Terapiste gidiyorum kendimi daha çözemedim

Güncelleme Tarihi:

Terapiste gidiyorum kendimi daha çözemedim
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 20, 2016 15:38

“Kurtlar Vadisi”ndeki Muro karakteriyle ünlenen Mustafa Üstündağ, yeni dizisinde zengin işadamı rolüyle sevenlerinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. “Çocukluğumdan beri tek hayalim oyunculuktu” diyen Üstündağ’la kariyeri dışında yaşadığı çocukluk travmasını, neden terapiste gittiğini, evliliğini ve baba olduktan sonra hayatında nelerin değiştiğini konuştuk. 

Haberin Devamı

* 26 Ağustos’ta “Bana Sevmeyi Anlat” dizisiyle Fox TV ekranında olacaksın. Kaç bölüm çektiniz?
- İlk dört bölümü iç içe çekiyoruz. 2,5 bölüm bitmiştir herhalde.

* Seni zorlayan bir rol mü?
- Her rolün ayrı zorluğu var. Karakteri kendi bedenimize sindirmek biraz sıkıntı oluyor. Sesi, duruşu, yürüyüşü için bile yeni bir şey bulmaya çalışıyoruz. Ama sağ olsun yönetmenimiz Mesude Eraslan bana bu rolde çok yardımcı oldu.

* Neden kabul ettin rolü?
- Rol çok ağzımı sulandırdı... Aslında gerçekte olamadığımız adamları oynuyoruz hep. Bazı duyguları içimizde besleriz ama sosyal, ekonomik yapımız, egomuz bizi belli bir yerde tutar. Oyunculuk yaparken o alan tamamen ortadan kalkıyor. “Ne istersem yapabilirim” diyorum. Rol de buna müsait, ne istersem yapabileceğim bir rol.

Haberin Devamı

* Kötü adam mı?
- Bence değil.

* Nasıl bir karakter?
- İsmi Haşmet. Uluslararası restoranları var.

Terapiste gidiyorum kendimi daha çözemedim

 

KURU DOLMA DA YAPARIM KABURGA DOLMASI DA

* Bir Mersinli olarak sen meraklı mısın yemeğe, mutfağa?

- Çok güzel yemek yaparım. Valla kuru dolma da yaparım, kaburga dolması da, balık da. Mutfağa girmeyi severim. Rehabilite oluyorum mutfakta. 

* Restoran sahibi rolü cuk oturmuş o zaman. Aşk meşk durumları nasıl Haşmet’in? 

- Âşık Haşmet. Karşılık bulur mu duygularına, bilmiyorum. 

* Neden “Bu rol ağzımı sulandırdı” dedin?

- Özgürlük alanı beni çekti. İstediği her şeye dokunabiliyor. 

* İster miydin öyle zengin, her istediğini yapan bir adam olmak?

- Allah korusun. Ben hayatın içerisinde yoğrulmak, bir şeylere ulaşabilmek için çalışmak isterim. 

* Emeklilik hayalin ne?

- Sezonda iki film çekip tiyatro yapabileceğim bir emeklilik hayalim var. 

* Emeklilikte de dinlenmek yok!

- Teknik olarak ben hiç çalışmadım hayatım boyunca. Ben oyun oynamaya gidiyorum, işe gitmiyorum. Allah herkese sevdiği işi yapmayı nasip etsin. 

Terapiste gidiyorum kendimi daha çözemedim

Fotoğraflar: Muhsin AKGÜN  -  Mekan: Göksu Marine Restoran

İŞ TUTARSA ALLAH’TAN 
TUTMAZSA SENDEN

* Oyun gibi belki, eğlenceli ama kolay bir iş de değil oyunculuk!
- Evet, “İş tutarsa Allah’tan, tutmazsa senden” oluyor. Bir de çok telif yok, yasa yok, çalışma saati yok... 

* Çocukluk hayalin miydi oyunculuk? 

- Benim babam Anadolu Cam Sanayii fabrikasında işçiydi. O zamanlar cam işçileri tiyatro yapıyordu. Fabrika işçileri, ki kirvem de vardı aralarında, “O Güzelim Kaymaklı Dondurma Rengi Elbise” diye bir oyun oynadılar. Kirvem de 6-7 yaşlarındayken beni yanında provalara götürdü. O zamanlardan kalma bir tiyatro hayalim hep vardı. Hiç başka hayalim olmadı zaten. Ortaokulu bitirdikten sonra güzel sanatlar lisesine gitmeyi istedim. Hem tiyatro bölümü yoktu hem de babam “Evden ayrılman için daha çok erken” dedi. Sonra liseyi bitirir bitirmez İstanbul’a gelip konservatuvar sınavına girdim.

* Mersin’e en son ne zaman gittin?

- 6 ay olmuştur. Benim çocukluğumda portakal kokardı Mersin, şimdi kebap kokuyor. Kimlik değiştirmiş kent. Çok güzel bir liman kenti, turizm kenti olacakken, mahvolması beni üzüyor. 

Terapiste gidiyorum kendimi daha çözemedim


KENTTE YAŞAYANLAR 
TERAPİYE GİTMELİ

* Sen içine kapanıkmışsın, oynarken açılırmışsın. Hâlâ öyle mi? 
- Evet. Çok fazla göz önünde olmayı sevmiyorum, kalabalıkta geriliyorum. 

* Bu durum oyunculuğuna iyi yansıyor olabilir mi? 

- Evet. Benim için terapi oluyor. Çünkü kimse beni yargılayamaz orada.

* Neden bu kadar içine kapanıksın peki? 

- Bilmem, terapistime sorarım.

* Gidiyor musun terapiste?

- Gidiyorum. Sürekli. Kentte yaşayan insanların terapiye gitmesi lazım. Bu bir akıl hastalığı değil. Kent yoruyor. Hayat bazen çok üstüme üstüme geliyor. Benim de çözemediğim şeyler var ve dışarıdan destek almak bana çok mantıklı geliyor. 

* Çözdüğün şeyler oluyor mu? 

- Kendimi çözemedim daha. Kolay çözülür bir şey değil insanoğlunun mekanizması.

Terapiste gidiyorum kendimi daha çözemedim


ARKADAŞLARIMA ÇOK BAĞLANIYORUM

* En sevmediğin özelliğin ne? İçinde en fazla neyle mücadele ediyorsun?
- Sevmediğim demeyeyim de... Ben ilişkilerimi hep kardeşlik üzerine temellendirdim, tek çocuk olduğum için. Bir eksikliğim var; kardeş yerine koymak istiyorum insanları.

* İyi arkadaş olur aslında tek çocuklar. Arkadaşlarına dört elle sarılırlar...

- Evet ama karşı tarafın kardeşlik ilişkisi ihtiyacı yok ki... Karşı taraf, arkadaş ilişkisi kuruyor seninle. Ben çok bağlanıyorum, belki biraz daha fazla yukarı çıkarmaya çalışıyorum ilişkiyi, bu sefer de yaşam buna izin vermiyor. Hayal kırıklığı ve acı oluyor sonunda. Belki de bundan kaçmak için daha çok içime döndüm, içime kapandım. 

* Sanat camiasında sence saf arkadaşlık mümkün mü? 

- Mümkün. Benim bu sektörden çok iyi arkadaşlarım var.

Terapiste gidiyorum kendimi daha çözemedim


ABLAM, DOĞUM GÜNÜME  
BİR GÜN KALA ÖLDÜ

* Dizinin adı “Bana Sevmeyi Anlat”, anlat bana sevmeyi desem?

- Rabbimin bize verdiği en güzel hediye sevgi. Allah kimsenin gönlünü sevgisiz bırakmasın. İnsan sevdikçe büyüyor, sevdikçe yeşeriyor. Yaratılan her şeyi Yaradan’dan ötürü severim. En fazla da Yaradan’ı severim. Bana bunları hissettirdiği, bana bu hediyeyi verdiği için. 

* Ablanı kaybetmişsin. Bu kayıp, sana ve ailene nasıl yansıdı?

- Ben çocuktum ablam öldüğünde. Onun sağlığına çok düşmüşlerdi, beni daha bir rahat bıraktılar o yüzden. Ya da belki ben öyle rahat bıraktırdım kendimi.

* Nasıl etkiledi bu olay seni?

- Çok enteresandır, benim doğum günüme bir gün kala ablam öldü. Ben yıllarca hiç doğum günü kutlamadım. Hayal meyal hatırlıyorum. 5 yaşındaydım. “Ben bundan sonra kime Fifi diyeceğim?” demişim mesela anneme. Fulya’ydı ablamın ismi. Allah’tan Mersin o zaman çok küçük bir yerdi de konu komşu, akraba, arkadaşlarla bir şekilde harala gürele geçti. 

* Bugüne kadar farklı roller oynadın. Senin en sevdiğin ve kendini en iyi hissettiği rol hangisiydi? 

- “Uy Başuma Gelenler”deki rolüm. Enteresan bir karakteri oynamıştım. Çok sevmiştim. Unutamam. 

Terapiste gidiyorum kendimi daha çözemedim


MÜSLÜM GÜRSES’İ 
OYNAMAK İSTİYORUM

* Ferdi Tayfur’un oğlunu oynadın. Kendisini oynamak ister misin?
 
- Ah ne güzel olur.

* Başka kimi oynamak istersin? 

- Müslüm Gürses’i oynamayı çok istiyorum, büyük fanıyım. Pana Film’in bir akşam yemeğine birkaç şarkı söylemeye gelmişti, orada tanışmıştım kendisiyle. Ferdi Abi’yi de ilk gördüğümde heyecandan bacaklarım titremişti. 

* Çocukluktan bu yana hayrandın onlara anlaşılan...

- Adana’da, Mersin’de hep dinlerdik. Ferdiciler, Müslümcüler vardı.

* Sen hangi gruptaydın?

- Ben Müslümcüydüm. (Gülüyor) 

* “Zincirbozan”da bir ülkücüyü oynadın. Nasıl bir tecrübeydi senin için?

- Davasına inanmış, memleketi için idealleri olan bir adamdı. Rolün içine girdiğin zaman empati kurmak durumundasın. 

* “Zeynep’in Sekiz Günü”nde de bir üçkağıtçı rolündeydin. Gerçek hayatta üçkağıtçı mısındır?

- Aktör olmasaydım olurdum herhalde. Çünkü çok iyi yalan söyleyebiliyoruz biz. Bizim en temel durumumuz, yalan söyleyip karşımızdakini ikna etmek.

* “Kurtlar Vadisi”ndeki Muro rolüyle özdeşleştin ama sonra ondan sıyrıldın...

- Benim için bir roldü. Orada kaldı. Devamı olsun istendi ama benim için yeterliydi. Çünkü öbür türlü öyle kalırdım. Bir de ben uzun zaman oynayamam aynı şeyi.

 

Haberin Devamı

BOŞANMA HABERLERİNE ÇOK SİNİRLENİYORUM

* Evlenme teklif edilen şanslı erkeklerdensin sen. Çok havalı!
- (Gülüyor) Çok kolay hallettik o işi. Evet, Ecem (Özkaya) bana evlenme teklif etti. Ben düşünmüyordum.

* Hem de tanıştıktan üç ay sonra teklif etmiş galiba. Şaşırdın mı?
- “Evlen benimle” dedi, kaldım öyle. Tanıştık, üç ay sonra evlendik. 

* Bu kadar çabuk evlenmeseniz, ilişkiniz öyle devam etse zamanla birbirinizden uzaklaşır mıydınız?

- Belki de. İyi bir şey yaptık gibi geliyor. İlk iki yıl sevgili gibiydik. Tüketmedik bazı şeyleri. Eve girdiğimizde her şey çok yeniydi. Biz yeniydik, ev yeniydi. Birbirimize dokunmamız, konuşmamız yeniydi. Hapis gibi gelmedi yani evlilik. İlk iki yıl sevgiliydik, üçüncü yıl da ebeveyn olduk. 

* Vakit kaybetmeden evlenmek daha mı iyi?

- Bence öyle. Çok fazla harcamamak lazım bazı şeyleri. 

* Evlilik aşkı öldürmüyor mu o zaman? 

- Öldürmüyor. Altı yılı bitirdik. 

* Instagram’da “Altı yıl inşallah 60 yıl olur” demişsin. Ne güzel 6 sene sonra bunları hissedebilmek.

- Seviyorum karımı...

Haberin Devamı

Terapiste gidiyorum kendimi daha çözemedim


* Hakkınızda boşanma haberleri çıktı. Ne hissediyorsun bu tarz haberleri görünce? 
- Çok sinirleniyorum. Yalan, iftira işte. Basının benim aktörlüğümü takip ediyor olması lazım. Evlenme kararını biz aldık, boşanma kararı da bize aittir. 
Hepimizin aileleri var. Annem arıyor, soruyor sonra. 

* Ne dedin annene?

- “Anne saçmalama gözünü seveyim” dedim. Sadece bu değil ama dışarıdaki insanların bakışı da ayrıca bir muhataplık getiriyor. Ben özel yaşamımla ilgili bir başkasıyla neden muhatap olayım ki? 

* Kıskançlık oluyor mu eşinle aranızda?

- Kıskanırım karımı ya.

* Kıskanılır mısın peki? 

- Ecem’e sormak lazım.

* Bu konuda kavga çıkıyor mu?

- Yok, şükür Allah’a. 

* Oyunculuk zor meslek. Sonuçta başka insanlarla bedensel temaslar oluyor. Bunu karşındaki kişinin anlaması çok kolay değil. Siz aynı meslektensiniz. Bu açıdan bir avantaj yaşıyor musunuz?
 
- Evet. Avantaj tabii. Bunun bir oyun olduğunu bilerek yaşıyoruz. Yalan dolan, makara kukara. 

* Dizi aşkları için diyorsun?
 
- Nerede tanışacak oyuncular? Biz de Ecem’le sette tanıştık. 


KARIMLA AYNI FİLMDE OYNAMAK İSTERİM


* Ecem’le aynı dizide oynamak ister misin?

- Aynı filmde ya da tiyatroda oynamak isterim. Aynı dizi yorucu olabilir. 

* Seni bıyıksız daha çok seviyormuş Ecem galiba, niye?

- Evet ama bilmiyorum nedenini.

* “Daha az tanıyorlar diye” demiş. Rahatsız mı ediyorlar yolda?
 
- Rahatsızlık değil. İnsanlar sevdikleri için selam veriyorlar. Sevginin karşılığı da rahatsızlık olmuyor.

 

Haberin Devamı

KAAN, TUVALET EĞİTİMİ VERMEK İÇİN KEDİYİ KLOZETE ATMIŞ!

* Evinizde kedi var galiba, Instagram’da gördüm...
- Önceden Müjdat diye bir kedimiz vardı, annemle gitti. Betty diye bir köpeğimiz vardı, o da annemin bahçesinde. Şimdi Şakir var evde. Kaan’dan sonra geldi. 

* Nasıl araları?

- İyi. Ama geçen gün tuhaf bir şey yaşadık. Kaan tuvalet eğitimi vermek için klozete atmış kediyi. Kaka yaptığını görünce tuvalete götürmüş. Hayvan o günden beri Kaan’dan uzak duruyor.

* Bir hayvanla büyümesi iyi bir şey.

- İnsan dışında bir canlıyla iletişim kuruyor. Galiba hayvanla büyümeyen çocuklar bir tek insanı canlı zannediyorlar.

 

ALLAH HERKESİN ÇARŞISINA PAZAR VERSİN

Haberin Devamı

* En sevdiğin cümle?
- Allah herkesin çarşısına pazar versin.

* Sinemayla, tiyatroyla ilgili hayallerin neler?
- Şimdi “Baba Sahne” açılıyor. Şevket (Çoruh) Abi açıyor Kadıköy’de. Orada tiyatro devam edecek. Sinemada da Çağatay Tosun’la beraber yazdığımız bazı şeyler var, onların üzerinde çalışıyoruz. Ekonomik olarak yeterliliğimizi gördüğümüz zaman yapacağız. 

* Diziler, tiyatro ve sinemaya 
yatırım mı?
- Tiyatro ve sinema yapabilmek için dizi çekmek zorundayız. Artık dünyaya dizi satmaya başladık. Müthiş bir pazar olmaya başladı. Telif daha çıkmadığı için biz çok faydalanamıyoruz ama...

 

MÜJDAT GEZEN HEPİMİZE ALTIN BİLEZİK TAKTI

* “Müjdat Gezen’i sırtımda hacca götürsem hakkını ödeyemem” demişsin. Gezen, Türkiye’de çok önemli bir misyon üstlendi değil mi? Birçok sanatçı onun okulundan mezun...
- Hayatımın en eğlenceli günleri orada geçti diyebilirim. Bir defa bedava. Okul parasız, yemek parasız, çay parasız. Parasız da bir şeyler olabiliyormuş. Müjdat Hoca bunu bize gösterdi. Hepimizin koluna altın bilezik taktı. Meslektaşlarımızın kardeşimiz olduğunu, mesleğimize ne kadar değer verirsek, mesleğimizin de bize o kadar değer vereceğini öğretti.

 

BABA OLUNCA KÖKLENDİĞİMİ HİSSETTİM

* Oğlunun adı Ahmet Kaan. Neden iki adı var?
- Ahmet babamın adı, Kaan’ı da Ecem koymak istedi. 

* Ahmet Kaan neler değiştirdi hayatında?
- Her şeyi. Acayip bir şeymiş çocuk sahibi olmak. Köklendiğimi hissettim. 
Hem benden olan hem benim dışımda bir şey. Annem anlatırdı; babam benim için “Ya Emine bazen öldüresim geliyor ama yüzünü görünce dayanamıyorum” diyormuş. Ne demek istediğini, annemle babamın beni nasıl sevdiğini şimdi anlıyorum. Rabbim dileyen herkese nasip etsin.

 

BİR ÇOCUK DAHA DÜŞÜNÜYORUZ

* Neler yapıyorsunuz oğlunla, oyun oynuyor musunuz?
- Oynuyoruz ama şu an biraz daha anneye bağımlı. Bezden falan kurtulsun, kampa, balık tutmaya falan götürürüm. Daha çok ufak.

* Kardeşi olur yakında herhalde...

- İsterim. Ecem de istiyor. Allah nasip ederse bir çocuk daha düşünüyoruz. 

* Oğlun da oyuncu olsun ister misin?

- Mutlu olsun isterim. Ne istiyorsa onu yapsın.

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!