Güncelleme Tarihi:
Suna Yıldızoğlu, 1974 yılında âşık olduğu adam sayesinden İngiltere’den Türkiye’ye geldi. Türkiye, Yıldızoğlu’nun evi oldu. Yeşilçam’da oyunculuk yaptı daha sonra sesi ile sahneye çıktı. Sanatçı, İngiltere’de nasıl bir evde büyüdüğünü şöyle anlatıyor:
“Ailemin maddi durumu çok iyi değildi. Annem beni çok genç yaşta doğurdu. Annem çok güzel bir kadındı. Annem ve babam 8 yaşındayken boşandı. Bizi anneannemin köydeki evine gönderdiler. Çok mutlu bir çocuktum. Ağaçların tepelerinde büyüdüm. 4 yaşında, erkenden okula başladım. Üniversitede dil edebiyat okudum. Ardından İspanya’da turizm sektöründe çalıştım. Bir süre sonra İngiltere’ye döndüm ve bir iş başvurusu yaptım. O sırada da bir barda çalışıyordum. İlk Türk arkadaşımı orada tanıdım. Âşık olup Türkiye’ye geldim. 6 ay sonra da evlendik. O evlilik kısa sürdü çünkü yaşam tarzı bana tersti. İstanbul’a geldiğimde şaşırdım kaldım. Her şey çok güzeldi. Türk kadınlarını çok sevdim. Çok candan ve paylaşımcıydı. İngiltere’de böyle bir şey görmemiştim.”
Başkasının borcu
yüzünden şarkıcı oldum
Suna Yıldızoğlu, Yeşilçam’da oyunculuk teklifi geldiğinde çok şaşırdığını söylüyor: “Yeşilçam’da oyunculuk tarzı çok farklıydı. Ölçülü oynayan bir kadındım. Tek gözyaşı dökmem gerekirken beni hüngür hüngür ağlatırlardı. Enteresan bir yerdi orası. Ama çok eğlendim. Fettan kadını oynadıktan sonra hemen komedi oynuyordum. Aynı rollerde oynamak istemiyordum. Aslında beni Suzan Avcı’nın devamı olarak istiyorlardı. Ama ona izin vermedim. Dünya tarihinde Yeşilçam’ı bilen tek İngiliz benim. Yeşilçam’da erkeklerden uzak durmayı tercih ediyordum.”
Sanatçı, şarkıcılığa nasıl başladığını ise şöyle anlatıyor: “Yine bir borç yüzünden başladım. Benim değil çünkü hayatımda borcum olmadı. Çocukluğumda çok fakirlik yaşadım. Başkasının borcunu kapamak için şarkıcılığa başladım. Osman Diper, yazın fuara çıkmam için açık çek verdi. Ders aldım ve sesimi kullanmayı öğrendim. İlk sahnemde utandığım için hüngür hüngür ağladım.”
Kızıma hayranım
Yasemin küçük yaştan beri savaşçıdır. Benimle de savaştı. Bu da hayatın bir parçası. Çocuklarım benim gibi olmak zorunda değil. Küçükken, “Ben, senin gibi olmayacağım” dedi. Ben de “Çok sevindim, benim gibi olmanı istemiyorum” diye cevap verdim. Demek ki başardım. Tuhaf belki ama kızıma hayranım. Oyunculuğuna, duruşuna bayağı hayranım. Annelik duygusu ile değil. Onur duyuyorum onunla. Benim onurumu hiçbir zaman zedelemedi.
Kimsenin
beni tanımadığı
bir yere gitmek istedim
Suna Yıldızoğlu, 2000’li yılların başında kızı Yasemin Kay Allen ve oğlu Dyon Kaan Allen ile Avustralya’ya yerleşiyor. Yıldızoğlu, 10 yıl süren bu macerasını ise şöyle anlatıyor:
“Avustralya’ya gitmemin asıl sebebi ‘Suna Yıldızoğlu’ndan’ kurtulmaktı. Kimsenin beni tanımadığı bir yerde asıl kim olduğumu öğrenmek istedim. Normal biri gibi yaşamak istedim. Yasemin’e Türkiye’de sürekli ‘çok güzelsin’ diyorlardı. Bu beni rahatsız etti. Ben yıllarca oyunculuk yaptım. En çok duyduğum laf ‘çok güzelsin’di. Bu sinir bozucu bir şey. Yaşlanırken ‘Ne güzel sesin var, ne güzel oynuyorsun’ diyorlardı. Ardından Türkiye’ye döndük. 2010 yılında Galata’da bir yerde şarkı söylemem için teklif geldi. Ve döndüm. Kızım keşfedildi o sırada. Sonra da tiyatro teklifleri geldi.”
Kadınlarla ilgili komedi
senaryosu yazdık
Suna Yıldızoğlu, şimdilerde senaryo yazıp İstanbul’da sakin bir hayat yaşıyor. 66 yaşındaki sanatçı, “En son ‘Çukur’ dizisinde oynadım. Resim yapıp örgü örgüyorum, eski mobilyaları yeniliyorum. Arabam, içkim yok. Vejetaryenim. 6 ay önce tiyatrocu arkadaşlarımla senaryo yazdık. Kendi yazdığım bir şeyi oynarken çok mutlu olacağım. Senaryo komedi türünde kadınlarla ilgili” diyor.
Yıldızoğlu, “Dönüp baktığınızda ‘iyi ki bunları yaşadım’ diyor musunuz?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Tabii ki... Yaşadığım her şeyden sonra bugünkü Suna oldum.”