Güncelleme Tarihi:
70 ’li yıllarda tam donanımlı bir şarkıcı olmak için sadece sesinizin güzel olması önemli değildi... Aynı zamanda iyi Türkçe konuşabilmek ve dönemin yabancı sözlü şarkılarına hakim olmak gerekirdi.
Elvis Presley de o dönem en çok cover’ı yapılan ve ilham alınan şarkıcıların başındaydı. Ersan Erdura romantik şarkıları ve etkileyici sesiyle “Yerli Elvis” olarak anılıyordu. Erdura’nın sesini keşfetmesi ise çocukluk yıllarına dayanıyor:
“Annem Türk sanat müziğiyle uğraştı fakat ben yabancı müziği tercih ettim. O dönem Elvis Presley beni çok etkiledi. Şişli Koleji’nde okurken, sandalyeleri gitar gibi elimize alıp okulda şarkı söylerdik. Böyle böyle Elvis’in şarkılarını severek söylemeye başladım.”
Usta şarkıcı, 1961 yılında henüz 12 yaşındayken kurduğu Boğaziçi Orkestrası’yla bir yarışmada “en iyi amatör orkestra” seçiliyor.
1967 yılında bu defa tek başına girdiği Altın Ses Yarışması’nda “Altın Ses Kralı” olarak müzik dünyasında kalıcı olmak için ilk adımını atıyor. 1977’de de 45’lik plağı “Çocuk Gözler”, onu tüm Türkiye’ye tanıtıyor:
“İlk plağım Arya Plak etiketiyle yayınlandı. ‘Dediler’ ve ‘Yaralıyım’ adlı iki şarkı yaptık. Onlar ses getirdi, ben beste çalışmalarıma devam ettim. Asu Maralman’ın eski eşi Orhan Şevki, ‘Sana güzel bir Türkçe şarkı bulalım, ülkemiz insanları seni tanısın’ dedi. ‘Çocuk Gözler’i yapmaya karar verdik. Öncü Plak’tan yayınlandı. Avukat olan Özdemir Kaptan, iyi bir söz yazarıydı. Bütün şarkılarımı o yazmıştır. ‘Çocuk Gözler’, insanların içinde sevgi yumağı oldu. Ben ilk başta beğenmemiştim ama söyledikten sonra insanlar çok sevdi. Ondan sonra devamı geldi.”
Erol Büyükburç’la Elvis şarkıları
Eğer YouTube’a girip Ersan Erdura ve Erol Büyükburç yazarsanız, 70’lerin başlarında TRT’ye çekilmiş bir programa rastlarsınız. İkilinin Elvis Presley’in “Teddy Bear” şarkısındaki performansı oldukça sıra dışıdır.
Erdura, o dönem nasıl Elvis ile özdeşleştiğini şöyle anlatıyor:
“İspanyol Dolores Vargas’ın ‘Siempre Manuel’ şarkısı vardı. Onu değişik bir şekilde seslendirirdim. Elvis’in şarkılarını da mırıldanırdık. 67 yılında ilk kez onun bir şarkısını Türkçe olarak söyledim. Ardından Türk halkı böyle bir yakıştırma yaptı.”
Sanatçı, asla Elvis Presley taklidi yapmadığını da sözlerine ekliyor:
“Elvis gibi asla giyinmezdim. Tek tarzım ceket yakalarını kaldırmaktı. Şarkılarda Elvis’in nağmelerini kullanırdım. O zaman böyle her şey online değildi. Elvis’in nasıl el, kol hareketleri yaptığını bir türlü göremiyorduk. Sadece fotoğrafları vardı. Elvis’in videolarını görmediğim halde hareketlerim onun gibiydi. Enteresan bir benzerliğimiz vardı.”
Selami Şahin’le başrol oynadık
“Hayatım boyunca tek filmde oynadım. 1970 yapımı ‘Köyün Beş Güzeli’ filminde... Ondan sonra da oyunculuğa tövbe ettim. Yönetmen ve yapımcı Sevket Aktunç, müzikal bir film teklif etti. Başrollerde Sevtap Çetinkale, Selami Şahin, Berna Egeli, Nermin Candan, Beyhan Akıncı, Nubar Terziyan ve ben vardım.
Her gün sabah 5’te hazırlanıp sete gidiyordum, insanlar ise 11’de geliyordu. O kadar saat onları beklerdim.
Şevket Abi, ‘Ersan seni bir filme daha yazıyorum’ dedi. ‘Tövbe ettim, yok olmaz’ demiştim. Hâlâ seyredip güleriz. Selami o zaman ünlü değildi, oradaki dostluğumuz da harikaydı.”
Sanatçıların kaprisi gazino kültürünü bitirdi
Ersan Erdura, “Sizce 70’lerin en iyi müzik mekanları nerelerdi?” soruna ise şu yanıtı verdi: “Şişli’de Çatı vardı. Site Sineması’nın hemen üzerindeydi. İstanbul’un en güzel kulübüydü ve İlham Gencer sahne alırdı. Batı da güzel kulüptü... Playboy, çok lüks ve özel bir yerdi. Çınar Otel’in altında da harika bir kulüp vardı. İnsanların mutlu olabileceği güzel dekore edilmiş kulüplerdi.
O tarihlerde Türk sanat müziği gazinolarda söylenir, Batı müziği ise sadece kulüplerde çalardı. Şimdi nereye gitseniz hep aynı şeyleri dinliyorsunuz.
O zamanlar çok farklı bir kültür vardı. En iyi işletmeci ise ‘Gazinocular Kralı Osman Kavran’dı. İzmir’de Maksim Gazinosu’nda çalıştım. Sahibi Atalay Noyaner’di, o da çok destek verirdi.”
Ünlü sanatçı, o zamanki kültürün yok olma nedenlerini ise şöyle anlatıyor:
“Sanatçıların kaprisi, fahiş fiyat istemeleri, maliyetlerin yükselmesi, şarkıların artık çok piyasaya uygun ve kolay söylenebilen türde olması gibi... Bu sektörü en iyi idare edebilen Günay Tuncer’di. Hep kendisi düşünüp, kendisi karar vermiştir. Krizlerden sonra yıllarca ayakta kalmıştır.”
Eşim hayranlarımın yanından kaçardı
Sanatçıya o zamanın çılgın kadın hayranlarını soruyorum ve “Sizin öyle bir anınız var mıdır?” diyorum. İşte yanıtı:
“İzmir’de fuarda çalışıyordum. ‘Çocuk Gözler’ yeni bilinen bir şarkı haline gelmişti. Kadınlar matinesi yapıyorduk. Sahnede şarkı söylerken gelip beni devamlı öpüyorlardı. Ben de onlara karşılık veriyordum. 2 gün sonra bütün dudaklarım uçuklardı, eşim de bana çok kızardı. Ona çok gülerdim. Hayranlar çok enteresan. Kulis çıkışına gelirlerdi, ‘Eşim Leyla Hanım’ı yanımdan kaçırdınız’ esprisini yapardım. Güzel hatıralar bunlar. İyi ki yaşadık. Sahneye aşk mektupları atarlardı. Kaprisi olmayan bir sanatçıydım. İnanın bizim kuşağın terbiyesi çok farklıdır.”
Sahneden koptum ama müzikten kopmadım
Ersan Erdura, 80’lerden sonra ise sadece sahnede yer almaya başlıyor.
Sanatçı, bunun nedenini ise şöyle açıklıyor:
“Müziğin türü değişti ve arabesk patlaması oldu. Ben de bıraktım. Ama The Marmara Otel’in teras barında çalışmaya devam ettim. 13 yıl tek başıma orada, şarkılar söyledim. Büyük sahnelerden koptum ama müzikten kopmadım. Orası sayesinde sesimi çalıştırmış oldum. Şarkı söylemezseniz yavaş yavaş ses kalitenizi kaybedersiniz. Haftanın 6 günü 50 şarkı söyledim. 44 yıldır sadece bu dönem şarkı söyleyemedim. Hiç aralıksız 44 yıl boyunca sahnedeyim. Yıllar geçtikçe sahnedeki her insan gibi benim de duruş ve hareketim oluştu. Sahnede çok farklıyımdır. 4 ay önce de yeni şarkım çıktı. Kariyerimin 44. yılı için ‘Çocuk Gözleri’ yeniden okudum. Bir şey üretmek ve durmamak lazım. İnsanlar hayatı bırakmamalı. Müziği insanlara güzel duygular yaşatmak için yapmak lazım. Şarkılarınızın kalıcı olması da önemli. 50 yıldır şarkılarımızı söylüyoruz ve insanlar dinliyor.”
Kızlarımın sanatçı olmasını istemedim
◊ İstanbul’da yaşayan 71 yaşındaki Ersan Erdura, şimdi evinde dinlendiğini dile getiriyor: “3 kızım var. Kız evlat çok farklıdır. Biri banka müdürü oldu. Biri, bir gıda şirketinde ürün müdürü. Kızlarımın sanatla ilgili bir iş yapmasına müsaade etmedim. Bu zor bir meslekti. Büyük kızım çok iyi şarkı söylerken, hiç beğenmediğimi belirtirdim. Başka bir hayatları olsun istedim.”