Güncelleme Tarihi:
◊ “Koyu Antoloji”nin ardından bir de bu kitabı okumak ilginç bir deneyim oldu. Karanlık, sıkılmaktan korkan, ne istediğini bilen bir Teoman’ı tabiri caizse çırılçıplak haliyle gözler önüne sermek nasıl hissettirdi?
- Aslında “Koyu Antoloji” ile bu kitap benim derleme-toparlama meselesine kafayı takmamdan çıktı. Fakat ikisi, bakış açısı olarak birbirlerine tamamen zıt. Şarkılarımı yaptığım zamanlardaki ruh halim çok içe dönük. Şarkılarım dünyayı negatif algıladığım bir yerden çıkıyor. Kitap ise daha “light” bir bakış açısıyla yazıldı. Geçmişe gülümseyerek bakmak istedim. Beni sevenlerin de öyle okumasını amaçladım. Küçük detaylar anlattım onlara.
AKLIM BEŞ KARIŞ HAVADAYDI
◊ Çalışkan bir öğrenciyken, lise itibariyle rock star olacağım diyorsunuz. Oluyorsunuz da. Şimdi dönüp baktığınızda o Teoman’a ne demek isterdiniz?
- O sözü çok ciddiye almamak lazım, çünkü benim için o zamanlar rock star olmak, sadece bir rock grubunda olmak demekti. Bugünü hayal ederek söylemiyordum o sözleri. Yine de o zamanki Teoman’a, iyi bir meşgale bulduğunu söylerdim. Mesleğim dünyanın en eğlenceli işlerinden biri.
◊ Her zaman okula daha fazla zaman ayırmak istiyor ama hep başka noktalara kayıyorsunuz. O döneme dair en büyük pişmanlığınız neydi?
- Birçok işi bir arada yapmaya çalışıyordum o sıralarda. Hem müzisyen olmaya, hem okuldan atılmamaya çalışıyordum. Zamanımın önemli bir bölümünü de eğlenceye ayırıyordum açıkçası. Ama okul söz konusu olduğunda, iyi bir öğrenci olmadığıma biraz yanıyorum. Kim bilir neler kaçırdım. Ne yapalım, aklım beş karış havadaydı.
◊ Kitap sayesinde Erdal Eren’in kuzeniniz olduğunu öğrendim. O dönemi nasıl anımsıyorsunuz?
- Aslında yengemin yeğeni, kuzenim değil. Evde konusu çok geçerdi, asılacağı konuşulurdu. Annem de ailesi için çok üzülürdü. Beynime çok kazınmıştı o zamanlar Erdal. Gazetelerden takip ediyordum, endişeleniyordum onun için.
KENDİMİ HİÇ YAKIŞIKLI GÖRMEDİM AMA İDARE EDERİM
◊ Kitapta bir de “Kontrol manyağı bir obsesifim” diyorsunuz, hatta yüz yüze röportaj vermekten de sıklıkla kaçınıyorsunuz. Ama gece gezmesinde sizi çekenlere rahatlıkla demeç veriyorsunuz. Nedir bu çelişki? Sizinle gece mi konuşmalı?
- Hayır, seçtiğim yolla kendimi daha iyi anlatıyorum sadece. Yaptığım işi doğru tarif etmek istiyorum. Kaldı ki gece gezmelerinde demeç filan vermiyorum, başlıkları kendileri atıyorlar.
◊ Sezen Aksu’nun vaktiyle size yönelttiği “Ulan sen de kendini yakışıklı olarak yutturdun ya” lafına katıldınız mı o zaman? Yoksa içine kapanık, kadınlar konusunda başarısız Teoman’ın imajı mıydı sadece “yakışıklı ve romantik adam” olmak?
- Katıldım Sezen’e. Ben kendimi yakışıklı filan görmüyordum ki zaten, eskiden de, şimdi de. İdare ederim diye düşünüyordum. Hâlâ öyle fikrim.
KİŞİLİĞİMİN BABALIKLA ÇATIŞAN TARAFLARINI
DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORUM
◊ Eski eşiniz Ayşe’ye olan aşkınız göz yaşartıyor. Kitapta “A.” diyorsunuz ona. Unutulamayan bir aşk ve araya giren kadınlar. Nasıl oluyor da kitaptaki adıyla A. sizinle evleniyor?
- İnsan gerçekte olan bazı olayları anlatmaya çalışınca, romanlardaki gibi anlatamıyor. Hayatta işler daha garip yürüyor. Evlilik sürecim, ben ve etrafım için çalkantılı bir dönemdi deyip bitireyim konuyu.
◊ O değil de neden bu kadar karamsar Teoman Yakupoğlu? Neden “Bir daha babayı âşık olur” diyorsunuz?
- Bahsettiğiniz lafların geçtiği bölüm, özel bir bölüm. O yüzden kitabın arkasına yerleştirdim. Genel halimi değil, berbat bir konser günümü anlatıyor. Psikolojik olarak çok kötü olduğunuz bir anda, konsere nasıl çıkacaksınız? O anları anlatmaya çalıştım. Aynı zamanda sahne korkusunu. Sahneye, müziğe, seyirciye nasıl yabancılaştığınızı. En dışa dönük halinizle sahneye çıkmak zorundayken, yapayalnız hissetmeyi, içe kapanmayı vs... O ruh halindeyken de “Bir daha da babayı âşık olurum” denir bence.
◊ Kızınız hayatınızda neleri değiştirdi ve neden onun için değişmek istiyorsunuz?
- İyi bir baba olmak istiyorum, o yüzden de bazı kişilik özelliklerimi değiştirmek istiyorum. Özgür hayatım oldu benim ve geç baba oldum. Şu anda da kişiliğimin babalıkla çatışan taraflarını değiştirmeye çalışıyorum.
◊ Bir gece Discorium çıkışında paparazziye yumruk atmanızın ardından halk kahramanı ilan edildiğinizi anlatıyorsunuz kitapta. Yine o dönem verdiğiniz bir röportajda “Korumam olsa onları korurdu” demişsiniz. Ne istiyorsunuz paparazzilerden? - Bir şeyi vurgulamak isterim, o dönemdeki paparazziler ile şimdikiler arasında dağlar kadar fark var. Şimdikiler çok efendi çocuklar. Eskiden sizi çileden çıkarmak için her şeyi yaparlardı, sonuçta da siz suçlu olurdunuz. Kışkırtırlardı ciddi ciddi. Ama bir taraftan da çok kızmıyordum onlara, önemsiz olaylardı genelde.
BIRAKIN DA ARADA BİR DIŞARI ATAYIM KENDİMİ
◊ Kitap bittiğinde bir tek soru vardı aklımda: Teoman nasıl mutlu olur?
- Geçen gün eski karımla birlikteydik, ben yine somurtmuşum, dalıp gitmişim. “Neler düşünüyorsun yine?” dedi. Ben de “N’apcam ya ben hayatta?” dedim ona. Yıllardır aramızda espri, ama ben gerçekten o konuyu düşünüyordum. Güldü halime.
◊ Günün sonunda yine gecelerde olan, görünür bir Teoman’la karşı karşıyayız. Bu kez neye kızgın ve ne kadar yalnız?
- Çok büyük fark var aralarında. Şimdi keyfim yerinde ve daha düzenli yaşıyorum. Bırakın da arada bir dışarı atayım kendimi.
BU İŞİ NEDEN YAPTIĞIMI HÂLÂ SORGULUYORUM
◊ Müziği bırakma kararından önce korkunç bir depresyondaymışsınız. Peki ne oldu da “Ben bu işe âşığım” deyip geri döndünüz?
- “Ben bu işe âşığım” demiyorum ki. Ayrıca da sürekli sorguluyorum bu işi hâlâ neden yaptığımı. Bazen çok saçma geliyor. Bir taraftan da çalışmazsam hiçbir işe yaramayacağım diye korkuyorum.
◊ Hiçbir hayali olmayan, eski yazdığı şarkıların rüzgarıyla pozisyonunu koruyan, inançsız ve tembel biri olduğunuzu düşünmüşsünüz bir ara. Bu fikirden uzaklaştınız mı sonunda?
- Orada aşırı dramatize etmişim. O fikirden çok uzaklaşmadım ama daha normal ifade edecek kadar sakinim. Bunca yıllık çalışmadan sonra tembelleşmenin çok da acayip olmadığını söylüyorum.