Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de dansın tanınması ve sevilmesini sağlayan isimlerden biri şüphesiz Tolga Han’dır.
Açtığı dans okullarından sonra Türkiye Dans Sporları Federasyonu’nu da kuran Tolga Han, dansa nasıl başladığını şöyle anlatıyor:
“Adana, Ceyhan’da mazbut bahçeli bir evde büyüdüm. Hükümet binasının parkı vardı. Orada benden büyüklerin parendeler attığını ve dans ettiklerini görürdüm. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda jimnastik gruplarının gösterilerini ben de parka giderek kendi kendime yapmaya başladım. Ortaokula başladığımda hemen jimnastik ekibine girdim. Beden eğitimi öğretmenimiz jimnastik ekibi kurdu. O yıl Öztürk Serengil’in başrolündeki ‘Abidik Gubidik Twist’ filmini izledim. Orada twist yapmayı öğrendim. Dansa ilk adımı böyle attım. Dansımı kendi kendime geliştirdim. Doğum adım Mustafa Çinkitaş. Twist Mustafa diye lakap taktılar bana. Sanatla iç içe bitirdik okulu. Kendi kendimize geliştirdik. Bende demek ki Allah vergisi bir şeydi dans. 70’li yılların başında İstanbul’a üniversite okumaya geldiğimde içimde, dansı Türkiye’de yaygınlaştırma fikri oluştu. Üniversitede ilk aradığım işte karşıma bir dans stüdyosunun numarası çıktı. Beyoğlu’nda bir stüdyoda işe başladım. Eski hocalardan eğitim aldım. O zaman free style yani disko dansını geliştirdim.”
Tolga Han, ilk kez prefosyonel olarak Füsun Önal’la çalıştığını söylüyor:
“İlk koreografilerini ben yaptım. Ondan sonra Seyyal Taner’le devam ettim. O sırada Türkiye’de ilk kez Hey dergisi büyük bir dans yarışma yaptı. Orada jüri olmam için teklif aldım.”
Sanatçı, “Türkiye’de dansa dair neleri değiştirdiniz” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Neyi değiştirmedim ki! 2 yıl stüdyoda çalıştıktan sonra kendi yerimi açtım. Fakat o dönem sağ-sol meselesi çok fazla arttı. Dans üniversitelerden uzaklaşınca, toplumun içinde de uzaklaşmaya başladı. Çünkü üniversitelerin kendi içinde yaptıkları çay partileri olurdu. Özellikle Anadolu’dan gelenler dans etme ihtiyacı duydukları için dans eğitimi alırdı. 1978’den sonra TRT’de Tolga Han olarak program yapmaya başladım. ‘Merhaba Müzik’le Nükhet Duru, Halit Kıvanç, Adile Naşit, Erol Evgin’le de ilk sahneye adımımı attım. Atış o atış orada da kaldım. Çalışkan da bir insanım tabii, peşini bırakmadım. Türkiye’de dansla ilgili aklınıza ilk gelen ne varsa hepsini ben yapmışımdır. Londra’ya dünya disko şampiyonasına gittim. Dönünce de medyanın büyük bir ilgisiyle karşılaştım. Bir marka böylece doğmaya başladı.”
İdolüm Öztürk Serengil’di kuponla dansı öğrettim
Tolga Han, ilhamının Öztürk Serengil olduğunu söylüyor:
“Daha sonra da John Travolta, filmlerinden dolayı Londra’ya gittiğimde bir gün sinemadan çıkmadan aynı filmi 10 kere izledim. Yurtdışına her gittiğimde dans okullarına uğradım, bir şeyler öğrenmek için. Ama gittiğim her yerde öğretmen ben oldum.”
Tolga Han, hevesini kırmak isteyenlerin olmadığını dile getiriyor:
“Ben hiç hayal kurmadım, hayatın akışına uydum. 1980 yılında Ankara Başkent Gazinosu’nda TRT’nin yıl dönümü kutlanıyordu. O zaman ihtilal olmuş, bir paşa, TRT’nin başına gelmişti. Ben dansçı kızları TRT’de mayolu dans ettirdiğim için ambargo yemiştim. Bu paşa, beni gazinodaki özel gecede izledikten sonra TRT’ye dönmemi istedi. Her hafta sonu bir şey öğretiyorduk ekranda. Gelişmem, orada yaptığım programlar sayesinde oldu.”
Sanatçı, dans kasetleri sayesinde 90’larda dans etmeyi öğrettiğini belirtiyor:
“Hürriyet Gazetesi kuponla kasetlerimi veriyordu. Çok basit bir dans yaptım ki insanlar kaçmasın, öğrensin diye. O kasetler Türkiye’de dansı en batıdan en doğuya kadar yaydı.”
Kızım dünya şampiyonasına katılacak
Tolga Han, aktif olarak Türkiye Dans Sporları Federasyonu başkanlığı görevini üstleniyor ve yeni nesillere dansı sevdirmeye devam ediyor. 75 yaşındaki sanatçı bir gününün nasıl geçtiğini şöyle anlatıyor:
“Ortaokul son sınıfa giden kızımı okula bırakıyorum. Ardından Türkiye Dans Sporları Federasyonu’nun günlük çalışmalarını hallediyorum. Öğlen yine kızımla ilgileniyorum. O da break dans sporcusu ve Türkiye şampiyonu. Breaking olimpik bir branş oldu. Kızım hip hop ile başladı ve breaking’e geçti. Yakında da dünya şampiyonasına katılacak.
Dans Sporları Federasyonu’nda kurumsallaşma aşamamızı bugüne kadar 9 branş haline getirdik. Her branşı içerisinde barındıran dünyadaki nadir federasyonlardan biriyiz. Kuzey Makedonya’da bir Avrupa şampiyonası yapıldı. Balede Avrupa şampiyonu çıkardık. Hip hop, street dans, Arjantin tango kurmuş olduğumuz branşlar.”
Sanatçı, şu an sadece bir okulu olduğunu söylüyor:
“Şu an okulumun olması benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Türkiye’deki bütün dans okullarının abisiyim. Eşim ve kızım dansı çok sevdiği için kendime ait bir okulum var. Federasyon başkanı olduğum için rakip yaratmaya gerek yok. Bizim işimiz sanat ağırlıklı olduğu için topluma yansıması kişisellik gerektiriyor. Spor, sanat ve kültürün iç içe olduğu bir yer, ticarethane değil ki dans okulları. Dansın yatırımı maddesel olmaz. Dansın ticareti olmaz. Ben, binlerce dans eğitmeni yetiştirdim. Hayatım dans olduğu için 90 yaşıma geldiğimde de yazacağım bunları.”
Edis dansıyla gençlere ilham oluyor
Tolga Han, dansını beğendiği ünlü isimleri şöyle dile getiriyor:
“Türkiye’deki sanatçı arkadaşlarımız yanlarına aldıkları dansçılarla beraber dans edecek konuma gelmek için çok fazla zaman ayırmıyor. Birkaç yeni isim var. Edis bu konuda başarılı ve gençlere ilham veriyor. Aleyna Tilki de... Demet Akalın, kendisi dans etmese de ekiplerle çıkıp dansa katkı sunuyor. Sanatçıların dansla ilişkisinin görsel olarak iyi olması için şov grubu olmalı.”
SEZEN’İN BURNU KAN İÇİNDE KALDI
“Seyyal Taner, gelmiş geçmiş sahnede en iyi dans eden sanatçıdır. Sezen Aksu ile de bir dönem dans ettim. Akrobatik rock’n roll yaptım onunla. Bir kere ayağım kaydı ve Sezen’e çarptım ve burnu sürtüldü. Kan içinde kaldı. Dans etmek ses sanatçısı için kolay bir şey değil. Çok çalışılması gerek ve emek isteyen bir şey. Ama hepsini kutluyorum. En azından bu düşünceyi geliştirmek için çaba sarf edip gelecek nesillere örnek oluyorlar.”
Sahneden düştüm Cüneyt Arkın yardım etti
Tolga Han, “Dans ederken nasıl hissediyordunuz?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Gözüm hiçbir şey görmüyordu, hâlâ öyle. İzmir Fuarı’nda bir gecede 3 ayrı yerde dans ettim. Bir sahneyi T gibi yapmışlardı. Sanatçılar sahneye çıktıklarında halkı selamlamak için orayı kullanıyordu. T’nin uzun tarafına gidip arka arkaya yürüyerek halkı selamladım. O sırada düştüm. Cüneyt Arkın da sahne alıyordu. Doktor olduğu için hemen beni kontrol etti. Boynuma boyunluk taktı. Acıdan yatakta yatamıyordum ama ne zaman performans için sahneye çıksam ne ağrım kalıyordu ne de bir şey. 45 dakika şov yapıyorsun ama o sırada sanki yeniden doğmuş gibisin.”
Sanatçı, Türkiye’ye dansı spor olarak gösterdiğinin altını çiziyor:
“Dansı spor olarak gösterdim. 2000 yılına gelindiğinde sahne performanslarım azaldı ve ne yapabilirim diye düşündüm. Milli Eğitim Müdürlüğü müfredat yazmamı önerdi. O zaman dünyadaki önemli dansçıların videolarını izleyerek bir müfredat hazırladım. Talim terbiye kurulana gönderdim ve onaylandı. İlk kurumsal çalışmam öyle başladı. O sırada Tolga Han ve Dans Grubu imajını tam olarak oturtmaya başlamıştık.”
Kolbastıyı spor
haline getireceğiz
Dans dünyada en az dinlenilen müzik kadar izleyicisi olan bir kültür, sanat, spor... Dansın olimpiyatlara gireceğini söyledim ve girdi. Olimpiyatlarda spor, sanat ve kültür iç içe yapılacağını söyledim. Bu da gerçekleşti. Kolbastıya koreografi ve müfredat yazdım. Türkiye’den bir dansın spor olarak tanınması açısından. Fakat uluslararası federasyona koymak ve yaygınlaştırmak için destek göremedim.
Toplumun dansı kabul etmesini sağladım
Türkiye’de olmayan bir şeyi var ettim. Türk toplumunun dansı kabul etmesi için televizyon programlarının hepsinde akrobasi yaptım. Noktayı koyduğum dans breaking oldu. Ben hayatı o kadar hızlı yaşadım ki hiç geriye bakmadım. Hayatımda pişman olduğum bir şey olmadı. Çok popüler olduğumda daha önce neysem aynen öyle devam ettim. Dansa dört elle sarıldım.