Vikings ailenin ve inancın hikayesi

Tüm dünyada en çok izlenen diziler arasında yer alan “Vikings”, geçen hafta sezon finali yaptı. Ragnar Lothbrok’un ardından nasıl bir yol izleyeceği merak edilen dizinin sezon finalinde yüzünü gösteren Jonathan Rhys Meyers, 5. sezonda ana karakterlerden biri olarak izleyici karşısına çıkacak. Lothbrok’un oğlu ve Vikingler’in en önemli krallarından biri olarak bilinen Ivar karakterinin ise önümüzdeki dönemlerde dizinin odak noktalarından biri olacağı konuşuluyor.
Vikings, sezon boyunca Amerika ile aynı anda TLC ekranlarından izleyici ile buluşmuştu, şimdi ise tekrarlarını bu hafta itibarıyla her cuma saat 00.10’da izlemek mümkün...
Michael Hirst, Vikingler ile ilgili olarak, “Bu bir şiddet dizisi değil, ailenin ve inancın hikayesidir aslında. Bu iki kavramla ilgili düşüncelerinizi siz fark etmeden etkileyebilir” diyor. İşte Kelebek için yaptığımız özel röportajımız...

BU DİZİ BİR “GAME OF THRONES” DEĞİL
◊ İnsanların hayatta kalma mücadelesi aynı; yakıp yıkıyorlar, savaşıyorlar, öldürüyorlar... “Vikings”i izlerken “medeniyet” meselesinin esasında binyıllar içinde çok da değişmediğini görüyoruz. Bu diziyi dünya çapında bir fenomen haline getiren faktör, izleyicinin insan davranışının zamandan bağımsız olarak hep aynı kaldığını görmesi mi?
- Kesinlikle öyle! Ben şu noktaya parmak basmak istedim: Her ne kadar Vikingler Demir Çağı’nda yaşamış olsalar da, onlar da insan doğasını oluşturan temel nitelikleri taşıyan bireylerdi. Onların bu yönünü anlamak gerekir. Eşlerini, karılarını, kocalarını, çocuklarını seven insanlardı. Şunu anlamalıyız ki, paganlardı, fakat aynı zamanda tıpkı bizim gibilerdi. Bugünün insanlarından çok farklı olmadıklarını kabul etmek gerekir...
◊ Dizi gerçek karakterlere ve gerçek olaylara dayanıyor. Dizideki tüm ilişkileri ve dinamikleri düşünecek olursak, tarihsel gerçekliklerin yanında kendinize nasıl bir “drama alanı” yaratıyorsunuz?
- Yazdığım her şey, temelini tarihi bilgilerden alıyor. Tüm fikirler, karakterler, hikayenin gidişatı bahsedilen dönemle ilgili yaptığımız tarihi araştırmalara dayanıyor. Gerçek olandan sapmamaya özen gösteriyorum, her ne kadar hikaye karanlık çağlarda geçse de... Elbette bu nedenden ötürü tüm gerçekliği bilmemize olanak yok.
◊ Tarihsel gerçeklikleri ve hikayeleri televizyona aktarmanın en zor yanı nedir sizin için?
- Yazdığım her şey araştırmaya ve gerçeklere dayanıyor. “Vikings”, “Game of Thrones” değil, her şey gerçek. Gerçek insanlar ve gerçek olaylar. Bununla çok gurur duyuyorum.

KADIN KARAKTERLER YARATMAKTAN HOŞLANIYORUM
◊ “Vikings”te, sosyal rollerin cinsiyet ile tanımlanmadığı, savaşçı kadınların da önemli bir güç unsuru olduğu bir dünyayı izliyoruz. Lagertha, çok güçlü bir kadın karakter... Hikayesini ekrana aktarırken, onun bir gün izleyiciler için kadın gücünün sembolüne dönüşeceğini hesap etmiş miydiniz?
- “Vikingler” bir History Channel yapımı ve bu daha ziyade erkek izleyicilerin eğilim gösterdiği bir kanaldır. Ben, burada bazı çok önemli kadın karakterlere dikkat çekmek istedim. Ayrıca kadın karakterler yaratmaktan hoşlanıyorum. Ve şimdi “Vikings”, büyük bir kadın izleyici kitlesi tarafından takip edilir oldu. Bunun ana sebeplerinden biri de savaşçı kadın arketipi Lagertha karakteri. Bu diziyle pek çok kabullenişi yıktığımızı düşünüyorum.
◊ Bugüne kadar olan sezonlarda, geliştirirken en çok keyif aldığınız karakter hangisiydi?
- Athelstan’ı çok sevdim. Mütevazı bir keşiş. Bir noktada Ragnar ile Ecbert arasında önemli bir satranç taşı haline geldi.
Ne adam ama!

MASKÜLEN BİR DİZİSANANLAR TEKRAR DÜŞÜNMELİ

◊ Dördüncü sezonla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
- Dördüncü sezonla ilgili olarak söylemek istediğim şu: Bu, sadece savaş sahneleri açısından çektiğimiz en büyük sezon olmadı, aynı zamanda çektiğimiz en duygusal ve derinlikli sezondu. Tüm sezonlar arasında favorim olduğunu söyleyebilirim. “Vikings”in şiddet dolu maskülen bir dizi olduğunu düşünenler artık tekrar düşünmeli! “Vikings”, aile hayatı ve inancın hikayesi aslında. Ve sizin bu iki kavramla ilgili düşüncelerinizi beklenmedik şekilde etkileyebilir!