Güncelleme Tarihi:
Murat Özdemir, 21 gün Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi’ne yatırıldı. Bahtiyar aldı papağan ise öldü. Acun Ilıcalı yarışmacıları yeterince araştırmamakla suçlandı. Acun ise “adamın bu kadar psikopat olması tahmin ettiğimiz bir şey değil” dedi. Konsey bu olayı etraflıca değerlendiriyor...
Ömür Gedik: Bu olayın bendeki özeti şudur; hayvana eziyete, şiddete hapis cezası gelmediği sürece daha birçok insan kendini tatmin, hastalık, şov vs hangi amaçla olursa olsun hayvanlara eziyete, şiddete, tecavüz etmeye devam edecek. Bu bugün Murat olacak, yarın bir başkası. Diğer konuya gelince; yapımcılar televizyon programlarına çıkan herkesin ne olduğunu, olacağını tahmin edemese de bu insanları ekrana çıkarırken sabıka kayıtlarını iyi incelemek ve ruhsal durumlarını dikkate almakla yükümlüler. Ama ben yine de bu olayın asıl sorumlusu olarak yasa, yasa, yasa diyorum.
Onur Baştürk: Acı gerçek şu: Yapımcılar reyting uğruna her zaman “arıza” karakterlere yarışma kadrosunda mutlaka yer verir. Hatta yapımcıların elinde bunun listesi vardır: Arıza karakter, uslu karakter, güzel kız, yakışıklı erkek gibi gibi... Deneyimli bir yapımcı, Murat’ın arızasının yarardan çok zarar getireceğini görebilmeliydi. Diskalifiye edilmesi tam aksine onun içindeki karanlığı daha çok ortaya çıkardı. En baştan tedbir alınmalıydı. Artık çok geç, geçmiş olsun.
BİLMEDEN KONUŞMANIN CEZASINI ÖDEDİ
Cengiz Semercioğlu: O talihsiz açıklamasından bir gün sonra Emel Müftüoğlu’yla konuştum, papağanın bacağının kırık olduğunu bilmeden o açıklamayı yaptığını söyledi. Bilmeden konuşmanın faturasını ödedi Emel... Bana verdiği röportajda da hem papağana, hem de Murat Özdemir’e üzüldüğünü açıkladı. Murat’ın linç edilmesine de karşı Emel... Ancak psikolojik sorunları olan ve herkese zarar verebilecek biriyle karşı karşıyayız. Sahip çıkmaya çalıştığımız kişinin kim olduğuna bakmak lazım önce...
Onur Baştürk: Emel konuyla ilgili açıklama yaptı zaten. Şu konuda haklı: Şiddeti konuşalım, ama şiddeti uygulayan kişileri konuşup durmak tam aksine onlara yarıyor.
Ömür Gedik: Emel Müftüoğlu’na inanamıyorum gerçekten de. Papağandan anlarım, boğazını sıkmıyor, videoyu İzledim diyor. Şaka gibi! Agresif, tehditkar ses tonu bile ürkütücü olan Murat Özdemir’in elindeki ve papağanın üzerindeki kan lekelerini de mi görmedi? Aralarında bir boğuşma geçtiğini, hayvanın zor durumda olduğunu anlayamadı mı? Bir daha izlesin videoyu. Murat bile beni ısırdı, sarhoştum, ondan öyle yaptım demişken Emel neyin, kimin savunmasını yapıyor Allah aşkına? Papağandan ben de anlarım. Acı çekmiş, korkmuş olanından çok daha iyi anlarım. Ama Emel’i anlayamıyorum.
ÖNEMLİ OLAN BU BENZETMEYİ HANGİ ÜSLUPLA YAPTIĞIN
Onur Baştürk: Eğlenceliymiş ama. Hakikaten de benziyor, ne var ki bunda? Gülüp geç. En basit espriyi bile “kadına şiddet” üzerinden değerlendirmek tam aksine “kadına şiddet” meselesini hafifletiyor, anlamının ağırlığını azaltıyor.
Ömür Gedik: Bergüzar bu benzetmeye gülüp geçebilirdi de. Ama demek ki rahatsız olmuş. Uzunca ama zarif bir yazıyla rahatsızlığını dile getirmeyi tercih etmiş. Olabilir. İlla birine benzetmek gerekirse ben çok da beğendiğim bir Hollywood starına
benzettim; Halle Berry’ye.
Cengiz Semercioğlu: Bergüzar Korel’i Şabaniye’ye benzetebilirsin ama bunu nasıl yaptığın önemli. Hoyratça, aşağılayarak da benzetebilirsin... İncelikle, Bergüzar’ın da Şabaniye’nin de hakkını veren tatlı bir üslupla da yapabilirsin. İkincisini yapsan zaten Bergüzar herkesten çok eğlenir buna. Takılmaz, güler geçer çünkü kendisiyle dalga da geçen, görüntüsüyle barışık biri... Bu tür benzetmeler iyi bir terzi elinden çıkmazsa sakil duran, rahatsız eden bir elbiseye dönüşür. Bu yüzden Bergüzar siteminde haklıdır.
KIVILCIM’IN ALDATILACAĞI GÜNÜ iPLE ÇEKiYOR
Onur Baştürk: Of ki ne of! Vardığı sonuç dünyanın en parlak ana fikri değil tabii. “Bir kere aldatan her zaman aldatır” diye de olaya bakabilirsin. İlişkiler biter, bir başka ilişki başlar diye de... Piriler artık bu konuya odaklanmaktan vazgeçsin, kendine yeni bir hayat kursun, yeni konular üzerine yoğunlaşsın. Baydı artık.
Ömür Gedik: Valla Seçkin haklı gibi. Öyle bir yerden girmiş ki olaya insan “evet bir erkek aynısını neden bir daha yapmasın ki” diye düşünmeden edemiyor. Her ilişki tabii ki aynı değildir. Kıvılcım belki kendisinin de aynı sonu yaşamaması için farklı davranacaktır. Aralarındaki duygu bağı Seçkin’le olandan daha güçlüdür. Bunları bilemeyiz. Ama evet Seçkin’in dediği gibi tarih tekerrürden ibaret olabilir.
Cengiz Semercioğlu: “Şimdi Kıvılcım düşünsün” diyor Seçkin ve Kıvılcım’ın aldatılacağı günü iple çekiyor. Kızgınlıkla, kinle hayatı sürdürmek insanın omuzlarında büyük bir yük. Bu prangadan kurtulmadıkça Seçkin hiçbir zaman koşamayacak. Kaan belki de hiç aldatmayacak, o zaman Seçkin hep mutsuz mu olacak?
MUHTEREM NUR KADINLARININ DEVRi KAPANDI
Muhterem Nur’dan olaynaçıklama: Ne olmuş Müslümnbana bir iki tokat atmışsa. Onu idare edecek kişi bendim. Bana tokat atmış,
hiç önemi yok. Ben 5 dakika sonra ‘Müslümcüğümnben sana bir çay yapayım’ dediğimde ‘hadi hayatım yap içelim’ diyordu. Muhterem Nur’un bu açıklamalarına ne diyorsunuz? Kadına şiddeti meşrulaştırıyor mu?
Ömür Gedik: Her ilişkinin iç dinamikleri farklı. Annelerimizin ve Muhterem Nur’un dediği gibi ‘idare edip susmasını’ bilenler de oluyor. Tam tersi davrananlar da. Muhterem Nur ilişkinin başında kavgaları böyle geçiştirerek sorunların üstesinden gelmiş. Yıllar boyu dayak yedim, sustum demiyor sonuçta. Kendi yöntemlerimle üstesinden geldim, mutluluğu yakaladım diyor. Kim ne diyebilir ki? Ben bunu kişisel bir tercih olarak değerlendiriyorum.
Cengiz Semercioğlu: Ne olmuş diye olaya başlarsak her şeyi normalleştirebiliriz o zaman Muhterem Hanım’cım... Ne olmuş çocuğa iki tane pattattıysak, ne olmuş kadın iki fiske yediyse, ne olmuş köpeği tekmelediyse... Bunun sonu gelmez. Ne olmuş dersen, yarın daha fazlası olur. Muhterem Hanım, Müslüm Baba’ya olan büyük aşkını anlatıyor ama şiddet üzerinden aşk anlatılmaz. Millete kötü örnek olmayın.
Onur Baştürk: Dün bu konuyu yazdım. Artık Sıla gibi kadınların devrindeyiz, Muhterem Nur kadınlarının devrinde değil. Kadınların susup sinmediği, adam bana iki tokat atsın ben üstüne bir de demli çay yapayım diyerek olayı geçiştirmediği bir devir bu. O yüzden Muhterem Nur’un söyledikleri maalesef kulağımı tırmaladı, “Nasıl yani?” oldum. Aşksa eğer, bu tür aşklar da geride kaldı.
HANDE YENER PEK ORALI OLMADI
Ömür Gedik: Hande de Demet de artık çocuk gibi kavga edecek yaşı geçtiler. Artık olgunluk dönemindeler ve bu sudan, temeli olmayan, gündem amaçlı olduğu ayyuka çıkmış kavgalardan çok işleriyle anılmak istemeleri çok normal. Ayrıca ben son zamanlarda her ikisini de
duygusal ve ruhsal açıdan son derece pozitif görüyorum. iç dünyalarında bu kadar huzurlu, mutluyken zorlasan da kavga etmezler.
Onur Baştürk: İkilinin bu hallerinden yeni bir “barışma” reklam filmi gelir mi acaba? Gerçi barışmaları bir 6 yıl önceki kadar artık ilginç değil. Bu arada Akalın bu açıklamaların yapıyor ama Yener pek oralı olmadı, o da ilginç. Asıl dikkat çekici olan o.
Cengiz Semercioğlu:
Karşılıklı bu kadar söz söyledikten sonra nasıl hiçbir şey olmamış gibi ilişki yürütecekler merak ediyorum. Belki de profesyonelliğin gereği bu. Ama bundan sonrası için de çok kırılgan bir ilişki bu. Her an her şey olabilir. Yine de insanların küs olmaması, barışması güzel. Hande’yle Demet’in yeni yıla küs girmemesine ikisiyle de bu konu hakkında defalarca konuşmuş biri olarak çok sevindim.
BİR PLASTİK CERRAHIN ÖZBAKIMI