Oyunculuk tembel işi

Güncelleme Tarihi:

Oyunculuk tembel işi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 07, 2014 01:32

En son “Sakarya Fırat”ta Er Mahmut Karakum olarak izlediğimiz Erkan Kolçak Köstendil, “Ulan İstanbul”la ekrana döndü. Köstendil, bu kez Çakal Karlos olarak izleyici karşısına çıkan Köstendil “Oyunculuk tembel adam işi” diyor.

Haberin Devamı

Sizi en son “Sakarya Fırat”ta Er Mahmut Karakum olarak izlemiştik. Şimdi “Ulan İstanbul”la karşımızdasınız.
- Bugüne kadar hiçbir projeye bu kadar kolay “evet” dememiştim. Bunun en büyük nedeni de Zihni Göktay ve Uğur Polat’ın bu projede yer alması. Bu dizide hem ustalar var hem de kendi yaş grubumdan hayranlık duyduğum oyuncular...

Kimler onlar?
- Kendi jenerasyonumda kıskandığım iki adamdan biri Caner Özyurtlu, diğeri de Görkem Şarkan. Tabii bu pozitif anlamda bir kıskançlık çünkü sadece oyunculuk yapmıyorlar; yazıyorlar, çiziyorlar, çekiyorlar.

Çakal Karlos’un yaptığı çakallıklar hepimizi eğlendiriyor.

- Çakal Karlos’u anlatırken nedense hep küfürlü bir tabir kullanasım geliyor ama biz en iyisi “fırlamanın önde gideni” diyelim. Bunun dışında oynadığım karakterle ilgili pek bir şey anlatamayacağım çünkü senaryo geliyor, okuyoruz ve oynuyoruz. Dizi senaryolarının sonunu bilmediğimiz için canlandırdığım karakterle ilgili çok yorum yapamıyorum.

Bu akşam dizinin dördüncü bölümü ekrana gelecek, reytinglere bakıldığında seyirci halinden gayet memnun... Peki siz sette eğleniyor musunuz?
- Sadece pencereden bize seslenen Zihni Göktay’ı görmek bile eğlendiriyor. Uğur Abi ile aynı okuldan mezunuz. Bazen sette bizi karşılaştırıp “Eğitim sistemi Uğur Abi’nin zamanından senin zamanına kadar epey bir bozulmuş” diyorlar (gülüyor). Her dizi için böyle geyikler yapılır ama biz gerçekten çekimlerde çok eğleniyoruz. Hatta setteki arkadaşlarla sık sık dışarıda da görüşür olduk.

Uğur Polat’la çalışmak nasıl?
- Türkiye’de tipini değiştirmeden her rolü oynayan, değişik lezzetler sunun iki oyuncu var. Bunlardan biri Uğur Polat diğeri de Erkan Can. Dikkat edin ikisinin de saçı, sakalı, bıyığı hiç değişmez, hep aynıdır. Ama her rolü oynarlar.

KİMDE ÇAKALLIK YOK Kİ
Canlandırdığınız karaktere gelelim... Siz de çakal mısınızdır?

- Mutlaka bir çakallık vardır diye düşünüyorum, kimde yoktur ki... İnsan olarak içimizdeki iyiyi beslemeye çalışıyoruz, ancak İstanbul gibi bir yerde yaşıyorsanız çakallık yapmamanız mümkün değil.

Başka bir şehirde yaşama şansınız olsaydı?

- Amsterdam’da yaşamak isterdim. Kendimi orada doğmuş gibi hissediyorum. Orada bütün günümü bisiklete binerek geçirebilirim.

Boş zamanlarınız İstanbul’da gittiğiniz özel bir yer var mı?
- Bütün boş zamanlarımı evimde geçiriyorum diyebilirim. Kapıdan içeri girdiğimde benim için her şey bitiyor, birçok şeyi kapıda bırakıyorum.

Siz tiyatroya da devam ediyorsunuz. Yeni sezonda yine bir oyun sahneleyecek misiniz?

- Craft Atölye’de geçtiğimiz sezon oynadığımız “Kalp Düğümü” oyunu önümüzdeki sezon da devam edecek. Bu özellikle Melisa Sözen için izlenilmesi gereken bir oyun, resmen döktürüyor. Bir de alternatif sahne dedikleri bir salonda, izleyiciyle iç içe olduğumuz bir ortamda oyun sergilemenin tadı bambaşka.

Neden?
- Çünkü büyük sahnelerde yalan söylemek ya da izleyiciyi inandırmak çok kolaydır ama izleyici sizin nefesinizi duyarken onu inandırmak daha zordur. Melisa her hücresiyle oynuyor, performansı hayranlık yaratıyor.

Günümüzde alternatif tiyatroların daha çok tercih edildiği de aşikar!
- Bu anlamda tiyatronun muhteşem bir süreçten geçtiğini düşünüyorum. Eskiden tiyatroya seyirci gelmiyor diye yakınılırdı. İyi de sana iyilik olsun diye seyirci niye tiyatroya gelsin ki? Senin o adamı salona getirebilmen için işini çok iyi yapman gerek. Bir de olayın şu açısı var; eskiden tiyatrodan mezun olan oyuncular tiyatro sahnesine çıkabilmek için çok uzun bir dönem beklemek zorunda kalıyordu.

Bu da onları dizi oyunculuğuna yönlendiriyordu...
- Aynen öyle... Sonra da “Genç oyuncular neden tiyatro yapmıyor” deniyordu. Alternatif tiyatrolar sayesinde genç yazarlar, yazdıkları oyunları hayata geçirmeye başladılar.

EN BÜYÜK GOLÜ KENDİMDEN YEDİM
Eskiden kalecilik yapıyormuşsunuz, o işi seviyor muydunuz?

- Evet onu da severek yapıyordum.

O zaman rotanızı neden oyunculuğa çevirdiniz?
- Bu işi başıma bela eden, lisedeki öğretmenim Zuhal Köseoğlu oldu.

Peki sonradan kaleciliğe dönmeyi hiç düşünmediniz mi?
- Hayır.

Belki daha çok para kazanırdınız?
- Belki ama düşünmedim. Şu an mutluyum. Bazen arkadaşlarla halı saha maçları yapıyoruz, yetiyor.

En büyük golü kimden yediniz?
- İnsan hayatta en büyük golü kendisinden yer. Ben de aynı şekilde en büyük golü kendimden yedim.


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!