Güncelleme Tarihi:
◊ 9 Temmuz’daki Harbiye Açıkhava konserinde ses sistemi yüzünden sahnede problem yaşadın. Neymiş olayın içyüzü, öğrenebildin mi?
- Açıkçası içyüzünü biz de çözemedik. Şöyle çözemedik; sorduğun zaman ses sisteminin sahibi Staras çok üzgün. Organizasyon tarafındakiler de bu konuda uzman olmadıkları için bilmiyorlar. Sonuçta teknik bir aksaklık yaşadık.
◊ Konser sonrası ortalığı yıkmışsındır...
- Hayır, vallahi ortalığı filan yıkmadım. Hiçbir şey demedim. Bilakis sonrasında herkesi aldım, yemeğe götürdüm.
◊ Staras’la artık çalışmayacağın söylendi...
- Bunlar etrafın spekülasyonu. Onlar da çok üzgünler. Sahneye çıkarken bana mikrofon verildi ama maalesef bağlantı yokmuş. Staras da kendini “O mikrofon bizim tarafımızdan verilmedi, kim verdiyse sorumlu olan o” diye savundu. Kimseyi suçlamak istemiyorum, yakışık almaz çünkü. Kötü bir anı oldu.
◊ Moralman düşmedin mi?
- Neyse ki sonrasını çok güzel toparladım. Yani öyle tuhaf bir durumdu ki, hayatımda kendimi ispat etmek için böyle bir mücadele vermemiştim.
◊ O da Süperstar tecrübesi olsun...
- Senelerin tecrübesi de, sabır de, kriz yönetme de, ne istersen de... Ben hakikaten şarkı söyleyen biri olmasam, ortamı toparlamak imkansız olurdu. Olayı sadece kendime de mâl etmek istemiyorum. O kadar güzel sevenlerim varmış ki, seyirci sahip çıktı bana. O olayla kendimi kanıtladım. Böyle bir şey yaşanması bir bakıma çok güzel oldu.
SINGLE FURYASI BiTTi YENi ALBÜMDE 10 ŞARKI VAR
◊ Yeni albümde kaç şarkı olacak?
- 10 şarkı... Sinan Akçıl, Şehrazat, Serdar Ortaç ve Bülent Özdemir’in şarkıları olacak.
◊ Albüm bu yaz başında çıkacaktı, neden gecikti?
- Albümün aranjörlüğünü Ozan Çolakoğlu yapıyor. Biliyorsun Ozan’ın yoğunluğunu. Bu aralar da işleri çok yoğun. Benim de öyle olunca geciktik, yetişmedik. Şimdi ekim ayı gibi çıkarmayı planlıyoruz.
◊ O kadar gecikecek mi? Okumaları yaptın mı peki?
- Altyapı olarak denemelerini yaptım, çok güzel oluyor. Esas okumaları yapmadım daha. Sonra düzenlemeleri yapılacak.
◊ Albümdeki favori şarkın hangisi?
- Öyle bir şey ki, çalışmalar devam ederken başka yeni şarkı geliyor ve hepsinin önüne geçebiliyor. Şu anda Şehrazat ve Sinan’ın şarkısı çok önemli. Ama özellikle Şehrazat’ın şarkısı çok enteresan.
◊ İsmi ne?
- İsmini söyletmiyor Şehrazat.
◊ Sinan’ınkinin ismi ne?
- “Canın Sağ Olsun”. Onunki slogan bir şarkı. Maçlarda bile söylenebilir. Bir tane de Serdar’ın var, o da çok güzel. “Resim” şarkıma benziyor, adı “Sadece”. O da herkesin diline düşecek bir şarkı.
◊ Albüm çıkana kadar neden bir single yapmıyorsun?
- Onu Samsun Demir istemiyor. Single furyası eskidendi. Şimdi öyle değil. Single, albümü aşağı çekiyor. Ve üstelik bir kazancı yok.
◊ Belki bir yaz şarkısı çıkarırsın diye düşünmüştüm...
- Ben çok single yaptım, artık suyunu çıkardım. Yok ona şarkı yap, yok onunla düet yap... Şimdi albümün dışında bir de Erol Evgin’in “Altın Düetler 2” projesinde yer alacağım. Erol’la düet yapacağım.
◊ Hangi şarkıyı söyleyeceksiniz?
- “İçimdeki Fırtına”... İşte o an bir fırtına kopar, sanki o an yer yerinden oynar...
◊ “Altın Düetler” projesinin ilkinde neden yer almadın?
- Prensip olarak düet projelerine katılmıyordum. Ama sonra insanın düşünceleri farklı bir hale gelebiliyor. Seninle geçmişi olan insanlara değer biçmen gerekiyor. Yeni jenerasyonla düet yapıyorsan, kendi jenerasyonundan birine de bu kıymeti vermem lazım. Erol da benim için kıymetli. Ki benim böyle bir projem olsa, Erol da destek verir.
SEYİRCİMDE AJDA PEKKAN FETİŞİ VAR
◊ Harbiye Açıkhava konserinde sahneye “Game of Thrones” tahtıyla çıkmak kimin fikriydi?
- Bizdeki ekipten birinin fikriydi. Ben dekorla pek ilgilenmedim açıkçası. Ben daha çok sahnede konuk ettiğim Rubato ve Kafalar grubuyla yaptığım düetlerle ilgilendim. Ama onlar da çok aceleye geldi.
◊ Rubato ile daha önce prova yapmamış mıydınız?
- Hayır. Ben Bodrum’daydım, konser günü İstanbul’a geldim. Onlarla biraz daha çalışsam çok daha güzel olurdu. Birazcık böyle eklektik gibi durdu ama yine de çok keyifliydi. Herkese böyle hoş bir tat verdik. Konserde sadece Ajda Pekkan yoktu. Ama şunu da gördüm; benim seyircim sadece Ajda Pekkan’ı istiyor. (Gülüyor) Sahnede başka kimseyi istemiyorlar, garip bir kıskançlıkları var.
◊ “Ajda bize yeter” diyen bir seyircin mi var?
- Aynen öyle... Kemik bir seyirci kitlem var. Ben doğduğumdan beri ne şarkı varsa söyleyeyim, sabaha kadar oturup dinlemeye razılar. Ajda Pekkan fetişi var hepsinde. (Gülüyor)
FARKLI JENERASYON BENİ ZORLUYOR
◊ Sen yaz aylarını genellikle Bodrum’da geçirirdin ama bu yıl yazın ortasına gelmemize rağmen hâlâ İstanbul’dasın. Neden?
- Bu yaz koşuşturma içerisindeyim. Hem Kıbrıs konserlerim var hem de orkestramda değişiklik yaptım.
◊ Ne gibi bir değişiklik?
- Orkestramda Ajda Pekkan’a güvenip de rehavete kapılanlar vardı. Ben dinamiği olan insanlarla çalışmayı seviyorum. Onlar gitti, yenileri geldi. Birkaç kişi değişince, provalara gerek duyduk.
◊ Yaz konserleri var mı?
- Şimdilik üç Kıbrıs konseri gözüküyor. Ama daha da artabilir. Açıkhava’da konser olabilir yine... Yeni albümüm çıksa her şey çok daha güzel olacaktı. Gerçi hayranlarım durumdan memnun. Davetlere gittiğimde herkes eski Ajda Pekkan şarkılarını söylüyor.
◊ Eski şarkılarını söylemekten sıkılıyor musun?
- Sıkılmıyorum ama ben hep bir yenilik peşindeyim.
◊ Bir süre sonra insan bıkmaz mı aynı şarkılardan?
- Sen sürekli kendini güncelliyorsun. Ama bir bakıyorsun karşı taraf, senin eski halinde kalmış. Ve hep eskiyi görmek istiyorlar. Sen yeniliği verdiğin zaman alkışlıyorlar ama hâlâ eski formatını, eski şarkılarını seviyorlar. Yeniliği de sevenler var tabii. Gençler yeniliğe açık, eski seyircim klasiklerin peşinde. Jenerasyon farkı yüzünden bayağı gayret sarf ediyorum. Bu da beni zorluyor.
PROJE ALBÜMÜ YAPACAĞIM
◊ O kadar proje albüm çıkıyor, neden Ajda’nın bir proje albümü yok? Yapmayı düşünmüyor musun?
- Düşünüyorum. Olacak ama daha sonra.
◊ Unutulmaz Ajda şarkılarını başkası mı söyleyecek, yoksa düetler şeklinde mi olacak?
- Her ikisi de olabilir. Ama yapacağız. Çok güzel olacağına inanıyorum.
◊ Sana gelen tekliflerin hepsine evet desen, ne olurdu?
- Kendi albümümü yapamazdım. Mesela son olarak Mustafa Ceceli’yle “Peşindeyim” diye bir şarkı yaptık, çöp oldu.
◊ Niye?
- Üstünde durulmadı şarkının. Ama çok güzel bir şarkıydı.
KEŞKE KAZARA ÇOCUĞUM OLSAYDI
◊ Tarkan, geçtiğimiz günlerde kızı Liya’yı kucağına aldı. Arayıp tebrik ettin mi?
- Yok, daha konuşamadık. Onların işi başından aşkın şimdi. Ama bu vesileyle çok tebrik ediyorum. Allah bağışlasın. Ne kadar güzel bir duygudur anne-baba olmak. Müthiş bir şey olsa gerek.
◊ Sen bir çocuğun olmamasının eksikliğini yaşadığını hep söylüyorsun zaten.
- Evet, çocuk sahibi olmak müthiş bir şey. Keşke kazara olsaydı. Gerçi o dönem kendi ayaklarımın üstünde zor duruyordum, nereye bastığımı bile bilmiyordum.
◊ “Keşke bu kadar erken yaşta şöhret olmasaydım” dediğin oluyor mu?
- Bir sürü insana şöhret çok erken geliyor. Hepsinin de evlatları var. Ben bu konuda çok fazla ileri düşünceliydim galiba.
Fazla realisttim.
◊ Ne gibi?
- Daha hayatın içinde nerede olduğumu bile bilmediğim bir dönemde, çocuğumun istikbali ve terbiyesiyle uğraşamayabilirdim. Tabii ki bir ana olarak çocuğumun üstüne düşerdim. Çünkü ben fedakâr bir insanım. Ama eminim o zaman da çocuğum beni çok kullanırdı. Beni deli ederdi! Kısmet işte... Gerçekten başka bir şey bulamıyorum diyecek...
MUSTAFA CECELİ VE SİNEM GEDİK’İN BİRBİRLERİNE YAŞATTIKLARI ACIMASIZCA
◊ Az önce “Yaptığımız düet çöp oldu” diyerek Mustafa Ceceli’den bahsettin. Ceceli’nin eski eşi Sinem Gedik’le yaşadıklarına ne diyorsun?
- Sen ne diyorsun?
◊ Korkunç...
- Ben bir şey diyemiyorum. Hayat insanları nasıl bu şekle eviriyor, anlamıyorum. Allah kimseyi şaşırtmasın. Ne yaşadıklarını bilemem ama birbirlerine bu yaşattıkları çok acımasızca...
◊ Son dönemde gündemde olan bir başka konu da çocuk istismarı. Buna ne diyorsun?
- Çok fena! Önceden vardı da biz mi bilmiyorduk acaba? Sosyal medyanın iyi ve kötü tarafları var. İyi tarafları, bize bunları göstermesi. Eskiden bunlar bu kadar yazılmıyor, konuşulmuyordu. Şimdi artık gözümüze sokuyorlar. Çocuk istismarı, hayvan istismarı... Bunlar nasıl şeyler? Niçin bunlara imkan veriliyor?
◊ Senin çocukluğundan kalan bir travman var mı?
- Benim de annemle babam birbirlerini yiyordu. Bazen dayak kötek de oluyordu. Ama babam bana sadece bir kere tokat attı. Akşam 7’den sonra eve geldik diye. Onu da annem doldurmuş, “Bu kızların sokakta ne işi var” diye.
◊ Kardeşin Semiramis’le son dönemde aranız nasıl?
- İyi çok şükür.
◊ İki kız kardeşin anlaşması zordur, siz de zorluklar yaşadınız zaman zaman...
- Ya gerçekten çok zor. Didişmek, küçükken itişip kakışmak anlamına geliyordu. Ama insan olgunlaştıkça daha bilgeleşiyor, farkındalığı artıyor. Şimdi birbirimizde sevmediğimiz şey “Ben olsam böyle yapardım, sen de şöyle yapmalısın” gibi müdahalelerimiz. Herkes kendi tercihlerini yaşıyor. O yüzden bu yaştan sonra bir başkasının “bence”leri biraz saçma geliyor. Ama onun da artık katı kuralları yok. Eskiden daha köşeliydi, o köşeleri törpüledi.
BANA YAKIŞTIĞI SÜRECE ŞARKI SÖYLEYECEĞİM
◊ Keyfin yerinde mi? 2018 senin için nasıl geçiyor?
- Sağlığım sıhhatim yerinde olunca keyfim de yerinde oluyor. Dünyaya, çevreme baktıkça Allah’ıma şükrediyorum. Öyle bir çemberin içindeyiz ki, şükretmemek imkansız. Tabii ki çok yorucu bir hayatım var. Ama bana yakıştığı sürece şarkı söylemek istiyorum. Ajda Pekkan’ı yetiştirdim, getirdim bugünlere. Bundan sonra Ajda Pekkan’la keyif almaya, onunla güzel yaşamaya çalışıyorum.
◊ Eskiden Ajda ile bu kadar barışık değil miydin?
- Değildim. Nedenini de bilmiyorum. Ama şimdi çok eğleniyoruz beraber.
BEN SETLERDE TACİZE UĞRAMADIM
◊ Müzik dünyasında kimleri dinliyorsun son dönemde?
- Ülkemizden kimseyi dinlemiyorum. Çünkü tesir altında kalmak istemiyorum. Daha çok dünya müziği, caz dinliyorum. İnternet radyolarım var. Sabah bir çalmaya başlıyorum, gece uyuyuncaya kadar. Kışın da dizi izliyorum.
◊ Şu an en çok sevdiğin dizi hangisi peki?
- Yaz aylarında başlayan dizileri bilmiyorum. Ben heyecanla “Kadın”, “İstanbullu Gelin” ve “Yasak Elma”nın yeni sezon bölümlerini bekliyorum. Bir de “Yasak Elma”nın akıbetini merak ediyorum. Ne olacak Talat Bulut’a Cengiz?
◊ Bilemiyorum, belki diziden gönderilir. Sen ne diyorsun, ne yapılmalı?
- Biraz abartıldı mı acaba diye düşünüyorum ben. Ama ortada 19 yaşında bir kız var ve iddialarını ciddiye almak durumundayız tabii. Eskiden Yeşilçam’da bunlar “taciz” olarak adlandırılmazdı. Neler neler yaşanırdı o zamanlar. Ama artık dünya değişti. Talat Bulut’un kariyeri zarar görecekse üzücü ama 19 yaşındaki kadının da yanındayım tabii.
◊ Yeşilçam yıllarında senin başına böyle bir şey geldi mi hiç?
- Yok.
◊ Cesaret mi edemediler?
- Yo, ne alaka? O zaman Ajda Pekkan ismi bu kadar marka değildi ki. Bu tip olaylar da birbirleriyle samimi olan insanlar arasında yaşanıyordu.
◊ Hiçbir yönetmen ya da yapımcı sizinle yakınlaşmak istemedi mi?
- İstemez mi... Yakınlaşmak için kur da yapmış olabilir. Ama taciz boyutunda hiç olmadı.
ALEYNA’YI ÇOK TAKDİR EDİYORUM
◊ Aleyna Tilki’yi nasıl buluyorsun? Onda kendi gençliğini görüyor musun?
- Hiç alakası yok. Keşke onun bugünkü olanakları bende de olsaydı. Ben kendi çabalarımla Ajda Pekkan’ı yaratmaya çalıştım. Aleyna şimdi tüm olanaklara sahip. Teknik, proje ve sosyal medya olarak... İnşallah iyi kullanır. Ben onu çok beğeniyorum.
◊ Ona bir tavsiyen var mı? Malum, şöhret tehlikelidir...
- Evet, şöhret tehlikelidir. Şöhret bir zehirdir. Yetenekliysen o zehri içmeden olmaz. Ama sonra mutlaka hayatında o zehri dengeleyecek panzehri bulmak zorundasın. Panzehri bulmazsan ölürsün. O panzehir kimi zaman aşk, kimi zaman gerçek başarıdır. Hayatta onları iyi dengelemek lazım. Ama bu yaşta Aleyna bayağı akıllı konuşuyor. Ama içsel olarak da öyle mi? Bilmiyorum. Çok akıllı. Çok takdir ediyorum. Kendi yaşının Türkiye’de çok güzel bir örneği. İnşallah yolu açık olur. Benim için çok örnek bir kız.
◊ Bülent Ersoy’la da barıştınız bu arada...
- Evet, nihayet barıştık. Birbirimize öpücükler yolluyoruz. Ben zaten onu çok seviyorum. Beni bilirsin Cengiz, ben öyle kavga eden, önüne geleni mahkemeye veren biri değilim. Ama öyle bir saldırıya uğradım ki, ne olduğumu şaşırdım. Mahkemeye vermesem olmazdı. Ama Allah’tan birbirimizi anladık. Şimdi birbirimizden kıymetlisi yok. Çünkü bizim gibisi bir daha çıkmayacak... Gerçekten çok güzel sesi olan, müstesna bir sanatçı Bülent Ersoy. Ben kimseye bulaşmam, öyle kenardan kenardan gitmeyi seviyorum. Yengeç burcuyum ya...
NUR BENDEN DAHA KAPRİSLİ
◊ Moda dünyasına da adım attın. Bazı markalar için koleksiyonlar hazırladın. Ama bu maceran kısa sürdü...
- Türkiye’de marka değerini bilen yok ki. Herkes ismini kullanıyor, uzun süreli bakmıyor.
◊ Neden işbirliklerin uzun soluklu olmadı sence?
- Bilmiyorum, karşı tarafın görüşü... Ben tutup da “niye uzatmıyorsun” diyemezdim.
◊ Sen kendine en son ne aldın?
- Doğruyu mu söyleyeyim...
◊ Elbette...
- Öyleyse söylüyorum; iç çamaşırı aldım. Sokağa filan çıkamadığım için online alışveriş yapıyorum.
◊ Sahne kıyafetlerini Nur Yerlitaş hazırlıyor. Başka isimlerin tasarımlarını beğenmiyor musun?
- Beni başkaları farklı bir yere götürmüyor. Nur anatomi olarak beni ezberledi. 15 yıldır gidip geliyorum. Birbirimizin kusurlarını hoş görüyoruz. Arada kaprisler oluyor ama... Sakın yanlış anlama; ben yapmıyorum ha, karşı taraf daha çok yapıyor! (Gülüyor)
İLİŞKİM BİR KÜS BİR BARIŞIK SÜRÜYOR
◊ Aşk hayatın nasıl gidiyor? Bülent Çavuşoğlu ile ilişkiniz devam ediyor mu?
- Evet, devam ediyoruz.
◊ Kaç yıl oldu?
- 8 yıl.
◊ İlişkiniz nasıl?
- İyi. Bir küs, bir barışık devam ediyor işte...
◊ Sizi hiç beraber görmüyoruz...
- Dışarı çıkmıyoruz ki.
◊ Evde mi oturuyorsunuz hep?
- Evet, ne yapacağız dışarı çıkıp da? Yaşayabildiğimiz kadar yaşıyoruz. Günler pat pat gidiyor. Nereye gittiğimizi bile bilmiyoruz...
ESKİDEN ABARTILI ÜZÜLÜR ABARTILI SEVİNİRDİM
◊ Bunca yıl zirvede kalacağını tahmin eder miydin?
- Tahmin etmezdim. Çünkü hep evlenip kaçmak istedim. Ne kadar saçma fikir değil mi?
◊ Zamanında evlenip kaçtın zaten...
- Kaçtım da ne oldu? Herkes beni Ajda Pekkan olarak görüyordu. Ama bir yandan dinlendim. 6 sene yok oldum, çalışmadım. Sonra kaldığım yerden yine zirvede başladım.
◊ O 6 yıllık ara, kariyerinin en büyük hatasıydı...
- Evet, ne büyük aptallık. Ama ben eskiden hislerimi kontrol edemeyen bir kadındım. Her şeye abartılı üzülür, abartılı sevinirdim. O dengeleri evliliğim sayesinde kurdum. Bir de o dönemde Emir’in (Semiramis Pekkan’ın oğlu Emir Karacan) hastalığı ortaya çıktı. Onun vefatı beni çok vurdu. Emir’i kendi çocuğum gibi görüyordum. Baktım kafayı yiyeceğim, ya alkolik olacağım ya da kendimi öldüreceğim, kaçtım.
◊ O süreçte neler yaptın?
- Evliyken modacı olmak için çabaladım. “Ajda Çay Bardakları” çıktı. Ama kimse beni bardakları tescil etmem konusunda uyarmadı.
◊ Biraz daha açsana şu bardak hikayesini...
- Beykoz’da, Paşabahçe mağazasının orada oturuyordum. Beykoz Findanlığı’na yürüyüşe giderken hep Paşabahçe’ye uğrardım. O zaman bir müdürü vardı. Ona “Aklımda bir model var, yapabilir miyiz?” dedim. O da “Kalıp çıkarmak lazım, en az 100 tane yapabiliriz” dedi. Ben de kabul ettim, fazlasını konu komşuya dağıtırım diye düşündüm. Dağıttım da. Kimse de bana “Bu bardakları tescil ettirdin mi” demedi.
ANNEMİN ÖLÜMÜNDEN SONRA SIRTIMI AYŞE’YE DAYAMIŞTIM
◊ Geçen sene yakın dostun yapımcı ve yönetmen Ayşe Ersayın, senin evinde kalp krizi geçirerek yaşamını kaybetti. Ayşe gittikten sonra hayatında neler değişti?
- Ayşe’yi çok anıyorum. Her gün nurlar içinde yatsın diyorum. O çok farklı bir insandı, cennetlik bir kadındı. Çünkü kötülüğe aklı ermiyordu. Fazla iyiydi bu dünyaya göre. O da iyi olduğunu ve istismar edileceğini bildiği için içine kapanık yaşıyordu. Aynı frekansta değildik aslında. Hiç kendiyle ilgilenmiyordu, kendine özen göstermiyordu çünkü. Bu yüzden hep kızıyordum ona. Ama kardeşim olduğu için sonunda hep anlaşırdık. Ben evde kendi kendime üzülür sevinirim, hep bunlara ortaktı. O gidince çok boşlukta kaldım. Sağ kolum gibiydi.
◊ Nasıl tanışmıştınız?
- 1995 yılında bir klibimin çekiminde tanıştık. Annemin ölümünden sonra bir tek ona sırtımı yasladım. Çünkü ben yalnız yaşayamayan bir insanım. Ablam, kız kardeşim gibiydi.
◊ Şimdi kim var evde yanında?
- 10 yıllık koreografım Deniz. Artık asistanım oldu. Bazı akşamlar benimle burada kalıyor. Hatta kedisini de getirdi. Kedimizle, köpeğimizle burada yaşıyoruz.
◊ Hani bu villadan taşınacaktın?
- Evet, taşınacaktım ama sonra buradan Arnavutköy’e yerleşmek bana zor göründü. Çünkü oradaki evimde bahçe yok. Bir de orman görmekten sıkıldım, artık biraz deniz filan da görmek istiyorum. Öyle bir arayış içerisindeyim, istediğim gibi bir ev bulursam oraya taşınacağım.
◊ Bu evin çok büyük, yine böyle büyük bir ev mi istiyorsun?
- Hayır, yeni evimin burası kadar büyük olmasını istemiyorum. Gerçi çalıştığım için buranın büyüklüğünün de pek farkında değilim ama...
◊ Evinin yan tarafını stüdyo yapmışsın...
- Evet, yan tarafı stüdyo yaptım. Bir de ben artık sokağa çıkmıyorum, hep buradayım.
◊ Dışarıya saçın başın dağınık çıkma hakkın bile yok değil mi? Bu yoruyor mu seni?
- Çok fena değil mi? Sürekli fotoğraflarımın çekilmesi nedeniyle biraz mağdurum. Bazen tuvalette bile fotoğraf çektirmek isteyenler oluyor. Kimseyi de kırmak istemiyorum.
Ama bu sefer de bir bakıyorum ki Instagram’a saçma sapan fotoğraflarım yüklenmiş. Şöhret demek, bu demek herhalde. Bazen de sokakta muhabir çocuklar geliyor. Hepsi çok tatlılar ama ayaküstü ne konuşacağını bilmiyorsun. Mesela Kıbrıs’tayken “Denize girecek misiniz?” diye soruldu, “Nasıl gireyim siz varken” dedim. Ama sonra ne yaptım biliyor musun? Üstümdeki kıyafetlerle dayanamayıp denize girdim! Neyse ki beni o halde yakalayamadılar...
Tüm Mucize Lezzetler Videoları İçin Tıklayınız...