Güncelleme Tarihi:
◊ “Sanat” oyunundan bahseder misiniz?
- Cihan Ünal: “Sanat”, Yasmina Reza’nın bir oyunu. Reza, önce oyunculuk yapmış ama oyunculuktan tatmin olamayınca yazmaya başlamış. Yazdığı oyunların hemen hepsi Moliere ödülü aldı. İlk önemli oyunu da “Sanat”. Bizim 1997 yılında “Sanat”ı sahnelediğimizde Sean Connery film haklarını aldı. Filmde Al Pacino, Robert De Niro ve Kevin Spacey oynayacaktı. Fakat sonradan neden çekilmedi film, bilmiyorum.
◊ Rahmetli Cüneyt Türel’in anısı için 20 yıl sonra yeniden bir araya geldiniz... 20 yıl önceki “Sanat”la şimdiki “Sanat” arasında fark var mı?
- Can Gürzap: Yaşlarda fark var sadece. (Gülüyor)
- Cihan Ünal: 20 yıl yaş farkıyla yeniden sahnedeyiz.
◊ Peki ne değişti 20 yılda?
- Cihan Ünal: Bir kere Türkiye çok değişti. Türkiye’de artık sanat konuşulmuyor. Ve maalesef sanatı olmayan, sanatta başarılı olmayan ülkeler genelde kalkınamıyor. Bakın batıya hepsinin çok önemli tiyatroları ve müzeleri vardır. Bizde de müze var ama müzeye giden yok. O bakımdan biz oyuncular olarak biraz üzgünüz. Tiyatroya meraklı gençler var, onları takdir etmek lazım. Karın tokluğuna sahneye çıkıyorlar, onlara el vermesi gereken devlet. Önce devlet olacak sonra da vakıflar olacak. Çok vakıf var ama sanat vakfı yok.
- Can Gürzap: Kaç senedir konuşulmuyor sanat. Siyaset olarak, bürokrasi olarak yok. Sanat beynin vitaminidir. Olmazsa olmuyor işte.
◊ “Sanat”a Mutlu Güney de dahil oldu...
- Can Gürzap: Mutlu Bey’le çok mutluyuz onu söyleyelim. Çok eğleniyoruz.
◊ Mutlu Bey, iki usta isimle bu kadroda olmak nasıl bir duygu?
- Mutlu Güney: İki usta değil ki, hocam ikisi de hocaların hocası. Benim için büyük onur. Çok iyi anlaşıyoruz. Sanat oyunu klasik bir oyun aslında. 2040 yılında da oynanabilir. İnsanlıkla sanat arasındaki uçurumları çok güzel gösteren bir oyun. Biz de elimizden geleni yapıyoruz.
◊ 20 yıl önce doğan bebekler şimdi 20 yaşında genç nesil. “Sanat’ oyununa neden gelmeliler, oyunun içeriğini biraz daha detaylı anlatır mısınız?
- Cihan Ünal: Bir beyaz tablo ve üç arkadaş. Bu beyaz tablo modern sanatın, çağdaş sanatın sembolü gibi gösteriliyor. Çünkü günümüzde de her yerde var. Sanat eleştirmenleri ve modaya uyan bazı sanatçılar klasik sanatı tamamen reddedip bunu empoze etmeye çalışıyor insanlara. Yasmina Reza’nın ilk çıkışı bununla ilgili. Bu sanatla ilgili tartışmayı yaparken bu üç arkadaşın kendi özel yaşamları ve birbirlerine karşı arkadaşlığının ne hale geldiği...
- Can Gürzap: Bir tablo etrafında, biri görüyor öbürü görmüyor. Bir tabloya bakış açısı kişiliklerine göre değişiyor ve kavga ediyorlar. Birbirlerini bağışlıyorlar sonra tekrardan birbirlerine giriyorlar.
- Cihan Ünal: Tablo üzerine tartışma yaşanırken kendi kişiliklerini, özel yaşamlarını ortaya döküyorlar. Mesela benim oynadığım Marc empoze edilen modern sanata karşı olan bir tavırda. Diyor ki, ‘Günümüzde sanatı yönlendiren değerlendirmelere inanmıyorum. Yenilik kuralı, sürpriz kuralı, şaşırtma. Sürpriz ölü bir şeydir, anlaşıldığı anda ölür” diyor. Ivan’ın problemi ise tamamen ailevi...
- Mutlu Güney: Ivan, parasız pulsuz bir adam. Arkadaşlarından biri uzay mühendisi biri de dermatolog... İkisinin arasında kalıyor ve ikisine de “sen de haklısın” diyor... Ancak bütün kabahat bir süre sonra onun oluyor. Bu kez “ben ne yaptım size” diye isyan ediyor ve yeni bir çatışma çıkıyor.
- Can Gürzap: Aslında iyi niyetli o, arayı bulmaya çalışıyor.
- Cihan Ünal: Ivan neşe kaynağımız bizim. Beyaz tablonun içinde üç kişiyi düşünürseniz bu üç kişinin röntgenini görüyorsunuz. Yani bir yerde iç dünyalarıyla özel hayatlarıyla kişiliklerini de sergiliyorlar. Sembol de orada beyaz bir tablo...
Hem okul hem de asker arkadaşıyız
◊ Dostluğunuz ne zamana dayanıyor?
- Can Gürzap: Cihan ile sınıf arkadaşıyız biz konservatuvardan. Askerlik arkadaşıyız, oyun arkadaşıyız...
- Cihan Ünal: Okulu beraber okuduk, askerliği de beraber yaptık. Her zaman en iyi dostum oldu Can...
◊ Unutamadığınız bir anı var mı?
- Cihan Ünal: O kadar çok ki...
◊ Hiç birbirinize küstüğünüz oldu mu?
- Cihan Ünal: Çok şükür öyle bir şey olmadı.
Başarı için tiyatro ilk ve son aşkın olacak
◊ Cihan Bey yaklaşık 10 yıldır Kıbrıs’tasınız. Neler yapıyorsunuz orada?
- Cihan Ünal: Kıbrıs’ta Yakın Doğu Üniversitesi’nde tiyatro bölümü var. Orayla ilgileniyorum, çok iyi bir tiyatro kadromuz var. Buraya işim olduğunda geliyorum. Bir de Başkent Akademi’de ders veriyorum.
◊ Mezun olan öğrencilere ilk tavsiyeniz ne oluyor?
- Cihan Ünal: Bu meşakkatli bir iştir. Tiyatro göründüğü gibi kadar eğlenceli rahat bir meslek değildir. Ve eğer başarılı olmak istiyorlarsa ilk ve son aşkları tiyatro olmalıdır. Çok okumak, çok çalışmak, bittim dememek, devam ettirmek gerekiyor. Ben her sabah şan çalışırım, mesela nefes egzersizi yaparım. Öğrencilerle birlikte de çalışırız. Yani aktörlük bir bütündür. Sadece konuşmak ve oynamak değil. Dans etmek, şarkı söylemek, bütün bunları da geliştirmek lazım.
◊ Her gün yeni bir güne başlıyorsunuz yani?
- Can Gürzap: Kendini hep yenilemek ve de devamlı çalışmak lazım.
“Osmancık” dizisinde atlar benden fazla para aldı
◊ Size aşkı sorsam...
- Can Gürzap: Tiyatro...
- Cihan Ünal: Benim için de tiyatro...
- Mutlu Güney: Shakespeare’de şöyle bir replik var. Rodrigo’ya söylüyor Yogo, “Aşk sadece iradenin izniyle uyanan bir hevestir...” Benim çok hoşuma giden bir repliktir bu.
- Can Gürzap: En güzel tanımı ne biliyor musun “Love is pure gold and time a thief”... Yani “Aşk saf altındır, zaman ise onu çalan hırsızıdır...” Billie Holiday’in şarkısında vardı bu tanım.
◊ Para?
- Can Gürzap: Para önemli bir şey yaşamda, çok fazlasının da iyi olduğunu zannetmiyorum. Çünkü bize parayı falan öğretmediler. Mesela okulumu kuralı 27 yıl oldu. Burası para kazanamıyor, cebimizden veriyoruz. Sonra uzmana gittik şirketleri düzelten, kâra geçirten... Dediler ki bize, “Başarılı mısınız”... “Gelenler memnun ayrılıyor, demek ki başarılıyız” dedik. “Para kazanabiliyor musunuz” diye sordular bu kez. Hayır yanıtını verdik. “O zaman başarılı değilsiniz” dediler. Yaptığımız iş, bir nevi ticaret. Bakın size enteresan bir şey söyleyeyim. “Yorgun Savaşçı” diye bir dizi vardı. Türkiye’nin ilk büyük dizisiydi. Baktım ki rolüm neredeyse her karede var... Prodüktöre, “Ben buradan başrol parası almak istemiyorum. Sözlü figüran parası istiyorum” dedim. Hesabını yaptım, figüran olsam başrolden daha iyi para kazanacağım. Kabul etmediler.
- Cihan Ünal: Aynı şey benim de başıma geldi. “Kuruluş / Osmancık” dizisinde 12 bölüm oynadım. Atlılar var ya, cirit atlılarının atları benden daha fazla para aldı.
- Mutlu Güney: Para insanın elinin kiri...