Güncelleme Tarihi:
◊ 17. yüzyıl İspanya’sından çıkan Don Kişot günümüze kadar vardı. Bu oyunda bizi neler bekliyor?
- Günay Karacaoğlu: Cesaret bekliyor... Şimdiki Don Kişot ile o zamanki Don Kişot arasında bir fark olmadığını göreceksiniz. Her devrin bir Don Kişot’u olmalıdır. Onlar bizim ilham kaynağımızdır. İçimizdeki o Don Kişot’u öldürmemek, diriltmeye çalışmak gibi bir hedefimiz var bu oyunda.
- Ozan Güven: Bazı eserler ölümsüzdür ve zamansızdır.
- Ozan Güven: Kendimden bir şeyler katmayı düşünüyorum tabii.
- Günay Karacaoğlu: Kendi asaletinden...
- Ozan Güven: Kafasının işleyişini ve bunun bedenine nasıl yansıdığını az çok anlamaya başladım. Bu seyirciyle buluşunca nasıl bir hale gelecek. Daha da mı azacak deliliği yoksa yelkenleri suya mı indirecek, onu hep beraber göreceğiz.
- Ozan Güven: Erkeklerle çalışmayı sevmiyorum (gülüyor). Bu oyunu kabul etme sebeplerimden biri Baba Sahne’de yapılmasıydı. Buranın benim için ayrı yeri var. İkinci sebebi ise şu; ben arkadaşlarımla iş yapmaya çok alışığım.
◊ Çok eski dostsunuz...
- Ozan Güven: Evet, ahbaplığımız çok yıllar öncesine dayanıyor. Bu kadar kıymetli bir mekanda, bu kadar kıymetli bir partner ile bu kadar kıymetli bir edebi eseri oynamak çok cazip geldi. Normalde Sancho Panza bir çoban, bir köylü adam olarak canlandırılıyor. Fakat burada, evin beslemesi kadını göz kulak olması için bu deliye silahtar olarak veriyorlar. Daha fikri ilk duyduğumda gözümde canlandı. İçgüdülerim de beni yanıltmadı, şahane bir Sancho Panza izleyeceğiz sahnede.
◊ Günay Hanım nasıl hazırlandınız bu erkeksi role?
- Ozan Güven: Çok bir şey yapmadı... Zaten erkekvari, askerlik yaptı.
- Günay Karacaoğlu: Manisa’ya çıktı (gülüyor). Zaten evde lüzumsuz gibi görülen, çok da sevilmeyen bir beslemenin erkek olmasında mahzur görmeyen bir ev ahalisi söz konusu. Zaten lüzumsuzsun, bir tane de deli var elimizde, bari yanında dursun da ona göz kulak olsun diyorlar. Role nasıl hazırlandığıma gelince; vücudumu biraz daha kırarak oynuyorum. Sesimi değiştiriyorum. Biraz daha erkeksi oluyorum.
◊ Ozan Bey, tiyatro sahnesinden 14 yıl uzak kaldınız. Bir şeyler değişmiş mi?
- Ozan Güven: Aynı. Kendimi evimde hissediyorum. Dolayısıyla hiç yabancılık çekmedim. Elbette ki hamlamışım, kondisyonumu biraz daha ileri seviyeye taşımak için ekstra çalıştım.
◊ Bu hamlık Don Kişot’a da yansımasın...
- Günay Karacaoğlu: Ham falan değil ya... Yani oyunculuk insanın içinde olan, içinde ölen bir şeydir. Onu sinema oyunculuğu olsun, dizi oyunculuğu olsun, farklı alanlarda da olsa besliyorsanız, sorun yok. Dolayısıyla Ozan her ne kadar durmadan “14 yıldır tiyatro yapmıyorum” dese de, sahnede izleyenler “Aaa evet gerçekten yapmıyormuş” demeyecek. Geçen sezon son oyununu oynamış da gelmiş gibi yani, öyle söyleyeyim. O ara hiç hissedilmiyor. Yumuşacık da bir oyuncu üstelik. Ekip arkadaşlarıyla ilişkilerinde yumuşacık bir kalbe, vicdana sahip.
◊ Yılların dostluğu mu bunu söyletiyor acaba?
- Günay Karacaoğlu: Eski dost olabiliriz ama birbirimizi de ilk biz yaralarız. Son derece esnek, son derece yumuşak, kendinden vazgeçmiş bir Ozan Güven seyredeceksiniz sahnede.
- Ozan Güven: Ben kötü bir oyunun iyi oyuncusu olmak için oyunculuk yapmıyorum. Ben iyi bir oyunun ortalama ve vasat oyuncusu olmaya razıyım. Yeter ki işin bütünü iyi olsun. Meslek hayatım boyunca ilk gözettiğim şey bu oldu.
◊ Ozan Bey siz son olarak Cem Yılmaz’ın “Karakomik Filmler” serisinde rol almıştınız.
- Ozan Güven: Evet, şimdi Cem üçüncüsünü çekiyor. Sonra dördüncüsü gelecek. İlk ikisini bitirdik, onlar ocak ayının 20’sinde vizyona girecek. Üç ve dörtte ben yokum. Gerçi dörtte olma ihtimalim var ama programa bakıyoruz. Çünkü ben aynı anda iki iş yapamıyorum. Kapasitem yetmiyor.
◊ Cem Yılmaz ile iş arkadaşlığının yanında sıkı dostlarsınız. Tiyatro ya da müzik gibi farklı bir proje de gelir mi?
- Ozan Güven: Cem ile tiyatro yapmak aklımızda var aslında. Bu fikri yeterince olgunlaştırırsak olabilir.
◊ Sizin için “Cem Yılmaz olmadan yapamaz” diyenler var. Neredeyse her işinizde onunla çalıştığınız için...
- Ozan Güven: Her işte Cem Yılmaz ile değilim ama özellikle onlarla ilgileniyorlar galiba.
◊ Neden böyle oluyor?
- Ozan Güven: Çünkü konuşulabilir olanı o. Ben sevdiğim insanlarla çalışıyorum, bunun özgürlüğüne sahibim, o kadar. “Cem hep aynı adamlarla çalışıyor” diyorlar. Birimiz TIR şoförü birimiz badanacı değiliz ki, hepimiz oyuncuyuz yani. Evde oturuyoruz “Gel ya film çekiyoruz sen de oyna” demiyoruz ki. Biz birbirimizi çok seviyoruz. Bırakalım bu kadar da olsun...
- Günay Karacaoğlu: Hayır iyi anlaşan insanların olması başkalarını neden bu kadar tedirgin edebiliyor? Ne kadar enteresan.
- Ozan Güven: Yani bu bana yeteneğimi sorgulatacak bir durum değil. İşime âşık bir adamım ve işimi iyi yapmaya çalışıyorum. Söylenenleri de duymuyorum.
◊ Magazin gazetecileriyle niye böyle mesafelisiniz? Elektriğiniz mi tutmadı?
- Ozan Güven: Elektrik falan değil. Ben sadece işimi yapıyorum, işimle anılmak istiyorum. İnsanları özel hayatımla oyalamak istemiyorum. Her gün televizyonda olmayayım, insanlar benim her şeyimi bilmek zorunda değil. Şahsen bundan sıkılıyorum.
◊ Ama büyük bir hayran kitleniz var, hayatınızı merak ediyorlar...
- Ozan Güven: Ben dün akşam ne yediğimi, ne giydiğimi kimseyle paylaşmak zorunda değilim. Bir bankacıyı da tüm gün takip etseniz, bu durumdan sıkılır. Her mikrofonu ve kamerası olan bize her şeyi sorma hakkına sahip değil.