Şaman Durek: “Prenses Martha ile Türkiye’ye yerleşmek istiyorum”

Güncelleme Tarihi:

Şaman Durek: “Prenses Martha ile Türkiye’ye yerleşmek istiyorum”
Oluşturulma Tarihi: Ocak 17, 2021 13:27

Gwyneth Paltrow ve Nina Dobrev gibi Hollywood yıldızlarına spiritüel danışmanlık veren dünyaca ünlü Şaman Durek Verrett’in yeni kitabı Türkçe olarak “Ruhunun Şifrelerini Çöz” ismiyle raflarda yerini aldı. 6. nesil şaman ve günümüzün vizyoner fikir liderlerinden olan Durek, odak noktasına insanlığın evrimini alarak kitabındaki şamanik bilgiler ve ritüeller ile hayatı şifalandırmaya yardımcı oluyor.

Haberin Devamı

Hurriyet.com.tr’ye verdiği özel röportajda çalışmalarından bahseden Şaman Durek hem Türkiye ile olan bağını hem de büyük ilgi çeken ilişkisi hakkında konuştu. İki yıldır, Norveç tahtının 4. sıradaki varisi, Prenses Martha Louise ile birlikte olan Durek, onunla kurdukları gelecek hayallerini de anlattı. Hayallerinin arasında Türkiye’de ev sahibi olmak da var

Bu arada Şaman Durek, sadece ünlülerin şamanı değil… “Ancient Wisdom Today” isimli podcast'i ve Instagram hesabı @shamandurek’te yaptığı live'larda paylaştığı bilgilerle milyonlarca insana ulaşıyor…

Henüz çocukken “Şaman” olduğunuzu keşfetmişsiniz… Bu bilgiler sizin çocukluğunuzu nasıl geçirmenize sebep oldu?

Erken yaşta şaman olduğumu keşfetmemin çocukluğumu etkilediğini düşünüyorum çünkü beni insanlığın doğasına, tabiata, aileye ve çevremdeki insanlara karşı çok duyarlı kılan farklı yeteneklerim vardı. Acılarını, incinmelerini, üzüntülerini derinden hissediyordum veya onlara yardım edebileceğim yolları bulmak ve sevgiye geri döndürmek için zaman harcıyordum. Toplum tarafından normal kabul edilen şekilde davranmadığım için toplumun yapısına ait olmadığımı hissettim. Ve bu yüzden tek başıma çok zaman geçirdim. Sessizlikle Allah’ı dinleyerek, insanları nasıl destekleyebileceğimi düşünerek zaman geçirdim. Ve bunu sadece dinleyerek ve gözlemleyerek yapabileceğimi hissettim.

Şaman Durek: “Prenses Martha ile Türkiye’ye yerleşmek istiyorum”

“HANDE YENER’İN KLİBİNDE OYNADIM”

Haberin Devamı

Şamanik yolculuğunuz esnasında yolunuz Türkiye’ye de düştü… Hatta bu konuda bir kitap da yazdınız. Türkiye’de yolculuğunuzla ilgili olarak bize neler anlatmak istersiniz? Burada nasıl bir Şamanik atmosfer var?

Türkiye'ye gelişim gerçekten sıra dışı gelişti. İsrail'de yaşıyordum ve Türkiye'ye gitmek gerektiğine dair hisler içindeydim. Özellikle bir gün sahile giderken caddede yürüyordum ve bir otobüs neredeyse bana çarpıyordu. Musevi bir adam beni tuttu ve kurtarmak için bir pencereye doğru fırlattı. Bir kadın çıktı ve çığlık attı, "Neler oluyor? İyi misin? Cam neredeyse kırıldı" dedi. Oldukça hızlı ve oldukça sert bir şekilde cama çarptım ama bunun için minnettarım çünkü aksi takdirde otobüs bana çarpacaktı. Pencereden içeri baktım, bir seyahat acentasıydı ve pencerede "Türkiye'ye İstanbul’a git" yazıyordu. Genelde mesajlara ve işaretlere dikkat ederek hayatımı bu şekilde yönlendiririm. Sonra bir arkadaşım Türkiye'de biriyle konuştuğunu, bir koreograf aradıklarını söyledi. Hayatımda bir dönem New York’ta Broadway’de dans ettiğim ancak yapmak istediğim şeyin dans etmek olmadığını fark ettiğim bir nokta vardı. Bunun yerine müzik videoları ve farklı projeler için koreografi ve benzeri işler yaptım. İstanbul'da bir müzik şirketi ise yeni bir pop şarkıcısıyla çalışacak birini arıyordu. “Ben gidiyorum” dedim ve Türkiye'ye gelip müzik şirketiyle tanıştım.

Haberin Devamı

Kimdi o isim, merak ettim?

Kariyerine yeni başlayan Hande Yener’di! Onunla müzik videosu için çalışmaya başladım. Hande harika bir kadındı aynı zamanda müzik ve sanat konusunda gerçekten tutkuluydu. Bu yüzden, elimden gelenin en iyisiyle onu desteklediğimden emin olmak istedim. Ve sonunda müzik videosunu bitirdik ve listelerde bir numara oldu. Onunla birçok talk şov’a çıktık, "Yalanın Batsın" şarkısı eşliğinde özel bir koreografi ile seyirciyi şaşırttık. Hala videoyu internette izleyebilirsiniz. Çok güzel bir şarkı. Bir gün Hande ile birlikte öğle yemeği yiyorduk, hayattan ve dünyadan bahsediyorduk, ona “Hande, Ruh bana Türkiye'nin Madonna'sı olacağını söyledi. Büyük bir yıldız olacaksın" ve gerçekten de öyle oldu. Uzun lafın kısası, Türkiye'ye aşık oldum çünkü Türkiye çok büyülü.

Haberin Devamı

“TÜRKİYE BENİM KALBİM”

Sonrasında Türkiye için bir kitap yazdınız…

Türkiye'deki en iyi arkadaşlarımdan biri, adı Umut Fırat Eroğlu, benimle yıllarca çalıştı ve çok güçlü bir şaman oldu. Türkiye'ye ilk geldiğimde yanımdaydı ve yolculuğun her bölümünde benimleydi. Kitap yazmak 2 yılımızı aldı. Türkiye'de yeni kitabım "Ruhunun Şifrelerini Çöz" ile birlikte yeniden yayınlanan ilk kitabımın adı "Uyanış". O kitabı yayınlamak benim için çok büyük bir adımdı çünkü yazdığım ilk kitaptı. Ve ilginçti çünkü Amerika'daki herkes "Neden Amerika için değil de Türkiye için kitap yazıyorsun?” dedi. Türkiye'ye olan sevgim o kadar derin ki, her gün Türkiye'yi ne kadar sevdiğimi, insanları, kültürünüzü, yemekleri, müziği ve hamamları ne kadar sevdiğimi düşünerek uyanıyorum. Türkiye'de hayatıma harika şekillerde dokunan çok güzel insanlarla tanıştım. Sadece insanlarla ilişkim değil, aynı zamanda ülkenin kendisiyle olan ilişkim de çok özel. Türkiye’nin sahip olduğu sihir, gizem ve güç, Allah sevgisi, aile, gelenekler, antik tapınaklar ve tüm farklı yerler Türkiye'yi bu kadar şaşırtıcı ve özel kılıyor. Türkiye'de çok uzun süre yaşamayı seçtim. Önce İstanbul'da yaşıyordum sonra insanlara Şamanizm’i öğretmek, şamanik köklerininin ne kadar derin olduğunu hatırlatmak ve güçlerini tekrar keşfetmeleri için atölyeler ve etkinlikler yapmak için Bodrum ve Antalya’ya gittim. Gerçekten Türkiye benim kalbim ve ruhum. Kız arkadaşım Martha’ya "Seni kalbime götüreceğim" dedim. Bana "Kalbin nerede?" Dedi. Ona "Kalbim Türkiye’de, seni Türkiye'ye götürüyorum" dedim. Türkiye benim için böyle derin bir aşk. Bir gün Türkiye'de kendi evime sahip olmayı diliyorum çünkü Türkiye'de olmak beni mutlu ediyor. Sadece bunun hakkında konuşurken bile gözlerim doluyor. Kız arkadaşımı ve çocuklarını Türkiye'ye taşınmaları için birçok kez ikna etmeye çalıştım. Çok mutlu olurdum ama Los Angeles'a taşınmak istiyorlar. Tabii bu hayatımın ilerleyen dönemlerinde Türkiye'de bir evimiz olmayacağı anlamına gelmiyor.

Haberin Devamı

Neler söylemek istersiniz bize, bu zor zamanlarda hepimizin biraz motivasyona ihtiyacımız var…

Türk kültürü aile üzerine inşa edilmiştir, bağlılık, sevgi ve birbirinin yanında olmak üzerine kurulmuştur. Ve bu gezegende bulunduğumuz süre zarfında, Türkiye'de herkesin aile olduğunu görmeye başlamanın zamanının her zamankinden daha fazla olduğunu gerçekten anlamalıyız. Bir ülke olarak güçlü olmak, ruhen güçlü olmak ve birbirimizle güçlü olmaktır. Birbirimizi güzel bir ışık ile görmektir, dedikodu yapmak değil, başka biri hakkında kötü konuşmak değil, onları güzel yapan, onları harika yapan şeyleri paylaşmaktır. Eğer bunları görmüyorsanız ve dilinizdeki sözler sevgi dolu bir yerden gelmiyorsa hiçbir şey söylemeyin. Şu anda yapabileceğimiz tek şey destekleyici olmak ve olabileceğimiz en güzel insanlar olmak. Türk kültüründe zaten bu var. Güzel bir kalbiniz, güzel bir ruhunuz ve güzel bir tarihiniz var. Kim olmanız gerektiğine ve nasıl olmanız gerektiğine dair kuralları ve fikirleri yaratan bu sistemlerden önce özünüzdeki Şamanizm’den gelen derin köklerinizi hatırlamanız önemli. Toprak ile bağlantıda olmak, aileniz ile bağlantıda olmak ve tabii Ruh ile bağlantıda olmak. Bu Türk halkının kalbi. Bu yüzden size mesajım güçlü olmak. Ne kadar güçlü olduğunuzu ne kadar zeki olduğunuzu, her şeyi yapabileceğinizi ve başarılı olmak için doğan dahiler olduğunuzu hatırlayın. Bu sizin köklerinizde ve mirasınızda. Bu sayede her zaman tüm zorlukların üstesinden geleceksiniz.

Haberin Devamı

“SALGIN UNUTTUĞUMUZ DEĞERLERİMİZİ HATIRLATIYOR”

İnsanoğlunun uyanmak için büyük bir sarsıntıya ihtiyacı var diyorsunuz ve sarsıntılara “Bilinç Kararması” diyorsunuz. Tarih boyuncu insanoğlu birçok kez büyük felaketlerle karşılaşıp, “Bilinç Kararması” yaşadı. Koronavirüs pandemisi de bu türden bir şey mi?

Bilinç kararmalarından bahsediyorum çünkü bilinç kararmaları bize batma ya da yüzme yani seçme şansı verir. İnsanlar olarak birbirimize nasıl davrandığımızı, doğaya nasıl davrandığımızı, hayatlarımızı nasıl yaşadığımızı, ne tür yiyecekler yediğimizi, neyin gerçekten önemli olduğunu düşündüğümüz anlardır. Gerçekten önemli olanlar karnımızın doyması, temiz su, güneş ışığı, güzel insanlar, ailelerimiz ve kısacası hayatta olmak yaşamaktır. Maddeden ötürü o kadar çok yaşamı inkar ettik ki, neşe, zevk ve coşkunun önemini unuttuk. Bu bilinç kararmaları olduğunda, bize unuttuğumuz basit şeylerin aslında ne kadar da önemli olduğunu, gerçekten dikkat etmediğimizi ya da kabul etmediğimizi hatırlatıyorlar. İnsanlığın narsisizmi aşmaları için fırsat yaratıyorlar. Haklı olma ihtiyacından dolayı insanları savaşmaya, bölmeye, gereksiz acı ve ıstırap yaratmaya zorlayan karanlık yerden çıkmaları için zorluyor. Ve evet, Koronavirüs ile yaşadığımız salgın, bilinç kararmasının bir safhası. Ancak bu, insanlara önemli olanı hatırlama, kaybettiğimiz yaşam değerlerini bulma ve onları toplumda farklı bir şekilde yaşayabilmemiz için zihnimizin ön saflarına getirme şansı verdi. Böylece çocuklarımızı farklı bir şekilde eğitebiliriz, böylece daha özgün ve sevgiye dayalı ilişkiler kurabiliriz. Ego tatmini ve güvende hissetme ihtiyacını aşıp gerçekten kalbimizden geçen şekilde iletişim kurabiliriz. Çok güçlü insanlarız ancak bu gezegende bir insan ırkı olarak gelişeceksek kendimizi düzeltmemiz gerekiyor, insanlık bu şansı hak ediyor. Ve başlamanın tek yolu, her bir kişinin bu bilinç kararması zamanını iç gözlem, kendini sevme ve öz bakım için kullanmasıdır. Böylece karanlıktan sevgiye doğru güçlü varlıklar olarak yükselebiliriz. Bir söz vardır, bir kişinin gerçek yüzü kriz anında ortaya çıkar derler. İşte bu yaşadıklarımız tam bununla ilgili, kendimizi açığa vurmakla ilgili. Böylece kim olduğumuzu, daha fazla sevgi, daha fazla şefkat, daha fazla cömertlik, daha fazla nezaket, daha fazla kabul ve daha fazla bağışlama ile nasıl daha büyük insan olabileceğimizi, insanlık olarak nasıl gelişebileceğimizi, gezegenimize, doğaya, hayvanlara ve bize hayatımızı veren ilahi ruha nasıl şükredeceğimizi göreceğiz.

“KENDİNİZİ SEVMEKLE İŞE BAŞLAYIN”

Yeni kitabınız “Ruhunun Şifrelerini Çöz”ü anlatır mısınız? Nasıl çözeceğiz ruhumuzun şifrelerini, neler içeriyor kitap?

Ruhunuzun kodlarını kırmak temelde bedeninizin, ruhunuzun ve tüm varlığınızın diliyle iletişim kurmaktır. Çoğu zaman bu iletişimin ne olduğunu, bizimle nasıl bağlantı kurduğunu ve bizi nasıl etkilediğini anlamıyoruz. Kitabımda size farkındalığınızı, algınızı, ruhla iletişim kurma yeteneğinizi, karanlıkla başa çıkma ve karanlığın üstesinden gelme yeteneğinizi açmak için yöntemler ve ritüeller veriyorum. Güzel ve şaşırtıcı bir hayata sahip olmanıza engel olan enerjileri temizleyecek sahip olunması gereken güçlü yöntemler. Ve bu, sahip olunması gereken güçlü bir araçtır. Çünkü bu bilgeliğe sahip olduğunuzda, ortaya çıkan her türlü durumun üstesinden gelebilir ve "Ruhunun Şifrelerini Çöz" kitabındaki ritüel ve kodları kullanarak çatışmayı veya negatif durumları kendinizden uzaklaştırabilirsiniz. İnsanların daha iyi, daha otantik bir hayat yaşamalarına ve maddi olarak yaratılmış gördüğünüz her şeyin insanların zihinleri tarafından yaratıldığını fark edebildikleri seviyede hayatı yaşamalarına yardımcı olur.

Şaman Durek: “Prenses Martha ile Türkiye’ye yerleşmek istiyorum”

“ÜNLÜLERLE ÇALIŞMAK BANA AYRICALIK TANIMIYOR”

Hollywood yıldızlarının Şamanı olarak tanınıyorsunuz. Bu sizi diğer insanlardan daha ayrıcalıklı bir yere koymuyor mu?

Yol gösterdiğim ve desteklediğim dünyanın her yerinden ünlü birçok insan var. Fortune 500 şirketlerinin CEO'larından, teknoloji devlerine ve aynı zamanda fabrika çalışanları, emekçiler, çocuklar ve her türden insan var. Ünlü olmak ya da olmamak fark etmiyor çünkü hepimiz çok benzer sorunlar yaşıyoruz. Ünlü biri için tek fark, yaşadıkları sorunların kamuoyuna yansıtılması ve çoğunlukla magazinde yalan haberler çıkması. Ünlülerle çalışmanın bana herhangi bir ayrıcalık tanıdığını düşünmüyorum. Benim için önemli olan o kişilerle çalışıp desteklemek, yanlarında olmak ve bu dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için güzel yeteneklerini nasıl kullanabileceklerini görmelerine yardımcı olmak. İnsanları asla hiyerarşilere koymam çünkü diyelim ki bir gün her şey eski yöntemlere dönerse, Instagram gitti, televizyon yok ve biz büyük sorunlarla uğraşıyoruz. Odak noktam şunlar olur; sürdürülebilir bir bahçe yaratabilir misin? Okyanus suyunu içme suyuna nasıl dönüştüreceğimizi biliyor musun? Gelişen bir topluluğu nasıl yaratacağımızı biliyor musun? Ne yapabilirsin? Bu insanlara yardımcı olmak için ne yapabilirsin? Çünkü günün sonunda ünlü bile olsan, aktör, şarkıcı, dansçı veya bir şair, senarist ya da her ne ise, her zaman insanlarla ilgilidir. Sen insanları eğlendiren bir oyuncusun, insanları eğlendiren bir şarkıcısın, insanları iyileştiren bir doktorsun... Her ne olursa olsun her zaman insanlarla ilgili. Ve ne yaparsak yapalım sizinle ilgili değil, insanlarla ilgili olduğunu hatırlayabildiğimiz sürece, bu gezegende her zamankinden daha fazla farkındalık ve uyum yaratacağımız kesin. Bana göre ünlü insanlar da herkes gibi sadece kalbi ve ruhu olan insanlar. Onlara başkalarına davranacağımdan farklı davranmam çünkü onlar da sadece insan. Ve hepimiz gibi nasıl daha sevgi dolu olunacağını, nasıl daha nazik olunacağını, nasıl daha cömert olunacağını ve nasıl daha açık olunacağını hatırlamak için buradalar. Onlarla arkadaş da olsam, şaman olarak liderlik de etsem tutumum hep aynı olacak ve asla değişmeyecek: Her zaman kendimizi nasıl geliştirebileceğimiz ve insanlara nasıl hizmet edebileceğimiz odak noktamız olacak.

Şaman Durek: “Prenses Martha ile Türkiye’ye yerleşmek istiyorum”
“PRENSESLE AŞKIMIZ HER ŞEYDEN GÜÇLÜ”

Norveç Prensesi Martha Louise ile ilişkiniz dolayısıyla özel hayatınız mercek altında. Adeta hedef tahtasına kondunuz, çokça eleştirildi ilişkiniz, ırkçı söylemlere maruz kaldınız… Neler hissediyorsunuz bu eleştiriler karşısında?

Basına ve dünyaya ilişkimizi ilk kez açıklamaya karar verdiğimizde kız arkadaşım bana bir şey söyledi. Pek çok prens ve prensesin yalnız olduğunu, çünkü halktan insanlarla ilişki yaşamak istediklerini ancak halktan insanların basının baskısından dolayı rahatsız olup ilişkiden uzaklaştıklarını söyledi. Ve bir gün bana dedi ki, "Bunların hepsi senin için çok fazlaysa, sana kızmayacağım, incineceğim, ama ayrılmak istersen sana kızmayacağım." Gözlerinde yaşlarla bana bakıp ağlıyordu. Uzanıp elini tuttum, yüzüne baktım ve gözlerinin içine bakarak dedim ki "Sana olan sevgimden bu ilişkideyim, onlar yüzünden değil. Eğer aşkım bu zorluklara, nefrete, ırkçılığa ve medyanın baskısına dayanacak kadar güçlü değilse ben senin için doğru kişi değilim. Ama aşkımız yüzünden bu ilişkideyim ve aşkımız her şeyden daha güçlü. Eğer bunu hatırlarsak ve buna sadık kalırsak hiçbir şey bizi yıldıramaz. Şeffaf olur, birbirimizin bilgeliğini onurlandırır, birbirimizi en üstte tutar ve birbirimizin gerçeğini özgürce yaşamasına izin versek her zorluktan zafer ile çıkarız." Ve hala böyle hissediyorum. Basın açısından artık çok daha rahatım. İnsanlar ne söylemek isterlerse söylesinler umursamıyorum. Başlangıçta hep "Norveç Kraliyet Prensesi ile zenci şamanın aşkı” ve benzeri ırkçı başlıklar atıyorlardı. Ten rengimi belirtmek istiyorlarsa sorun değil, ben bir siyahi adamım. Sorun yok. Kız arkadaşım, ailem, arkadaşlarım ve hayatımdaki herkes bunu kabul ediyor. Kabullenmeselerdi bile benim için sorun yok. Hayatımı, kimsenin söyleyeceği şeyleri umursamadan dürüst ve samimi bir şekilde yaşıyorum. Günün sonunda gerçekten önemli olan tek şey bu.

Vanity Fair dergisine verdiğiniz röportajda aşkınızı gözler önüne serdiniz, bu konuda rahat mıydınız? Kendi sözlerinizle nasıl tanımlarsınız ilişkinizi?

Martha'ya olan sevgimi ifade etmekte her zaman rahatımdır. Beni gören ve anlayan, kayıtsız şartsız kabul eden ve beni olduğum gibi seven bir kadınla ilişki içinde olmayı seviyorum. Hayatımı seçtiğim gibi yaşamama izin veriyor, tabii ben de ona. Şeffaflık konusunda da aynı değerlere sahibiz. Birbirimize yalan söylemiyoruz. Birbirimizden hiçbir şey saklamıyoruz, düşündüklerimizi açıklıkla konuşuyoruz, bağırmak ve çığlık atmak isterse yapıyor, onu anlayışla karşılıyorum ve kişisel olarak algılamıyorum. Şahsen algılasam bile bunun onunla hiçbir ilgisi yok. Kendi içimden iyileştiremediğim kişisel bir şeyin tetiklenmesi. Onun için de durum aynı. Ve bence ilişkimizi bu kadar özel kılan şey, beraber eğlenmemiz, bol bol gülmemiz. Çocuk gibiyiz, video oyunları oynarız, dans ederiz, country müziği dinlemeyi severiz, sanat ile ilgilenmeyi ve şiir yazmayı severiz. Biz aslında sadece birbirini bulan ve hayatın tüm maceralarını birlikte yaşamak isteyen iki çocuğuz ve birbirimizi yargılamıyoruz. Martha’nın bu konuda harika bir sözünü paylaşmak isterim: "Çok sevdiğin birine sahip olduğunda ve onlara koyduğun kuralların olmadığında onların olduğu gibi olmasını istiyorsun ve onları koşulsuz seviyorsun." Martha bana aşık olduğunda ve ben ona aşık olduğumda birbirimizi sınırlandırıp "Sadece bu yönünü sevebilirim ama bu yönünü sevemem" demedik. Her yönümüzü seviyoruz. Martha beni daha iyi bir adam yapıyor. O çok bilge ve çok güçlü. Aynı zamanda derin, ruhsal ve benimkine benzer yeteneklere sahip. Bu yüzden birbirimizden hiçbir şey saklayamayız çünkü ikimiz de Ruhlarla konuşuyoruz ve ikimizin de iyileştirme yetenekleri var. Sevgimizi ve bu sevgiye dair farkındalığımızı dünyayla diğer insanlara kurallar, kutular, etiketler, sınırlamalar ve beklentiler koymadan paylaşmaya çalışıyoruz ki sevmeyi hatırlayabilsinler. Erkekler baskılandıkları için, kendileri gibi olamadıkları için partnerlerini aldatıyorlar. Kadınlar ise sevilmediklerini, duyulmadıklarını, takdir edilmediklerini düşünüyorlar. Aslında kadınlar her şeyi erkeklerden çok daha iyi gören parlak beyinlere sahipler. Ve ben bunu kabul ediyorum. Bu beni alçakgönüllü ve daha güçlü bir erkek yapıyor. Aynı zamanda bazen onun göremediklerini görebilen benim gibi bir erkeği hayatına kabul edebilmesi Martha'yı da daha zeki ve daha güçlü bir kadın yapıyor. Böylece dünyayı farklı bakış açılarından görüyoruz, ama aynı zamanda farklı bakış açılarımızı birbirimizle paylaşıyoruz. Aşkımız ve romantizmimiz, ilişkimizin böyle devam etmesini sağlıyor. Bazen bir kadına sadece bir buket çiçek satın almak, günün, ayın ve hatta yılın geri kalanı için tüm bakış açısını değiştirebilir ve hayatını güzelleştirebilir. Ben böyle bir adamım. Romantik jestleri seviyorum. Ayrıca Martha çok hümanist. Ben de hümanistim. Bu yüzden insanları desteklemeyi, ayağa kalkmalarına yardımcı olmayı ve güçlü olabilmeleri için onlarla bilgilerimizi ve fikirlerimizi paylaşmayı seviyoruz.

Şaman Durek: “Prenses Martha ile Türkiye’ye yerleşmek istiyorum”

“MARTHA’NIN AİLESİNİN BİR PARÇASI OLDUĞUM İÇİN MUTLUYUM”

Prenses Martha Louise’nin üç çocuğu ile ilişkiniz nasıl? İleride evlenip bir aile olmayı planlıyor musunuz?

Benim için gerçekten önemli olan şeylerden biri, Martha'yla arkadaş olmaya başladığımızda ve ilişkimiz resmileştiğinde, benim tam olarak onun erkek arkadaşı olabilmem için çocuklarıyla iyi anlaştığımdan emin olmam gerekiyordu. Çünkü önceki evliliğinden çocukları olan bir kadınla çıktığınızda, sadece o kadının hayatına girmiyorsunuz. Anneye ve aynı zamanda çocuklarına saygı duymak gerekiyor çünkü ona ne yaparsanız yapın çocuklarını etkiliyor. Geçmişte anneleriyle ayrıldığım için çocukların hayatımdan koparıldığı durumlar yaşadım. Bunun benim için ve çocuklar için ne kadar acı verici olduğunu gördüm. Ve bu sefer Martha ile bu ilişkiye gireceksem, çocukları için iyi bir baba olabileceğime emin olmam gerektiğini biliyordum. Tabii ki biyolojik babaları Ari'nin yerini asla alamayacağımı biliyordum. O harika bir adamdı. Bu yüzden sadece onunla değil, çocuklarıyla da bir ilişkiye girmeye tamamen hazır olduğumdan emin olmak istedim. Martha'dan ilk yapmasını istediğim şeylerden biri çocukları ailemle tanışmaları için Los Angeles'a getirmesiydi. Herkesi Universal Stüdyolarına götürdüm ve hem ailemle hem benimle nasıl anlaştıklarını görmek için çocuklarla eğlenceli vakit geçirdik. O sırada ilişkimizi çocuklardan sakladığımız için, arada küçük öpücükler için gizli köşelerde buluşuyorduk ve bu biraz komikti. Bugün bile, çocuklar ilişkimizi uzun süre sakladığımız için bize biraz sitem ediyorlar. Ama bunu onları incitmek istediğimiz için değil, onlara benim ve ilişkimiz hakkında kendi kararlarını vermeleri için alan yaratmak için yaptık. "İşte Durek, ah, bu arada, o benim erkek arkadaşım" demek yerine, "Durek benim arkadaşım ve bir arkadaş olarak onunla nasıl bağlantı kurduğunuza bir bakalım" demeyi tercih ettik. Bu onlara, annelerinin erkek arkadaşı sıfatına takılmadan beni tanıma şansı verdi. Böylece beni gerçekten olduğum gibi tanıyabildiler, bu da bana daha da açılmalarına izin verdi ve o zamandan beri çocuklarla güzel bir ilişkimiz var. En sevdiğim şeylerden biri sabah neşe ile kalkıp Martha’yla beraber çocukların beslenme çantalarını hazırlamak ve okuldan eve geldiklerinde, günlerinin nasıl geçtiğini dinlemek. Her zaman günlerinin nasıl geçtiğini özenle dinlemeye dikkat ediyorum. Aile olarak birlikte oyun oynuyoruz, sanatla ilgileniyoruz, birlikte eğlenceli şeyler yapıyoruz. Kesinlikle ata binmeyi seven bir aileyiz. Martha, şampiyon bir at binicisidir. Ben de klasik tarzda ata binmeyi ve engel atlamayı öğreniyorum. Doğa sevgimiz var. Evimizde aile olarak beraber vakit geçirmeyi seviyoruz. Her şey hakkında açıkça iletişim kurarız. Evde benim dışımda üç genç kız, Martha ve dişi köpeğimiz var. Yani ailemiz kadın egemen bir aile. Kadınların bakış açılarını duymak ve onlardan bilgi edinmek, dinlemek ve öğrenmek harika. Ve tabii ki, eğer ailenin bu kadar içindeysem tahmin edersiniz ki her an evlilik teklifinde bulunabilirim. Vanity Fair'de röportajında da söylediğim gibi şimdilik sadece onun erkek arkadaşı olmaktan, kızlarla vakit geçirmekten, aile olarak birlikte olmaktan hem birbirimizle hem de benim ve Martha’nın ailesiyle aşkımızı paylaşmaktan büyük keyif alıyorum. Kral Harald, Kraliçe Sonja, Prens Haakon ve Prenses Mette, herkes harika ve bu kadar güzel bir ailenin parçası olduğum için çok minnettarım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BAKMADAN GEÇME!