Müge SERÇEK BİROĞLU
Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2014 01:18
Zuhal Topal, Kanal D’nin yeni yarışma programı “Cümbür Cemaat”le ekrana dönüyor. Bugünden itibaren hafta içi her gün 13.30’da başlayacak eğlenceli yarışmada, çiftler “partnerini en iyi tanıyan benim” iddiasında bulunacak. Ve oyunlar sonunda iddiasında haklı çıkan, büyük ödülün sahibi olacak.
Bebek sahibi olduktan sonra uzun süre ortalarda gözükmediniz?
- Bebeğin 1 yaşına kadar annesiyle vakit geçirmesinden yanayım. O yüzden pek çok teklif gelmiş olmasına rağmen hepsini reddettim, bebeğimle ilgilenmek istedim. Artık 11 aylık oldu. Ben de çalışmayı özledim. Hem artık çalışmam gerekiyor, hayat şartları çok zor; bir paket bebek bezi, bebek arabası, bebek maması ne kadar oldu haberiniz var mı? (Gülüyor) Anayım ben ana... Çalışmak zorundayız şekerim yapacak bir şey yok.
“Cümbür Cemaat” nasıl bir program olacak peki?
- İnsanlar benden komik şeyler bekliyorlar. Biz de “yarışma bahane eğlence şahane” düşüncesiyle yola çıktık. Her programda iki çift yarışacak. Hem el becerisi gerektiren oyunlar olacak, hem de sözel oyunlar... Yarışmamızın en güzel tarafı, çiftlerin birbirlerini gerçekte ne kadar iyi tanıdıklarını göreceğiz. Kim partnerini daha iyi tanıyorsa o kazanacak.
Sorular çiftleri biraz zorlayacak yani...
- Eğlenceli diyelim. Mesela “Tanıştığınız gün üzerinizde ne vardı?”, “İlk yemeğe çıktığınızda ne yediniz?” gibi sorular. Bu sorulardan çok güzel sohbetler de çıkacaktır diye umuyorum.
Bu yarışma formatını siz mi geliştirdiniz yoksa önceden var olan bir format mıydı?
- Ekibimizin geliştirdiği bir şey. Bir de en önemli özelliği, canlı yayınlanacak olması. Bu tarz programların hepsi banttan yayınlanır normalde.
Canlı yayın yapmak ne kadar riskli sizce?
- Bütün programlarda risk vardır, hayatta olduğun gibi. (Gülüyor) Ben de risk almayı seven bir kadınım, o yüzden canlı yayın enerjisini seviyorum.
Bugüne kadar canlı yayında başınıza gelen en komik olay neydi?
- Çok şey oldu tabii ama bir programda kadıncağızın biri “Beni eşek emzirdi” demişti. Annesini erkenden kaybedince kadını 6 ay eşek sütüyle beslemişler. Bu benim o kadar komiğime gitti ki gülerken seyircilerin üzerine kapaklandım.
Siz de kızınıza eşek sütü vermek ister miydiniz?
- Bilmem, bulsam verirdim herhalde. O programdan sonra araştırdım, doktorlara sordum, çok faydalı ve anne sütüne en yakın süt eşek sütüymüş meğer. Keçi sütü bile ondan sonra geliyormuş.
ANNE-BABA OLMAK İSTEYEN ÖNCE SINAVDAN GEÇMELİSiz ve eşiniz Korhan Saygıner aynı piyasanın içinde olan insanlarsınız. Bu durum evliliğinize nasıl yansıyor?- Piyasayı eve sokmuyoruz. Kaldı ki her evlilikte mutlaka ufak tefek tartışmalar olur. Dünyada kaç milyar insan varsa o kadar farklı huy var demektir, aynı evi paylaşmaya başlayınca yadırgadığınız şeyler mutlaka çıkar. Biz de bu yüzden evliliğimizin ilk senelerinde çocuk sahibi olmak istemedik. Evliliğimizin iyi gitmesinin de en büyük nedeni şu; birbirini iyi tanıyan ve çok iyi arkadaş olan bir çiftiz. Birçok ortak noktamız var.
Neler var mesela?- Yeri geldiğinde sabahlara kadar sohbet ederiz. Kafamıza eser, çantamızı alır bir yerlere kaçarız. Roller caster’lara binmeyi, Disneyland gibi oyun parklarında tepinmeyi çok severiz. Yani anlayacağınız uçan kaçan ne varsa biz onların üstündeyiz.
Çocuk sahibi olmak evliliğinizi nasıl etkiledi?- Çocuk sahibi olduktan sonra hayatımız çok değişti. Neredeyse 1 senedir Lina Hanım’la yatıp yine onunla kalkıyoruz. Evliliği sınayan en büyük sınavın çocuk olduğunu düşünüyorum. İster istemez koca mevhumu bir kenara atılıyor. Bu yüzden onların bocalamaması mümkün değil. Çocuk sahibi olmak evliliği pekiştiriyor, çok da güzel bir duygu ama herkesin yapabileceği bir şey. Araba kullanmak için nasıl ehliyet gerekiyorsa çocuk sahibi olmak için de çiftin bir sınavdan geçmesi lazım bence. Bu yüzden kimseye 4-5 çocuk yapın, çok güzel diyemem.
Ama “5 çocuklu bir aile olmak istiyorum” gibi bir açıklamanız var!- Kesin anne olmadan önce demişimdir, artık geçerli değil o söz. (Gülüyor)
Lina’ya kardeş gelmez mi yani?
- Hele o bir büyüsün, o zaman düşünürüz. (Gülüyor)
KEŞKE NEW YORK’TA DİL YERİNE OYUNCULUK EĞİTİMİ ALSAYMIŞIMEşinizin en tahammül edemediğiniz davranışı?- Unutkanlığı! Her şeyi unutuyor.
Yalan söylemenin en uygun olduğu durumlar nedir sizce?- Bunu düşünmeme hiç gerek yok, çünkü yalan söylemeyi çok istesem de beceremem. Hemen gözümden anlaşılır.
YaşayamadığınIZ için pişmanlık duyduğunuz şey?- 10 yıl önce dil öğrenmek için New York’a gitmiştim. Gitmişken keşke oyunculukla ilgili bir şeyler yapsaymışım diyorum, pişmanım! (Gülüyor)
Lisedeki takma adınız neydi?- Zuzu! Oldum olası “Zuzu” derler.