Güncelleme Tarihi:
İstanbul ziyaretinizden bahsedelim öncelikle. ‘Gençlik operasyonu’ için geldiniz değil mi?
- Evet... Bu benim İstanbul’a ilk gelişim. Jeremy Jackson, Erika Eleniak ve Los Angeles’taki daha birçok arkadaşımdan Dr. Hasan Fındık’ın adını duymuştum. Hollanda’daki işler için görüştüğüm Hollywood Prodüksiyon’dan Varol Porsemay’a da Hasan Fındık’ı sordum, ondan da güzel sözler duyunca kendisiyle bağlantı kurmak istedim. Ben güneşi seven, genellikle dışarıda olan, yürüyüşe çıkan, kayak yapan, balık tutan biriyim. Bu da yüzümdeki kırışıklıkların artmasına yol açtı. Yüzümü yıkarken bile “Bu çizgilerin içine ne koysam durur” diyordum. Ameliyatsız bir çözüm için Hasan Fındık’ın kapısını çaldım.
Yaşlanmak da iyidir ama...
- Bütün estetik ameliyatlardan hoşlandığımı söyleyemem tabii. Los Angeles’ta yaşayan biri olarak tek gördüğüm; gergin suratlar, kocaman dudaklar. Zamanında çok yakın olduğum arkadaşlarımı bile tanıyamıyorum bazen. Hasan Fındık ise yüzümü tamamen gerdirmek yerine çizgileri ameliyatsız olarak yumuşatabileceğini söyledi, bunu duyunca çok sevindim.
OYUNCULUK BENİ SEÇTİ
Aile üyelerinizin neredeyse hepsi bilim insanıymış, doğru mu?
- Kız kardeşim Yale Üniversitesi’nde Hücre Biyolojisi’nde doktora yapıyor. Erkek kardeşim, Yale Üniversitesi mezunu, acil ultrason uzmanı. Yeni Zelanda’da çalışıyor. Annem de bilim kadını. Ben ise hâlâ büyüyünce ne olacağımı düşünüyorum! (Gülüyor)
Siz neden oyunculuğu seçtiniz?
- Aslında o beni seçti. Ben profesyonel olarak beysbol oynamak istiyordum. Hatta bana sadece 1 dolar verseler bile beysbol oynamaya devam edebilirdim. Ama sakatlandım. Dizimden dört ameliyat geçirdim, kolumdan darbe aldım, belimde ise plaka var...
Oyunculuğa nasıl başladınız peki?
- Lisedeyken çocuklarına kürek dersi verdiğim bir kadın vardı, o fotoğraflarımı çekip ajanslara yolladı ve modellik yapmaya başladım. Modellikten, kürek öğretmenliğinden daha çok kazanıyordum. Sonra bir film için seçmelere girdim. Dört ay sonra “Seni tekrar görmek istiyoruz” dediler. Aslında ben pek önemsemiyordum. Sonra rolü kaptığımı söylediler. Annemle bu konuyu konuşmam gerekiyordu, çünkü filmde yer alırsam üniversiteye gidemeyecektim. Zaten filmde çıplaklık olması da beni düşündürüyordu. Ama annem “Böyle bir şans hayatta bir kere gelir” dedi ve ben de teklifi kabul ettim. Tabii o zamanlar “Mavi Göl” adlı bu filmin böylesi ses getireceğini kimse bilmiyordu...
EŞİM, EVDE OTURMAMI PROBLEM YAPTI
“Mavi Göl”le çok başarılı bir çıkış yaptınız, ancak devamı gelmedi. Neden böyle oldu?
- Evet, o dönem sokakta bile yürüyemiyordum. Ama “Mavi Göl”ün yapım şirketi Columbia, bana dört yıllık özel bir kontrat imzalatmıştı. Eski MGM günlerinden bu yana yeni bir isme imzalatılan ilk kontrattı bu. Los Angeles’taki evimde yapım şirketinin yeni bir filmle gelmesini heyecanla bekledim, olmadı. Sonrasında Twenty Century Fox beni o kontrattan kurtardı ve “The Pirate Movie”yi çektik. Ardından çevirdiğimiz “A Night in Heaven”da ise striptizciydim. Ama film çok iyi gitmedi...
Henüz 24 yaşındayken baba olmuşsunuz. Bu durum da işlerinizi etkiledi mi?
- Etkiledi tabii... Eski eşimle “Dallas” dizisinde oynarken tanışmıştım. Bir süre sonra hamile kaldı ve evlendik. 14 yaşımdan o zamana kadar hep baba olmak istemiştim ve yaptığım küçük işlerden kazandığım paraları bile “bir gün çocuklarım olursa okul parası olur” diye biriktiriyordum. 20 yıl evli kaldık, iki çocuğumuz oldu. Ancak oyunculuk yapıyorsan sürekli güncel kalmak, işleri kovalamak zorundasın. Açıkçası ben çocuklarımın bebeklik zamanlarını kaçırmak istemedim. Birinci sınıf film yapamadım bu yüzden tabii ama 100’ün üzerinde filmde rol aldım. Bazı filmlerimi köpekleriniz bile izlesin istemezsiniz! (Gülüyor)
Ama bu sizin seçiminiz. Sonuçta çocuklarınızla zaman geçirmek, onlara babalık yapmak istemişsiniz...
- Benim için problem değildi ama eşim bunu problem yaptı. Hem eve para getiremiyordum hem de evde çok zaman geçiriyordum. Bu da bazı şeylerin yürümemesine yol açtı.
TOLGA, SAF AMA KÖTÜ KARAKTERİ OYNAYACAK
Şimdi işleriniz bayağı düzelmiş. Birbiri ardına film çekiyorsunuz. Hatta yapımcılığa el attığınızı duydum.
- İşler birbiri ardına geldi, evet. Biri Michael Downs’un filmi. Clint Eastwood’un kızı Francesco Eastwood ile oynadığımız “Kids vs Monsters” ile birlikte 7 yeni film daha var. Ağustosta da yeni televizyon dizisine başlıyorum. Bunun yanında, söylediğiniz gibi yapımcılık da yapmaya karar verdim. Çekeceğimiz filmin adı “Feathering the Wind”.
Bu filmde siz de rol alacak mısınız?
- Henüz belli değil. Bu da “Mavi Göl” gibi bir ergenlik filmi. 16 yaşındaki Grant Swanson, aşkı ilk bulduğu zamanlarda babasını kaybediyor ve ailesinde babasının rolünü üstlenmeye başlıyor. Bizim için şu an önemli olan, doğru yönetmeni bulmak. Seyirci, “Mavi Göl”deki gibi bu filmde de güzel mekânlar görecek ve karakterlerle duygusal olarak bağ kuracaklar. Bu arada Avustralya’da bir yapımcılık deneyimim olacak. Ama benim aklımda aslında çok eğlenceli bir çocuk filmi çekmek var. Bakarsınız İstanbul’da çekerim.
Öyle mi?
- Film için hazırlıklarımızı Kuzey Karolina’ya göre yaptık ama imkan bulursam İstanbul’da çekmek istiyorum. Burada Tolga Karel’le tanıştım. Tolga, tam da filmlerde çocukların seveceği türden, saf ama kötü karakteri oynayacak bir adam. Çok kırık bir İngilizce konuşması gerekecek filme katılırsa. Bence güzel olur.
SET EKİBİ BİLE ÇIPLAKTI
“Mavi Göl”de Brooke Shields ile oynadığınız çıplak sahneler büyük ses getirmişti...
- 1980’lerde çıplaklık vardı ama bu filmde olduğu kadar gözler önüne serilmemişti. Brooke çekimlerde 15 yaşına girmişti. Ben ise 18’imdeydim. İşin romantik kısmı vardı tabii ama ben yeni diz ameliyatı geçirdiğim için çekimlerde zorlanmıştım. Avustralya’da, hiç kimsenin olmadığı bir adada çekim yapmıştık. Set ekibi bile çıplaktı. Bir süre sonra herkes çıplaklığa alışmıştı. Son hatırladığım; sette çalışan biriyle çıplak tavla oynadığımdı!
Sormadan geçemeyeceğim, üzerinden 34 yıl geçti ama hâlâ bu filmden bahsediyoruz. Bu durumdan sıkıldığınız oluyor mu?
- Şu anda burada oturup konuşuyorsak, sebebi bu filmdir. Filmin hâlâ hatırlanması insanın ruhunu okşuyor. Dolayısıyla sıkılmıyorum.