Güncelleme Tarihi:
Ali Rıza Binboğa, 1975’te Türkiye’nin ilk kez katılacağı Eurovision elemelerinde söylediği “Yarınlar Bizim” şarkısıyla tanındı.
Kayseri’nin Ördekli Köyü’nde doğup büyüyen Binboğa, elektrik yüksek mühendisliğinden şarkıcılığa geçişini şöyle anlatıyor:
“Okula çarıklarla gittiğimiz, çobanlık da yaptığımız bir çocukluktu bizimki. Babam türküler söylerdi, müziğe düşkündü. O zamanlar radyomuz yoktu. Radyosu olan bir yakınımızın duvarının dibine geçer, dinlerdim. Epey türkü ezberlemiştim. İlkokuldan sonra parasız yatılı öğretmen okulu sınavlarına girdim. Seçilen öğrencilerden biri oldum. Orada da müzik yeteneğimi keşfettiler. Ortaokul son sınıfta o zaman konservatuvarla eş değer müzik seminerlerinin Ankara’daki bölümünü kazandım. Orada öğretmeni olmayı amaçladım. Lise 2’de ise Çapa’daki öğretmen okulunu geçtim ve 1968’de İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi’ni kazandım. O sırada okulda müzik çalışmaları yapıyorduk. 5 yılda da yüksek mühendis olarak mezun oldum. İstanbul Telefon Başmüdürlüğü 2. şantiye amir yardımcısı olarak çalışmaya başladım. Haliç’ten Büyükdere’ye kadar olan telefon alt yapısında emeğim vardır.”
Anten sınavına giremeyince “Yarınlar Bizim”i yazdım
1975’te TRT, Türkiye’nin ilk kez katılacağı Eurovision için şarkı yarışması düzenliyor. Binboğa da “Yarınlar Bizim” şarkısıyla bu organizasyona katılıyor.
Sanatçı hem şarkının hikayesini hem de Eurovision sürecini şöyle anlatıyor:
“İTÜ’de okurken 12 Mart muhtırasını yaşamıştık. O büyük baskılar altındayken sınavlarımıza giremedik. Önemli olan anten sınavına girememek beni çok üzmüştü. Üniversitedeki piyanonun başına oturup ‘Yarınlar Bizim’ şarkısını bestelemiştim. 12 Mart muhtırasını üzerimize yaptığı baskılara dairdi. 75’te PTT’de mühendislik yaparken de bir arkadaşım aradı ve Eurovision’dan bahsetti, ‘Bir yarışma varmış, bizim o şarkıyı gönder de finale kalırsa o günleri yad ederiz’ dedi. Bir günde şarkıyı kaydettik. 400 eser arasında biz de seçildik.”
Ali Rıza Binboğa, 1975 yılında Eurovision’a gidecek şarkının seçmelerinde “Yarınlar Bizim”i söylerken.
Halk şarkıyı seçti ama jüri sıfır verdi
Şarkı, Cici Kızlar ve Semiha Yankı’nın da katıldığı yarışmada halk oylamasıyla birinci seçiliyor ama jüri tarafından kabul edilmiyor:
“Halk bu şarkıyı yeri göğü inleterek seçti. Çünkü çok sevdiler. Benim hareketlerimi de... Ama jüri bana sıfır verdi. Jüri üyeleri plak şirketlerinin yöneticileri ve sahipleriydi.
Herkes kendi sanatçılarını destekledi. Bir tek bilinmeyen bendim. Hem üzüldüm hem de sevindim tabii. Halkın isteği bu kadar kolay göz ardı edilmemeliydi. Bu durum beni üzdü. Cici Kızlar ve Semiha Yankı arasında kura çekildi ve Semiha yarışmaya gitti. Semiha 17 yaşında bir kızcağızdı, niye kızayım ki ona...”
İlgiden sokağa çıkıp yürüyemedim
Ali Rıza Binboğa, 70’lerin ortasında mühendisliği bırakıp şarkıcılık yapmaya başlıyor:
“Yeryüzünde böylesine bir sevgi çok nadir görülür. Eurovision sonrası ilgiden sokağa çıkamadım, yürümeyi unuttum. Mecidiyeköy’de 260 çalışan elemanım vardı. İnsanlar beni çalıştırmadılar. Büronun etrafını sardılar. Bir yüksek mühendis olarak mesleğimi yapamamaya başladım. Bırakınca da sanatçılığa profesyonel olarak devam etmeye karar verdim. Halk sizi kendine karşı ödevli kılıyor. Bana ‘Sen şarkı yazıp söyleyeceksin’ diyor. Bu bir hayal kırıklığı olacaktı yoksa. Ardından ‘Baharım Sensin’ şarkımı yayınladım. Her Eurovision’da şarkılarım tartışma yarattı. Bana karşı parlamentoda ‘siyasal anlamda gençliği peşine takıp nereye götürüyor bu adam’ diye soruşturma açıldı.”
Sanatçı, “Sizce yaptığınız müzik politik miydi” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Bilemiyorum. Ama 12 Eylül sonrası radyo ve televizyon ile ilişkim kesildi. Fakat halkın sevgisi öyle bir noktaya gelmişti ki gazinolardan teklifler geldi. 6 defa Anadolu turnesi yaptım ve her yerde kapalı gişeydi.
12 Eylül’de de sahneye çıkanlardan ahlak zabıtasından beraat alınması istendi.
Bülent Ersoy’un sahneye çıkmasını istemiyorlardı. Bu durumlar bana çok ters geldi.
Ben o belgeyi almadım ve sahneye de çıkmadım. Bu bir utanmazlıktı. İnsanların tercihleri ve yaşamlarına karşı müdahaleydi.”
Ara verdiğimde tavukçuluk yaptım
Ali Rıza Binboğa, 12 Eylül darbesi sonrası sahneye 25 yıl ara veriyor. Sanatçı, o sırada maddi olarak geçimini nasıl sağladığını şöyle anlatıyor:
“Çok acıyla geçti. Biz köy çocuğuyuz. Açlık, yokluk ve her şeye hazırız. Bizi ekonomik açıdan hiçbir şey sıkıştıramaz. O dönemde konserlerim yasaklandı. Evimdeki gazeteleri satıp ekmek aldığım anlar da oldu. 12 Eylül’de ‘sahnede konuşmayacaksın’ diyorlardı. 3 ihtilal yaşadı kuşağım. Gözümüzü açmaya müsaade etmediler. Ekmeğimi taştan çıkarırım diyerek birikimimle tarım sektörüne yöneldim. Evimi ipotekledim. Tavuk çiftliği açtım. Orada yıllarca tavukçuluk yaptım.”
“Sanat peşimizi bırakmaz” diyen Binboğa, buna rağmen hâlâ popüler olduğunu söylüyor:
“Bana ‘Gizli kaldığı, ortadan yok olduğu halde sürekli popüler kalan kişilik’ diyorlardı. Şarkılarımdan alıntı yapıyorlardı. Ara verdiğim dönemde Türkiye’deki telif haklarının yasallaşması için bir nefer olarak çalıştım. Telif haklarını tüm mücadele ile yasalaştırılmasını sağladım. Fikirleri ile geçinen insanların haklarının almasını sağladım. MESAM yönetim kurulu başkanlığı da yaptım. Sanat dünyasının fikri mülkiyeti için bir nefer olarak gövdemi taşın altına koydum. Sanatçıların heba olmuş hakları için çalıştım. Sonuçlara ulaştık ve teliflerin alınması gereken hakları aldık.”
Hayatımı anlattığım bir kitap yazıyorum
72 yaşındaki Ali Rıza Binboğa, şimdilerde eşiyle beraber Edirne’de yaşıyor ve sanat üretimlerine devam ediyor:
“3 muhteşem genç yetiştirdim. Büyük oğlum Amazon’da çalışıyor bilgisayar mühendisi, küçük oğlum klinik psikolog, kızım da Amerika’da patoloji doktoru. Umudu aşılayacak muhteşem şarkılar yazdım. Onları kaydedip dijital platformlarda paylaşacağım. 2023 projem şu: Ali Rıza Binboğa’nın hayatı kitap oluyor. Sahneleri de özledim. Fakat şimdi sahneler sadece birkaç kişinin etrafında dönüyor. Yeni eserlerimi ortaya çıkardığımda tekrar sahneye çıkıp solo konserler vereceğim. Ayrıca hikayelerimi şarkılarla birleştireceğim.”
Sanatçı, “En çok kendinize benzettiğiniz ya da ‘Veliahttım’ dediğiniz birileri var mı?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Benim pek bir benzerim çıkmadı. Ülkenin yarısı sövdü, yarısı ‘helal olsun’ dedi bana. Her çıkışım aykırı oldu. En çok dayağı da ben yedim. Ne yapsam birisinin işine gelmedi. Fakat benimle özdeş pozisyondaki bir kardeşimi göremiyorum. Kişiler yaş alabilir ama eserler hep gençtir. ‘Yarınlar Bizim’ hep gençtir. Edirne’ye giderken TIR’cıların bulunduğu bir restorana girdik. Hanımla içeri girer girmez hemen bizi tanıdılar. Artık söyleyecek sözünüz kalmazsa yaşlısınızdır. Ben de hiç böyle bir şey olmadı. Benim hep sözüm vardır. Sürekli popüler olmak için konuşmadım.”
Ertem Eğilmez benden izin aldı
Ali Rıza Binboğa, “Hababam Sınıfı” filminde Kemal Sunal’ın kendisini taklit etmesini şöyle anlatıyor: “Ertem Eğilmez, şarkılarımı çok seviyordu. Tüm 45’liklerimi dinliyordu. ‘Hababam Sınıfı’ projesini anlattı ve taklidimin yapılması beni rahatsız eder mi diye sordu. Ben de hemen kabul ettim. Rahmetli Kemal Sunal, Eurovision’da yarıştığım elbiselerimin aynısını giydi, aynı hareketlerimi yaptı. Bu da kült oldu.”