Güncelleme Tarihi:
Erkek yönetmenlerden ayrıştırıldığını hiç düşündün mü?
Müge Uğurlar: Çok erkek işi gibi lanse ediliyor. Bu sadece bizim değil, Hollywood’un da, Avrupa sinema endüstrisinin de kanayan yarası… Çok erkek işi diye bir kerterizemiz yok. Her duyguya girebilen insanlarız. Biraz empatız aslında… Bunun için bu erkek işi diye ayrıştırılmamalı. Böyle bir ayrım var sektörde maalesef…
“Yönetmenlikte sahne çekmek en son yapılacak iştir”
Kadın olmak ne tür avantaj ve dezavantaj sunuyor?
Müge Uğurlar: Yönetici olarak baktığımızda 100 kişi benim gözümün içine bakıyor. Yönetmenlik bir ekibi yönetmektir. Sahne çekmek en son yapılacak iştir. Teraziye bunu koyamıyorlar herhalde... Bu biraz hem ataerkil toplumdan, hem bu zamana kadar erkek yönetmenlerin belki daha fazla şans bulmasından, belki biz kadınların sinemaya girişinin geç olmasından… Kaldı ki bizde de Bilge Olgaç vardı. Yeşilçam zamanında da yönetmenlerimiz vardı yani... Ama işte erkeklere daha çok şans verilmiş demek ki...
Farklı meslekleri de katarsak kadın çalışanlarla ilgili genç, başarılı ve popüler bir kadın olarak duygu tarifini alabilir miyiz?
İlayda Alişan: Ben hep çok çalıştım. Konservatuar okuyamadım ama bunu dışarda tamamlamaya çalıştım. Çok emek verdim. Eve gidiyorum. Ezber yapıyorum. Bunun üzerine düşünüyorum. Bir sürü parametrelerden geçiyorum. İstenilen başarıya gelebilmesi için çok çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Sadece şansa bağlamamak gerekiyor. Herkes için bir sihirli değnek ihtiyacı vardır ancak ben tamamen çalışmaya inanan birisiyim.
Güçlü kadın kodu yazacak olsan kod nasıl olur?
Berna Koraltürk: Böyle çok derin olan şeylerden özellikle yapı olarak çok kaçınırım. Bir de şu şöyledir, bu böyledir demek çok ciddi sorumluluk ister. Konuşayım da bitsin gibi bir durum değil ama güçlü kadın kodu benim için güçlü insandan gelir. Yani ben eğer insani olarak vicdanımı, toplumsal bilincimi de geliştirirsem bu beni kadın olarak güçlü kılar. Bunu çok fazla cinsiyet ayrımı yapmadan daha çok insan duygusu olarak düşünüyorum.
Edilgen olduğunu hiç düşündün mü?
Müge Uğurlar: Olabiliyor. Kadın olmak birçok konuda sizin önünüze çıkabiliyor. Ülkemizde de, dünyada da kadın olmak gerçekten zor. İnandırıcılığınız çok baskın olamayabiliyor. Çok edilgen olmadım ama olan arkadaşlarım oldu.
Hiç kadınları ayırdın mı bugüne kadar, adil misin?
Müge Uğurlar: Adilimdir. Bende ayrımcılık yok, insan seven bir cinsim. Sadece insan olmak önemli… İnsanda karakter zaafiyeti varsa her iki cinste de oluyor o. Diğer türlüsü çok seksist oluyor. O bende çok çalışmıyor. Ben daha çok cinsiyetsiz olduğumuzu düşünüyorum. Biraz ‘Sezar’ın hakkı Sezara’cıyımdır.
“Yönetmenin asıl görevi oyuncunun ve ekibin psikolojisini dengede tutmaktır”
Daha önce hiç haksızlık yaptığını düşünüp pişman olduğun bir olay yaşadın mı?
Müge Uğurlar: Oyuncu olmadı. Ekip arkadaşlarımızdan bazen… Çok stresli bir iş yapıyoruz. Ayarlamanız gereken bir sürü balans var. Atıyorum, oyuncunun psikolojisi… Zaten yönetmenin asıl görevi oyuncunun ve ekibin psikolojisini dengede tutmaktır. Bazen bizim de balansımız bozulabiliyor, kalp kırabiliyoruz ama sonra gidip özür diliyoruz ama içimde kalan çok şükür yok.
Oyuncuları ve figüranları ayırt eder misin? Bu konuda hassasiyet gösteriyor musun mesela?
Müge Uğurlar: Benim setimde figüran denmez zaten, yardımcı oyuncu denir. Başrol oyuncusundan yardımcı oyuncusuna kadar hepsi canla başla çalışıyor. Erkek kadın farkı yoktur. Bizim işimiz psikoloji yönetmek sonuç olarak, çok hakkaniyetsiz bir şey olur. Bir insanı aşağı çekiyorsunuz, çok korkunç bir şey. Bizim derdimiz insan kazanmak olmalı. Vizyonu, yeteneği o kadar olabilir. Suflesi o kadar olabilir daha açamıyordur. Ama bir insanı kazanmak yerine daha presli push edersen kaydetmiş oluyorsun zaten.
Setlerde bir kadın oyuncu olmandan dolayı tecrübe ettiği en sıkıntılı anı neydi? ‘Bu nasıl bir iş, devam edemeyeceğim’ dediğin…
Berna Koraltürk: Topuklu ayakkabılar… (gülümsüyor) Böyle bir şey başıma gelmedi çok şükür, şanslı biriyim. Bir de çok uç özelliklerim olmadığı için uçların beni çektiğini düşünmüyorum. Kimsenin alanına girmem ama kendi alanıma da sokmam… Her zaman kendi çerçevem vardır. Sakinlikten yanayım.
“Henüz kendimi keşif aşamasındayım”
Çalışırken nasıl güçlü kalabiliyorsun?
İlayda Alişan: Güçlü kalabilmenin yönetimini yapabiliyor muyum, yapamıyor muyum dengesindeyim henüz ben… Çünkü farklı bir disiplin var. Herkesle aranda kırmızı çizgin olması gerekiyor. Sette özellikle… Bunu koruman gerekiyor. Çok samimi bir insanım. Arayım insanları hep… Henüz kendimi keşif aşamasındayım diyebilirim.
“Şunu erkek yönetmen, bunu kadın yönetmen çekmeli ayrımına karşıyım”
Bir kadın yönetmen olarak neyi değiştirdiğini düşünüyorsun?
Müge Uğurlar: Benim ustam Faruk Teber… Bana göre Türkiye’nin en iyi dünya kuran yönetmenlerindendir hatta ilk sıradadır. Kadın yönetmen olarak belki daha pastel olabiliriz biz ama onun dışında duygu olarak her yönetmenin cinsi ne olursa olsun hizmet ettiği sahnenin karşısındaki duyguyu anlamazsa o duygu çıkmaz. Eşcinsel bile olsan her şekilde o empatiyi kurup girmeniz gerekiyor. Kadın erkek fark etmiyor. Belki estetik gözümüz biraz daha farklı ama çok büyük bir fark olduğunu düşünmüyorum. Şunu erkek yönetmen, bunu kadın yönetmen çekmeli ayrımına karşıyım. Mesela ben şu an boks dizisi çekiyorum. Baktığınız zaman tamamen erkek dünyası.
Bir yönetmenin kadın olması daha da mı değerleştiriyor mesleği veya idealize ettiğimiz kadın figüründe bir sorumluluk mu bu meslek?
Müge Uğurlar: Kadın olarak muhakkak bir şeyler katıyoruzdur ama biz farklı bir şey yapıyoruz diye bir iddiam yok açıkçası... Her iş kutsaldır. Dn doğrusu işi namuslu yapmak. Bazen senaryo geliyor, hatalar oluyor sonra revizyon yapıyoruz montaja giriyoruz. Aslında bütünde tek bir şeye hizmet ediyoruz. Şu an ‘şampiyon’ , bir önceki ‘yuvamdaki düşman’dı. Ondan önceki de ‘Aşk Laftan Anlamazdı.’ İsimler değişiyor ama mesleğe bakışınız değişmiyor. Daha iyisi nasıl olur diye uğraşıyoruz ama kadın olarak kim, nerde iş yapıyorsa 5 yapıyorsa 10 yapmaya çalışmalı… Biz de buradayız demek zorundayız. Bu sadece Türkiye’de değil dünyada da böyle…
“Tolgahan Hollywood standartlarında hazırlandı”
Başrol egosunu nasıl yönetiyorsun bir yönetmen olarak? Mesela Tolgahan Sayışman ile çalışıyorsun şimdilerde…
Müge Uğurlar: Tolgahan’ın hiç öyle bir egosu yok, işe inanılmaz bağlı... Gerçekten Hollywood standartlarında hazırlandı ve hiç egosantrik bir şey yaşamadık. Duruşla alakalı bir şey... Benim oyuncumla ve ekibimle iletişimim çok sağlamdır ama şeffaf bir duvar vardır. Onlar asla o duvarı geçmezler ben de onların duvarını geçmem. Yani 17 yıllık meslek hayatımda hiçbir saygısızlık yaşamadım. Oyuncu bilir nasıl davranacağını… Yönetmen de nasıl idare etmesi gerektiğini bilmeli.
İlişkide kadın kendini nasıl konumlandırmalı? Yaşanılan sorunlar sadece karşı tarafla mı ilgili?
Berna Koraltürk: Kadın yapısı gereği zaten üretken bir canlıdır. Doğurganlığından gelen özelliği bu... Doğurmak mecburiyetinde olduğundan söylemiyorum bunu ama üretici olmasının ona kattığı yapıcı bir taraf var. Ben ilişkilerde herhangi bir konum gerektirdiğine inanmıyorum. Bu navigasyon tercihi gibi bir şey değil. (Gülümsüyor) Ama şöyle bir gerçeklik var ki karşı tarafın seni konumlandırmaması ve bir şeylerin doğal olması gerekiyor. Yani benim karşı cinsi herhangi bir yere taşımam anlam, ifade olarak benim bakış açım olmuş oluyor ve bu da çok göreceli bir kavram oluyor. Ben bunu her zaman söyleyeceğim;, gerçekten kadın olmaktan gurur duyuyorum ve seviyorum ama bunun öyle olmaması için çok fazla cinsiyet ayrımı yapamıyorum. Çünkü her şey en minik yapı taşından başlıyor ki doğduğunuz aile, büyüdüğünüz coğrafyayla o kadar ilintili ki düşünme tarzınız... Ben bugün böyle cümleler kurabiliyorsam bu benim doğduğum aileden kaynaklanıyor yetiştirilme biçimimden kaynaklanıyor yani bunların hepsi iç içe geçmiş kavramlar… O yüzden basit olduğunu düşünmüyorum bazı şeylerin... Her iki tarafın da yapması gereken sorumlulukları var ama ilişkide sen şöylesin ben böyleyim durumunun çok işlediğini zannetmiyorum.
“Biriyle kimyan tuttuysa onun önüne hiçbir şey geçemez”
Müge Uğurlar aşk hayatına nasıl bakıyor? Aşk hayatını da yönetip dengede tutabiliyor mu?
Aşk kimya işidir. Biriyle kimyan tuttuysa onun önüne hiçbir şey geçemez. Aşk konusunda ruhların önceden tanıştığına inanan bir insanım ben. Muhakkak dünyanın bir zamanında tanışmıştır. Gerçek aşktan bahsediyorum. Ama bizim mesleğimizde çok uzun dakikalar çekiyoruz, bir gün setteysem diğer gün montajdayım, diğer gün senaryo toplantısındayım. Dolayısıyla evde olamıyorum yani ilişkiyi yürütmek biraz zor oluyor. Onu anlayan biri lazım. Kimya işi dediğim gibi… O kimyayı yakaladıktan sonra hiçbir şey engel olamaz.