Güncelleme Tarihi:
Dekorasyon, tasarım, sanat, kültür ve yaşam... Maison Française dergisinin 1946 yılında Paris sokaklarından dünyaya uzanan bu zengin içerikli yolculuğunun Türkiye çocuğu, bu ay 200. sayısını kutluyor.
Editoryal misyonlarından biri geleceği geçmişin üzerine ekleyerek çoğaltmak olan derginin bu özel koleksiyon sayısı için de benzer bir tema kurgulanmış. Okurları için en yeniyi, en yaratıcı olanı ve en keyifliyi ayıklayıp araştırmayı hedefleyen Maison Française ekibi, 200 sayı boyunca dergide yer verilen en çarpıcı ev, mekan ve stilleri bir araya toplamakla kalmamış; 2012 ilkbahar-yazı için trend avına çıkmışlar. Bununla da yetinmeyip evlerin yakın gelecekte ne gibi eğilimlerden ve fikirlerden etkileneceğini farklı disiplinlerin uzmanlarına sormuşlar.
1940’lardan 2000’lere kadar uzanan bir zaman diliminde etkili olan bütün stil akımlarını ve stil ikonlarını da bulabileceğiniz ocak sayısının ilan ettiği favori renk paleti ise tüm zamanların vazgeçilmezi siyah, beyaz ve toprak renkleri. 2012 yılının başında olduğumuz düşünülerek yaşam alanlarının enerjisini artırmaya yönelik wabi sabi, feng shui, vastu veda gibi Uzakdoğu yaşam felsefelerinin ipuçlarına da bu özel sayıda yer verilmiş.
Amaç, gözünüzü ve gönlünüzü çelmek!
Yayın Direktörü Melda Narmanlı Çimen, Maison Française’in okuyucularının kalbine girebilmeyi ve pazarlamacıların deyimiyle “love brand” olmayı başarmış bir marka olduğunu söylüyor: “Dergimiz için okuyucularımızdan gelen yorumlarda çok sık kullanılan bazı ortak sıfatlar var: Sıcak, samimi, şık, ilham verici, cesur, yaratıcı, yenilikçi, heyecanlı, detaycı, sürprizli, bilgi dolu... Ben bunlara çok önemli bir tane daha eklemek istiyorum: Çalışkan! Çünkü bu derginin DNA’sını oluşturan en önemli kodlardan biri çalışkanlık. Bu özelliğimiz bizi her sayıda daha ileriye ve daha yukarıya taşıyor. Gözü ve gönlü çelen bir dergi olmaya devam etmek dileğiyle, 200 aydır bize verdikleri destek için okurlarımıza ve reklamverenlerimize teşekkür ediyoruz.”
Dün, bugün ve yarın
Bu özel sayının heyecanını yaşayan Maison Française ekibi, derginin yaşam öyküsünün bu önemli dönüm noktası için dünü, bugünü ve yarını yorumlamış. Maison Française Marka Müdürü Selen Selçuk, düne ilişkin şu yorumu yapıyor: “Sadece tasarım ve mimarlıkta değil, yapılan her işte başarılı olmak için kişinin kendi geçmişini, kültürünü çok iyi analiz etmiş olması gereğine inanırım. Ancak bu şekilde geleceğe dair bir fikrimiz olabilir”.
Yayın Yönetmeni Yasemin Aksoy Okçugil, bugün için “Daha yeni başladık. Türk tasarımcısının dünya arenasındaki başarılarını izlemek, ıstanbul’un bir tasarım başkenti olması ve yeni sınırlar yaratması heyecan veriyor. 7 tepeli güzel şehrim binlerce yıllık geçmişiyle tasarıma ilham oluyor” derken, Yayın Direktörü Melda Narmanlı Çimen yarına dair şu sinyalleri veriyor: “Gelişime doymayan insanoğlunun bilgi çağını kolay kolay terk etmeyeceği belli. Ancak geleceğin mutluluk formülünün bilginin yanı sıra bilinçlenmeden geçeceğini düşünüyorum. Zıtlıkları bir tasarım, mekân ya da kıyafet üzerinde birleştirmeyi başarabilen insan beyni, aynı demokratik bakış açısını politikalara, dinlere ve insan haklarına yansıtabilmeli. Yerküreyi sadece internet ağı üzerinden değil, yaşam koşulları açısından da birbirine denkleyebilmeli. Böyle tüketmeye devam edersek, 2050 yılındaki nüfusa 2,3 dünya gerekeceği söyleniyor. Bunun için mimarlık disiplini de payına düşeni yapacak; ekolojik ve sürdürülebilir bir ev sahibi olmak artık standartlaşacak. Bana göre önümüzdeki yılların anahtar kelimesi ise ‘gusto’; yani ancak aile kültürü, eğitim, görgü, zaman ve deneyimle oluşan kişisel zevkler-stiller bütünü. Sadece parayla satın alınamayacağı besbelli, bu nedenle ulaşmak herkese nasip olmayacak. Niteliği niceliğin önünde konumlayan, özü ile özelleşebilen, az ile çoğalabilenler kazanacak.”
Tam 30 ev
Maison Française, 200 sayıdır dünyanın farklı şehirlerinde ve sahillerinde rastladığı çekici, davetkar ve ilham verici yaşam kozalarını taşımış sayfalarına. Bazıları bulundukları coğrafyanın tüm özelliklerini stillerine yansıtmış; bazılarıysa içlerinden geldiği gibi davranarak kalabalıklar içinde kolayca fark edilen bir ikona dönüşmüşler. ıstanbul, Cape Town, Kaliforniya, Bali, Toskana, Brüksel ve Bangkok gibi farklı yaşam alışkanlıklarına sahip şehirlerden 30 ev, bu özel sayıda bir araya gelerek adeta bir stiller coğrafyası yaratıyor.
1940’lardan 2020’lere
Son 70 yılda hızla değişen insan hayatının yaşama mekanlarında ve tasarım arenasında yaptığı yolculuk, 200. sayının ana teması. 10 yıllık zaman dilimlerinde yaratılan zaman tüneline girince, 40’ların ahşap radyo konsolları, 50’lerin Eames tasarımları, 60’ların hippi hareketi, 70’lerin grafik desenleri, 80’lerin neon renkleri, 90’ların minimalizm fırtınası ve 2000’lerin ekoloji çığlığıyla karşılaşıyorsunuz. Önümüzdeki 20 yılda neler olacağı ise tasarımcı, mimar ve sanatçıların görüşleriyle şekillendirilmiş.
a- 40’ların kült tasarımı RAR Chair.
b- 70’lerin ünlü Tomato koltuğu.
1- Neo-folk tekstiller ve tüvit kumaşlar bu kış evleri ısıtıyor.
2- Siyah, Fransız stilinde bir vurgu aracı olarak kullanılıyor.
3- Parisli mimar Philippe Jonathan’ın evi, eski bir mağaradan dönüştürülmüş.