Sibel ARNA İLE MODA GÜNDEMİ Fotoğraflar: Levent KULU
Oluşturulma Tarihi: Nisan 14, 2007 00:00
Biz onu Tansu Çiller’in modacısı olarak tanıdık. Başbakanın kıyafetlerini tasarladığı dönemde bir iki yere röportaj verdi, kendini biraz anlattı sonra ortadan kayboldu.
Figen Özdenak’ın Taksim Sıraselviler’de 17 yıl önce açtığı atölyesi hálá tıkır tıkır işliyor, düzenli olarak koleksiyon hazırlıyor, "Gen by Figen Özdenak" markasını İş Kuleler’deki mağazasında satıyor, sefireleri, iş kadınlarını ve sanatçıları giydiriyor ama basından uzak duruyordu. Bir gün uyandı, koleksiyonuna haksızlık yaptığını düşündü ve bu röportajı verdi. Tayyip Erdoğan’ın iktidara geldiği ilk yıl Emine Erdoğan’ı giydirdiğini de işte bu sırada öğrendik.
"Gönlümün ve ruhumun istediği kıyafetleri, hiçbir yerde bulamıyordum." Figen Özdenak moda dünyasına girişini bu tek cümleyle özetliyor. Önce kendisi, sonra yakın çevresi için tasarım yapmaya başladı. Ama sonra işler ummadığı kadar büyüdü. Bir gelen bir daha geldi. Gelirken yanında eşini dostunu da getirdi. İsmi kulaktan kulağa yayıldı. Çünkü piyasadakilerden farklıydı, modanın dediğinin tersini yapıyor, müşterilerini şaşırtmasını biliyordu.
Çıkış noktası ceket ve pantolondu. O yıllarda pantolon giyen kadın pek azdı. "Ben Türk kadınına pantolon giydireceğim" dedi ve yaptı. Hatta Türkiye’nin ilk kadın başbakanına bile pantolon giydirdi. Tansu Çiller o pantolonla
Meclis’e gitti.
Figen Özdenak, bizim hayatımıza da böylece girdi. Onu Tansu Çiller’in modacısı olarak tanıdık: "Tansu Çiller için tasarım yapmak ilk zamanlarda benim için görevdi. Sonra gönlüm onu çok sevdi. Arkadaş olduk. Yakınlaştıkça olay çok değişti. Daha keyifli çalışmaya başladık."
TANSU ÇİLLER’İ SEVDİ MODACISI OLMAYI SEVMEDİTansu Çiller’i sevdi sevmesine de, Tansu Çiller’in modacısı olmayı sevmedi: "Başbakanla çalıştığım için suyun akışını kontrol edemedim. Oysaki ben bu kadar çok tanınmak istemiyordum. Özel hayatım, özel olmalıydı."
Tansu Çiller’in başbakanlığı sona erince Figen Özdenak tekrar saklandı. Nereden baksanız on yıldır ortalarda yok: "Ben Gökmen ve Yasin Özdenak’ın kardeşiyim. Beynimdeki kaset şöhretin iyi bir şey olmadığını hatırlıyor. Bu işe başladığım ilk günden beri çok büyümek istemiyorum. Tasarım benim için bir hobi. Atölyem evim gibi. Para kazanmak gibi bir endişem hiç olmadı. Çünkü paradan daha değerli şeylerin olduğunu biliyorum. Her gün bireysel gelişimim için çabalıyorum. Bazen sokakta benim giysilerimi giyen hanımlarla karşılaşıyorum. Nereden aldınız, diye soruyorum. Bana dükkanımı tarif ediyor, adımı söylüyor ama beni tanımıyor. O benim, diyemiyorum, demekten hoşlanmıyorum. Galiba egom çok düşük."
Peki şimdi ne oldu da bu röportajı veriyor? Figen Özdenak artık tasarımlarına haksızlık ettiğini düşünüyor. "Ben değil de kıyafetlerim tanınmayı hak ediyor" diyor. Tasarım yaparken yaşamdan etkileniyor. Kadınları iyi analiz ediyor. Onları rahat ettirmenin farklı yollarını arıyor ve yaptığı koleksiyonun yüzde doksanını satıyor. İlk mağazasını altı sene önce İş Kuleler’de açtı. İkincisini Nişantaşı City’s’te üçüncüsünü de yazın Bodrum Maça Kızı otelde açacak. Yurtdışına açılmayı hiç düşünmüyor: "Ben büyük prodüksiyonların kadını değilim."
Gen by Figen Özdenak markası renksiz ve maskulen bir marka. Modayla ve trendlerle uzaktan yakından alakası yok. Figen Hanım stilinden asla taviz vermiyor. Beğenen alır, beğenmeyen almaz diyor. Renksizliğinin ve maskulenliğinin nedenlerini soruyorum. Çok net cevap veriyor: "Ben kadının kişiliğini ortaya çıkarmayı seviyorum. Renklilikle ya da seksi tasarımlarla kadının kişiliğini gizlersiniz. Bir pantolonun güzel olması önemli değil, önemli olan onu giyen kadının güzel olması. Feminenliğin giysiyle alakası yoktur. Feminite; duruştur, bakıştır. Maskulen giysiler kadının içindeki feminenliği daha iyi ortaya çıkarır. Ben şimdi göğüslerimi açabilirim, odak noktamı göğüslerime verebilirim. Ama bu seksilik veya feminenlik olmaz. O başka bir şey olur."
Aksesuvarın olur olmaz kullanımına da karşı. Çünkü giysi nasıl bir kültür işiyse, aksesuvarın da o derece önemli olduğunu düşünüyor. Bu kültürden haberdar olmayanların asla aksesuvar takmamasını istiyor. Aksesuvarsız kendini çıplak gibi hissedenlere ise sadece bir inci kolye öneriyor.
BOL PANTOLONLAR UZUN TUNİKLER
2007 ilkbahar-yaz koleksiyonumun ana teması rahatlık üzerine kurulu. Çünkü ben mevcut modanın delirdiğini ve kadınları sıkıntıya soktuğunu düşünüyorum. Bol pantolonlar, uzun tunikler, gömlek elbiseler ürettim. Antakya ipekleri kullandım. Beyaz ve soft renkler ağırlıkta. Gece, gündüz ayrımı yok. Bu yaz erkek koleksiyonu da hazırlıyorum. Kadın gibi cool ve soft bir koleksiyon. Yarattığım erkek, benim kadınımın hayat arkadaşı zaten. Bir de kızları var. Kız çocuk koleksiyonunda da beyaz ve bej yere kadar elbiseler tasarladım.
Emine Hanım’ın siyah bonesini sakladıkAKP hükümetinden başka teklif aldınız mı?
- Evet sürekli temasa geçiyorlar. Bu da Tansu Hanım’dan kaynaklanan bir durum.
Tansu Hanım’dan sonra her kim iktidara geldiyse sizinle çalışmak mı istedi?
- Benim Ankara’yla sıcak bir bağım var. Sefireleri giydiriyorum, hepsi arkadaşım.
Peki Emine Erdoğan?
- Profesyonel olduğum için Emine Erdoğan’la da kısa bir süre çalıştık, ilk bir yıl elimden gelen bütün yardımı yaptım ve bitti.
Sonra anlaşamadınız mı?
- Yo hayır. Çok nazik, çok saygılı bir hanım. Neden devam etmediğimizi bilmiyorum. Bir süre sonra aramamaya başladılar. O kadarlık bir misyonum vardı, bitti diye düşünüyorum.
Emine Hanım’ın stiline nasıl bir katkınız oldu?
- Başörtüsü yere kadar çarşaf gibi uzanıyordu. Türbanının boynunu ceketinin içine soktuk mesela. Yine türbanın altından gözüken, alnını kaplayan siyah boneyi sakladık. Kapalı olunarak da şık olunabilir. Emine Erdoğan’la çalışmaktaki amacım onu biraz modernleştirmekti.
Renklerle ilgili nasıl önerilerde bulundunuz?
- Başta da söylediğim gibi ben renksiz bir tasarımcıyım. Bu durum Emine Erdoğan’ın kıyafetlerine de yansıdı. Tek renk kullandım. Çünkü fazla renk dikkat çekici oluyordu.
Ama sizden sonra Emine Hanım tam tersi renkli, altın işlemeli hatta puantiyeli giysiler giymeye başladı...
- Onların benimle hiçbir alakası yok. Herkes kendi ruhu ne istiyorsa öyle giyiniyor.
Sizinle çalıştığı dönemde de renk ve parlaklık istiyor muydu Emine Hanım?
- Tabii ama ben şiddetle karşıydım. Hoşlanmadığımı, böyle tasarımlar asla yapamayacağımı açık açık söyledim. Markalardan uzaklaşmasını tavsiye ettim. Başbakanın eşinin marka giymemesi gerektiğini düşünüyorum.
Türbanlı müşterileriniz var mı?
- Hayır.
Teklif gelse çalışır mısınız?
- Olmaz. Çünkü onlar beni tercih etmezler.
Êİsterlerse kişiye özel üretim yapmaz mısınız?
- Ben kişiye özel üretim yapmıyorum. Emine Erdoğan için de yapmadım. Mevcut koleksiyonumu adapte ettim.
Prada’dan Ralph Lauren’ebirçok modacı da bu yıl türban tasarladı...
- Çünkü din çok geçerli olmaya başladı. Tüketim ve teknoloji insanları çok mutsuz etti. Kendilerini bu tür alanlara kaydırarak mutluluğu arıyorlar. Ben bunun mutluluk için bir yol olduğunu hiç düşünmüyorum. Benim maneviyatım gayet güçlü, çok inançlı bir insanım ama mutlu olmak için farklı yollarım var.
Türbanın bir aksesuvar olarak önerilmesini nasıl buluyorsunuz?
- Bu tamamen ticaretle ilgili bir şey. Tanrı kadını saçlarıyla yarattı. Kadının en güzel aksesuvarının kendi saçları olduğunu düşünüyorum. Ben şapka ve bere bile takamam.