Güncelleme Tarihi:
◊ “Müzeyyen Müzikali” fikri nasıl doğdu?
- Müzeyyen Senar çok sinematografik bir karakter. Hayat hikayesi mucizelerle dolu. Örneğin annesi babası boşandıktan sonra, 12 yaşındayken Bursa’dan İstanbul’a geliyor. İstanbul’u Bursa gibi zannediyor, geldiğinde kolayca annesini bulacak sanıyor. Mucize eseri bir kadın ona yardım ediyor da annesine kavuşuyor. Hikaye burada başlıyor aslında.
◊ Müzeyyen Senar hayranlarını ne gibi sürprizler bekliyor bu müzikalde?
- Onun hikayelerine gözlerinde canlandıracaklar bir kere. Onlar da bizimle beraber bir hatıra sandığına girecek. Şarkıları ben Şevval olarak söyleyeceğim ama onun ruhuna bürüneceğim. Sahnede bazen 5 yaşında bir çocuk olacağım, bazen 40 yaşında... Kostümleri Esra Başıbüyük yaptı, yönetmenimiz ise Engin Alkan. Edebiyatçı Figen Şakacı metni yazdı. Özetle iki saat boyunca Müzeyyen Senar’ın bütün dönemlerini sahneye taşıyacağız.
◊ Belgesel gibi bir çalışma mı bu?
- Belgesellerdeki gibi kronolojik bir anlatımdan ziyade, onun hayatından önemli kesitler, hayatının dönüm noktaları var bu müzikalde. Atatürk’le tanışması, aşkları, çocukları.
◊ Size büyük bir orkestra mı eşlik edecek sahnede?
- Hayır, beş tane müzisyenimiz var. Müzeyyen Hanım arkada koca bir orkestra ile söylemeyi tercih eden biri hiçbir zaman olmamış. Şimdiki gibi bir anlayış zaten yok, daha zarif bir anlayış hakim o dönemde çünkü.
◊ Aralarında daha önce Müzeyyen Hanım ile çalışmış olanlar var mı?
- Bana eşlik edecek müzisyenlerin tamamı daha önce Müzeyyen Senar ile çalmış. Tarzan Mustafa, İsmail Bergamalı, Serdar Kaşıkçılar, Deli Sezgin, Fahrettin Yarkın... Dolayısıyla o dili, o tavrı, o dönemi biliyorlar.
MÜZEYYEN HANIM TEKNEDE YAŞIYORDU, BEN KARAVANDA
◊ Sizin özellikle bu müzikalde olmasını istedikleriniz oldu mu?
- Müzeyyen Senar’ın duygu takibini yapmak çok önemliydi benim için; iç dünyası, çocuklarına olan sevgisi, aşkları, hovardalığı, efeliği, kırılganlığı... Onun duygusunu yansıtmak gerekiyordu. Biz de her şeyi buna göre kurguladık. Solfej Organizasyon ve Kerki Prodüksiyon tarafından düzenlenen müzikalde onun söylemekten çok keyif aldığı 15-16 şarkı yer alacak. Bunların arasında türküler de var, klasik eserler de. Bu proje benim hayalimdi. Nihayet sahneleneceği için çok mutluyum. Şansım çok yaver gitti ve her şey su gibi aktı.
◊ Kaç kostüm hazırlandı?
- Dokuz parça kıyafet dikildi. Hazırlarken karaktere ve öykünün aktarılış biçimine dikkat ettiler. Onun seçkileri bizim için en önemli referans tabii.
◊ Müzeyyen Senar ile ortak noktalarınız olduğunu söylemişsiniz. Örnek verebilir misiniz?
- O her şeyi bırakıp teknede yaşamaya başlamış mesela... Birebir aynı durum değil ama ben de bir dönem karavanda yaşadım. O anlamdaki cesaretimiz benzer. Kendisinin bütün röportajlarını okudum, dinledim. Bir yerde “Bazen ben kendi sesimden içlenirim” demiş. Bazen ben de bir şarkıyı söylerken çok içlenirim, ağlamaktan söyleyemeyecek duruma gelmişliğim bile vardır. Kendi sesimden mi etkilendim diyeyim yoksa o şarkının içine girdiğimden mi, onu bilemiyorum ama etkilendiğim zamanlar oluyor. Muhtemelen aynı şeyleri yaşadık, aynı ruh ailesindeniz. Gönül bağı benim için çok önemli ve onunla güçlü bir gönül bağım vardı.
“HADİ BANA ŞARKI SÖYLE” DEDİ HEYECANDAN SÖYLEYEMEDİM
◊ Müzeyyen Hanım’la nasıl tanışmıştınız?
- Annem aradı bir gün, dedi ki “Feraye (Müzeyyen Senar’ın kızı Feraye Işıl) aradı, söylediğine göre Müzeyyen Hanım sadece seni dinliyormuş, herkese senin albümünü hediye ediyormuş. Çok beğeniyormuş seni”... Tabii benim elim ayağım birbirine dolandı, atladım gittim ziyaretine. Bu projeyi yapmam lazımdı. Bir de onun 100’üncü doğum yılı. İlk gösteri de ölüm yıldönümünde olacak. Her anlamda özel. Müzeyyen Senar bizim için ölmedi, ölmeyecek ve hiç kimse onun gibi olmayacak.
◊ Size müzikal anlamda tavsiyeler vermiş miydi?
- Bir keresinde “Sesim için ne yapmam lazım?” diye sordum. “Ne yaparsan yap, istiyorsam git içki, sigara iç... Ama ne olursa olsun iyi uyuyacaksın. İyi ses iyi uykuyla çıkar” dedi. Benim için önemli bir tavsiyeydi. “Sende gençliğimi görüyorum, yolundan ayrılma. Hadi bana şarkı söyle” demişti bir keresinde de ama ben heyecandan söyleyememişimdir. O içimde kaldı. O gün söyleyemedim bari şimdi söyleyeyim, belki ruhu duyar diye düşünüyorum.
◊ Bu projenin devamında bir albüm de gelir mi?
- Hem “Sek” hem de “2 Tek” albümümde ondan dinleyerek sevdiğim birçok klasik esere yer vermiştim. Bu iki albümün yarısı Müzeyyen Senar şarkılarından oluşuyor bir bakıma. Ekstra bir Müzeyyen Senar şarkıları yapmaya gerek olmayabilir.
ARABESK MÜZİK TOPLUMUN TEZAHÜRÜDÜR
◊ Farklı tarzlarda albüm çalışmalarınız oldu. Siz hangi müzik tarzını daha çok seviyorsunuz?
- Arabesk benim için bir tez çalışması gibiydi. Arabeski hep hor görme, alaşağı etme eğilimi vardı ya hani... Oysa arabesk gibi bir müzik tarzı çıktıysa, bu toplumun tezahürüdür. Kaldı ki ben müziği türlerine göre ayırmıyorum. Müziği iyi müzik, kötü müzik diye ayırıyorum. Karadeniz müziğini Kazım’dan önce dinlemezdim. Gülbahar dizisinden önce dinlemezdim. Bir sene Karadenizli gibi yaşadım ve içime işledi kültür, şive, ritim duygusu... Artık bir Karadenizli ile yan yana geldiğimde hemen şivem deşiyor. Meslek lisesinde okudum, arkadaşlarımın çoğu o kültürün içinden gelen insanlardı. Dolayısıyla arabesk kültürüne de şahitlik ettim. Dünyada kimse kimseden ne üstün ne aşağıda... 7 milyar insan var, 7 milyar farklı parmak izi ve tarz var. Herkes birbirine saygı göstermeli...
OYUNCULUĞU ÇOK ÖZLEMİŞİM
◊ Müzik ve oyunculuğu bir arada yürütüyorsunuz. Yeni bir dizi projeniz var?
- “Bodrum Masalı” ile sekiz sene aradan sonra setlere döndüm. Şimdi de “Altın Tepsi” dizisi var. Oyunculuğu çok özlemişim. Bir de bu dizide öncekilerden çok farklı bir karakteri oynayacağım. Daha hırslı, tutkulu, entrikalı, materyalist bir kadın... Bunun sokaktaki tezahürü nasıl olacak hiç bilmiyorum. Sokakta “bizim kız” olma haline çok alışmıştım. Enteresan ve güzel bir deneyim olacağını düşünüyorum. Hepimizin içinde belki şeytani noktalar vardır.
◊ O sekiz sene nasıl geçti peki?
- O sekiz senede müzik, hayatımı çok yoğun biçimde doldurdu.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR