Güncelleme Tarihi:
ONURUNU KORUMAK İÇİN CANINA KIYDI
Efsaneye dönecek olursak... Yüzyıllar önce güzel ve soylu bir Flaman kadın vardı. Bu kadın aynı zamanda bir cadıydı inanışa göre. O zamanlar kayalıklardan oluşan tek gemilik bir liman şehrinden ibaret küçücük ülkenin prensi de bu kadını görür görmez etkilenir. Ama genç kadın, prensin, onurunu lekelemesine izin vermek istemez. Öte yandan prens kadından aldığı "hayır" yanıtını kabul etmez. Bir gün sevgisinin "gönülsüz hedefini", küçücük ülkesinin görülmeye değer kayalıklarında bir romantik yürüyüşe davet eder. Onu etkileme girişimleri sonuçsuz kalır, kadın prense direnir. Sabrı taşan prens de zorla amacına ulaşmaya çalışır.
ÖLMEDEN ÖNCE BÜTÜN AİLEYE LANET OKUDU
Prensin bu tacizinden kurtulan kadın çareyi, kendini kayalıklardan aşağıya atmakta bulur. Çünkü, hayatının geri kalanını bu "zorla sevilme" talebinin yarattığı saldırılar altında geçiremeyeceğini anlamıştır. Prensin tacizine maruz kalan genç kadın, kendini kayalıklardan aşağıya bırakmadan önce döner ve Prens'e şunları söyler: "Grimaldiler asla evlilikte mutluluğu bulamayacak." Ve görünüşe göre aradan yüzyıllar geçse de bu efsanedeki lanet hala geçerliliğini koruyor.
LANET TUTTU MU?
Bu efsanede sözü edilen bir zamanların önemsiz küçük ülkesi Monako Prensliği. Flaman kadının lanetine neden olan kişi de ülkenin ilk yöneticisi Prens Rainier. Yani herkesin tanıdığı, Grace Kelly'nin eşi Prens Rainier'nin atası. Her ne kadar Monako Prensliği'nin tahtında oturan Grimaldi ailesi bu efsaneyi yalanlasa da yaşananlar, Flaman kadının lanetinin tuttuğunu doğrular gibi. Ailenin evliliklerinin çoğu gerçekten de boşanma veya trajediyle sonuçlandı. Prens Albert'in küçük kız kardeşi Stephanie iki kez evlenip boşandı, her iki evlilik de bir yıldan biraz fazla sürdü. Albert'in ablası Caroline'in ikinci kocası Stefano, 30 yaşında bir sürat teknesi kazasında öldü. Annesi Prenses Grace 1982'de bir trafik kazasında öldü. Bu, prenslik için çok travmatik bir andı.
FELAKETİN EŞİĞİNDE
Şimdi de 63 yaşındaki Prens Albert ile 2011'de evlendiği 43 yaşındaki Güney Afrikalı olimpik yüzücü Charlene Wittstock'un ilişkisi çözülmek üzere son aşamalarında gibi görünüyor. Anlaşılan aile bu Noel’de başka bir evlilik felaketinin eşiğinde.
İSVİÇRE'DE BİR KLİNİKTE OLDUĞU SÖYLENTİLERİ ÇIKTI
En son kameralar karşısına çıktığında bariz bir şekilde kilo kaybettiği görülen Charlene, yılın çoğunu kocasından uzakta geçirdikten sonra sadece birkaç hafta önce memleketi Güney Afrika'dan Monako'ya döndü. Resmî açıklamaya göre, geçirdiği kulak ameliyatından ötürü tıbbi tavsiye nedeniyle uçamadığı için altı ayını orada geçirmişti. Şimdi, kocasının yorgunluk olarak adlandırdığı ama birçok kişiye inandırıcı gelmeyen bir durumdan ötürü ismi açıklanmayan bir ülkede tedavi görüyor. Prenses Charlene'in, İsviçre'de bir klinikte kaldığına dair söylentiler yayılmış olsa da bu henüz doğrulanmış değil.
ALTI YAŞINDAKİ İKİZLERİ YÜREKLERİ BURKTU
Geçen hafta Monaco'nun ulusal günü kutlamaları için babalarına sarayın balkonunda eşlik eden altı yaşındaki ikiz çocukları Prens Jacques ve Prenses Gabriella, "Anne seni özledik" yazılı pankartlar taşıyordu.
Albert, People dergisine verdiği demeçte, karısının sağlık sorunlarıyla ilgili bugüne kadarki en kapsamlı açıklamayı yaptı: “Onunla erkek kardeşleri ve erkek kardeşlerinden birinin eşiyle oturup konuştuk. Kararını çoktan vermişti, biz sadece yüzümüze onaylamasını istedik. Bunu istiyordu. Yapılması gereken en iyi şeyin gidip dinlenmek, gerçek bir tıbbi çerçeveli tedavi görmek olduğunu zaten biliyordu… Tabii ki son birkaç ayda geçirdiği farklı ameliyatların ve prosedürlerinin sonuçları vardı. Bu kesinlikle bir faktördü, ancak bu noktada daha fazla yorum yapmamayı tercih ediyorum. İnanılmaz bir yorgunluk çektiğini söyleyebilirim. Birkaç gündür iyi uyuyamamıştı ve hiç iyi yemek yemiyordu. Çok fazla kilo kaybetmiş, bu da onu diğer olası rahatsızlıklara karşı savunmasız hale getiriyor. Soğuk algınlığı ya da grip ya da Tanrı bizi korusun, COVID."
'MUTSUZLUĞUNUN GÖRÜLMESİNİ İSTEDİ"
Daily Beast'e konuşan ailenin tanıdıklarıysa, Charlene'in uzun yıllardır derin bir mutsuzluk içinde olduğunu söyledi. Birkaç yıl önce Monako'daki Palais Princier'de Albert ve Charlene'i öğle yemeği için ziyaret eden bir kaynak, Charlene'in tüm yemek boyunca sessizce hıçkıra hıçkıra ağladığını söyledi. Yemeği "son derece rahatsız edici" olarak nitelendiren kişi, "Albert, karısının ağladığını hiç kabul etmedi" dedi. "Neden kalkıp gitmediğini anlayamadım. Sadece mutsuzluğunun görülmesini istediğini varsayabilirim."
MUTLULUK PARAYLA SATIN ALINMAZ
Doğrusu, Charlene'in mutsuzluğuna ilişkin söylentiler, 2011'de Albert'le olan düğününden beri dillerden düşmüyor. Üç gün süren ve 70 milyon dolara mal olan düğünündeki ağlamaklı görünümü ve o garip balkon öpücüğü, kimilerine göre paranın mutluluğu satın alamayacağını söyleyen özdeyişi kanıtlar nitelikteydi. Düğünden önce Fransız gazetelerinde damat ve gayri meşru çocukları gibi konular üzerine birçok iddia yer aldı. Sıkça dile getirilen dedikodulardan biri de Charlene’in düğünden önce Monako'dan kaçmayı defalarca denediğiydi. Charlene'in belirgin duygusal rahatsızlığı da bu iddiaları destekliyordu.
Journal du Dimanche, ilk olarak Charlene'in, Mayıs 2011'de gelinlik dikiminin planlandığı Paris'teki Güney Afrika büyükelçiliğine sığındığını, burada pasaportunun elinden alındığı ve Monako'ya dönmeye ikna edildiği yazdı. Journal du Dimanche, ayrıca, o ayın ilerleyen günlerinde, düğünden sadece bir hafta önce Formula 1 Grand Prix'sine tekrar kaçmayı denediğini, Güney Afrika'ya dönüş uçuşu için Nice havaalanına giderken yolunun kesildiğini iddia etti. Saray, iddiaları "tamamen çılgın" olarak nitelendirerek reddetti, ancak bu hikâye pekçok kişinin aklına yattı.
EN BÜYÜK TALİHSİZLİK
Çiftin bir talihsizliği de rahatsız edici evlilik törenlerinin bariz bir şekilde bir aşkı içeren William ve Kate'in düğününden sadece 10 hafta sonra gerçekleşmesiydi. Bu nedenle, Naomi Campbell, Nicolas Sarkozy ve Roger Moore gibi konukların yer aldığı düğün yoğun bir incelemeden geçti. İngiliz gazetesi The Times'a konuşan Charlene o dönemde şunları söylemişti: "Her şey çok bunaltıcıydı ve söylentiler yüzünden karışık duygular içindeydim. Açıkçası gerginlik arttı ve gözyaşlarına boğuldum. Sonra 'Oh hayır, şimdi bütün dünya ağladığımı gördü' diye düşünüp bir daha ağladım.”
ABLASI ARALARINI BOZMAYA ÇALIŞTI
Charlene’nin mutsuzluğundaki diğer bir faktörse, orta sınıf geçmişine dayalı olarak kendisini en başından istemeyen ve onu rolünü gerçekleştirmede başarısız olarak gören Monakolu seçkinlerin züppeliği oldu. Albert'in kız kardeşlerinin de destekleyici olmadığı, özellikle Caroline’in genellikle arayı bozucu bir rol oynadığı söyleniyor.
Bu yıl mart ayında doğayı koruma amaçlı hayır kurumunun düzenlediği bir gezi için Güney Afrika'ya giden Charlene çok az gözler önüne çıktı. Geri dönmediğinde saray, sebebin yüzücülük geçmişinden kalma bir kulak rahatsızlığı nedeniyle geçirdiği bir ameliyat olduğunu söyledi.
'BU GÜLÜNÇ YALANI DAHA NE KADAR SÜRDÜRECEK?'
Ancak, Monako’nun iki önemli olayı olan Grand Prix ve Kızıl Haç balosunu kaçırdığında, bazı gözlemciler açıkça bu hikâyeyi sorgulamaya başladı. Saygın bir muhafazakâr kadın dergisi olan Madame Figaro, "Gergedanların kaçak avcılığına karşı mücadele daha ne kadar Monako Prensesi'nin birinci önceliği olmaya devam edecek? Monakolu II. Albert, gülünç hale gelen bu yalanı daha ne kadar sürdürecek?"
EVLİLİK DIŞI OĞLU ÖZEL GECEYE KATILDI İDDİASI
Paris Match’e yazan Fransız hükümetinin kültür danışmanı Stephane Bern “Albert ve Charlene ayrılmanın eşiğinde mi?” diye sordu. Makalede, Albert'in, kendisinden şimdi 18 yaşında bir oğlu olan hava hostesi Nicole Coste'un, Charlene'in yokluğunda Kızıl Haç balosuna katılmasına izin verdiğini iddia etti. Rapora göre oğlu da katıldı.
FLAMAN CADININ LANETİ AKILLARDAN ÇIKMIYOR
Nihayet 8 Kasım'da eve dönen Charlene, Albert'e ve genç ikizlerine sarıldığı “mutlu gününün” bir fotoğrafını paylaştı. Ancak dönüşünün Grimaldiler için yeni bir sayfanın açtığına dair umutlar Charlene’in saraydan yine ayrılmasıyla kısa sürede suya düştü. Daha sonra People dergisine konuşan Albert, “İlk birkaç saatten sonra onun iyi olmadığı oldukça belli oldu. Bunun bizim ilişkimizle ilgisi yok. Bunu açıklığa kavuşturmayı çok istiyorum. Mesele ilişkimizdeki sorunlar değil,” dese de Flaman cadının laneti herkesin aklında yer etmeye devam ediyor.