Güncelleme Tarihi:
◊ Murat Boz ve İrem Sak’la çalışmak nasıl bir duyguydu?
- Murat’la daha önce Pelin Karahan’ın düğününde tanışmıştık. Çok samimi, göründüğü gibi bir adam gerçekten. Kendi duruşunu koruyan, kimseyi incitmek istemeyen, çok nazik bir insan. Çok sevdim onun enerjisini. İrem de çok yetenekli bir kız, zaten tanışmadan önce de takip ediyordum. Oyunculuk anlamında iyice yoğrulmuş, acayip komik biri. Onun da yer alacağını öğrendiğimde çok sevindim. Dengeleyici karakterler oldu. Senaryoyu okuduğumda da herkes yerine oturdu. Çok profesyoneller ikisi de. Onlarla çalışmaktan dolayı çok mutlu oldum.
◊ Set öncesi ve sonrası beraber rutin olarak yaptığınız bir şeyler oluyor muydu?
- Whatsapp grubumuz vardı, ki hâlâ da duruyor. Geyik çeviriyorduk orada devamlı. Zaten çok gülüyorduk sette, sonrasında da hep o gün çekilmiş komik fotoğrafları, anları paylaşıyorduk. Çok tatlı bir enerji yakaladık. Set olmadığı zamanlarda ise evde oturup dizi izlemekten çok keyif alıyorum. Daha çok hafta sonları arkadaşlarımla çıkıyorum. Arada spor yapıyorum. Dizi çekerken tabii ki çok daha zor oluyor ama bir film için zaten 1-1,5 ay aralıksız çalışıyoruz. Herkes yüzde 100 kendini veriyor, o yüzden de ona göre disipline giriyorsun. ◊ Filmdeki en unutulmaz sahne hangisiydi sizin için? - Benim için konser sahnelerini çekmek çok keyifliydi. Öncesinde çok hazırlandım. İlk kez bir projede şarkı söylüyorum. Filmi çekmeden önce iki tane şarkı kaydettik. Bir tanesi orijinal beste, bir tanesi de Kenan Doğulu’nun “Sorma” adlı şarkısı. Kayıtlar önceden yapıldığı için hazırlıklıydım elbette ama o gün konser sahnelerini çekerken seyirci rolünde gelmiş yardımcı oyunculara ezberletmişlerdi şarkıyı. Ben sahneye girene kadar herkes sanki orada gerçekten bir konser varmış gibi eğleniyordu. Sağ olsunlar ya sevdiler şarkıyı gerçekten ya da iyi moda girdiler bilmiyorum ama o performansları için teşekkür ediyorum. Çünkü sahneye çıktığımda o kadar çok insanın bana o şarkıyı geri söylüyor olması beni çok motive etti.
SELİN BENİM MÜZİSYEN KİMLİĞİM
◊ Şarkıcı olmak ister miydiniz?
- Ben şarkı söylemeyi çok seviyorum. Ama müzisyen olmak farklı bir şey. Enstrüman çalmak, beste yapmak, müzik üretmek bambaşka bir durum. O aşamada olsaydım belki düşünebilirdim. Ama şu anda canlandırdığım karakter olarak, yani Selin olarak bunu yapmak iyi geldi. Çünkü o benim müzisyen kimliğim oldu. Daha önce sahneye çıkıp kendi bestelerimi söyleyip tarzımı oturtma fırsatım olmadı hiç. O yüzden çok keyifliydi.
◊ Oyunculukta daha iyi olmak adına neler yapıyorsunuz?
- İki senedir çalıştığım oyuncu koçum var. Onunla performans bazlı nefes ve rahatlama teknikleri de çalışıyoruz. Bazen psikoloji çalışmaları yapıyor bazen de metot tarafına giriyoruz işin. Workshop’lara gidiyorum, en son Harika Uygur’unkine katılmıştım. Çok çalışıyorum, sahnelerimi öğrendiğim farklı metotlarla birçok kez okumaya çalışıyorum.
KORKU FİLMİNDE OYNARSAM İLK ÖLEN SARIŞIN OLMAK İSTEMEM
◊ Bugüne kadar izlediğiniz en etkileyici film hangisi?
- Ben psikolojik gerilim filmlerini çok seviyorum. Michael Fassbender’i çok beğeniyorum. İçinde sanki kaynayan bir enerji var ve onu hem sesine hem gözlerine mükemmel şekilde yansıtıyor. Kadın oyunculardan da Charlize Theron, Cate Blanchett, Natalie Portman ve Jennifer Lawrence’ı çok beğeniyorum.
◊ Türkiye’de sinema sektörü sizce nasıl bir değişim içinde? -
Çok film çekiliyor, bu iyi bir şey, sektör canlı. Çekilen film tarzlarında çok değişiklik olduğunu zannetmiyorum. Komediye yönelme var. Korku filmleri daha çok dini inançlar üzerinden gidiyor. Örneğin benim korku filmi sevmeyen arkadaşlarım hep Türk. Halbuki ben bayılıyorum. Sanırım insanlar işin içinde kötü bir ruh falan varsa, kendilerini bulaştırmak istemiyorlar.
◊ Bir korku filminde rol almak ister misiniz?
- Mağdur olmayacaksam yani ilk ölecek sarışın olmayacaksam tabii ki isterim. Ama korkudan çok gerilimi daha çok seviyorum.
HAYALLERİMİN PEŞİNDEN GİDİYORUM
◊ Hayatta hayalleriniz doğrultusunda ilerlediğinizi düşünüyor musunuz?
- Evet, kesinlikle. Türkiye’de yaptığım işlerin hepsini seçerek oynamaya çalışıyorum. Bu sayede çok yetenekli insanlardan çok fazla şey öğrenme fırsatım oldu. Güzel projelerde yer aldım. Son filmimden çok mutluyum. Müzikle ilgili hayalimi de gerçekleştirmiş oldum. ◊ Peki, tek bir şeyi değiştirebilecek olsanız bu ne olurdu? - Değiştirmek istediğim bir şey yok, daha fazla yapmak istediğim şey var. Bir gün İngilizce olarak bir karakteri canlandırmak isterim. Bir noktada yönetmenlik yapmak, bir şeyler yazmak gibi bir hayalim de var ilerisi için. Yeteneğim var mı bilmiyorum açıkçası ama şimdilik bir sahne yazıyorum. Kısa film çekmek isterim. İyi bir görüntü yönetmeniyle ortak bir dil oturtup diyalogları hem görsel anlatım hem de karakterin yaşadıklarıyla beraber biraz daha deneysel bir film çekmeyi hayal ediyorum. Sinema ve televizyonu çok seviyorum zaten. Özellikle dizilerde karakterin gelişimini görmek çok güzel oluyor.
EVLİLİĞE BİR DÖNEM KARŞIYDIM
◊ İlişkide hangi konuda güçlü olduğunuzu düşünüyorsunuz? -
Ben öyle bakmıyorum aslında ilişkilere. Beraber olduğum kişi bana güçlü olma zorunluluğu hissettiriyorsa ya beni sınıyordur ya da zayıflığımı görmek istiyordur. Ama iyi bir dinleyiciyimdir.
◊ Evlenmek hayatta olması gereken bir durum mu?
- Karşı olduğum dönemler de vardı... Ama çok güzel bir şey tabii ki. Bir de sadece size değil ait olduğunuz arkadaş çevrenize de çok güzel enerji yayan bir durum. Çünkü, “Biz bu hayatta beraberiz” mesajı veriyorsunuz ve bağların daha sıkı kurulmasını tetikliyorsunuz. Evlendikten sonra da yeni aile bağlarını daha da sıkılaştırmış olduğun için güzel bir tarafı var tabii ki...
◊ Günümüzdeki estetik algısını nasıl yorumluyorsunuz?
- Beyaz tenli ve sarışın olduğum için melez tipleri daha çok beğeniyorum. Son zamanlarda sosyal medyanın da etkisiyle çok fazla yapılı, çok fazla makyajlı, çok abartı görünümler oluşmaya başladı. Elbette kızlar bunu yapmaktan keyif alıyor. Bu bir imaj yaratmak oluyor. Ama artık tek tip güzellik kavramı yok. İlla kadınların uzun ince olması gerekmiyor. Daha kalçalı, daha kısa, daha dolgun yanaklı kadınlar da dikkat çekiyor. Güzellik anlayışının değiştiğini düşünüyorum.
◊ Farklı şehirlerde yaşamış ve farklı kültürler tanımış biri olarak İstanbul’u nasıl görüyorsunuz?
- İstanbul Türkiye’nin geri kalanından çok farklı bir şehir. Ülkenin tamamını anlatan bir yer değil. Çok canlı bir kere, her gelen aşık oluyor bu şehre. Tam bir geçiş hattı, kozmopolit, herkesin de bayıldığı, çok revaçta olan, egzotik ve modern bir şehir.
◊ Peşinden koşmaktan asla vazgeçmeyeceğiniz şey ne?
- Mutluluk. Kariyerim açısından başarı da elbette ama hiçbir şeyin mutluluğumun önüne geçmesine izin veremem. Bu biraz da şans meselesi tabii ki. Ama baktım yaptığım işten ruhum tatmin olmuyor, her zaman mutluluğumu tercih ederim. Aşık olunca özüme dönüyorum
◊ Aşk bir özgürlük mü yoksa tutsaklık mıdır?
- Tutsaklık gibi görüyorsanız zaten hiç girmeyin o işlere. Öyle dönemlerden de geçmişliğim var tabii, “O olmadan asla yaşayamam” dediğim... Zaten öyle bir teori var ya; “Birlikte olduğun anda tutku bitiyor, kavuşmak aşkı pasifize etmek gibi”... Ama doğru insanı bulduğunda kesinlikle özgür oluyorsun çünkü kendinden bir parça buluyorsun. O yüzden aşk kesinlikle kalbin açıldığı bir özgürlük
. ◊ Aşık olduğunuzda karakterinizin hangi yanları öne çıkar?
- Bu sorunun yanıtı elbette karşındaki insana bağlı olarak değişebilir. Ama ben özüme döndüğümü hissediyorum. Özünde kimsen ona en yakın kişiyi bulduğun zaman aşık oluyorsun gibi geliyor bana. Rahatlasam da şımarmamayı öğreniyorum. Çünkü çok değer verdiğim biri olduğu için karşımda, fazla duygusal da olsam ya da çok sinirli de olsam ona yansıtmamayı, duygularımı da kontrol etmeyi öğreniyorum.
◊ Sizce günümüzde aşkı yaşama şekli mi yoksa kadın ve erkekler mi değişti?
- Eskiden aşkların daha güçlü olması belki de şartlardan dolayı öyleydi. İnsanlar dünyayı çok gezemiyordu, zaten belli bir miktarda insanla tanışıyordun. Şimdi insanlar daha doyumsuz olabilir ama belki de o insan içinden, “Bu benim hayatımı geçirebileceğim kişi” diyebileceği yaşa ve kapasiteye ulaşmadığı için öyledir.