Güncelleme Tarihi:
Ama bazen öylesine rivayetler vardır ki geçmişi yüzyıllar öncesine dayansa da günümüzde yaşananlar sanki bunları doğrular gibidir. İşte bunlardan biri çok uzun zamandır kulaktan kulağa yayılıp duruyor.
Öyle anlatılır ki yüzyıllar önce güzel ve soylu bir Flaman kadın vardı. Bu kadın aynı zamanda bir cadıydı inanışa göre.
O zamanlar kayalıklardan oluşan tek gemilik bir liman şehrinden ibaret küçücük ülkenin prensi de bu kadını görür görmez etkilendi.
Ama genç kadın, prensin, onurunu lekelemesine izin vermek istemedi. Öte yandan prens kadından aldığı "hayır" yanıtını kabul etmedi.
Bir gün sevgisinin "gönülsüz hedefini", küçücük ülkesinin görülmeye değer kayalıklarında bir romantik yürüyüşe davet etti. Onu etkileme girişimleri sonuçsuz kaldı, kadın prense direndi. Sabrı taşan prens de zorla amacına ulaşmaya çalıştı. Yani kadına tecavüz etti.
Genç kadın hayatının geri kalanını onurunu yitirmiş bir şekilde yaşamak zorunda kalmamak için çareyi, kendini kayalıklardan aşağıya atmakta buldu.
Ama bunu yapmadan önce de arkasını döndü ve kendisine kabusu yaşatan prense şunları söyledi: "Grimaldiler asla evlilikte mutluluğu bulamayacak."
Ve görünüşe göre aradan yüzyıllar geçse de bu efsanedeki lanet hala geçerliliğini koruyor.
BU SOYADINI TAŞIYANLARA MUTLULUK HARAM
"Grimaldi" adını duyduğunda konunun meraklıları hangi aileden söz ettiğimizi çoktan anladı. Monako Prensliği'ni yöneten Grimaldi ailesi. Üyeleri, modern çağlarda bile birçok trajik olaya ve skandala konu olan aile yani.
Aralarından bazıları - daha yeni kuşaklar- özel hayatlarında mutluluğu bulmuş olsa da bu soyadını taşıyan birçoğuna kelimenin tam anlamıyla 'mutluluk haram.'
Elbette hayat düz bir çizgide ilerlemiyor, herkes zaman zaman acı tecrübeler yaşıyor ama bu ailenin üyelerinin yaşadıkları dikkatlerden kaçacak gibi de değil.
İşte bunun son örneklerinden biri de milyonlarca kişinin gözleri önünde yaşanıyor. Tahtı babasından devralan Prens 2. Albert, 2011 yılında geçmişteki çalkantılı hayatının defterini kapattı ama evlilikten yana yüzü gülmedi.
Güney Afrika doğumlu eski bir yüzücü olan karısı Charlene de "mutsuz prenses" olarak tanınıyor. İki çocuk doğursa da yani ülkenin geleceğini garanti altına alsa da bir türlü evli bir çift olarak mutluluğu bulabilmiş değil çift.
YİNE GİTTİ... ACABA GERİ DÖNECEK Mİ?
Son gelişmeye göre Charlene iki yıl aradan sonra bir kez daha Güney Afrika'ya yani ailesinin yanına gitti. Son olarak kocası ve ikiz çocuklarıyla birlikte bir etkinliğe katılan Charlene sonra yine ortadan kayboldu. Albert ise başka bir etkinliğe çocuklarıyla birlikte katıldı.
Charlene 2021 yılında da vahşi hayatı korumaya yönelik bir etkinlik nedeniyle Güney Afrika'ya gitmiş ve uzun süre geri dönmemişti.
Orada ciddi sağlık sorunları yaşadığının söylenmesine rağmen bu durum çiftin arasının kötü olduğu söylentilerine yol açmıştı. İşte şimdi Charlene'in yeniden Güney Afrika'ya gitmesi bir kez daha aynı söylentileri alevlendirdi.
Bu arada 65 yaşındaki eşi Albert de ikiz çocukları Jacques ve Gabriella ile birlikte ülkesinde kaldı ve bazı etkinliklere katılmayı sürdürüyor.
Açıklanana göre Charlene Güney Afrika'da düzenlenen bir yüzme etkinliği için ülkeye gitti. Bu seyahate Albert'in de eşlik etmesi bekleniyordu. Ama Charlene yola tek başına çıktı.
Bu durum da çiftle ilgili ayrılık söylentilerinin yeniden alevlenmesine neden oldu. Şimdi herkes meraklı gözlerini dikmiş Charlene'nin geri dönüp dönmeyeceğini bekliyor.
GÜNEY AFRİKA'YA GİTMİŞ VE 10 AY DÖNMEMİŞTİ
Aslında bu söylentiler ve merak da hiç boşuna değil. Charlene, uzun süre Güney Afrika'da kalıp ülkeye döndükten sonra 2021 yılının ocak ayı ile 2022 yılının mart ayları arasında kelimenin tam anlamıyla ortadan kayboldu.
45 yaşınaki Charlene'in ciddi sağlık sorunları yaşadığı konuşuldu. Ama bu konudaki resmi açıklamalar çiftle ilgili ayrılık söylentilerini ortadan kaldırmadı.
Charlene tekrar halkın karşısına çıkmaya başlasa da dedikodular yine bitmedi. Bu arada bir sürü söylenti yayıldı.
Bunlara göre Charlene İsviçre'de yaşıyordu. Sadece gerektiği zamanlarda yani resmi görevlere katılmak için kocasının yanında yer alıyordu. Çocuklarını da istediği zaman göremiyordu. Ama sonradan çiftin birlikte çıktıkları tatilde çekilen fotoğrafları kafaları yine karıştırdı.
DIŞARIDAN BAKINCA HAYATI PERİ MASALI GİBİ
Monako'nun tahtında oturan Grimaldi ailesinin başından eksik olmayan talihsizlikler uzun süredir herkesin dikkatini çekiyor.
Bunun son dönemdeki en çarpıcı örneği de Charlene. Aslında sıradan bir ailede dünyaya gelip büyüyen Charlene'in bir ülkenin prensesi olması masallara yaraşır bir durum gibi. Ama yıllardır Charlene'in çizdiği görüntü bunun tam tersini söylüyor. Yani Charlene'in "mutsuz prenses" olarak anılması boşuna değil.
Geçen yıl Daily Beast'e konuşan aile dostlarından biri tanık olduğu bir olayı anlatmıştı. Ona göre, Charlene çok uzun süredir derin bir mutsuzluk içinde.
Birkaç yıl önce Monako'daki Palais Princier'de Albert ve Charlene'i öğle yemeği için ziyaret eden bir kaynak, Charlene'in tüm yemek boyunca sessizce hıçkıra hıçkıra ağladığını söyledi.
Yemeği "son derece rahatsız edici" olarak nitelendiren kişi, "Albert, karısının ağladığını hiç kabul etmedi" dedi. "Neden kalkıp gitmediğini anlayamadım. Sadece mutsuzluğunun görülmesini istediğini varsayabilirim."
Doğrusu, Charlene'in mutsuzluğuna ilişkin söylentiler, 2011'de Albert'le olan düğününden beri dillerden düşmüyor.
NİKAH ÖPÜCÜĞÜNDEN BİLE MUTSUZLUK YAYILIYORDU
Üç gün süren ve 70 milyon dolara mal olan düğünündeki ağlamaklı görünümü ve o garip balkon öpücüğü, kimilerine göre paranın mutluluğu satın alamayacağını söyleyen özdeyişi kanıtlar nitelikteydi.
Düğünden önce Fransız gazetelerinde damat ve gayri meşru çocukları gibi konular üzerine birçok iddia yer aldı. Sıkça dile getirilen dedikodulardan biri de Charlene’in düğünden önce Monako'dan kaçmayı defalarca denediğiydi. Charlene'in belirgin duygusal rahatsızlığı da bu iddiaları destekliyordu.
Journal du Dimanche, ilk olarak Charlene'in, Mayıs 2011'de gelinlik dikiminin planlandığı Paris'teki Güney Afrika büyükelçiliğine sığındığını, burada pasaportunun elinden alındığı ve Monako'ya dönmeye ikna edildiği yazdı.
Journal du Dimanche, ayrıca, o ayın ilerleyen günlerinde, düğünden sadece bir hafta önce Formula 1 Grand Prix'sine tekrar kaçmayı denediğini, Güney Afrika'ya dönüş uçuşu için Nice havaalanına giderken yolunun kesildiğini iddia etti. Saray, iddiaları "tamamen çılgın" olarak nitelendirerek reddetti, ancak bu hikâye pek çok kişinin aklına yattı.
ABLASI ARALARINI BOZMAYA ÇALIŞTI: Charlene’nin mutsuzluğundaki diğer bir faktörse, orta sınıf geçmişine dayalı olarak kendisini en başından istemeyen ve onu rolünü gerçekleştirmede başarısız olarak gören Monakolu seçkinlerin züppeliği oldu. Albert'in kız kardeşlerinin de destekleyici olmadığı, özellikle Caroline’in genellikle arayı bozucu bir rol oynadığı söyleniyor.
YOKSA O GENÇ KADININ LANETİ TUTTU MU?
Bu efsanede sözü edilen bir zamanların önemsiz küçük ülkesi Monako Prensliği. Flaman kadının lanetine neden olan kişi de ülkenin ilk yöneticisi Prens Rainier. Yani herkesin tanıdığı, Grace Kelly'nin eşi Prens Rainier'nin atası.
Her ne kadar Monako Prensliği'nin tahtında oturan Grimaldi Ailesi bu efsaneyi yalanlasa da yaşananlar, Flaman kadının lanetinin tuttuğunu doğrular gibi.
Ailenin evliliklerinin çoğu gerçekten de boşanma veya trajediyle sonuçlandı. Prens Albert'in küçük kız kardeşi Stephanie iki kez evlenip boşandı, her iki evlilik de bir yıldan biraz fazla sürdü.
Albert'in ablası Caroline'in ikinci kocası Stefano, 30 yaşında bir sürat teknesi kazasında öldü. Annesi Prenses Grace 1982'de bir Trafik kazasında öldü. Bu, prenslik için çok travmatik bir andı.