Servet YILMAZ
Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2008 00:00
Anadolu rock müziğinin temsilcisi Kıraç ile dünyaca ünlü gitar virtüözü Malmsteen, ortak bir proje için bir araya geldi. Farklı kulvarlarda gibi görünen ve ne tür bir müzikal işbirliğine girdikleri merak konusu olan iki müzisyen, düzenledikleri basın toplantısıyla akıllardaki soru işaretlerini giderdi.
Kulvarları çok farklı olan iki müzisyensiniz. Kıraç ile nasıl tanıştınız ve bu ortak proje fikri nasıl doğdu?
ÆMalmsteen: Bu fikir, ilk olarak menajerlerimden geldi. Sonra Kıraç’la buluştuk ve birlikte çaldık. Kısa sürede kaynaştık. Farklı gibi görünse de yaptığımız müzikler aslında pek de farklı değil. Benim müziğe başlama noktam Frikyalılar’a dayanıyor. Bu yüzden benziyoruz.
ÆKıraç: Frikyalılar deyince, Avrupa’da "İspanyol kalıbı" diye geçen, bizde ise "kürdi makamı" olarak bilinen bir müzik türünden bahsedebiliriz. Özellikle Cem Karaca ve Barış Manço’yu çok sevdi Malmsteen. Hatta "Sarı Çizmeli Mehmet Ağa"yı dinler dinlemez çok beğendi ve "İşte doğru müzik budur" dedi. Türk müziğinin yarısından fazlası kürdi makamında olduğu için, bu melodiye yakın farklı anlayışta bir proje yapılacak diyebilirim.
Eşinizin Türk olduğunu biliyoruz. Kıraç’la tanışmanızda ailenizin katkısı oldu mu?
ÆMalmsteen: Tabii ki... Ailemin bugüne kadar bana yaptığı en iyi katkılardan biri de budur.
Kıraç şarkılarını dinlediğinizde ilk ne hissetiniz? En sevdiğiniz Kıraç şarkısı hangisi?
ÆMalmsteen: Bir şarkı seçmekten ziyade, daha ilk dinlediğimde "ortak ne yapabiliriz" diye düşündüm açıkçası. Ama "Yalan" şarkısını çok beğeniyorum.
ÆKıraç: Bizim Malmsteen’le bir araya gelmemizdeki en büyük amaç, Türk müziğini dünyaya yaymak aslında... Yoksa sadece benim şarkılarımı ya da Malmsteen şarkılarını ortak konserlerde duyurmak değil.
Bir Türk’le evlenmeye karar verdiğinizde, herhangi bir zorlukla karşılaştınız mı?
ÆMalmsteen: Aslına bakarsanız zor olmadı. Tanıştık, karar verdik ve evlendik.
Bizde evlenmeden önce "kız isteme" gibi gelenekler vardır. Siz de bu geleneklere uydunuz mu?
ÆMalmsteen: Evet uyduk. Ailesiyle tanıştık ve evlendik.
Tuzlu Türk kahvesi içtiniz mi?
ÆMalmsteen: Yok, içmedim.
Normal Türk kahvesi içtiniz mi?
ÆMalmsteen: Evet içtim. Gayet sert...
Yeniden müziğe dönersek; bu ortak projede İngilizce şarkılar olacak mı?
ÆKıraç: Bir kere dünyaya açılma konusunu yanlış anladığımızı düşünüyorum. Bizimkisi tüm dünyada dinlenebilecek bir müzik, ama biz nedense dünyaya sadece onlara benzeyerek açılabileceğimizi düşünüyoruz. Yani Ricky Martin dünyayı kasıp kavuruyorsa, garip bir kompleksin içine girerek ona benzer çalışmalar yapıyoruz. Böyle bir şey yok. Aksine böyle çalışmalarla aldatılan bir halk var. Dünya kültürüne katkıda bulunmak için illa batı kültürü esas alınmamalı. Hangi kültürden olursa olsun, karşılıklı etkileşim içerisinde olunursa hepimizin görüp duymak istediği projeler oluşabilir. Mesela ben yıllarca çalıştığım yerlerde İngilizce şarkılar söyledim, ama onlar o tür şarkılardı. Bir Elvis Presley şarkısıydı ya da Beatles’tı. Bu hoşuma gidiyordu. Burada evrensel bir dil oluşturacağız. Notalar konuşacak. Ayrıca ben derdimi anlatabileceksem İngilizce de söyleyebilirim. İnsanlara faydası olacaksa bunu yapabilirim, ama müziğin dili yok.
Ortak yapacağınız tür, sert bir müzik mi olacak?
ÆKıraç: Malmsteen’in tarzı sert, benim son çalışmalarımda da sert öğeler var, ama ortak çalışma daha farklı olabilir. Mesela senfoni orkestrasının olmasını gerektiğini düşünüyorum. Fikir olarak altyapısını oluşturduk.