Güncelleme Tarihi:
Pelin Öztekin bir fotoğraf paylaştı. Havuza girmiş. Altına da “Sezonu açtım” yazmış. Vay efendim, babasının ölümü bu kadar yakınken nasıl havuza girermiş? Nasıl sezon açarmış? Sosyal medyanın yarattığı en büyük erozyon bu bence: Toplu pervasızlık, örgütlü hadsizlik.
Usta oyuncu Rasim Öztekin’i üç ay önce, 8 Mart’ta kaybettik.
Kızı Pelin Öztekin şu sözlerle dağladı yürekleri sosyal medyada:
“Eskiden en sevdiğim 8, artık uğursuz. Her ayın 8’i çıkmaz sokak gibi. Bıraktığından beri daha dağınık buralar. Ben toparlamaya çalıştıkça tuttuğum, tutunduğum her şey paramparça. ‘Alışacaksın’ diyorlar ama sormuyorlar hiç baba: Ben alışmak istiyor muyum?”
Sadece baba kaybetmenin acısı değil bu sözler.
Aynı zamanda “muhterem” biri hayatınızdan gittiğinde yarattığı boşluğun ifadesi.
Yani Pelin Öztekin’in acısı çifte:
Hem bizim gibi Rasim Öztekin’i kaybetti hem de babasını.
“Bağırsam duyar mısın, duysan gelir misin? Ah be baba, neden her şey bu kadar zamansız? Çok özlüyorum, çok seviyorum seni” diye tarif etti yaşadıklarını.
Sevdiği insanı kaybeden herkesin yaşayabileceği duygu fırtınaları, doğal iniş çıkışlar bunlar.
Arada kendine geldiği, zaman zaman acısını unuttuğu anlar oluyor demek.
Bir fotoğraf paylaştı.
Havuza girmiş.
Altına da “Sezonu açtım” yazmış.
Vay efendim, babasının ölümü bu kadar yakınken nasıl havuza girermiş? Nasıl sezon açarmış? Ayıp değil miymiş?
Sosyal medyanın yarattığı en büyük erozyon bu bence:
Toplu pervasızlık, örgütlü hadsizlik.
Elimize telefonu aldığımızda insanlara acılarını bile nasıl yaşamaları gerektiği konusunda ahkam kesme hakkı buluyoruz kendimizde.
Eskiden mektup vardı.
Yırtıp yırtıp yeniden yazardık.
Eskiden mail vardı. Okuyup okuyup baştan yazardık.
Şimdi sosyal medya. Kaydır kaydır oku, hızlı hızlı, düşünmeden cevap-yorum yetiştir.
Mümkünse de tribünlere oynasın, çok ‘layk’ alsın.
Ne densizlik, ne kendini bilmezlik, ne nerede duracağını, nerede susacağını bilmezlik.
İnsanlık teknoloji kadar hızlı ilerlemiyor maalesef.