Güncelleme Tarihi:
HEM EĞLENCELİ HEM ERKEN OLGUNLAŞTIRAN BİR DÖNEM
Çok erken yaşta Devlet Operasında baleye başladınız sonrada oyunculuk eğitimleri… Meslek hayatınıza atılmadan önceki bu dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Çok eğlenceli ve erken büyütücü bir süreç. Benim o yaşlarda şimdi bir yeğenim var, şimdi düşünüyorum kendi kendime otobüse biniyordum operaya gidiyordum. Bazen 23:30 gibi oyun bitiyordu tek başıma eve dönüyordum. Şuan çocuklar bu tarz bir çocukluk yaşamıyorlar. Dolayısıyla çok fazla sorumluluğum vardı. Mesela o zamandan beri ben sigortalıyım, para kazanıyordum, oyunlara çıkıyordum. Kostümümden makyajımdan her şeyimden ben sorumluydum. Biz çocuklarımıza şuan da bu kadar geniş sorumluluklar vermiyoruz. Dolayısıyla AKM’de bale yaptığım süreç hem eğlenceli hem erken olgunlaştıran bir dönem.
Hem dans hem bale hem oyunculuk hepsi birlikte mi gidecek?
-Hepsi birlikte gitmiyor. Ben sadece kullanabileceğim projeler olursa bir müzikal gibi o zaman dansı devreye sokuyorum ve çalışmalarıma ağırlık veriyorum. Şuan da rutin olarak dans çalışmam yok. Baleyi bıraktım. Ama oyunculuk tabi devam ediyor. Tabi ki dansı, müziği, oyunculuğu hepsini bir arada hatta yazma, yönetmenlik… Bence hepsinden olmalı. Gücümün yettiği aklımın erdiği her şeyi aynı oranda yapmaya gayret ediyorum.
Dans biraz daha ikinci planda kaldı diyebilir miyiz?
-Tabi tabi, mesleğim oyunculuk. Zaten bir oyuncu dans edebilmeli.
KARŞINDAKİ İNSAN CANIN OLUNCA GÜVEN VE RAHATLIK HİSSEDİYORSUN
Usta oyuncular anne ve babanızla (Güzin-Erdal Özyağcılar) birlikte oynadınız. Onlarla birlikte oynamak nasıl bir duygu?
-Bu soru çok sorulan bir soru aslında bu soruya enteresan bir cevap bekleniyor. Ama çok fazla bir enteresanlığı yok benim için, tabi ki anı olarak keyifli birlikte bir şey oynamanın verdiği bir anı var. Bir de karşındaki insan sonuçta canın olduğu için sonsuz bir güven ve rahatlık hissediyorsun. Çıkan şey güzel olunca onun keyfi daha bir fazla oluyor. Onun dışında çok bir fark yok.
Tiyatro ve oyunculuğu seçmenizdeki nedenlerden biri anneniz ve babanızın oyuncu olması mı?
-Ben zaten balerindim operada çalışıyordum gayet de iyi gidiyordu her şey. Saint-Michel Fransız Lisesi mezunuyum orada hep oyun yazıyordum. Fransızca tiyatro festivallerine gidiyordum, yurt dışında bir sürü gazetede oyunculuğuma ve dansıma dahi benle ilgili çok güzel yazılar çıktı. Hem yazıyordum hem oynuyordum, hem de koreografilerini yapıyordum. Benim için çok faydalı bir süreçti. Yurt dışında bu kadar ilgi gördüğü için bu tarafımı geri plana atmamam gerektiğini düşündüm. Benim Boğaziçi Kimya mezunu işletmeci bir abim var bende bambaşka bir yöne gidebilirdim. Ailemin o anlamda ne bir destek ne bir kösteği olmadı. Ama onlarda zaman içerisinde isteğimi, sevgimi ve bu işe olan yeteneğimi gördükten sonra destek oldular.
FAZLA CESARET EDİLEMEYEN OYUNLAR OYNANACAK
Hedefiniz, hayaliniz ileriye dönük baktığınızda şurada olacağım dediğiniz bir düşünceniz var mı yoksa akışına bırakmış şekilde mi devam ediyorsunuz?
-Benim hayat planlamam var. Zaten şuanda kendi tiyatromu kurdum. Bir tiyatro patronuyum. İstediğim derdim olan oyunları seçebilme ve seyirciyle buluşturma şansım var. Evet biraz zor ama üç yıldır bunu gayet güzel götürüyorum. Tiyatromla ilgili yapmak istediğim planlar var. Büyütmek, daha farklı oyunlar çocuk oyunları gibi hatta kursa dönüştürmek gibi. Kendi adıma derdi olan işleri yapan, öyle oyunları getiren, cesur oyunlarda oynayan biraz yazma kısmını geri plana atıyorum ki bence asla atmamam gereken bir tarafım. Bence insanlar ileride Zeynep Özyağcılar’ı hem yazdığı film senaryolarıyla hatta belki roman olabilir tiyatro oyunları olabilir bunlarla görecek ve sevecek ya da sevmeyecek. Aynı zamanda farklı farklı karakterleri canlandırabileceğim sinema filmleri olacaktır. Eğer gerçekten yüreğim kalkarsa dizilerde olacaktır. Ama çok fazla cesaret edilmeyen oyunların oynanacağı tiyatro devam edecektir. Böyle bir tarafa doğru götürüyorum kariyerimi.
Toplumun bir kesiminin sorunlarını ele alan sosyal içerikli bir tiyatro oyunu yazmayı düşünüyor musunuz?
-Evet. Zaten ben sosyal ve derdi olan oyunları seçiyorum.
GEMİNİN BİR ŞEKİLDE YÜRÜMESİ LAZIM
Kurmuş olduğunuz Tiyatro Martı’nın çizgisi bu şekilde mi olacak?
-Çizgisi bu ama tabi ticari olarak bakıp araya bir takım komedi oyunları, kaliteli ve olması gerektiği gibi bunlar serpiştirilecek. Sonuçta orası bir kurum ve ben bir patronum, bir şekilde o geminin yürümesi lazım. Ve Türkiye’de yapıyoruz bu işi ama asıl dili ve yolu budur.
GERÇEKTEN ANNE-KIZ OLMAMIZIN ENERJİSİ SEYİRCİYE GEÇİYOR
Tiyatronuzda hangi oyunlar oynadı?
-Tiyatro Martı’nın ilk oyunu ve başrol oynadığım Uçlar, bu oyun Türkan Kahramankaptan ödülü aldı. Aynı zamanda direklerarası en iyi kadın oyuncu ödülünü aldım. Uçlar bence şimdiye kadar yapılmış en cesur ve iyi oyunlardan biri. Üçüncü sezonu hala oynamaya devam ediyoruz. Birçok kadın derneği ile kadın kollarıyla omuz omuza yürüdük çok destek gördük. Özellikle şiddet ve tecavüz mağduru kadınlar çok sahiplendiler oyunu. Biz bu oyun için dört arkadaş taşın altına elimizi sokmadık taşın altına beraber girdik. Çünkü çok sert ve derdini olanca vahşetiyle hiç çekinmeden anlatan bir oyun. Gurur duyduğum, ilk göz bebeğimiz. Uçlar çok sert bir işti. Bu tiyatro hiç komedi yapmayacak mı gibi şeyler oldu. Sonra turne yapması ve bir sonraki projelerimizin önünü açması için Hoşgeldin Boyacı ile devam ettik. Komedi olmasına rağmen orada da bir sınıf çatışması var. Arkasından feminist bir yazarın yazdığı Demir oyununu çıkarttık. Çok az oynadı. Daha galamızı yapmadık gelecek sezon yapacağız. Bu oyun dünyanın birçok önemli yerinde oynamış bir oyun Türkiye’de de oynamış hapishanede geçiyor. Aşkı, özgürlüğü ve anne-kız ilişkisini anlatıyor. Ben kendi annemle beraber oynuyorum. Gerçekten anne-kız olmamızın sıcaklığı seyirciye geçiyor. Yani Tiyatro Martı’nın toplam üç oyunu var.
ALTERNATİF TİYATROLAR PARA KAZANMIYOR
Elinizde olsa neyi değiştirmek isterdiniz?
-Daha fazla tiyatro olmasını ve bu salonların ücretsiz olmasını isterdim. Çünkü ciddi ücretler talep ediliyor. Zaten bu bahsettiğim alternatif tiyatrolar para falan kazanmıyor yani öyle dertleri de yok. Ama bir şekilde o çarkın dönmesi gerekiyor onun için devletin kesinlikle ayırt etmeden gerçekten iş yapan özel tiyatrolara bütçe ayırması gerekiyor. Keşke verebilse ki her yıl bütün tiyatrolar yeni projeler çıkarabilse ya da iş adamları prosedürüne uygun olarak güzel sponsorluklar yapabilse bizde her özel tiyatronun aslında imkanı olunca neler yapabileceğini görsek.
Yakın zamanda hapishanede bir tiyatro oyunu izlediniz bununla ilgili bir projeniz var mı?
-Var. Hapishaneye bir davet üzerine gittim. Şöyle bir tesadüf var, Demir oyunumuz hapishanede geçtiği için zaten gelecek sezon için acaba bazı hapishanelerde mahkumlara, mahkum yakınlarına bu oyunlar sergilenebilir mi böyle bir sosyal proje bağlamına sokulabilir mi gibi bir düşüncemiz var. Bunları konuşacağız ne kadar yapabileceğiz bilmiyorum ama böyle bir niyetimiz var. Birçok hapishaneye gidip oradaki insanları bir-iki saatliğine onları şöyle bir dışarı çıkarıp geri sokmak istiyoruz.
HAPİSHANEDEKİ İNSANLARIN DA HAYATLA BİR ARAYA GELME HAKKI VAR
Hapishanede oyun oynamayı istiyorsunuz yani?
-Tabi ki çok güzel bir tecrübe olur bizim için. Hatta imkanımız olsa diğer oyunları da oynayabilsek. Çünkü onlarda insan hepimiz insanız hepimiz hatalar yapıyoruz. Hepimiz bir yer de tökezliyoruz. Hata yaptığımızı bile fark etmiyoruz dolayısıyla onların nefes almaya onlarında her insanın olduğu gibi hayatla, hayattaki güzelliklerle zaman zaman bir araya gelmeye hakları var. Onun için istiyorum yapabilirsek güzel olur.
Sinema filmi düşünüyor musunuz?
-Düşünüyorum. Benimde iki-üç tane projem var. Yarım yamalak yazdığım belki üzerine biraz daha çalışılması gereken, sinema filmi yapmak çok istiyorum. Bir şeyin kompakt olarak çalışılıp iki-üç ay içerisinde bitip gitmesi güzel. Sinema oyunculuğu anlamında da kendime ve yüzüme güveniyorum. Şuan da en çok sinema filmi yapmak istiyorum. Tiyatro sezonumda kapandı çok güzel ve keyifli bir karakter ile bir sinema filmi gelse ben heyecanla girişsem… Şu zaman benim için çok uygun bir zaman. Görüştüğüm bir hikaye var ama onunda bir takım izin ve haklarının alınması gerekiyor. Onu bekliyoruz.
KALBİMDE HAYAL KIRIKLIKLARIM VAR
Kalbinizde biri var mı? Aşka inanır mısınız?
-Aşk hayatım yok. Kalbimde hayal kırıklıklarım var üzüntülerim var, biraz bu zamanlarda zor işler bu işler. Vakitsizlikle işle güçle alakalı değil yani. Ben aşıksam işimi daha iyi yaparım. Her şeye vakit bulurum. Duygusal konularda vakitsizliğe inanmıyorum. Tutturamıyorum diyelim…
Aşka inanıyorum ama şuan aşık değilim diyebilir miyiz ?
-Aşka kesinlikle inanıyorum. Kalbimde her zaman aşk var. Şöyle diyebiliriz şuan benim bir ilişkim yok. Olsa da güzel olur. (Gülüyor)
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
-Gelecek sezon Demir oyununun galasını yapacağız. Kendi oyunlarım olmak üzere başta özel tiyatrolara ilgi gösterilmesini diliyorum. Çünkü devlet tiyatrolarının şehir tiyatrolarının zaten kemikleşmiş bir seyircisi var. Gerçekten zor şartlarda yapılıyor ve karşılığı maddi değil yürekle oluyor. Her şey değişiyor dönüşüyor ama eski kafalar eski kalıyor artık şunu bir takım yapımcıların, yönetmenlerin kafalarına sokmasını istiyorum; ben tiyatro oyuncusuyla çalışmak istemiyorum gibi bir ekol öyle bir oyunculuk tarzı kalmadı. Normal halktan adam olsun sokaktan geçen adamı oynatırım kafası değişsin artık. Onu da oynatabilirsin ama en azından tiyatrocu insanın hayallerine birazcık daha yaklaşmasına katkıda bulunursun, onun kariyerine destek olmuş olursun. Dizi ya da sinema filminde tiyatrocular belki zaman anlamında sizi sıkıntıya sokar. Tiyatro yaptıkları için… Ama bunun minnetini, sevgisini ve başarısını size kat ve kat verirler.
EMEK VERMEYENLERİN TİYATROCUYUM DEMESİNDEN HAZ ETMİYORUM
Şunun altını çizebilirim hiçbir şekilde tiyatroyla alakası olmayan, emek olarak zamanını vermemiş insanların sadece bir tane tiyatro oyununda oynayıp veya sadece bir oyunda üç ay oynayıp ben tiyatrocuyum demesinden haz etmiyorum. Haz etmememin ötesinde biraz aptal yerine koymak oluyor. Bir kişisel tatmin boyutuna geliyor. Ben şuanda 30 yaşında olmama rağmen 25’in üzerinde oyunda oynamışımdır. 22 yıldır sahneye çıkıyorum. Balerin olarak sonra oyuncu olarak hem bale eğitimimi hem oyunculuk eğitimimi aldım. Bir şekilde yürürdüm yani gerek yoktu bu kadar sürünmeye… Niyet şöhret olmak ya da o anlamda saygı görmek değil kendini geliştirmek ve değerli olmak değerli olursan bir gün biri görür düşüncesiyle yanaşmak olaya, benim gibi düşünen çok fazla arkadaşım var. Bunun gözükmesi için neden yıllarca beklenmesi gereksin birazcık daha özen gösterilebilir, bu insanlara aslında etraftalar sonra 45-50 yaşına geldiğin zaman şans eseri bir rol düşüyor. Bir nevi Tuncel Kurtiz’in olduğu gibi sonra ya bu adam neredeydi bu zamana kadar diyorlar. Neredeydi olur mu yahu bilen biliyordu. Fenomen oldu. O kadar gülüyorum ki ben bu duruma ne kadar acı bir şey aslında ve bunu yaşayan çok fazla insan var. Bu duruma birazcık kırgınım onun için oturup bilgisayar başında kast yapmaktansa bunu yapmayanlarda var hepsini içine atmıyorum hatta trailer bile bence yeterli değil yüz yüze can cana ve kan kana görmek lazım o enerjiyi…