Güncelleme Tarihi:
Bu yüksek tempoda bir de İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu’nu yönetme işini üstlenen Payzın’la buluştuk, önümüzdeki sezonu değerlendirdik.
Önceki sezon nasıl geçti sizce?
- Geçtiğimiz yaz ve kış, benim en mutlu olduğum dönemlerdi. 30 Mart’ta müthiş bir seçim dönemi yaşadık, ilk defa Cumhurbaşkanı seçimi gördük. Dolayısıyla müthiş bir haber koşusu vardı. Çok yoğun bir siyasi gündemin içindeyiz ama biz haberciler için “yoğun” diye adlandırdığımız dönem çok daha şahane geçiyor. Gazetecilikten ve habercilikten çok keyif aldığım bir dönemi geride bıraktım, yeni sezona da gayet enerjik başladım.
Haftanın üç günü canlı yayınla ve çok ciddi konularla izleyici karşısına çıkıyorsunuz...
- Evet, salı ve perşembe akşamları “Ne Oluyor?” tartışma programını sunuyorum. Cuma günü ise “360 Derece” programıyla muhabirlik yönümü daha çok ön plana çıkartıyorum. İkisinden de ayrı ayrı keyif alıyorum diyebilirim. 28-29 Eylül tarihlerinde yapılan Dünya
Ekonomik Forumu’nu da siz yöneteceksiniz. Neden sizi seçtiler dersiniz?
- Bu forumun her yıl Davos’ta yapılan ana zirvesini izliyordum. Oradayken çok yoğun röportajlar yapıyordum. CNN Türk de Davos’u yoğun bir biçimde ekrana taşıyan kanalların başında geliyor. Bu anlamda Doğan Holding olarak orada çok aktif bir şekilde yer alıyoruz. Bundan bir önceki İstanbul zirvesinde Coca Cola’nın CEO’su Muhtar Kent ve Güler Sabancı ile birlikte bir kadın oturumu gerçekleştirdik. Bu sene ise CNN Türk bu forumun ana yayıncısı ve en önemli iki oturumu canlı yayınlayacağız. Bunlardan biri Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın olacağı, Türkiye’nin ekonomik ilişkilerini ve geleceğini konuşacağımız oturum. Diğeri Enerji Bakanı Taner Yıldız ile bölgesel enerji dinamiklerini konuşacağımız oturum... Sanıyorum hem Türkiye’de hem de uluslararası çapta moderatörlük konusunda iyi bir noktaya geldim. Bundan dolayı seçildiğimi düşünüyorum. Bir de enerji, ekonomi, siyaset, dış politika gibi disiplinlere hakimim.
Bu forum için özel bir hazırlığınız oldu mu?
- Evet, sıkı bir hazırlık yaptım. Hatta birlikte çalışıp tüyolar aldığım kişiler oldu. Mesela İndeks İletişim’den Yaprak Özer, genel yayın yönetmenimiz Ferhat Boratav, Nuri Çolakoğlu, Emin Çapa gibi isimlerle uzun toplantılar yaptık. Bu konuları zaten kendi programlarında işliyorum ama uluslararası arenada canlı bir performans sergileyeceğim için daha farklı bir özen gösterdim.
Bu durum üzerinizde baskı yaratıyor mu?
- Olmaz mı? Şu an sizinle yaptığım röportajda bile heyecanlanıyorum. İşimi öyle seviyor ve önemsiyorum ki, işimle ilgili en ufak şey bile beni heyecanlandırmaya yetiyor.
Gerçekleştirilecek olan forumun ana başlığı “Bölgesel kalkınma için kaynakları harekete geçirmek”... Bir gazeteci olarak bu konudaki düşünceleriniz nedir?
- Türkiye müthiş dinamikleri olan bir ülke. CNN Türk bünyesinde kadınlarla ilgili belgeseller de hazırladığım için Türkiye’nin gelişimini yakından takip edebiliyorum. Hem bulunduğumuz jeopolitik konumda hem de kendi içimizde daha güçlü olabilmek için kadınları ve gençleri harekete geçirmeliyiz. İnanın en büyük güç kaynağımız onlar. İnovasyon ve teknoloji gençlerin önünü açabilecek en önemli yatırım alanı.
BAŞKA BİR ÜLKEDE ÇALIŞSAM SIKILIRDIM
Bu kadar ciddi ve sert bir gündemin ortasında kadın olmak nasıl bir his?
- Haberciliğin cinsiyeti olmaz bence. Gezi Parkı’nda ve Soma’da yaşananlara şahit oldum, savaş bölgelerine gittim, mültecilerin dramına tanıklık ettim. Habercinin işi insan ve insan hayatıdır, gerisi teferruattır. Bir haberimle ya da programımla tek bir kişinin bile hayatını değiştirebiliyorsam ne mutlu bana.
Ama nedense erkekler ekrana daha hakim gibi görünüyor...
- Haber kanalları bu anlayışı biraz kırdı bence. Bu sene CNN Türk olarak 15. yılımızı kutluyoruz ve çok mutluyuz ki Ankara temsilcimiz bir kadın, haber müdürlerimiz kadın, ana haber spikerimiz kadın, ben bir kadın olarak çatır çatır tartışma programı sunuyorum. Ayrıca yaz sezonunu birinci olarak kapattık, yeni sezona da çok iyi bir başlangıç yaptık. Eskiden kadınlar için yaş sınırı vardı, ancak belli bir zamana kadar gençliğinizle ve güzelliğinizde idare ediyordunuz. Artık öyle değil.
Yurt dışında eğitim almış ve yaşamış biri olarak, bu mesleği yurt dışında yapsaydınız farklı bir noktada olur muydunuz?
- Türkiye’de habercilik yapmaktan çok memnunum. Norveç’te ya da İsveç’te haberci olmak istemezdim. Türkiye’deki basın özgürlüğünde ve düşünce özgürlüğünde çok ciddi sorunlarımız var. Pek çok meslektaşım düşüncelerinden dolayı mesleklerini yapamıyor. Bunlar aşılması gereken çok ciddi sorunlar ama bu sorunlar sadece bugünün sorunu değil, eskiden de böyleydi. Her şeye rağmen bu ülkede gazeteci olmaktan memnunum, mücadeleyi seviyorum. Bir de ülkenin daha iyiye gitmesi için gerçekten haberci olanların bu mesleği yapmasından yanayım. Yurt dışında bu mesleği yapsaydım belki çok daha fazla para kazanırdım ama bu bölgede gazetecilik yapmak büyük bir ayrıcalık bence. Bulunduğumuz konum itibariyle dünyaya çok farklı bir pencereden bakıyoruz, inanılmaz yoğun bir gündeme sahibiz... Farklı bir ülkede olsaydık canım sıkılabilirdi.
İŞİM BENİM ÇOCUĞUM GİBİ
Seçtiğiniz meslek hayatınızda nelerin yarım kalmasına yol açtı?
- Bu işe ilk başlarken “Öyle bir işim olsun ki, hem habercilik yapabileyim hem de seyahat edebileyim” demiştim. Şanslıyım ki iki isteğim de oldu. Habercilik sayesinde kendimi tazeliyorum, yeni fikirler ediniyorum, farklı kültürler tanıyorum. Beni hiç eksik bırakmıyor. İstediğimde konsere de gidiyorum, arkadaşlarımla vakit de geçiriyorum. Bunun dışında çocuğum yok. Bu bir eksiklik ama mesleğim ve getirdiği tempo açısından bu da bir avantaj oldu. Benim çocuğum da işim sayılır.