösterebildik ne de satabildik. Çünkü dışarıda
/images/100/0x0/55eb3173f018fbb8f8b162b7
harp vardı" diyen Gökçaylı, 2006 Yaz-Sonbahar koleksiyonunu 1968’de hazırlayıp satamadığı o koleksiyondan esinlenerek hazırladı. İsmi de 68’den Anılar. Defilesi 24 Mayıs 2006’da Rahmi Koç Müzesi, Erdoğan Gönül Salonu’nda yapılacak. Geliri her zamanki gibi Geyre Vakfı-Afrodisias kazıları için harcanacak.

Vural Gökçaylı’nın Paris macerası 1962 yılında başladı. İtalyan Lisesi’ni bitirdikten sonra Fransız Dili ve Edebiyatı eğitimi görmek için oraya gitti. Ama modacı olmaya karar verdi. Ecole du Louvre’da ve Academie des Beaux Arts’da tiyatro kostümü eğitimi aldı. Altı ay Givenchy’de staj yaptıktan sonra ünlü haute couture ustası Jean Patou’nun yanında dört yıl asistan olarak çalıştı.

Gökçaylı 68’de yaşananları şöyle anlatıyor: "Her şey De Gaulle’in 1967 yılında Kanada’ya yaptığı bir seyahatle
/images/100/0x0/55eb3173f018fbb8f8b162b9
başladı. De Gaulle hükümet konağında bir konuşma yaptı ve konuşma büyük bir gafla sonuçlandı. Halkın coşkusuna cevap olarak şöyle dedi: Yaşasın Montreal, Yaşasın Quebec, Yaşasın Özgür Quebec, Yaşasın Fransız Kanada’sı ve Yaşasın Fransa! De Gaulle’ün söyledikleri Kanada’ya bir bomba gibi düştü. Kanada’nın Başbakanı Lester Pearson bu sözlerin kabul edilemez nitelikte olduğunu söyledi. Ve tabii bu sözler Amerikalıların da İngilizlerin de hiç hoşuna gitmedi. Sonra De Gaulle Paris’e geri döndü. Fransa’nın çok büyük bir ülke olduğunu ve bu ülkede NATO’nun yeri olmadığını açıkladı. Altı ay içinde NATO Brüksel’e taşındı, Amerikalılar gitti. Tüm bu olup bitenlerden sonra birilerinin cezalandırılması lazımdı. En masum kim vardı? Tabii ki talebeler. Hippi modası olduğu dönem. Herkes Katmandu’ya gidiyor. Hint felsefesi ortalığı kasıp kavuruyor. Maneviyat doruk noktada. Talebeler hürriyet istiyorlar, harç ödemek istemiyor, daha fazla serbestlik istiyor, yurtlarda kız arkadaşlarını odalara almak istiyor, yemekler daha iyi çıksın istiyor. İlk önce sessiz başladı. Sadece yürüyorlardı. Hatta dönemin Kültür Bakanı Andre Malraux da onlarla yürüyordu. Müthiş bir adamdı. Sarayın önünden yürüdükleri bir gün İçişleri Bakanı pencereden görür. De Gaulle’e der ki: ’Ekselansları müsaadenizle tevkif edeyim.’ De Gaulle’ün cevabı şöyledir: ’Voltaire’ler hiçbir zaman susturulamaz. Bırak yürüsün!’ Fakat daha sonra masum talebelerin arasına provokatörler girdi. Olaylar ölümle neticelendi."

Dışarıda kıyametler koparken Vural Gökçaylı, Jean Patou ile birlikte harıl harıl koleksiyon hazırlıyordu.

AMERİKALILAR GELMEDİ KOLEKSİYON SATILMADI

Çok sofistike, çok şık, çok elegan bir koleksiyon. Tam anlamıyla haute couture. Teknik olarak muhteşem ve giyilebilir. Gökçaylı o yıllarda haute couture’ün altın çağını yaşadığını, İran Sarayı’ndan gelen siparişlerin koleksiyonun tüm masrafını karşıladığını söylüyor. "Amerika gümrüğünden Fransız elbise girmesi yasaktı ama Amerika’dan da alıcılar gelirdi. Amerikalılara elbise değil kağıt patron satardık. Kumaş eşantiyonlarından da isterlerdi. O kumaşların aynısını Amerika’da dokutup elbisenin kopyasını üretirlerdi. Beşinci Cadde’deki bütün mağazalarda satılırdı. Derken Johnson, De Gaulle’e cevap verdi: Bundan sonra ne Fransa’nın peyniri, ne Fransa’nın şarabı, ne Fransa’nın kozmetiği ne de modası, dedi, alınmayacak! Dedi demesine ama biz hiç inanmadık. Dışarıda savaş varken biz atölyede çalıştık. Koleksiyonu hazırladık. Amerikalıları bekledik. ’Amerikalıların modacısı mı var, mecburen gelecekler’ dedik. Bir kişi bile gelmedi. Hiçbir şey satamadık. 6 ay sonra De Gaulle istifa etti. Bir altı ay sonra da öldü. Aynı yıl ben de Paris’i terk ettim. Ben De Gaulle’ü severdim. Çünkü De Gaulle Türkleri çok severdi. Atatürk’ten, Cumhuriyet’ten bahseder, Türkiye’nin laikliğini överdi. Ben Paris’teyken Cevdet Sunay Fransa’yı ziyaret etmişti. De Gaulle, Sunay’ı bir imparator gibi karşılamıştı. Şimdiki Fransız politikacılardan çok farklıydı. De Gaulle döneminde Paris’te yaşadığım için çok mutluyum."

Vural Gökçaylı 2006 yaz-sonbahar için yaptığı koleksiyona 68’den Anılar ismini boşuna vermemiş. Koleksiyonu o günleri tekrar yaşayarak hazırlamış. Satamadıkları o koleksiyonu yeniden yorumlamış. Haute couture’deki tüm teknikleri zorladığını söylüyor.

Vural Gökçaylı bu koleksiyonla bugünün Türkiye’sine de bir şeyler söylemek istiyor. "Halk susuyor. Herkes parayla ilgili. Bana dokunmayan bin yaşasın diye düşünenler çok fazla. Oysa Türkiye’nin prestijini ve imajını düşünmeliyiz. Atatürk’ün kurduğu ülkenin yaşam tarzına, laikliğe, insan haklarına sahip çıkmalıyız. Ben demiyorum ki insanlar sokağa çıksın yürüsün. 68 dönemi Türkiye’de tekrarlandı. Onun kötü bir kopyası oldu ve ülkeye anarşi getirdi. Benim tek bir isteğim var, herkes konuşabilsin. Halk, sanatçı, gazeteci, entelektüel. Yargı kontrol edilemesin. Batılı mıyız, doğulu muyuz artık hiç bilmiyorum. Bir yurttaş olarak tedirginim.

Defile öncesi açık artırma

Vural Gökçaylı bu yıl da defilesini Geyre Vakfı-Afrodisias kazıları yararına yapıyor. Defile başlamadan yarım saat önce bir de açık artırma yapılacak. "Size Afrodisias’taki son gelişmeleri anlatayım. Eski müze Kültür Bakanlığı katkıları ile tamir ediliyor. Yeni bir müze yapılıyor. 89 yeni fresk bulundu. Bütün Roma İmparatorluğu’nun öyküsü. Restore edilmesi gerekiyor. Defileden önce beş freskin tamiri için açık artırma yapacağız. Mehmet Ali Birand yönetecek. Tamiri üstlenenlerin isimleri altına yazılacak. Mesela ’Monik Benardete katkılarıyla restore edilmiştir’... Aynı batıdaki gibi."

Perde arkasında kimler var?

Koreografım Uğurkan Erez. 6-7 yıldır onunla çalışıyorum. Ağzımdan çıkanı hemen anlıyor. Çok batılı. Yeni bir yürüyüş üzerinde çalışıyoruz. Çünkü ben çapraz yürüyüşleri de, Olgunlaşma’dan kalma demode yürüyüşleri de sevmiyorum. Kuaförüm Mos. 68 kataloğunu çıkardım. Muammer Bey’i buraya çağırdım. 68’de yapılan saçları beraber taradık. Aynısını istemiyorum tabii. Mısır firavunlarının sakallarına benzeyen bir topuz yapacağız. Saçı kısa olan mankene de klasik balerin topuzunu uygulayacağız. Makyaj da 68. Gözlerde hem altta, hem üstte takma kirpik var. Bunlar o dönemde hakiki saçtan yapılırdı. Şimdi naylon. Takılar Collection Tiffany tarafından sağlanacak. Mankenlerimi cımbızla seçtim. Hikayesi olmayan kızlarla çalışmayı çok seviyorum.

PIERRE CARDIN MARKA TUVALET KAĞIDI

Vural Gökçaylı Jean Patou’ya tam dört yıl boyunca asistanlık yaptı. 1968 onun dördüncü yılıydı. Modacı Türkiye’ye dönme kararı alırken, Paris haute couture piyasasında devrim yaşanıyordu. Gökçaylı anlatıyor: "O zamanlar haute couture atölyeleri mabet gibiydi. Dior’dan, Jean Patou’dan referansla randevu alınabilirdi. Amerikalı müşterinin kaybolmasıyla birlikte her şey değişti. İran sarayı da sallanmaya başladı. Ve Christian Dior çareyi mağaza açmakta buldu. Dior’da tayyör 25 bin franga, tuvalet ise 100 bin franga satılırdı. Mağazanın vitrinine lacivert, üzerinde Dior yazan altın düğmeli bir blaser ceket koydu. Fiyatı 3 bin frank. Şaka gibi. Para değil. Ertesi gün Le Monde ve Le Figaro ’Haute Couture sokağa düştü’ diye manşet attılar. İsteyen herkesin kapıyı açıp Dior’a girebilmesi büyük olaydı. Daha sonra aynısını Pierre Cardin ve Yves Saint Laurent yaptı."

Halka dönük bir şeyler yapmak için A la Mode’dayım

Vural Gökçaylı’nın 2006 Yaz-Sonbahar koleksiyonu 60 parça. Hem yazlık kıyafetler hem pardösü ve paltolar var. "Benim her şeyim terstir" diyen modacı, sonbahar-kış koleksiyonu hazırlayacağına, yaz-sonbahar koleksiyonu hazırlamış. İlk defile 24 Mayıs’ta Rahmi Koç Müzesi’nde, ikincisi ise bir gün sonra A la Mode partileri kapsamında Liman Lokantası’nda. Vural Gökçaylı ilk kez katıldığı A la Mode hakkındaki düşüncelerini şöyle anlatıyor: "Organizasyonu yapan gençler rica ettiler. Hep üst düzey bir şey yapıyoruz. Bu sefer daha bir halka dönük bir şey yapmak istedim."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!