Güncelleme Tarihi:
Burak Sergen’in Kara Sevda’daki rolü nedeniyle genel provalara gelemediği, bu nedenle de Marquis de Sade rolünü Erdal’ın üstlendiğini de belirtmiştim.
Ben bunun iki oyuncu arasında karşılıklı bir anlaşmayla yapıldığını düşünüyordum... Meğer öyle değilmiş! Meğer Burak Sergen oyundan gönderildiğini cumartesi günü benim yazımdan öğrenmiş...
Bunun üzerine aradı beni Burak Sergen... “Çok canım sıkkın... İki gündür kendime gelemiyorum... İnanamıyorum...” diyerek başladı söze usta oyuncu...
Ben de merak edip sordum...
Dizi çekimleri nedeniyle provalara gidemediğin için iptal etmiş oyunu Erdal...
- Kesinlikle öyle bir şey yok. Her provaya gittim. Sadece 2 provaya gidemedim, onda da Erdal Ankara’da olduğu için. Benim yüzümden iptal edilmiş tek bir prova yok. Bütün cinayeti üzerime yıktı Erdal...
Ay Yapım izin vermiyormuş oyuncularına...
- Doğrudur ama bir tek bana özel izin veriyorlardı. Ben geçen yıl da Çingene Boksör’de oynadım, ne provaları ne de turneleri aksattım. Benim için tiyatro dendi mi akan sular durur. Ben sanat etiğini bilmeyeceğim de Erdal mı bilecek! Ay Yapım gala için çelenklerini falan hazırlamıştı, tam kadro geleceklerdi oyunumuza...
Beşikçioğlu: Bazen faşizan bir hareket uygulamak gerekir
Burak Sergen’in iddiaları üzerine Erdal Beşikçioğlu’yla da konuştum dün...
“Marquis de Sade rolünü kendin oynamak istediğin için mi Burak Sergen’i gönderdin?” diye sordum...
Güldü ve şunları söyledi:
“Böyle saçma sapan bir şey olabilir mi? Ben sahneye koyacağım oyunun ne olduğunu bilmiyor muyum? Bu rolü oynamak istesem Burak Abi’ye de teklif etmez, en başından zaten oynardım.”
Peki son dakikada ne problem çıktı da, galaya bir gün kala oyunu iptal ettin?
- Tek kişilik bir oyun değil bu... Öyle olsa Burak Abi çıkar, oyununu oynar, biter... Ama burada tek değilsin. Yanındaki arkadaşların senin tecrübende olmayabilir, uyum sorunu yaşanabilir. Bir kez olsun biz böyle bir sorunu dile getirmedik. Son gün iyi olmayacağına inandım...
Bunu Burak Sergen’e neden söylemedin, benim yazımdan öğrenmiş...
- Bir gün sonra tam da bunu söyleyeceğim, bunları anlatacağım bir toplantı koyduk. Kendisine de toplantı saatini ilettik. Burak Abi toplantıya gelmedi... Sonra da senin yazın çıktı zaten, oradan öğrenmek zorunda kaldı...
Provaları aksatmadım diyor, bütün provalara gelmiş...
- Bazı şeyler olmayınca olmuyor, zorlamamak lazım. Bu oyunda da olmadı işte... Ben neden olmadığını tartışmayalım, iş buralara gelmesin, polemikler çıkmasın diye işi dizi setlerine bağlayıp geçelim dedim... Geçiştirelim diye, hiç kimseye zeval gelmesin diye yaptım. Derinlere inip tartışmalar yapmayalım neden olmadığına dair... Bazen tiyatro sahnesinde böyle faşizan hareketler uygundur.
Beğenmediğin oyuncuları değiştirmişsin zaten...
- Hepsi de Burak Abi’nin bilgisi dahilinde oldu. Konservatuvar geleneklerine uygun şekilde, gelen giden bütün gençler usta oyuncuya soruldu. Hiyerarşi neyi gerektiriyorsa o yapıldı. Kendisine bir gün dahi en ufak saygısızlık yapılmadı.
Bunu Burak Sergen de söylüyor zaten...
- Öyleyse? Bu tiyatronun ekonomisi var bir de... Benim böyle bir karar almamın maliyetini düşünün. Biz bunu kendi içimizde sübvanse ederiz ama o kadar yatırımı iki gün kala heba etmek ciddi bir mali yükümlülük. Deli miyim ben iki gün kala bu rolü ben oynayayım diyeyim. Böyle bir şımarıklık yapma lüksüm yok...
Şimdi rolü sen mi oynayacaksın?
- Üç gündür harıl harıl ezber yapıyorum. Bir Delinin Hatıra Defteri’ni oynuyorum ben... Bir Oksimoronun Hikayesi adlı tek kişilik bir oyuna hazırlanıyordum. Şimdi bütün sezon planları altüst oldu. Hem repertuvar hem de ekonomik olarak... Nasıl karar vereceğim bilmiyorum.
Genel olarak beğenmediğin şeyleri özetleyecek olursan...
- Bu oyunda tek başına hareket edemezsin. 5-6 arkadaşla asgari müşterekte buluşmak lazım. Herkes sahneye dediğim zaman sahneyi terk edersen olmaz... Meğer karşımda kocaman bir çocuk varmış.
Bir daha Burak Sergen’le çalışır mısın?
- Burak Abi bir daha çalışmak isterse neden çalışmayalım ki...