Sinem VURAL
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 07, 2016 13:07
Eski milli kaleci ve Hürriyet yazarı Rüştü Reçber, 9 yaşındaki oğlu Burak ile bir reklam filmi için ilk kez kamera karşısına geçti. Önce Burak’la konuştuk, sonra ise Reçber’le. 16 yaşına kadar forvette yer alıp daha sonra kaleci olan Reçber ile 6 yaşından bu yana altyapıda top koşturan Burak’la buluşmamızda Türk Milli Futbol Takımı’nın Euro 2016’daki durumunu da masaya yatırdık.
◊ Babanızla birlikte bir reklam filminde oynadınız. Böyle bir projede yer almak aklınızda var mıydı?
- Burak Reçber: İlk reklam filmim oldu bu. Paris’teyken babama mesaj gelmişti, reklamda yer alıp almayacağım konusunda. Ben de çok çıkmak istiyordum, çıktım.
◊ Neden reklamda olmak istediniz peki? Okulda popülerlik için mi herkesten bir adım önde olmak için mi?
- Burak: Bir adım önde olmak için. Sesim soluğum çıksın diye.
◊ Bir yandan okuyorsunuz, bir yandan da futbolcu olmaya hazırlanıyorsunuz. Hangi takımdasınız?
- Burak: Galatasaray altyapısındayım. Fenerbahçeliyim ama.
◊ Nasıl yani?-
Rüştü Reçber: Bu konuyu Türkiye’de aşmamız gerekiyor. Futbol fanatizminin bitmesi, insanların kendi görüş ve bilgileri dahilinde istedikleri yerde olma haklarına saygı duyulması lazım. Burak hem Fenerbahçeli hem de Galatasaray’da gelecek vaat eden bir futbolcu profilinde. Her şey Burak’ın elinde. Yeteneği ve kapasitesi var ama futbolcu olup olamayacağına kendi karar verecek.
◊ Ne kadar zamandır futbolu profesyonel olarak düşünüyorsunuz?- Burak: 9 yaşındayım. 6 yıldır çalışıyorum.
Rüştü: Üç yaşından bu yana futbol sevgisi var Burak’ta. 6 yaşına kadar kalecilik yaptı. 6 yaşında akademide başladı, beğenilince altyapıya alındı takımda.
Burak: Şimdi forvetim, kaleci olamıyorum.
Rüştü: İstersen olursun, ben de forvet başlamıştım. Sonra kaleye geçtim.
◊ Babanızla birlikte BP reklamında rol aldınız. Nasıl buldunuz babanızın performansını?- Burak: Çok rahattı. Babam alışık zaten.
Rüştü: Ben mi?
Burak: Yıllardır reklamlarda oynuyorsun, alışıksın.
Rüştü: Ekrana alışığım ama toplasan 3-4 reklamda oynamışımdır.
Burak: Tecrübelisin ama.
TOPA DOKUNUNCA İYİ HİSSEDİYORUM◊ Daha önce ne kızınızla ne de oğlunuzla ekrana çıktınız. Neden o zamanlarda değil de şimdi bunu gerçekleştirdiniz?- Rüştü: Mümkün olduğunca bu rotada oldum. Mustafa Sandal’ın da bu reklamda olmasının yanı sıra BP’nin global bir marka olması da bu kararı almamda etkili oldu. Burak içinse teklif BP’den çıktı. Çünkü bir çocuk lazımdı, onun da futbolla haşır neşir olması gerekiyordu. Önce annesine, sonra Burak’a sorduk. Olur deyince de yola koyulduk.
◊ Çekimlerde de rahatmış. - Burak: Önce anneme sordular, “Bir günlük iş ne uğraşacaksın, ne gereği var” diyecek diye çok korktum. Neyse ki bir şey demedi.
Rüştü: Annen uzak tutmak istediği için diyebilirdi. Ama evet dedi, şanslısın.
Burak: Bir de top olmasaydı ben reklamda oynamazdım. Top sevgim var, topa dokununca daha iyi hissediyorum.
◊ Birlikte mi izlediniz Euro 2016 maçlarını?- Rüştü: O zamanlar her akşam bir iftarda olduğumuzdan köpeği Dolly ile kendi izledi Burak.
◊ Turnuvaya geri dönelim hemen. Tatsız sorularla başlayacağım... - Rüştü: Tatsız değil ama sporun içindeki gerçeklerden başlayalım.
◊ Türk Milli Futbol Takımı değerlendirmesiyle başlayalım söze. Rüştü: Bir kere beklentilerin çok altında kaldığımız gerçeği var. Kadro yapısı, futbolcu profiline bakılınca turnuva öncesinde de daha iyi bir noktada olabileceğimiz düşüncesi bende vardı. Benim için kriter gruptan çıkabilmekti. Maalesef ilk iki maçta ortaya koyduğumuz performans ve aldığımız kötü sonuçlar bence bizim daha ileriye gitmemizi önleyen faktörlerden bir tanesi. Tabii suçlamalar oldu, yanlışlardan bahsediliyor ama artık futbolcular, teknik adamlar ve federasyon dahil bizim hatamız nerededir diye bakacaklardır. 2002 ve 2008 yıllarını yaşayan Türk milleti var. Çok yetenekli ve yaratıcı oyunculara sahip bir takımdan yine başarılı bir sonuç bekliyorlardı. Baktığımız zaman futbolun içerisinde olan bir sonuçtur.
ŞİMDİKİ FUTBOLCULAR DAHA ÖZGÜR HAREKET EDİYOR
◊ 2008 ve 2016 arasında nasıl bir fark var?- Rüştü: Jenerasyon farklılaşması var. Daha önceki futbolcu nesliyle duygusallık bakamından ve olayı sahiplenme bakımından daha amatörce ve daha farklı bir bakışa sahiptik. Şimdiki futbolcuların biraz bizden ayrılma nedenleri bu. Daha bağımsız, daha özgür ve daha yalnız hareket etmeleri. Bunun için de iletişimde değişen nesle göre hareket etmek lazım. Diğer bir etken böyle büyük bir tecrübe yaşamamış futbolcuların fazla olması. 1996’da gittiğimizde “biz nereye geldik” dediğimizi ve geri döndüğümüzü hatırlıyorum. Şu anki jenerasyonun avantajı uluslararası maçları sık oynayan aynı zamanda önemli rakiplerle oynayan oyuncular olması. Ama bu avantaj her zaman büyük turnuvalarda geçerli olamayabiliyor.
◊ 3-0’lık İspanya yenilgisi ardından futbolcularından teknik adamlara kadar moral bozukluğu belliydi. Takım içerisinde genel bir sıkıntıdan bahsedebilir miyiz?- Rüştü: İçeride birtakım sıkıntılar var ki günlerce bu konuşuldu. Eğer konuşulduysa orada bu tip sorunların yaşandığı gerçekliği de var. Bu sorunlar neden ve nasıl yaşandı, bunu bizler net bir şekilde bilemeyiz. Şu da bir gerçek ki ilk maçın ardından hissedildi. Hele ikinci maçtan sonra ayyuka çıkan bir olay. Bir takım olamama adı altında bu tarz yaşanan sıkıntılar önemlidir. Takım içerisindeki arkadaşlık ve dostluk dediğimiz olguyu geliştiren ve pekiştiren en önemli isimlerin arasında teknik adam ve ekibi gelir. Orada bir kopukluk olduysa, önceden gelen sorunlar da varsa, buna yenilerinin eklenmesi de normal. Takım olamazsanız başarıyı da yakalamanız zordur. Birey olarak baktığımızda maç için bir şeyler yapma çabası vardı ama bu baştan yakalayamadığımız bir çaba oldu.
ELEŞTİRİLERE EN GÜZEL CEVAP SAHADA VERİLİR
◊ Türk insanının duygusallığı ve eleştiriyi profesyonel olarak karşılamaması mıdır sorun?
- Rüştü: Milli takım futbolcularımıza ve Fatih Hoca’mıza yapılan çok ağır eleştiriler oldu. Siz teknik adam ya da futbolcuları eleştirirken sahada yaptıklarıyla eleştirmek zorundasınız. Bazen bu konuda çok acımasız oluyoruz. Yerden yere vurma konusunda başarılıyız.
◊ Volkan Babacan da ağır eleştirilere maruz kaldı. Fenerbahçe’de oynadığınız dönemde sizin daha ağır eleştirilere maruz kaldığınızı hatırlıyorum...
- Rüştü: Kaldık. Eleştirilere en güzel cevabı sahada verirsiniz. İster futbolcu, ister kaleci, ister teknik adam olsun, fark etmez. “Kötü kalecisin” ya da “çalışmıyorsun” diyebilirsin. Ama özele girdiğinde durum daha farklı olur. Kulakları tıkayıp baskılı ortamı yönetebilmek de önemli.
◊ Aynı zamanda bir eleştirmen olarak notlarınızı almadan gitmem.
- Rüştü: Birincisi Emre Mor’la ilgili turnuva başlamadan önce yıldızlardan biri olacak demiştim yanılmadım. Takıma baktığımda görevini en iyi yapanlardan biri olarak Volkan (Babacan)’ı gördüğümü söyleyebilirim. Bence o işin üstesinden gelmeyi son derece iyi başardı.
BİZDE TEKNİK ADAM DEĞİL YÖNETİM PROBLEMİ VAR
◊ Bir yandan teknik adam yapmaya çalışıyorlar sizi. Teknik adamlığı seçmemenizin nedeni eleştirmenliğin daha rahat olması mı?
- Rüştü: Bizde teknik adam değil, yönetim problemi var. Zihniyeti değiştirmek için sistem değişmeli. Futbol oynarken karar vermiştim, bırakınca idari olarak futbola hizmet edeceğim diye.
◊ İtalyan futbolcu Andrea Pirlo’nun yazdığı kitabından gün yüzüne çıkan bir demeci oldu. Fatih Terim’in bir teknik adam değil ama motivasyoner olduğunu söylüyordu.
- Rüştü: Pirlo’nun kitabını okudum. Fatih Terim’i teknik adamlık ve motivasyon yönleriyle ikiye ayırmış. Teknik adamlık yönünün kötü ama motivasyon yönünün geçerli olduğunu söylemiş. Motivasyon önemlidir ama teknik olmadığı sürece ilerleyemezsiniz. Bu olayların üzerine yeniden gündeme gelmesi, Milan Baros’tan tutun Frank De Boer’un dediği cümlelerin ortaya atılması hoş değildi.
YENİ NESLİN İŞİ ARTIK ZOR
◊ Altyapıdan oyuncu çıkmamasına ne diyorsunuz peki?
- Rüştü: Her kulübün altyapısı var ama bina ve saha demek değildir altyapı. Nasıl bir eğitim verdiğin, A takım mantalitesinin altyapıya nasıl işlediğidir. O kadar çok detay var ki hiçbiri bizde yok bunların. Bu konuda Göztepe, Buca, Altınordu, Gençlerbirliği gibi istisnai kulüplerimiz de var. 14 yabancı futbolcu oynatma sayısını serbest bıraktığınız bir ülkede altyapıyı zaten öldürdünüz demektir. Bunun etkilerini 3-4 sene sonra iyice hissedeceğiz.
◊ O zaman başa dönelim. Oğlunuz neden Galatasaray altyapısında? Umutlu musunuz?
- Rüştü: En derli toplusu Galatasaray’ın altyapısıydı bana göre. Biraz daha iç içeler. Akademinin olduğu bir yer. Üç büyükler arasında Galatasaray biraz öne çıkıyor. Umutlu olup olmadığıma gelince, futbolcu çıkıyor ama nadir. Bizdeki gibi mahalle arasından gelip de futbolcu olunacak durum yok. Şimdi eğitim gerekli. 16 yaşında kaleci oldum, Burak 6 yaşından bu yana akademiye gidiyor. Bu neslin işi artık kolay değil.