Güncelleme Tarihi:
Model, tasarımcı, sunucu, oyuncu... Ocak sayımızın kapağı için Özge Ulusoy’la Ortaköy’de buluştuk. Sohbete, son beş yıldır aldığı ‘yıldız’ sıfatıyla başlıyoruz. “Böyle düşündüğün için çok teşekkür ederim,” diyor, yüzündeki gülümsemeyi ikiye katlayarak.
Sürekli çalışmasının, ekranlarda olmasının altında bir korku yatıp yatmadığını soruyorum; “Bir korkum yok. Hayatta herkesin bir dönemi olduğuna inanıyorum. Modellikte 13’üncü senenin içindeyim. Evet, son beş senedir çok daha fazla iş yapıyorum. Fakat bunun altında bir korku yok. Sadece doğru zamanlarda doğru yerlerdeydim” diyor.
Özge çalışmadığı günlerde de kendine yatırım yapıyor. Nasıl mı? “Hemen hemen her gün erken saatlerde kalkıp spor yapıyorum. O gün gerçekten hiçbir işim yoksa kendime vakit ayırıyorum. Bakımlarımı yaptırıyorum. İyi görünmek benim işimin bir parçası.”
Özge’nin cildi pürüzsüzlük konusunda ‘master’ yapmış! Bu yüzden bir kozmetik markasının onunla reklam anlaşması yapması da gerçekten çok tesadüf sayılmaz. Note Cosmetics’in reklam yüzü olan Özge bu anlaşmanın yerinin özel olduğunu anlatıyor;
“Kozmetik markasının yüzü olmak, bir model için mihenk taşı diyebileceğimiz kadar önemli. Modeller için kozmetik anlaşması aynı zamanda bir üst mertebe anlamına gelir. Kendinizi ne kadar doğru konumlandırdığınızın kanıtıdır bu anlaşmalar. O yüzden ben çok mutluyum şu anda.”
Elbette Özge’nin cildinin bugün bu kadar sağlıklı ve ışıltılı görünmesinin belli bir alt yapısı var. Ailesindeki bütün kadınların cildinin de iyi olduğunu söylüyor. İyi beslenmesinin, doğru cilt bakım ürünlerinin, sporun, suyun, uykunun, cilt bakımlarının ve temizliğin de hakkını vermeyi ihmal etmiyor.
HER ŞEYİ YAPMAK İÇİN DOĞRU ZAMANDAYIM
Özge’nin işinin bir parçası da moda! Fakat o sadece modayla kalmayıp, işin üretim aşamasına geçti. Codentry için hazırladığı koleksiyonda bu sezon; deriler, yapay kürkler ön planda. Baharda ise daha renkli bir koleksiyonun ipuçlarını veriyor.
Özge yanlış anlaşılmalara yer vermemek için tasarımların hazırlanması için bir tasarım ekibiyle birlikte yol aldığını da hemen belirtiyor. Peki kendi dolabında neler var? Pudra pembeler, sütlü kahveler sezonda favorisi. Maviyle arasında biraz mesafe var. Onu daha küçük parçalarda kullanmayı tercih ediyor.
Peki sezonda yeniden televizyonda olacak mı ya da bir diziyle setlere devam edecek mi? Özge oyunculuğa yeniden yeşil ışık yakıyor ancak televizyon sektöründeki tüm işlerin fazlasıyla kaygan bir zeminde olması sebebiyle fazla ince eleyip sık dokumaya çalıştığını anlatıyor. Tüm zamanını setlere vermek isteyip istemediğinden emin olmaya çalışıyorum; “Çalışmayı seviyorum. Tüm işlerimi beraber yürütebilirim. Şu an enerjim varken, istiyorken her şeyi yapmak için en doğru zamandayım” diyor.
Özge’yle iş-güç konuşmayı bırakmaya çalışsam da konudan pek uzaklaşamıyoruz. O gerçekten bir işkolik! Yaptığı işlerin omuzlarında bir sorumluluk hissi yaratıp yaratmadığını merak ediyorum; “Kimseye olmayan bir hayat sunmuyorum. Zaten sağlıklı ve normal bir hayatım var. Gerçeklikle kurulmuş bir iş yaşamım var. Sosyal medyamı da kendim yönetiyorum” diyor.
Peki ya “Sürekli göz önünde olmak nasıl bir yaşam sistemini beraberinde getiriyor?” diye soruyorum; “Zaten çok fazla gece hayatım yok. Daha kendi içimde, daha aile içinde, daha minik bir çevreyle yaşıyorum. İnsanların sokakta görüp sevdiklerini söylemeleri de beni mutlu ediyor.”
İyiyiz mutluyuz huzurluyuz
Aşk olmadan yaşanır mı hiç? Özge’nin de herkesin özendiği mutlu bir ilişkisi var. Hatta herkesin onları evlendirmeye çalıştığı bir ilişkisi... Hacı Sabancı’yla evlilik sorularına artık dalga geçerek cevap veren, her seferinde yeni bir yanıt vermesini bekleyen gazetecileri de kırmayan Özge; “Artık o kadar çok karşılaşıyorum ki bu soruyla. Biraz abartıldı. Aynı soruyu kaç kere cevaplayabilirim bilmiyorum. Evlilik şu anda gündemimizde yok ve olduğu zaman zaten saklanacak bir şey değil, söyleriz. İyiyiz, mutluyuz, huzurluyuz,” diyor.
“Aşk sence...” diyorum ve cümlenin devamını ona bırakıyorum; “Kocaman bir pastayı özgürce yiyebilmek! Mutluluk!”
Peki aşk mı bağımsızlık mı daha önemli? “Önemli olan ikisini bir potada eritmek. Ben tam olarak bu noktadayım. Hayatımdaki her şeyden memnunum. Güzel düşünen, içi güzel insanın hayatta hak ettiği şeyleri yaşadığını düşünüyorum. Herkes hak ettiği şeyi yaşıyor, iyi ya da kötü,” diyor.
Hep böyle mutlu mesut gitmedi ama bu hayat. Geçmişle ve hatalarla barışıp barışmadığını soruyorum; “Her şeyin bana bir şey öğrettiğine eminim. Yaptığım bir şeyden ders almak gerek ki her insan hata yapıyor biz sadece göz önünde olduğumuz için daha çok göze batıyor.
Aslında sana bir şey söyleyeyim mi ben de her genç kız kadar hata yaptım ve inan bana bunlardan çok şey çıkardım. Hayatımda ne olduysa iyi ki olmuş dedim. Hâlâ her şeye şükrederek yaşıyorum” diyor.