Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2001 00:00
ASLINDA bana her gün tatil.Sabah erken kalkıp yollara düşme, gazetede bulunma mecburiyetim yok.Yazımı istediğim yerde, istediğim saatte, istediğim pozisyonda yazar, istediğim yerden gönderirim.Yani hem çalışıp hem tatil yapabilirim.‘‘E, o zaman ne diye üç gün yok oldun ortadan?’’ diyeceksiniz.Arkadaşlar!İş sadece bedeni gezdirip dinlendirmekle bitiyor mu? Kafa ne olacak?Üç buçuk senedir yazdığım o mühim yazıların beynimde oluşturduğu yorgunluğu ne yapacağız?Haftada dört gün kime sataşılacağına karar vermeyi kolay mı zannediyorsunuz?Sataşma deyince,Geçen gün gazeteye gittim, bir sürü faks birikmiş. Yeri gelmişken söyleyeyim hepsini tek tek okuyorum. Şüpheleriniz boşuna.A, her on faksın dokuzunda ‘‘Şu adama okkalı bir cevap verin’’ deniyor.Allah Allah, ne cevabı derken, a ‘‘Şu adam’’dan da faks var. Meğer bana mektup yazmış köşesinde; akıllı olduğundan onu hiç okumadığımı tahmin ederek bir de faks çekmiş. Yalnız ne olduysa, faksın ikinci sayfası yok. Anlayacağınız ‘‘inciler’’inin bir kısmından mahrum kaldım.Size bu satırları ‘‘İnci Gerdanlık’’tan, yani Boğaz'dan yazıyorum.Aynı zamanda memleketim olan İzmir'in de ‘‘Ege'nin incisi’’ olduğunu hatırlatırım.‘‘Şimdi 'inci'nin ne alákası var?’’ diyeceksiniz. Hiç. Hakikaten hiç. Boşuna mana aramayın.Ne diyordum?Ha, diyor ki mektubunda ‘‘Bir kitap yaz, adını da Suda'n Boklamalar koy.’’Yazarım yazmasına da ortalık mümbit değil. Herkes senin kadar malzeme verse yaşadım. Ama kimse senin kadar cömert değil ki. Senden bile çıka çıka iki yazıyla bir iki de mış-muş çıktı bugüne kadar. Düşün artık.Şaka bir yana şu ‘‘boklama’’nın ne manaya geldiği hususunda anlaşalım seninle bir. Sendeki lügatları bilmem, bendekiler ‘‘kara çalma, leke sürme’’ olarak açıklıyorlar. Benim yaptığımsa herkesin gözü önünde olup biten olayları, söylenen sözleri tiye almak.Ortalıkta kara çalma falan yok. Aslında sen bu ayrımı yapabilecek zekádasın ama kızgınlığından ne diyeceğini bilemedin herhalde.İnsan kendine yapılınca hazmedemiyor değil mi? Hepimiz öyleyiz. İğne-çuvaldız meselesinden haberimiz yok. Yani oturup cevap döşenmeni anlayışla karşılıyorum. Şu anda ben de aynı şeyi yapıyorum.Ayrıca bir de özeleştiri yapmak istiyorum.Dolaylı olarak kadınları aşağılayan sözlerinin dışında olayların beni ilgilendiren bir yönü yoktu. Takılmalarım sırf bu konuyla sınırlı kalabilirdi.Ama kardeşim sen de öyle laflar ediyorsun ki insanı tetikliyorsun.Mesela, yeni eşin için ‘‘Karıcım derken içim titriyor’’ demişsin.İyi. Güzel. Ne mutlu.Ama keşke içini gizli gizli titretseydin de şu anda gönlü zaten yeteri kadar yaralı olan kızcağızlara ekstra üzüntü yüklemeseydin. Ancak görüyorum ki bana kızsan da dil ile gönül kırmakta benden daha mahirsin. İşte yine tutamadım kendimi.***Tekrar benim izin meseleme gelecek olursak.Üç gün kafamı dinlendirdim arkadaşlar.‘‘Ne yazayım, nasıl yazayım?’’ diye düşünmedim,Gazeteleri ‘‘Bu haberden mış-muş çıkar mı?’’ diye düşünmeden okudum.Gittiğim yerde ‘‘Yarına yazı yetiştireceğim’’ gerginliği yaşamadan rahat rahat oturdum.‘‘Nereye gittin?’’ derseniz...İstanbul içinde yıl boyunca gittiğim yerlere.En iyisini beklerken evde kalan kız misali ‘‘Orası mı, burası mı?’’ derken İstanbul'da kaldım anlayacağınız.Şimdi maksat kafa dinlemekti diyerek kendimi teselli ediyorum.MIŞ-MUŞPadişah İkinci Selim 1567 yılında Eyüp'teki fuhuşa son verilmesini buyurmuş.Veririz, ne acelemiz var.*OECD'nin hazırladığı rapora göre, Türkler kavgacıymış.A, rapor olmasa katiyen inanmam.*Kainat jöleye dönüşebilirmiş.Dönüşme Türkiye'den başlar herhalde, çoluk çocuk herkesin saçı kazık gibi.*Kadınların çoğu orgazm taklidi yapıyormuş.Karısını her türlü imitasyona mecbur eden erkekler utansın!*Bir genç kız el sıkıştığı Devlet Bahçeli'ye ‘‘Elleriniz çok yumuşak’’ demiş.O gün bugündür Devlet Bey'i gören yok; dışarı çıkmak için renginin eski haline dönmesini bekliyor.
button