Güncelleme Tarihi:
◊ Marc, her şeyden önce belli ki sen ve Mike ilk olarak “Tamirat Tadilat: Rüya Arabalar”da tanışmışsınız. O programdan sonra şimdi de “Tamirat Tadilat”ın yeni başlayan sezonunda bir araya geldiniz. Sence ilk programa göre her şey farklı mı?
- Marc Priestley: Açıkçası pek farkı olmadığını söylemeliyim. Yani programı ilk çektiğimiz zaman ve hatta tanıştığımız ilk günden beri bizim hayalimiz, rüya gibi arabalar yapmaktı. Mike ile sanki yıllardır birbirimizi tanıyormuşuz gibi çalışıyoruz ve açıkçası her şey ortak bir noktadan çıkıyor, o da araba sevgisi. İki programda da sürecin çok benzer olduğunu söyleyebilirim. Umarım her zaman daha iyiye gideriz, hedefimiz de bu açıkçası. Daha iyisini yapmak için birbirimizi zorluyoruz, ama her şeyden önemlisi yaptığımız işi çok seviyoruz ve bundan keyif alıyoruz.
◊ İş hayatındaki titizliğini ekrana yansıtıyorsun. Bunun sebebi Formula 1’de çalışmış olmandan mı kaynaklanıyor yoksa mükemmeliyetçi kişiliğinden mi?
- Marc Priestley: Her ikisi de diyebilirim. Aslında her zaman mükemmeliyetçi bir insandım. Formula 1’de çalışmaya başlamamın da en büyük sebeplerinden biri bu diyebilirim. Çünkü Formula 1’de detaylara olan bakışınız, dikkatiniz ve hızınız çok önemli. McLaren Formula 1’de de takımım ayrıntılara dikkat etmesiyle bilinirdi. Açıkçası 10 yılını McLaren Formula 1’de pit şeridinde geçirmiş biri olarak, detaycı ve mükemmeliyetçi biri oluşunuzu değiştirmeniz pek mümkün olmuyor. Ama bu durumdan gerçekten memnunum ve “Tamirat Tadilat” programına bunu bilerek geldim. Yıllardır devam eden başarılı bir program formatı bu, ama ben programa dahil olurken “Daha iyi neler yapabiliriz” diyerek geldim açıkçası. Bu sebeple hem ekiple hem de Mike’la düzenli toplantılar gerçekleştiriyoruz. Küçük detaylara kadar tüm ayrıntıları konuşuyoruz ve tartışıyoruz. .
◊ Arabalara olan tutkun nereden geliyor?
- Marc Priestley: Küçük bir çocukken İngiltere’de Brands Hatch yarış pistine çok yakın bir yerde büyüdüm. Her iki yılda bir Formula 1 dünyası yaşadığım küçük köye gelirdi. Evimizin etrafından Formula 1 araçları geçerdi. Dolayısıyla gözlerimi bu araçlardan ve yarışlardan alamazdım. Grand Prix olduğu zaman dünyanın dört bir yanından insanlar köyümüze gelir ve yüzbinlerce otomobil evimizin etrafına park ederdi. Neden yaptığımızı çok hatırlamıyorum ama kardeşim ve birkaç arkadaşımla birlikte küçük bir deftere, gelen arabaların plakalarını yazardık.
Araba tutkuma gerçekten bu mu sebep oldu bilmiyorum, ama yaşadığım o küçük köyde daha önce hiç bilmediğim harika arabaları görmek benim için büyüleyiciydi. Tabii bir de Formula 1 tarafı vardı. Yarış zamanı inanılmaz bir ses çıkardı. Baya meraklı bir çocuktum ve düşünsenize pistten bir araba geçiyor ve benim o sesin peşinden koşmamam imkansız. Çitlerin altından gizlice girer ve arabalara göz atardım.
◊ Çabalayıp da onaramadığın araçlar oluyor mu?
- Marc Priestley: Bahane üretip onarmak istemediğim hiçbir araç olmadı. İmkansız diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Mesela bir aracı kelimenin tam anlamıyla bir cıvata yığınına çevirebilir ve daha sonra gerçekten isterseniz yeni bileşenlerle tekrar bir araya getirebilirsiniz. Yani yapamayacağınız hiçbir şey yok ve ben her zaman bu inanca sahip biri olmaya devam edeceğim. Zorlu şeyleri başarmak güzel bir duygu.
PROGRAMLA BERABER TERMAL İÇ ÇAMAŞIRLARIMA DÖNMEM GEREKECEK
◊ Mike sana dönelim. “Tamirat Tadilat”ın yeni sezonu için Amerika’dan İngiltere’ye, kendi ülkene döndün. Bu sana ne hissettirdi?
- Mike Brewer: Aslında hem heyecanlıyım hem de biraz gergin. Aileme yakın olmak, eve dönmek ve yeni bir programa başlamak gerçekten heyecan verici. Elvis’le çalışmaya başlayacağımı biliyordum, açıkçası bu da karar verme sürecime yardımcı oldu. Biraz kendimi gergin hissettiğim şeyse altı yıldır Amerika’da yaşıyor olmam ve arkadaş çevremin, bağlantılarımın büyük bir kısmının burada olmasıydı. Onları geride bırakmak beni biraz gergin hissettirdi açıkçası. Fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki kesinlikle doğru bir karar vermişim. Amerika’da geçen altı kışımı bir şortla tamamlamıştım, ama şimdi İngiltere’de termal iç çamaşırlarına dönmem gerekecek. Sanırım Kaliforniya’daki güneşli sahil manzaramı biraz özleyeceğim.
◊ Arabalara olan tutkunuzu nasıl tanımlarsınız? Hâlâ eski modayı tercih eder misiniz, yoksa perakende satacağınız ya da beğeneceğiniz modern arabalar var mı?
- Mike Brewer: Kesinlikle eski arabaları severim. Elektrikli yepyeni bir Porsche Taycan’ım var. Açıkçası onu sürmeyi seviyorum, hatta bazen eşim de bu aracı kullanıyor. Fakat örneğin dün 1954 Serisi 1 Land Rover kullandım. Çok eski bir model olduğu için sürmek gerçekten korkunç zor, ama her dakikasından büyük bir zevk aldım diyebilirim. Arabaları seviyorum. Mesela eşimle arabalar aracılığıyla tanıştım. Yaşadığım bu hayat arabalar sayesinde oldu.
◊ Peki, Marc aynı soruyu sana da soracağım. Senin için öne çıkan bir araba var mı? Favorin ne?
- Marc Priestley: Benim için Porsche bir tutku. Ne yazık ki gün geçtikçe fiyat açısından ulaşılamaz bir hale geliyor, ama benim için rüya araba budur. Sizce de öyle değil mi? Porsche 964’ü gerçekten çok seviyorum.