Güncelleme Tarihi:
Artık modacıların yalnızca giysi değil, saç ve makyaj yarattıkları ve tıpkı çizgilerinde olduğu gibi makyajlarına da imza attıkları biliniyor. Peki sonuç: Makyaj sevenlere gün doğdu. Çünkü makyajda serbest stil devri yaşanıyor.
Geçenlerde BBC'de ‘‘Style Challange’’ adlı programı izliyordum. Bu programda, gündelik kıyafetleriyle iki kişi geliyor ve iki ayrı stil ekibi tarafından ‘‘yeniden yaratılıyor’’. Her iki ekibin de, moda uzmanı, kuaför, makyaj uzmanı ayrı. Konuklara ne tür bir değişiklik istedikleri, yani nasıl bir ‘‘tarz’’ seçmek istedikleri soruluyor ve onların yapısına, cilt ve saç rengine göre tepeden tırnağa değişim geçiriyorlar. Bu arada kuaför ve makyaj uzmanı uygun makyaj ve saç stiline ilişkin ‘‘tüyo’’lar veriyor. Programın izlediğim bölümünde sıra makyaja geldiğinde makyaj uzmanı konuğa, (parlak şıklığı tercih etmişti) ‘‘Size Gucci makyajı yapacağım’’ dedi. Bu, yeni sezon koleksiyon tanıtımında Gucci'nin mankenlere uyguladığı makyaj anlamına geliyordu. Siyah eye-liner, üstte ve altta gri gölgeli, ‘‘smoky’’ dedikleri dumanlı gözler.
Ben makyajı çok severim, ince bir yaratıcılık ve ustalık gerektirdiğine de inanırım. Modacıların saç ve makyaja imza atıyor olmaları, benim gibi makyaj sevenler için büyük özgürlük demek. Çünkü stil çeşidi kadar makyaj çeşidi de var ve kimse abartılı makyajı tuhaf karşılamıyor artık. (Eskiden makyaj severler ‘‘gündüz vakti gece makyajı’’ yapmış olmakla eleştirilirdi.) Oysa şimdilerde insanlara ‘‘ne kadar şıksın’’ kadar ‘‘makyajın ne kadar güzel’’ de deniliyor.
PEKİ BU YIL?
Modada sınırlar kalktığından ve herkes istediği tarzı benimseme özgürlüğüne kavuştuğundan bu yana makyaj da iki kulvarda ilerliyor: Ya belirgin, abartılı, yani ‘‘çok’’ makyaj; ya da ‘‘yok’’ makyaj. ‘‘Yok makyaj’’ın kolay olduğunu sanmayın. Tıpkı kılık kıyafette belli renklerin ön plana çıkması gibi, makyajda da belli trendler var. ‘‘Yok makyaj’’ belirgin renk ve çizginin olmadığı, ama yüzün, mutlaka parlamasını gerektiren ve ‘‘yapılan’’ bir makyaj. Ve mutlaka allık dokunuşunu gerektiriyor (allık birazdan konu edilecek, çünkü modacılar allıkla gerçek bir aşk yaşıyorlar).
Bu ‘‘yok makyaj’’, 90'lı yılların başındaki grunge akımının ‘‘makyajsızlığından’’ farklı. Her şeyden önce romantizm ve kadınsılık ön planda olduğu için, parlaklık ve allık ön planda. Ve elbet çok genç bir makyaj. Çok genç, sağlıklı ve utangaç (allık!) bir yüz, hani yeni utanıp da kızarmış gibi...
ÇOK MAKYAJ
‘‘Çok makyaj’’a gelince; ister yalnızca çizgi ve koyu renk farda abartılı davranabilir, ister etnik akıma uyarak çizgilerle desen yaratabilirsiniz. Kimi modacılar dumanlı göz makyajında ısrarlı (yani göz kapaklarında gri-füme bol gölge). Ama sezon defilelerinde yükselen renk, mavi de abartılı bir şekilde kullanılabiliyor.
Kirpikler döneminin en ‘‘uzun’’ saltanatını yaşıyor. Üstelik renk renk. Geçen yılın göz makyajı rengi olan kırmızı da biraz soluklaşarak gözlere yeni ağlamış, ‘‘hassas’’ bir ifade için kullanılıyor. Ama dikkatli olmak gerekiyor kırmızıyla, allerjik reaksiyon görüntüsü vermemeli. En iyisi biraz pembeye yakın olan tonlar seçmek.
Çok makyaj, ‘‘dramatik’’ makyaj olarak bilinir Batı'da. Bu nedenle kalın kaş moda olmasa bile abartılı çizgilerle, yüze dramatik bir ifade katmak isterseniz, Dior gibi, kalemle kişilik kazandırabilirsiniz kaşlarınıza. Dudaklara gelince, pırıl pırıl. Doğal renklerde olduğu kadar sıradışı renklerde de parlıyor dudaklar.
Yüzde desenlere de alıştık. Kimi kozmetik firmaları minik dövmeler ‘‘çizmenize’’ olanak tanıyor. Satışa sunulan kalıpları yüzünüze yerleştiriyor, içini boyayıveriyorsunuz. Ama çizginiz kuvvetliyse kimsede olmayan yeni desenler geliştirebilirsiniz.
Bir de yerlilerin savaş boyası gibi çizgi çekmek var. Hem de birkaç tane. Ama buna cesaretiniz yoksa göz kapaklarınıza ince bir beyaz veya siyah çizgi çekebilirsiniz.
VE ALLIK
Modacıların allık aşkı ikinci yılına girdi. Bu yıl allık iyice abartıldı. Hani şu ‘‘dokunuş’’tan öteye geçti. Allığın neredeyse bulamaç gibi kullanıldığı makyajlar görülüyor. Elbette bunlar pek uygulanabilir makyajlar değil, ama partiler artık maskeli balo havasında geçiyor ya, niye olmasın...
Bu arada allıkla yüzler kızaradursun, bazı modacılar da geyşalarınki gibi bembeyaz bir yüzde ısrar ediyorlar. (Bakınız Madonna'nın yeni klibi -Nothing really matters!)
Erkeklere makyaj
Bundan iki üç yıl önce Amerika'da erkeklerin siyah oje sürmesi pek bir moda olmuştu. Modacılar yakında erkek makyajına bizi alıştırırsa hiç şaşırmam. Aslında bana sorarsanız erkekler de makyaj yapabilmeli. Bunun niye yalnızca ‘‘kadın alanı’’nda kalan bir şey olduğunu anlayabilmiş değilim. Süslenme, cinsiyet ötesi bir şeydir. Tarihe bakıldığında erkeklerin makyaj yaptığına dair kanıt çok. (Zaten hep merak etmişimdir. Erkeklerin saçlarını kısaltmak ve makyajsız hale getirmek kimin işi diye! Sakın bir kıskançlık işi olmasın diye bir de komplo teorisi uyduruveriyorum!)
Şimdi kimi moda dergilerinde makyajlı erkekler boy gösteriyor. Acaba gözler alışacak mı (Çalışma arkadaşıma (erkek) soruyorum: Erkeklerin makyaj yapmasına ne dersin? Cevap hemen geldi: ‘‘Bana, nasıl olmuş diye sormadıkları sürece sorun yok.’’)
Ben bu makyajın parlak devrinden çok memnunum. Doğaya bakıyorum, en güzel hayvanlarda, bitkilerdeki renk, desen ve çizgiler beni büyülüyor. Ne derseniz deyin, makyaj, bana göre bir tür doğaya dönüş. Kadavraya benzeyeceğime bir papağan balığı ya da tavuskuşuna benzemeyi yeğlerim!