Güncelleme Tarihi:
Oyuncu ve seslendirme sanatçısı Altan Karındaş, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 10 yıl Marmaris Belediyesi Huzurevi’nde kalan ve salgın nedeniyle müstakil bir eve taşınan 92 yaşındaki Karındaş, rahatsızlığı nedeniyle 10 gün kadar önce Muğla Sıtkı Koçman Eğitim Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınmıştı. Dün sabah fenalaşan sanatçı, müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Karındaş’ın hastanedeyken koronavirüse yakalandığı öne sürüldü. İddiaya sanatçının manevi torunu Orhan Erdil yanıt verdi: “Kalbinde pil vardı ve son dönemde organları yetersiz hale gelmişti. Nefes darlığı çekiyordu. Koronavirüsten değil, otopsi raporunda yazıldığı gibi çoklu organ yetmezliğinden vefat etti.” Karındaş, bugün Marmaris’te toprağa verilecek.
2019’DA SETE ÇIKTI
Altan Karındaş 30 Ağustos 1928’de doğdu. İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda şan ve tiyatro eğitimi alan Karındaş, sanat hayatına 1951’de Muhsin Ertuğrul’un Küçük Sahne’sinde başladı. Çok sayıda oyun, film ve dizide rol aldı. Son olarak 2019 yılında Atatürk’ün ölüm yıldönümü için çekilen “Ayağa Kalk” adlı kısa film için kamera karşısına geçti.
‘BÜTÜN CAMİAYA KIRGINIM’
Altan Karındaş, 2 yıl önce Posta gazetesine verdiği röportajda sitem dolu sözler söylemişti: “Çoğu oyuncunun haberi yok burada (huzurevinde) olduğumdan. Bütün camiaya kırgınım. Tiyatroyu ülkenin en ücra köşelerine götürmeye çalıştım. Ama şimdi kimse bilmez beni. Kıymetim bilinmedi.”
TİYATRONUN MİHENK TAŞLARINDANDI
Nilgün Belgün: Yıllar öncesine dayanan bir dostluğumuz vardı. Uzun zamandır göremiyordum. Onu ilk kez “Çay ve Sempati” oyununda izlemiş, hayran olmuştum. Tiyatronun mihenk taşlarından biriydi.
Melek Baykal: Uzun zamandır hastanede verdiği yaşam mücadelesini kaybetti maalesef. Nurlarda uyusun.
Hep güzel hatırlayacağız.
Işıl Yücesoy: Gerçekten çok üzgünüm. O kadar değerliydi ki. Ve bana o kadar ablalık yaptı ki, taş oldu yüreğim taş.
Nevra Serezli: Hayran olduğum bir sanatçıydı, çok üzüldüm.
Haldun Dormen: Eski dostumdu. Yıllardır görüşmüyorduk. Vefatından dolayı çok üzgünüm.
Türk tiyatrosu,
çok değerli bir sanatçıyı kaybetti.
Ali Poyrazoğlu: İyi insan, usta tiyatrocu. Tiyatroda karşılıklı oynayamamıştık ama birbirimizin oyunlarını izlerdik. Tiyatroda oynadığım
“Canavar Cafer” film olacaktı. Orada ona göre muhteşem bir rol vardı. Aradım, hiç ikiletmedi. Disiplinli, esprili ve çok sağlam bir oyuncuydu. Yıllardır Marmaris’te bir bakım evindeydi. Altan’ı hastalık değil, unutulmak öldürdü.
HERKESE KIRGINIM
Ünlü sanatçı 2 yıl önce Posta'dan Gizem Yetil'e verdiği röportajda böyle sitem etmişti:
Çok geçmiş olsun. Ciddi bir rahatsızlığınız yoktur umarım.
3 kere ölümden döndüm; nefes darlığı, bronşit, akciğer... Kalbimde elektriklenme var. Bypass oldum. Şimdi de fizik tedavi görüyorum. Ama kalp pili olduğu için tüm tedaviyi uygulayamıyoruz. Anlayacağın canımla uğraşıyorum.
Neden huzurevinde kalıyorsunuz?
İşte geldik yine aynı yere! Huzurevinde kaldığımı duyanlar hemen, “Vah vah, yazık” demeye başlıyorlar. Avrupa'da insanlar kendiliğinden giderler huzurevine. Bizimkiler yaşlanınca çocukların başında, "Bıdı bıdı" yaparlar anca. Kendim istedim, geldim. 10 yıldır belediyenin huzurevindeyim. Burası harika bir yer. 2 odalı, apart bir daire gibi. Başkasıyla da yaşayamam zaten. Çok mutlu bir hayatım var.
BENİM BURADA OLDUĞUMDAN ÇOĞU OYUNCUNUN HABERİ YOK
Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?
Yakınlarımdan yardımcı olanlar var sağ olsunlar. Ayrıca babadan kalma maaşım... Biz öyle çok paralar kazanmadık. Hem zaten ne yapayım ki parayı? Sürekli hastanedeyim.
Şimdiki oyuncular inanılmaz para kazanıyor.
Bizim zamanımızda da kazanıyorlardı. Ama tiyatroda para dönmüyor. Şarkıcılıkta, dizilerde var para . Tiyatrocunun kazancı bellidir. Helal olsun tabii kazanacaklar böyle de olması lazım.
Biraz kızgın gibisiniz.
Çoğu oyuncunun bile haberi yok benim burada olduğumdan. Çok şükür birkaç dostum var ama bütün camiaya kırgınım. Hepsine kırgınım. Sizlere de kırgınım. Zamanında birçok insana yardımcı oldum. Çok koştular peşimden bir şey öğrenmek için. Ama şimdi çoğu ortada yok.
KEŞKE EV HANIMI OLSAYDIM, BU KADAR NANKÖRLÜK GÖRMEZDİM
Geçmişe dönüp bakınca pişmanlıklarınız var mı?
Keşke idealist olmasaydım. Keşke ev hanımı olsaydım. Bu kadar nankörlük görmezdim.
Aaa neden?
Her şeyi reddettim çünkü. Ne parası tatmin etti, ne de emeğimin karşılığını alabildim. Çok yoruldum. Benim gibi bir sanatçı Amerika'da olsa milyonları götürürdü. Biz sıkıntılarla yaşadık. Şimdi kimsenin, kimseden haberi yok. Çok oyunculu nankör, insan dışı bir meslek. Zamanında benden meslek öğrenenler bile aramıyor. Aramaları için sebep yok. Daha bir sürü şey… Bir sürü insan… Bir sürü olay…
KIYMETİM BİLİNMEDİ
Neden nankör olduğunu düşünüyorsunuz?
Ülkenin en ücra köşelerine kadar tiyatroyu götürmeye çalıştım ben. Çocuklara, ailelere, hayatında hiç tiyatro görmemiş insanlara, kahvede masaları birleştirerek tiyatro yaptım. İnsanlara tiyatroyu aşılamaya çalıştım. Ama şimdi kimse bilmez beni. Beni sadece yaşıtlarım tanıyor. Kıymetim bilinmedi.
Ne istiyorsunuz peki şu an?
Benden yardım isteyenlerden, yardım ettiklerimden alaka istiyorum. Beddua etmem ama neyse… Zaten görüyorum ne halde olduklarını. İstanbul'da sanatçıların kaldığı yerler var. Bu konuyu Ekrem İmamoğlu ile görüşmem lazım.