Güncelleme Tarihi:
Müzik yaşantısına 2004-2005 yılları arasında küçük konserlerle başlayan Saints ‘N’ Sinners, kısa süre içerisinde ülkede en beğenilen sahne gruplarından biri haline geldi. Zaman içerisinde ekiplerinde birçok sanatçı değişimi yapmak zorunda kalan grup, 2010 yılında aradığı vokalisti buldu.
Saints ‘N’ Sinners; Mehmet Kaya, Deniz Tuncer, Kıvanç Kaytanlı, Berkan Çakmak, Doğan Rekkalı’dan oluşan 5 kişilik bir metal grubu. Müzik yaşamları boyunca Scorpions, Def Leppard, Whitesnake, MSG, Firewind, Powerwolf, Kreator, White Lion, Vinnie Moore, Axxis, UDO gibi gruplarla aynı sahneleri paylaştılar.
2010 yılının temmuz ayında ilk e-single’ları olan ‘Renegade Lawmakers’ yayımlayan grup üyeleri, yüzde 100’e yakın olumlu eleştiri aldıklarını ve dinleyicilerinden gelen yoğun istek üzerine de ikinci e-single’ları Max Schreck’i yayımladıklarını söyledi.
Bir sene sonra albüm kayıtlarını tamamlayan grup, 2013 yılının şubat ayında ilk albümlerini dinleyicilerinin beğenisine sundu. Aynı zamanda Seven Years In Hell isimli şarkılarına ilk klipleri de çekildi.
Albüm satışa çıktıktan bir ay sonra 1000 adet satarak ilk baskısını bitirdi. Grup, CD satışlarının artık yok denebilecek kadar azaldığı bir dönemde rekora imza attıklarını belirtti.
Aynı yılın mart ayında D&R en çok satanlar listesinde rock kategorisinde 6, heavy metal kategorisinde ise Iron Maiden, Metallica gibi devleri geride bırakarak birinci oldu.
2016, Saints ‘N’ Sinners'ın ilk yurt dışı konserini verdiği yıl oldu. Sofia Metal Fest’te Powerwolf, Kreator, Paradise Lost gibi isimlerle sahne alan grup, Bulgar dinleyicisinin ilgisini çekince sonraki senelerde de Bulgaristan ve Rusya’da konserlerine devam etti.
Doğu Avrupa’da sadık bir dinleyici kitlesi edinen grup 2022 yılında Kiss ve Whitesnake’in veda turnesinin Romanya ayağında efsanelere eşlik edecek. Grubun yeni albümünün de 2022 baharında çıkması planlanıyor.
Saints ‘N’ Sinners’ın isim babası Deniz Tuncer ve grubun vokalisti Mehmet Kaya, Hurriyet.com.tr’nin sorularını yanıtladı.
Bir müzik grubu kurup özellikle de Türkiye’de metal tarzda müzik yapmaya nasıl karar verdiniz?
Deniz Tuncer: Grup kurulduğundan beri ekipte tek ben sabit kaldım. Zaten grup kurma fikri de benim başımın altından çıktı. 2002’de fikir olarak başlayan grup 2004’te sahne çalışmaları ile devam etti. Kafamdaki fikir her zaman kendi şarkılarımızı yapıp bunları çalmaktı. Hiçbir zaman cover grubu edası ile ilerlemedik. Başlarda yeteri kadar şarkımız olmadığı için cover parçalar çaldığımız oldu. Ama bu parçaları konserden konsere azalttık.
Saints ‘N’ Sinners ne anlama geliyor, neden bu isme karar verdiniz?
Deniz Tuncer: En sevdiğim müzik gruplarının isimleri hep zıtlıklardan oluşuyor. Mesela, ‘Black Sabbath’ gibi bir zıtlık nasıl oluşturabilirim diye düşünürken aklıma Iron Madien’ın bir şarkısındaki ‘Saints And Sinners’ sözü geldi. Ama baktığımda bu isimle 90’larda bir albüm sonrası dağılan bir grubun olduğunu gördüm. İşi garantiye almak istedim ve gruba, Saint ‘N’ Sinners adını verdim. Aslında çok üzerine düşünülmüş bir isim de değil. Bence hiçbir grup üzerine çok düşünerek kendilerine isim vermiyorlar
Grup kurulduktan sonra nasıl bir yolculuğunuz oldu?
Deniz Tuncer: Küçük mekanlarda şarkılar söylerken yavaş yavaş konserler derken bir baktık ilk albümümüzü yapıyoruz. Başladığımız süreye göre de ilk albüm sürecimiz biraz sıkıntılı geçti. 2013 yılında çıkan albüm aslında 2008-2009 gibi hazırdı. O aradaki sürede sevdiğimiz gruplarla kendimizi kıyaslayarak ‘daha iyisi olabilir’ şeklinde durdurduk. Hem prodüksiyon hem de şarkı açısından istediğimizi yapana kadar uğraştık. Bu yılın baharında çıkması planlanan albümümüz de hazır ama bekliyoruz. Mesela şu an çıkacak albümde 2009’da yazılan şarkılar var.
‘Sofia Metal’ konseriyle bizim ilk yurtdışı konser maceramız başlamış oldu. O konserde bizi gören organizatörler kendi konserlerine davet etmeye başladı. Gittiğimiz konserler neticesinde belediye başkanlarından dahi davetler aldık. Çünkü yurtdışında metalci belediye başkanları var.
Şarkılarınıza nasıl karar veriyorsunuz?
Deniz Tuncer: Aslında bizim herhangi bir formülümüz hiçbir zaman olmadı. Şarkıları yazarken gitar çalışımızı ya da grup arkadaşımın enstrümanı nasıl ön plana çıkarabileceğini biliyorum. Önce kendim bir ‘dinleyici’ gözüyle bakıyorum. ‘Bir albüm satın alsam nasıl şarkılar isterim’ şeklinde düşüyorum aslında önce kendimin fan’ı oluyorum. Konserlere de aynı anlayışla yaklaşıyorum. Belki de başarımızın sırrı burada gizli. Biz şarkı yazmayı ya da söylemeyi içimizden gelen bir güdü-istek ile yapıyoruz. ‘Şunu yaparsak daha çok dinleyici gelir, bunu yaparsak daha çok para kazanırız’ şeklinde asla hareket etmedik. Zaten öyle bir tarzımız olsaydı 11 dakikalık şarkı yapmazdık. Konser ayağınızın hep yurt dışı odaklı olduğunu gördüm.
Yoksa Türkiye’de sevilmediniz mi?
Deniz Tuncer: Türkiye’de sevilmediğimizi düşünmüyorum, en azından dergilerde ya da medya platformlarında grubumuz hakkında negatif bir şey ile karşılaşmadık. Sadece Türkiye’de yeteri kadar görünmedik. Aslında ülkemizde bu kadar ses getirmememizin sebebi biziz, ‘Aman bizi çalın, bizi gösterin’ şeklinde kimseye gitmedik. Her zaman çaldığımız müziğe odaklandık ve bu süreçte de istek gelen yerleri değerlendirdik. Belki de şu an ülkece çok ünlü bir grup değilsek bu sebeple kaybettik. ‘Magazin bizi yazsın, bizi konuşsunlar’ gibi dertlerimiz olmadı.
Mehmet Kaya: Bir de menajerimiz çok tembel, o yüzden de olabilir (gülüyor) Türkiye’de beklenen ilginin kendiliğinden gelmediğini görünce biz de şansımızı yurt dışında denedik ve açıkçası sonrası çorap söküğü gibi geldi. Ancak bu sefer de Türkiye’den ayağımız iyice kesildi. Ne zamanki aynı şehirlere ikinci kez konsere gitmeye başladık, ‘Artık insanların yeni şarkılar dinlemeye ihtiyacı var’ şeklinde düşünerek albüm çalışmalarına ağırlık verdik. Aslında albüm 2 sene önce de hazırdı ama pandemi her şeyi değiştirdi. Bittiği gibi de çıkarabilirdik ama bu seferde albümü tanıtabileceğimiz konserler, etkinlikler olmayacaktı. Çünkü turnelerin teker teker iptal olduğunu gördük.
Deniz Tuncer: Ama bir ayrım yapmak gerekirse Bulgaristan bize çok ilginç geliyor. Ülkede 80’ler metal-rock müzikleri hala büyük beğeni topluyor. Hatta Deep Purple, Rainbow, Black Sabbath deli gibi dinleniyor.
Mehmet Kaya: Bulgaristan’da ilk bindiğim takside Iron Maiden çalıyordu. ‘Allah'ım cennete geldim’ dedim.
Deniz Tuncer: Belki de bu sebeple bizim Bulgaristan’da isim yapıp dinlenmemiz, devamlı konserler vermemiz garip değil. Bir yandan da Türkiye’de bizim yaptığımız tarzda müzik yapan pek isim yok.
Sizce müzik tarzları bir sınıfa ait olabilir mi? Mesela Türkiye’de sizi kimler dinliyor?
Deniz Tuncer: Ben müzik tarzlarında sınıf olarak herhangi bir ayrım olduğunu düşünmüyorum. Bizim tarzımızı dinleyen her yaşta ve meslekte insan var. Ancak bize gelen bilgilere göre bizi en çok 25-35 yaş arasındaki kişiler dinliyor. Ve bu kişilerin de yüzde 75’i de erkek. Özellikle gittiğimiz konserlerdeki dinleyicilerden yola çıkarsam ben metal tarzını bir üst tabaka içeriği olarak görmüyorum. Bir alt tabaka müziği olarak da görmüyorum. Her tarza açık bir yapısı var.
Ancak Türkiye’de sevilen ve kabul görmüş bir müzik tarzı var. Rock ya da metalde de bunu görebilirsiniz. Türkiye’de çok fazla insana hitap etmek istiyorsak bizim kendi müzik tarzımızdan ödün vermemiz gerekiyordu. Açıkçası biz de bu yolu seçmedik. Bizi bu halimizle anlayabilecek insanlar bizim dinleyicimiz olsun istedik. Kendi yerel pazarımızda fazla ilgi görelim diye tavizler vermek istemedik. Çünkü bazı plak şirketleri, müziğimizin fazla Batı tarzında olduğunu, bestelerimize yerellik eklememiz gerektiğini söylediler. Ama en başından beri daha fazla para kazanmak uğruna seçtiğimiz tarzdan vazgeçmek istemedik. Türkiye’de genelde şarkılar arabesk tarzda isteniyor ama biz de bunda yokuz. Şarkı ne istiyorsa onu veriyoruz. Hiçbir zaman 'Bizden Doğu ezgileri istediler, hadi öyle bir şarkı yapalım' demedik.
Mehmet Kaya: Bir de artık 18 yaşından bile küçüklerin ağzında rap şarkılarının olduğunu görüyoruz. Belki de dönemin ruhu bunu gerektiriyor. Ben önceden sahne alırken her eylül ayında ‘Yeni üniversiteliler bizi dinlemeye gelecek’ derdim. Ve her eylül ayında yeni metalci gençlerin yüzlerini görürdüm. Ama artık jenerasyon dönüşüme girmiyor. 18-19 yaşındakilerin çoğu metalden ziyade Ezhel ya da arabesk dinlemeye gidiyor. Bu demek olmuyor ki metal öldü, bitti. Sadece bu tarz artık bir klasik haline geliyor. Her zaman dinleyicisi olacaktır ama artık liste başlarında dinlenen parçalar olarak da göremeyeceğiz.
Deniz Tuncer: Ben gençken, 'İnsanlar Iron Maiden varken neden başka isimleri dinler ki*' diye sorgulardım. Ama insanları yönlendiremiyorsunuz. Burada kızabileceğim tek şey görsel ya da işitsel medya, sürekli aynı şarkıları ve grupları verirse insanlar değişik müzikleri dinleyemez. O yüzden de bizi dinlemeyenlere dayatılan belirli başlı müzikler olduğu sürece kızamayız.
Kiss ve Whitesnake gibi dünyaca ünlü gruplarla aynı sahneyi paylaştınız. Ne konuda ne söylemek istersiniz?
Deniz Tuncer: Bize, ‘Normalde bir Türk grubunun yabancı bir ülkede Kiss ve Whitesnake ile çalması ana haberlere konu olacak bir şeydir’ dediler. Biz bu iltifatı severek kabul ettik, hoşumuza gitti. Kiss ve Whitesnake gibi dünyaca ünlü gruplarla da aynı sahnede olmanın heyecanı anlatılmaz.
Mehmet Kaya: Biz çok yerel düşünmeyi alışkanlık haline getirmiş bir grup değiliz. Yani bizim hiçbir zaman uzun vadeli hayallerimizin içerisinde 'Türkiye’de de şunu yapalım, televizyon programlarına çıkalım, çok para kazanalım' gibi düşünceler yer almadı. Biz hep bizim müziğimizin karşılık bulduğu ülkeleri hedefledik. Kişisel olarak ‘Harbiye Açık Hava’da 3 bin kişiye söylemek mi, ki bunların 300 tanesi metal dinleyicisi olsun, yoksa Bulgaristan’da 200 gerçek metal dinleyicisine söylemek mi?’ diye sorarsanız benim cevabım Bulgaristan olacaktır. Türkiye’de de inanılmaz keyif aldığımız konserler oldu ama genele bakacak olursak yurt dışında metal müziğe ilginin çok farklı olduğunu gördük. Aslında biz yeni albüm çıktıktan sonra Türkiye’de de bir konser vermek istiyoruz. Şu an takvimimizde yer almasa da her an senaryo değişebilir.
Oluşturduğunuz sosyal medya hesaplarında, diğer sanatçılara göre az takipçiniz olduğunu görüyorum. Ancak bir yanda da yurtdışındaki ünlü isimlerle aynı sahneyi paylaşıyorsunuz. Bu zıtlığın sebebi sizce nedir?
Deniz Tuncer: Yeni bir grup kuruluyor, bir anda takipçi sayısı 3 bine çıkıyor. Biz her şeyi eski kafalı, organik ilerletiyoruz. Belki de suçlarımızdan biri de bu. Bir anda sosyal medya fenomeni olursak da başımıza ne gelir bilmiyorum. Bir de insanların dikkat süreleri de çok azaldı. Bizim 11 dakikalık şarkımız var. İnsanlar, bu şarkı yerine 15 saniyelik Instagram videolarını tercih edebiliyorlar. Sosyal medya yüzünden artık müzik de ‘çerez’ haline geldi.
Bir örnek vermek gerekirse; iki ay önce klip çekimindeydik. Kameramanlardan bir tanesi de haliyle ağır ekipman taşıyordu ve bütün bir performans boyunca kesintisiz çekmek zorunda. Bir yerden sonra kameraman arkadaşımız, ‘Sizin şarkılarınız çok uzun’ dedi. Bizim klip çektiğimiz şarkı da yaklaşık 4,5-5 dakikalık bir şarkıydı. Klibi çekerken kameraman perişan oldu. 12 dakikalık şarkıya denk gelse belki de kaçacaktı. Bize 'Şarkılarınız niye 2,5-3 dakika değil?' diye soruyorlar. Aslında bize bu durum, şu anki müzik piyasasından ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor.
Mehmet Kaya: Biz müzik için ömrünü veren ve bunu yaparken de kendinden ödün vermeyen isimleri dinleyerek büyüdük. O yüzden belki de sosyal medyada ‘Hadi viral olalım’ gibi bir çabamız olmadı.