"MARGARETA BOCANET'Ä°N KREMÄ°" Hepimizin yaÅŸamında iz bırakan bazı özel karakterler vardır. Asla unutamadığımız ve bizim için hep özel kalacak insanlar...

Güncelleme Tarihi:

MARGARETA BOCANETİN KREMİ Hepimizin yaşamında iz bırakan bazı özel karakterler vardır. Asla unutamadığımız ve bizim için hep özel kalacak insanlar...
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 14, 2000 00:00

"MARGARETA BOCANET'Ä°N KREMÄ°" Hepimizin yaÅŸamında iz bırakan bazı özel karakterler vardır. Asla unutamadığımız ve bizim için hep özel kalacak insanlar... Ben de benim için "çok özel" olan bir kadından sözetmek istiyorum size... Onu, 1996 yılının sonbaharında BükreÅŸ'te tanıdım. Kocamın bir iÅŸ gezisinde kendisine eÅŸlik ediyordum. Güvenlik nedeniyle otelde kalmamızı uygun bulmayan BirleÅŸmiÅŸ Milletler yetkilileri, evini pansiyon olarak sunan Margareta Bocanet'de kalacağımızı bildirdi... Åžoför Petre, yolda bizi Madam Bocanet'e götürürken, kırık ve aksanlı Ä°ngilizcesi ile, Madam'ın çok özel bir kadın olduÄŸunu adeta tembihlercesine söylemeyi ihmal etmedi. Petre, yoksul ve sefalet içinde yaÅŸayan BükreÅŸ'i o kadar iyi yansıtıyordu ki, 5 çocuÄŸu olduÄŸunu, kıt bir gelirle güçlükle yaÅŸadıklarını sonradan öğrendim. Petre, soylu bir aileden gelen Madam Bocanet'e müthiÅŸ bir hayranlığı olduÄŸunu hemen hissettiriyordu. Maria Rosetti Caddesinde, eski bir apartmanın önünde araba durdu. Antika bir asansörle binanın 3. katına çıktık, zili çaldık. Bizi kapıda karşılayan 50 yaÅŸlarında, oldukça zarif, ince belli, çiçekli dekolte elbisesinin üzerinde eski bir ÅŸalla kendisini gizlemeye çalışan güleryüzlü bu kadının, kırık bir aksanla, sanki ÅŸarkı söylüyormuÅŸ gibi gırtlaktan çıkardığı (r) sesinin hakim olduÄŸu karşılamada, duyduÄŸum sıcaklığı ve dostluÄŸu halâ anımsıyorum. Kadın, koskoca saray yavrusu evi, çok kısa bir sürede, ürkek bir keklik edası ile bir çırpıda bize gezdirdi. Kendi elleriyle hazırladığı yatak odasını sanki balayı suiti ÅŸeklinde dekore etmiÅŸti. Odada, iÅŸlemeli muhteÅŸem bir yatak takımı, havlular, kokulu sabunlar, çiçekler ve gümüş aksesuarlar vardı. Evin tamamı 1925 yılının mobilyaları, kristaller, gümüş takımlar, ince zarif danteller, atlas ve kadife perdelerle dekore edilmiÅŸti. Karıkoca birbirimize baktık ve öylece kalakaldık, gördüklerimiz bizi ÅŸok etmiÅŸti. Margareta Bocanet, 72 yaşında, emekli bir ekonomistti. Uzun yıllar boyunca ve ÇavuÅŸesku dönemindeki Romanya'da yoksulluÄŸa, açlığa ve her türlü yaÅŸam koÅŸuluna karşı direnmiÅŸ, evindeki eÅŸyaları ve bu evi elinden çıkarmamak için zorlu mücadeleler vermiÅŸ. Kocası öldükten sonra, azalan geliri için, evini sadece BirleÅŸmiÅŸ Milletler personeli'ne açmak koÅŸulu ile pansiyonerlik yapmaya ikna edilmiÅŸti. Ä°ÅŸini hiç yüksünmeden ve mutlulukla yapan bu kadının yaÅŸama sarılış biçimi, kendine olan saygısı, taşıdığı kültürü büyük bir zerafetle sunuÅŸu, o içindeki sıcacık ve genç ruhu, bitmeyen hayalleri, umutları ve tutkuları ile geleceÄŸe asılması beni o kadar derinden etkiledi ki, yaÅŸamımda en mutsuz olduÄŸum anlarda hatırladığım ve düzelmek için kendimi hemen toparladığım bir idol haline geldi. SavaÅŸa ve komünist rejime raÄŸmen, dimdik ayakta kalmayı bilen bu kadını anlatabilmek o kadar kolay deÄŸil. Sarı dalgalı saçları, mavi-yeÅŸil gözleri, beyaz-pembe teni ile bir genç kız vücudunun düzgün hatlarını taşıyan Madam Bocanet yaÅŸamı boyunca sayısız badireler atlatmıştı. Dayanamayıp kendisinden izin isteyerek, görüntüsünü, sesini, konuÅŸmalarını kameraya çektim. Ä°yi ki de bunu yapmışım. Benim için asla ölmeyecek bu genç kızı, hatırlamak istediÄŸimde ve gelecekte kızıma aktarmak istediÄŸim anlarda bu banta sahip olduÄŸum için büyük bir mutluluk duyuyorum. Madam Bocanet soylu bir aileden geliyordu. Ãœniversite tahsili yapabilmek için, son derece büyük mücadeleler vermiÅŸti. Mutlu bir evlilik yapmıştı. Kocasını kaybettikten sonra, yaÅŸama biraz solgun renklerle bakıyordu, yalnız kalmış ve kırılmıştı ancak umudunu hiç kaybetmemiÅŸti. OÄŸlunu yetiÅŸtirmiÅŸti. OÄŸlu mimardı, Hollanda'lı bir genç kızla tanışıp, evlenip, oraya yerleÅŸmiÅŸti. Bir de torunu vardı. Madam için hayatının geri kalanında iki önemli ÅŸey vardı. Ä°lki Hollandaya gitmek, ikincisi ise Paris'e gitmekti. Dikkatle para biriktiriyordu. Yılda iki kez yurtdışına çıkmak için... Hollanda'ya oÄŸlunu, gelinini ve torununu görmek için gidiyordu. Paris ise onun için ayrı bir önem taşıyordu. Her yıl dünyanın dört bir tarafından gelen 6 arkadaÅŸ Paris'te buluÅŸuyor, mütevazı bir otelde kalıyorlardı. Bu altı kiÅŸi kimdi? Neydi ortak yönleri? Ne yapmak için onca yola katlanıyor ve koÅŸa koÅŸa Paris'e ve "biraraya" geliyorlardı? Birlikte neler yapıyorlar, nelerden söz ediyorlardı? Madam Bocanet sırlarla dolu bir kadındı. Onun güvenini kazanmak ve onu keÅŸfetmek hiç de kolay deÄŸildi. YaÅŸamında açıldığı ve bir patlama halinde "herÅŸeyini açtığı" tek ve ilk insan olduÄŸumu söyledi. Aramızda ne yaÅŸ farkı kalmıştı, ne kültür, ne din, ne dil. Et-tırnak olmuÅŸtuk, tek yumurta ikizi kardeÅŸ... Artık söylenmesi gereken herÅŸeyin söylenme zamanı gelmiÅŸti demek... Anlatmak, rahatlamak, içindekileri dökmek, paylaÅŸmak ve geçmiÅŸin o derin acı izlerinden kurtulmak istiyordu. Ä°ki dosttan, birinin diÄŸeri için yapması gerekeni, ürkek bir tavırla ve samimiyetle rica ettim. Yanaklarından yaÅŸlar sessizce süzülüyordu, hayatta kalmayı baÅŸarabilen bu 6 arkadaÅŸ, aynı esir kampında, birbirinin can dostu olmuÅŸlardı. Birlikte yemin etmiÅŸlerdi: EÄŸer kurtulmayı baÅŸarırlarsa, birlikte ortak düşleri olan Paris'te her yıl buluÅŸacaklardı. Tek bir kiÅŸi bile kalsalar, kalan son kiÅŸi her yıl Paris'e gelecek ve anıları yaÅŸatmak üzere orada bulunacaktı. Ä°ÅŸte o nedenle Paris'e gitmek onun için bu kadar önemliydi. YaÅŸamını en iyi ÅŸekilde sürdürebilmek, hayatta kalmak, diÄŸer 5 kiÅŸi için var olmak, mücadele etmek, gelirini koruyup bütçesine hakim olmak, her yıl iki seyahat masrafının üstesinden gelmek için çok çalışması gerekiyordu. Koca evin temizliÄŸini kendi yapıyor, yatak odalarına çiçek gibi bakıyor, balayı suitlerini eldeki olanaklar dahilinde yeniliyor, gümüşlerini parlatıyor, kristal takımlarını gözü gibi koruyordu. Son 25 yıldır eczacı bir arkadaşının reçetesini yazdığı özel bir yüz kremini bile kendi yapıyordu. Bir sohbetimiz sırasında, gerçek yaşının 72 olduÄŸunu öğrendiÄŸimde, gerçekten ÅŸok geçirdim, çünkü bu zarif kadın en fazla 50 gösteriyordu. Çabuk adımlarla beni mutfaÄŸa doÄŸru sürükledi. Ä°smimi telaffuz etmek kendisine zor geldiÄŸi için bana "mimi" diye hitap ediyordu. Sır kremini, ocağın üzerinde kısık ateÅŸte, eski bir tasın içinde çok kısa bir sürede yapıp, kavanozlayıp elime tutuÅŸtururken, bana ÅŸunu söyledi: "Bu kremin açık tarifini sadece iki kiÅŸiye verebilirsin, annene ve kızına. Beni yaÅŸatmak istersen, adına "Margareta'nın Kremi" dersin. EÄŸer bir gün yaÅŸamda zorlanırsan, bu tarifi Paris'teki bir parfümeri firmasına sat, trilyoner olursun. Sana verebileceÄŸim baÅŸka bir ÅŸeyim yok..." Birbirimize sımsıkı sarıldık, vedalaÅŸtık. Kremi ÅŸu anda ben de kullanıyorum. Son üç yıldır cildimde, dostluÄŸun ve o sıcacık sevginin güzel, parlak ve mutluluk dolu izlerini taşıyorum. MARGARETA BOCANET'e dostluk ve sevgi ile... Memnune ÃœRKÃœN - 14 Ocak 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!