Güncelleme Tarihi:
Cengiz Semercioğlu:
Burada yaş farkının olması önemli değil.
35 yaşındaki kadın, 66 yaşında bir adamla aşk yaşayabilir. Burada önemli olan Lidya’nın 22 yaşında olması. Kağıt üzerinde ona da bir şey diyemeyiz, reşit genç bir kadın sonuçta.
Benim takıldığım konu 53 yaşındaki adam, 22 yaşında kızla ne paylaşabilir?
Levent oturup ne konuşuyor, ne muhabbet ediyor 22 yaşındaki Lidya’yla?
Hadi etti diyelim, bu muhabbetten ne keyif alıyor?
Melike Karakartal:
Başından koca bir hayat geçmiş orta yaşlı bir erkeğin, yetişkinlik yaşlarının başında, hayat deneyimi henüz az olan çok genç bir kadınla ortak payda bulma ihtimali varsa eğer, neden olmasın?
Ömür Gedik:
Tamam yaş farkına takılmayayım diyorum ama yok, fark bu kadar çok olunca yapamıyorum.
Bir yastıkta kocamak, birlikte yaşlanmak gibi güzellikleri yaşayamayacakları kesin. İstisnalar kaideyi bozmaz tabii ama yaş farkının artmasıyla sağlıklı ilişki denen şeyden uzaklaşılıyor gibi geliyor bana.
Sosyal medya karakter turnusolu gibi
Haftanın magazin gündemine damga vuran kişi Nur Yerlitaş’tı. Bir doğum gününde canlı yayın yaparken kendisini uyaran arkadaşlarına “Ne yapayım şehitler mehitler aman yeter” diyen Yerlitaş çok eleştirildi. Kendisi hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Ve ünlü modacı, bir açıklama yaparak özür diledi. Bu olaya ne diyorsunuz?
Melike Karakartal:
Gördüğü ilgi nedeniyle kalp terazisinin dengesi bozulmuş, sağduyusunu kaybetmiş şöhretli isimler eskiden bu hallerini sonsuza kadar gizleyebilirdi.
Sosyal medya yoktu. Şimdi ise karakter turnusolu gibi bu hesaplar, göz açıp kapayana kadar dökülüveriyor. “Şöhret” kavramı zor, dünya kendi etrafında dönüyor gibi yaşayan şöhretli isimler için durum daha da zor.
Ömür Gedik:
Artık öyle bir dönemdeyiz ki söz de uçmuyor yazı da.
Hepsi kalıyor. Bu nedenle kalemin ucundan dökülen kadar ağızdan çıkanı da iyi tartmak, öyle paylaşmak lazım.
Diğer yanda Nur Yerlitaş’ı tanırım. Kimse için kötü düşünmez. Olanlara çok üzüldüğüne, üzüntüsünde samimi olduğuna eminim.
Onur Baştürk:
Sosyal medya üzerinden canlı yayın yapmak ünlüler için çok riskli. Nur Yerlitaş olayında bir kez daha bunu görmüş olduk.
Bir anda sinirlenebilirsin, ağzından kötü bir laf çıkabilir. Yerlitaş eminim üzgündür, kahrolmuştur ama söz ağızdan çıktı bir kere.
Bir süre bununla yaşayacak. Ama sonra unutulur.
Burası Türkiye. Neler neler unutulmadı ki...
Cengiz Semercioğlu:
Çıkıp ilk dakikada özür dilemesi gerekiyordu.
Bu işlerin lamı cimi yok. Hatanı kabul edeceksin, özür dileyeceksin.
O hatayla da ömür boyu yaşayacağını söyleyeceksin.
Nur kimseyi kıracak, incitecek biri değildir, ülkenin değerlerine de saygılıdır ama bu hatayı yaptı, sonunda özrünü de diledi...
O ne söylese
ilgi çeker
Emel Sayın, konserinin tanıtımı için Kanal D Ana Haber’e konuştu. Tarık Akan’a âşık olduğunu, ondan çok şey öğrendiğini söyleyen sanatçı, manşetlere taşındı. Bu konser haberini değerlendirelim...
Ömür Gedik:
Söz konusu konser Yeşilçam şarkılarının söylendiği bir konser olduğundan konunun filmlere ve Tarık Akan’a gelmesi çok normal.
Emel Hanım konuyu kendisi açmıyor ama kendisine sorulan “Tarık Akan’a âşık oldunuz mu?” sorusuna “İyi ki öyle olmuş” diyor.
Yani ben bunu konser haberi çıksın diye yapılan bir açıklama olarak algılamadım.
Emel Sayın öyle değerli bir isim ki, konser haberi zaten çıkar.
Melike Karakartal:
Dinlediğimizde, izlediğimizde bizlerde hep iyilik, güzellik hisleri uyandıran isimler, bağırıp çağırmanın prim yaptığı bir çağda içimizi ısıtıyor. Bu yüzden Emel Sayın ne söylese ilgi çeker.
Emel Sayın, bir film çekiminde zorlandığında Tarık Akan’ın ona “Emel, bak seni seven adam yanında.
Onun gözlerine bakarak aşkını anlatan bir şarkı söyleyeceksin.
Sadece bunu düşün” dediğini söyledi.
O film halıyı rulo yapıp Emel Sayın’ı içinde saklayarak kaçırdıkları “Mavi Boncuk” olmasın! “Bak Yeşil Yeşil” sahnesini hatırlayın...
Cengiz Semercioğlu:
Emel Hanım ölmüş birinin, hem de Tarık Akan’ın üzerinden konser tanıtımını yaptı desek?
Ama söz konusu Emel Sayın olunca, o naifliğine, inceliğine bir şey diyemiyor insan.
Bu haber sayesinde Tarık Akan-Emel Sayın aşkı tescillenmiş oldu diyebiliriz en azından bundan sonra...
Onur Baştürk:
Çok tatlı, çok hoş bir itiraf. Eski dönemlerin, 70’lerin filan, ne kadar naif olduğunu anladık bir kez daha.
Çok bakmayın
rüyanıza girer!
Angelina Jolie’ye benzemek için servet harcayan İranlı kadının son haline ne diyorsunuz?
Ömür Gedik: Yazık yahu. Angelina Jolie değil başka bir şey olmuş bu. İlk baktığımda acaba hangi korku filminin başrolü dedim! Regan mı desem, Samara mı, yok yok en çok Chucky’ye benziyor. Aman çok uzun bakmayın, gece rüyanıza girer!
Melike Karakartal: “Barbie’ye benzemek için 250 ameliyat oldu”, “Kim Kardashian’a benzemek için dudak nakli yaptırdı” gibi haberlere konu olan kişiler, kendi olmaya tahammül edemeyen ve bunu ciddi bir psikolojik rahatsızlık seviyesinde yaşayan insanlar bana kalırsa. Esas adres plastik cerrahi değil, psikiyatri kliniği olmalı.
Herkesi nasıl
atlattım pozu
Tarkan’ın Tarabya sahilinde çekip “Merhaba” notuyla paylaştığı selfie, sosyal medyada olay oldu. Herkes haber olmak için senaryolar üretir, planlar yaparken Tarkan’ı sıradan bir pozla bile manşet yapan sır sizce ne?
Cengiz Semercioğlu:
Çok güzel bir ‘herkesi nasıl atlattım’ pozuydu o... Tarkan Boğaz sahilinde yürüyüş yapıyor, herkesi yakalayan magazin basını Tarkan’ı göremiyor bile... Hayranları fark etmiyor.
Bunun keyfini çıkarırcasına verilmiş bir poz. Çünkü Tarkan’ın rahatsız edilmeden bu keyfi yaşaması o kadar zor ki...
40 yılın başı yaşayınca, fotoğrafını çekmiş.
Ömür Gedik:
Tarkan starlık olayının püf noktasını en iyi anlamış ünlü.
Her yerde her zaman konser vererek sıradanlaşmıyor. Her programa çıkmıyor. Röportaj vermiyor. Haliyle gizemini ve mesafesini her daim koruyor. Sosyal medyanın çok sevdiği kurgudan uzak doğal paylaşımları da arada sırada yaparak hedefi 12’den vuruyor.
Melike Karakartal:
Tarkan hâlâ “ulaşılmaz” hissini koruyor çünkü. Sosyal medyanın herkesi erişilir yaptığı ve büyüsünü kaybetmesine neden olduğu bir çağda sınavı geçenlerden.
Doğal pozları ondan bu kadar ilgi görüyor.
Onur Baştürk: Tarkan ortalıkta görünmediği için herkes şaşırdı o sahil pozuna. Demek ki o da ortalıkta görünmek istiyor. Sıkılmış şatosunda gizemli yaşamaktan. Bence de çıksın, kalabalıklara karışsın azıcık. Hayat böyle geçmez.
Kesin uzaylı!
Saçlarını kazıtıp küpe takan Mustafa Topaloğlu’nun fotoğrafı da haftanın en çok konuşulanları arasındaydı. Tarkan pozuyla paralel bunu da yorumlayalım.
Melike Karakartal: Ben Mustafa Topaloğlu’nun uzaylı olduğuna can-ı gönülden inanıyorum.
Söyleyin Allah aşkına, kim “90’larda rock barlarda solistlik yapmış, gür saçları dökülmeye başlayınca kazıtmış, bugün 50’lerinin sonlarını yaşayan ‘eski yakışıklı’ rocker” imajı yapar ki? Veya üşenmez, lavaşın üzerine çörek otuyla “Topaloğlu” yazar? Topaloğlu bu gezegenden değil, artık kabul edin.
Ömür Gedik:
Mustafa Topaloğlu sen bizi güldürdün Allah da seni güldürsün. Bu da onun tarzı işte. Tuhaflıklarına alıştık artık diyeceğim ama her seferinde şaşırtmaya da devam ediyor.
Onur Baştürk:
Güzel görünüyor da, küpe takmak eskiden modaydı erkeklerde. Şimdi değil. Geriden geliyor kendisi. Olmamış yani.
Cengiz Semercioğlu:
Mustafa Topaloğlu’nun yeni imajı kadar şarkısını da beğendim.
Sonuçta her döneme ayak uydurabilen, bir şekilde her dönem kendinden söz ettirmeyi bilen biri...
Oynadığı içecek reklamlarının satışını bile artıyor, bu da halk tarafından kabul edildiğini gösteriyor...