Güncelleme Tarihi:
SERGİDEN SEÇME FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN
Robert Capa gibi fotoğraf sanatının efsane isimlerini de barındıran ve dünya çapında tanınmış fotoğrafçıların seçme yapıtlarını bir araya getiren serginin eş küratörlüğünü Engin Özendes ve Magnum Genel Müdürü Diane Dufour üstleniyor.
İstanbul Modern Sanat Müzesi’nin tüm alt katını kapsayan sergi, üç bölümden oluşuyor.
Serginin ilk bölümü, İstanbul Modern’in Süreli Sergi Salonu’nun tamamını kapsıyor.
Bu bölümde “Magnum Fotoğrafları ile Türkiye” başlığı doğrultusunda, Magnum’un 16 büyük fotoğrafçısının 1940’lardan günümüze uzanan geniş bir zaman dilimi içinde ve farklı dönemlerde çektikleri Türkiye fotoğrafları yer alıyor.
Sergide, Robert Capa, Erich Lessing, Constantine Manos, Ara Güler Gilles Peress, Leonard Freed, Abbas, Alex Webb, Nicos Economopoulos, Gueorgui Pinkhassov, Bruno Barbey, Jim Goldberg, Antoine d’Agata, Paolo Pellegrin, Martin Parr ve Harry Gruyaert’in toplam 213 fotoğrafı yer alıyor.
Serginin ikinci bölümü, İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde yer alacak olan Magnum Tarihi. Bu yıl, 1947 yılında kurulan Magnum’un 60. yılı olması dolayısıyla, galeride, Magnum Koleksiyonu’nun 60 yıllık tarihinden özenle seçilmiş yapıtlar, ajansın tarihini de yansıtan metinlerle birlikte sergileniyor. Bu bölümde ayrıca, Magnum’un 80’in üzerinde özgün yayınına da yer veriliyor.
Üçüncü bölüm ise, müzenin alt katının fuayesinde “Magnum Fotoğrafları ile Türkiye” bölümünde yer alan fotoğrafçıların diğer çalışmalarını içeren belgesel nitelikte filmlerden oluşuyor. Toplam 16 adet plazmada, sanatçıların kariyerlerinin en önemli fotoğrafları izlenebilecek.
DÖRT ÜNLÜ FOTOĞRAFÇI KURDUMagnum'un kurucularından biri de Karaköy'deki ünlü merdivenleri de görüntüleyen Henri Cartier Bresson.
Magnum Ajansı 1947 yılında, 2. Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan belirsizlik ortamı içinde dört önemli fotoğrafçı, Henri Cartier-Bresson, Robert Capa, George Rodger ve David Seymour tarafından kuruldu.
Bu fotoğrafçıların hepsi savaştan doğrudan etkilenmiş isimlerdir. Robert Capa, savaş yüzünden ülkesini terk etmiş, Henri Cartier-Bresson Almanlara esir düşmüş, George Rodger Pasifik’te Japonlardan kaçmak için binlerce kilometre yürümüş, David “Chim” Seymour ise bir Yahudi olarak sürekli saklanmak zorunda kalmış ve toplama kamplarında ailesini kaybetmişti. Savaşın psikolojik yıkımı içerisindeki Capa ve Seymour öncülüğünde kurulan ajans, kısa zamanda dünyanın en önemli ajanslarından biri haline geldi.
Magnum Photos’un kuruluş amaçlarının başında, dünyayı sarsan olaylara tanıklık etmek ve genel toplumsal tutumu kışkırtmakta fotoğrafın büyük gücünü kanıtlamak düşüncesi ve isteği yer alıyor.
Bir diğer amaç da, röportajların tercihi, süresi, fotoğrafların seçimi, negatiflerin özgülüğü, copyright’ın ustalığı ve dağıtımın kontrolü gibi fotoğrafçının üzerinde baskı oluşturduğunu düşündükleri birtakım kurallar, yaptırımlar, zorunluluklarla başa çıkabilmek.
Tüm cephelere, tüm kıtalara yayılmış bakışları dönemin iz bırakan olaylarında karşımıza çıkar. Devrimlere baş kaldırışlar gibi olayların yanı sıra günlük hayattan ve sanat dünyasından kişilere dair görüntüler de vardır. Belleğimizde yer eden ve uluslararası basında genişçe yer alan ikonlar da yarattılar. Aynı anda hem tanık, hem de sanatçıdırlar. Aykırılıkları ve basın dünyasına, modern sanata özgü kuralları aşarak bu çifte kimliği üstlerine alırlar.
Henri Cartier-Bresson’un karar anından Raymond Depardo’nun kırılgan anına, Gilles Peress’in belgesel arkeolojisinden Lise Sarfati’nin iç mekânlarına, Josef Koudelka’nın inşa edilmiş şiirlerinden Martin Parr’ın tüketimsel klişelerine kadar kanıtlanan benzersiz vizyonları, kitap serileriyle, sergilerle ve gençlerin onlardan ilham almasıyla kesinleşir.