Mesude ERŞAN
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2010 00:00
Doç. Dr. Çağan Hakkı Şekercioğlu (35) dünyanın tanıdığı bir çevrebilimci ve ekolog. Stanford Üniversitesi Biyoloji Bölümü Çevre Koruma Merkezi’nde öğretim üyesi. Amerikan Kaşifler Kulübü’nün şeref üyesi, çevre ödüllerinin Nobel’i sayılan Whitley Altın Çevre ödülü sahibi. İlk araştırmasını Uganda ormanlarında 20 yaşındayken yaptı. 22 yaşına geldiğinde dünyanın yedi kıtasına ayak basmıştı. Meslektaşları adını, bulduğu bir kelebeğe verdi. Türkiye’nin doğasına sevdalı Şekercioğlu Kars KuzeyDoğa Derneği’nin başkanlığını sürdürüyor
DOĞUŞTAN DOĞASEVERİM: Doğa tutkum doğuştan galiba. Doğa ve hayvan sevgimin içgüdüsel olduğunu da söyleyebilirim. Daha dört yaşındayken sokağa çıkmaya başladığımda ağustos böceği, kertenkele toplardım. Eve götürür, beslemeye çalışırdım. Tatillerde bir elimde böcek ağı, diğer elimde siyanür kavonozu dağ bayır dolaşıp, koleksiyonum için böcek yakalardım. Adım ‘Böcekçi’ye çıkmıştı. 14 yaşında kuş gözlemeye başladım. Bu kez adım ‘Kuşçu’ya çıktı. Robert Kolej’e girmem avantaj oldu. Oradaki hocalarım yadırgamadı, tam tersine çok destek verdi. Harvard’da tam bursla biyoloji ve antropoloji okudum. Sonra yine tam bursla Stanford’da ekoloji doktorası yaptım.
OTOSTOPLA ANTARTİKA’YA GİTTİM: Üniversitede lisans tezimi Uganda’da iki maymun türünün annelik davranışları üzerine yapacaktım. Fakat karşılaştıracağım türlerden biri kuraklık ve meyve kıtlığı yüzünden ormanı terk edince hocam tez konumu değiştirmemi istedi. Maymunlar yerine kuşları araştırmaya karar verdim. Kendi araştırma fonumu buldum. 20 yaşındaydım, tek başına Uganda’ya gittim. Kuş ağları satın aldım, köyden birini asistan olarak tutup üç ay boyunca, günde 14 saat arazide çalıştım. Ne elektrik ne de su vardı. Bu araştırmam saygın bir dergide yayınlandı. Bu sayede Stanford’da doktoraya tam burslu kabul edildim. Ama bir yıl ara vererek sırt çantasıyla dünyayı gezdim, kuşları gözledim. Antartika’ya giden bir gemiye otostopla bindim. 1998’de Antartika buz denizindeyken, üç hafta boyunca ailem benden
haber alamayınca annem günün cumhurbaşkanına kadar çıkmış, gazetelere haber olmuştum.
KUŞ TÜRLERİNİN YARISINI GÖRDÜM: Hem hobim hem de mesleğim kuş. Dünyada mümkün olduğu kadar çok kuş türü görmeye çalışıyorum. 60’ın üzerinde ülkeye gittim. Şimdiye kadar 5 bin 282 kuş türü gördüm. Bu, dünyadaki kuş türlerinin yüzde 53’ünü doğal ortamında görmek demek. Türkiye’de benden fazla kuş türü gören yok. Türkiye’nin ilk lisanslı halkacısıyım. 1996’da ABD’de aldım lisansımı. Türkiye kuş halkalama programını 2002’de başlattı. Üzerinde numara bulunan halkaların kuşlara takılması önemli. Böylece kuşlar başka bir yerde yakalanınca nereden geldiği, göç yolları belirlenmiş oluyor.
ÇEVRE TÜRKİYE’DE İKİNCİ PLANDA: Türkiye’nin en büyük çevre sorunu, çevre gündeminin olmaması. Çevre her zaman ikinci planda. Örneğin hidro elektrik santrallerini yapmadan önce su politikamız doğru mu, sularımızı, başka enerji kaynaklarını verimli kullanıyoruz mu diye bakmak lazım. Ana nehirler bitti, derelere kaldık. Dereler bitince ne olacak? 100 yıl sonra Türkiye nerede olacak kimse bilmiyor... Yale Üniversitesi’nin çıkardığı, doğaya hassasiyeti ortaya koyan çevre indeksinde Türkiye’ye 77’inci sırada. Türkiye kalkınıyor, peki insanları mutlu mu? Hayır! Öfkeli ve mutsuz. Bunun nedenlerinden biri de doğanın giderek yok edilmesi. Türkiye’nin milli park alanı, topraklarının yüzde birini yeni geçti. Sadece bilimsel araştırmaların yapıldığı mutlak koruma alanıysa hiç yok. Gelişmiş ülke olmak, baraj, beton yapmak değil. Amerika yapılan barajları söküyor artık. Medeniyet hem insanlara hem de diğer canlılara saygı ve sevgi duymaktan geçiyor.
ÖNÜMÜZDEKİ 10 YIL ÇOK ÖNEMLİ: Türkiye hala doğa açısından Avrupa’nın en zengin ülkesi. Üreyen kuş türleri açısından Avrupa birincisi. Soyu tehlikede kuş türleri açısından da. 465 kuş türü var. Ama araştırmalarla bunun 500’i geçeceğini sanıyorum. Dokuz bin bitki türünün üç bini endemik yani buraya özgü. Ancak bunların yüzde 80’inin soyu tehdit altında. Önümüzdeki 10 yıl çok önemli. Türkiye doğa açısından kaderini belirleyecek. Ya doğası mahvolmuş, her taraf betonlaşmış olacak ya da medeniyet düzeyimizin göstergesi olarak doğaya koruyacağız.
PARA İSTEMEYİ GURURUMA YEDİREMİYORUM: Kars Kuzeydoğa Derneği olarak düşük bütçelerle, çok daha büyük kurumların yapamadıklarını yaptık. Fon için başvurduğumuz bazı yabancı destekler bize, “Başarılara imza attınız, tanınıyorsunuz, ödül aldınız neden devletiniz kaynak sağlamıyor?” diye soruyor. Kapı kapı dolaşıp para istemeyi gururuma yediremiyorum. Karslı işadamları dahi desteklemiyor. Altı yılda yaptıkları bağış 2-3 bin lirayı geçmedi. Para bittiği anda, dernek bitecek. Kariyerimi, konforlu göz ardı edip ekibimizle çok yoğun çalışıyoruz. Stanford’da şu anki pozisyonumda ders verme zorunluluğum olmadığı için gelen tekliflere rağmen profesörlüğe geçmiyorum. Sürekli Türkiye’ye gidip geliyorum.
SADECE 100 TANE KELAYNAK KALDITürkiye, Suriye’ye kelaynak verdi. Aslında asıl düşünülmesi gereken, kelaynaklar neden yok olmanın eşiğine geldi... Bütün Avrupa’da yaşamış, yüz binlerce kelaynaktan geriye kalan 100 tane. Onları kurtarmaya çalışıyoruz. Tarım ilacı olarak kullanılan DDP’den ölmüş çoğu. Kelaynakları çoğaltsanız bile yaşabilecekleri doğayı yok ettikten sonra Suriye’ye götürseniz ne olur?
PRENSES ANNE’NİN DOĞUM GÜNÜNE KATILDIDoç. Dr. Şekercioğlu, Whitley Altın Çevre ödülüne Kars-Kuyucuk Gölü’nün korunması, sazlık bitki örtüsünün ekolojik restorasyonuyla bölgede doğa turizminin geliştirilmesi alanında yaptığı çalışmaları nedeniyle layık görüldü. Ödülünü İngiliz Kraliyet Ailesi mensubu Prenses Anne’den aldı. Dünyanın farkı yerlerinden 100’den fazla proje arasında sıyrılan Doç. Dr. Şekercioğlu’nun projesinin ödülü 60 bin sterlindi. Bu ödül KuzeyDoğa Derneği’nin iki yıllık bütçesi için kullanıldı. Dernek tek arazi aracını alabildi. Ödülü veren Prenses Anne, Doç. Dr. Şekercioğlu’nu daha sonra 1 Temmuz’daki doğum günü kutlamasına davet etti. Şekercioğlu, prensese doğum günü armağanı olarak babasının eliyle yaptığı aahşap ngıt ördeğiyle Kars gravyer peyniri götürdü.