Oyuncu Sarp Bozkurt'tan itiraf! "O olay beni çok değiştirdi"

Güncelleme Tarihi:

Oyuncu Sarp Bozkurttan itiraf O olay beni çok değiştirdi
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2021 12:16

Başarılı oyuncu Sarp Bozkurt hurriyet.com.tr'de Ferit Ömeroğlu'nun konuğu oldu.  Yakın zaman önce babalık duygusunu tadan Bozkurt, duygu tarifi olarak, "Güldüğünde gözlerim doluyor. O kadar saçma bir duygu ki bu..." açıklamasında bulundu. Sen Çal Kapımı dizisinde Erdem karakterini canlandıran Sarp Bozkurt oyunculuğuna ve aile hayatına dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. 1 Nisan 2016'da babasını kaybettiğini söyleyen Bozkurt, "Babam çok neşeli bir adamdı ama hayatta istediklerini çok başaramamış bir adamdı. Herkes çok severdi. Babamdan sonra hayata karşı bakış açım çok değişti. Kesinlikle her anın inanılmaz eğlenceli olduğunun farkına vardım; kavgaların bile. O yüzden bu kadar umursamaz bir insan oldum. O olay, beni çok değiştirdi." dedi.

Haberin Devamı

* Nasıl gidiyor?
Çok güzel gidiyor. Hayatımın en iyi 2 yılını yaşıyorum herhalde.

* İş mi iyi gidiyor yoksa hayatın geneli mi?
Her şey bir anda yoluna girdi. Yolunda olmayan şeyler de, işte. Çocuğum oldu. Her şey çok iyi gidiyor.

* Çekilen cefaların bir sonucu mu sence?
Olabilir.

* Çok zorlu geçti mi?
Bence hayat çok zorlu geçmedi. Kimine bazı yükler daha ağır gelir ama benim için kafada bitiyor bazı şeyler. Ben fazla kafaya takan ya da fazla düşünen bir adam değilim. Hatta genelde kendisiyle çelişen de bir adamım. Bir yaptığım bir yaptığımı tutmaz. Ama her şeyle çok eğlenmeyi sevdiğim için hayat çok zor geçmedi.

* İyi bir eğitimden geçip mizah alanda çok başarılı oldun. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Belki o, onu beslemiş olabilir. Mühendislikle birlikte daha komik bir adam olmuş olabilirim. Yani zeki olduğum için komik olmuş olmayabilirim. Okuldan sonra daha fazla komedi yaptım. Ben okulu hobi olarak okudum. Gerçekten yoğun okumadım. Hatta arkadaşlarım sağ olsun bitirmeme yardımcı oldular. Girdiğimin ikinci yılı “Komedi Dükkanı” başladı. Ondan sonra hayatta okumak istemiyordum. 

Haberin Devamı

* Dizi dışında yeni başlayacak bir projen var mı?
Bir yıl önce dijital fikri ile bir iş yazmaya başladık. Çünkü dili dijitale uygundu. Daha önce yazıp nefret ederek çöpe attığım işlerin dışında çok özel bir noktaya geldi. “Eee Sonra” isminde bir dizi yaptık. Bir yıl önce yazmaya başladık ve sonra olaylar büyüdü. Deniz Işın ile partner olduk. Bir kadın-erkek komedisi ve interaktif bir dizi. Yani sonunu seyirci belirliyor. İlk bölümü yayınlanalı 2 hafta oldu. O kadar duygusal bir noktaya koyduk ki biz bu işi daha çok insanın izlemesini istedik. Hangi platformda bu işin daha fazla izleneceğini bilemedik. O yüzden de en garanti yol olarak YouTube ile başlayalım dedik. Açıkçası böyle bir başlangıçta beklemiyorduk; trendler ile başladı. O yüzden keyfim çok yerinde. Yazdığım bir işin böyle bir karşılık bulması beni şu anda çok cesaretlendirdi.

* Birçok işin dinamikte iyi başlayınca o şekilde devam ediyor ve adından bahsettiriyorsun. Ama gelecekte ne iş yaparsan yap insanların aklına ilk “Komedi Dükkanı” gelecekmiş gibi hissediyor musun? Orada ana karakter değildin ama seni o karakter ile çok sevdiler. Ne düşünüyorsun?
Bu bana mutluluk verir. Daha önce örneği olmayan bir mantıkla yapılan bir iş. Bir sürü programın örneği olmayabilir ama mantığı garip. Her şeyin tamamen doğaçlama olması saçma geliyor insanlara. Bence içinde bulununca daha kolay. Bununla bu yüzden anılmak güzel bir şey.

Haberin Devamı

* Adının nerede konuşulması seni tatmin ediyor? Ne oynadı bu adam burada denmesi mi yoksa insanların eğlenmek için direkt adını yazdığı biri olmak mı?
Bir kere bir show programı yapamayacağımı biliyorum.

Oyuncu Sarp Bozkurttan itiraf O olay beni çok değiştirdi

* Neden?
Birini konuşturamam ben. Öyle bir yeteneğim yok. Hatta konuşmakta da zorlanan bir insanım. Hatta oyunculuk benim o durumumu aşıyor. Dışarda olamadığım bir insan olabildiğim için sette içimden kopanı yapabiliyorum. Dışarıda her şeyden çekiniyorum. Orada içimde bir enerji var belli ki. Onu bir şekilde atmam gerekiyor ve bunu bulmuşum. İleride beni insanların şöyle anmasını isterim -ki bütün çalışma amacım da o- yazıyor ve güldürüyor.

Haberin Devamı

* Bir senaryo var ve oradaki karakteri oynuyorsun. O karakter, seyirciye geçiyorsa şayet kült bir karakter oluyor. Ama oyuncu yıllar sonra o karakteri ya da bölümü hatırlamayabiliyor. Orada oyuncu ile empati kurmuyor musunuz?
Çok konuşulan bir şeyi kendi içimde önemsemek istemem. Çünkü şımarmaktan da korkan bir insanım. Bendeki karşılığı bu olabilir.

* En son en çok istediğin şey neydi?
En son en çok istediğim şey sahneye çıkmak. Uzun zamandır çıkamadığım için şu an onu istiyorum.

* En son hüzünlendiğin anı paylaşabilir misin?
Bir çocuğum oldu 3 ay önce. 15 saat sürdü doğum. En son en çok hüzünlendiğim şey Ezgi’nin çığlıklarıydı.

* Çocuk sahibi olmak ciddi anlamda farklılaştırıyor mu?
Doğumdan sonra banka hesabını açıp çok çalışmam lazım dediği oluyor insanın. Bence en güzel yönünü de şu - bu arada bunu daha önce söylediklerinde anlam veremiyordum- şimdi 20 gündür filan gülmeye başladı. Güldüğünde gözlerim doluyor. O kadar saçma bir duygu ki bu ve bunu kime nasıl açıklayabilirim gerçekten bilmiyorum. Güldüğünde neden gözlerim doluyor bilmiyorum.

Haberin Devamı

* En son en çok neye şaşırdın?
Ezgi’nin bu kadar iyi bir anne olmasına. Bu Ezgi’ye güvenmediğimden değil; herhangi bir insanın böyle zor bir şeyi bu kadar soğukkanlılıkla yapıyor olması şaşkınlığı çok büyük bir şaşkınlık.

* Yanlış anlar mısın insanları?
Yanlış anlamam. Olayları büyütmem, insanların söylediği şeylere çok fazla anlam yüklemeye de çalışmam. O yüzden fazla bir şeyi de yanlış anlamam. Ama yaşadığım şeyler beni kandırabilir. İlk bir şeyler yazmaya başladığımda inanılmaz mutluyum. Sonra okuttuğum herkes yazdığım şeyden nefret ettiğinde o zaman yazma olayını çok yanlış anladığımı fark ettim. Ben de yazdığım her şeyden nefret etmeye başladım.

Haberin Devamı

* Nasıl üzülürsün sen?
Birinin hakkını yediğimi bana söylersen ya da gösterirsen o zaman çok üzülürüm. Bir yere kadar herkes hakkının yendiğini düşünür illaki. Ben de öyle düşünüyorum. O yüzden bu konuda aşırı hassasım.

* Defterleri kapatan biri misin?
Hayır, çok çekingen birisiyim. Bunun için de korkaklık gerekiyor. İnsanlarla yüzleşmekten de bazen korkabilirim. Açık sözlü olmayı seviyorum ama o noktaya gelmem lazım. O noktaya gelemiyorum.

* Ona aslında öyle olmadığını anlatır mısın?
Ezgi ile 2009 yılında tanıştık ve birlikte olmaya başladık. Sonra 2012 yılında ayrıldık ve bir yıllık boşluğumuz var. Tekrar barışıp evlilik sürecine girdik. Benim o tutarsızlık dediğim şey oldu ve bir sabah uyandığımda yalnız olmak istediğime karar verdim. Akşam olunca iyi geceler, seni seviyorum ile telefonu kapatıp; sabah olunca ben ayrılacağım ya diye uyandım. Sonra o bir yılda onu çok üzdüğümü düşündüm. Bu arada o bir yıl boyunca başkalarını da üzdüm.

* Kendini affettireceğin bir andasın seni dinliyor. Anlatır mısın?
Bir arkadaşımın hastanelik bir durumu oldu. Çok ciddi bir şeyi yoktu ama 3 gün hastanede kalması gerekiyordu. Ben o durumda olsam bana gelmese ben çok kırılamam. Ama başkasının kırılmasını anlayabiliyorum. O, bana kırıldı ve “En azından bir arayıp sormanı beklerdim.” dedi. Çok haklıydı. Bu noktada her zaman aynı adam olurum. Kendimi birine affettirecek affettirecek duruma geçmekten nefret ediyorum. Ben onu yapmışım ve geçmiş. Ne yaparsam yapayım onu düzeltemeyeceğim.

* İnsanda kırılmaya yol açacak hikayeler vardır. Öyle bir tokat yediğinde manevi anlamda ne olur?
Bence aslında bunları çok fazla yaşadığım için bu hale geldim. Benim savunma mekanizmamda böyle bir cevap vermiş demek ki. 1 Nisan 2016’da babamı kaybettim. Babam çok neşeli bir adamdı ama hayatta istediklerini çok başaramamış bir adamdı. Herkes çok severdi. Babamdan sonra hayata karşı bakış açım çok değişti. Kesinlikle her anın inanılmaz eğlenceli olduğunun farkına vardım; kavgaların bile. O yüzden bu kadar umursamaz bir insan oldum. O olay, beni çok değiştirdi. Herkesin babası ölüyor yani bu dünyanın çok büyük bir acısı değil. Orada da çok büyük bir acı yaşamadım. Tabii ki çok üzülüyorum, hala üzülüyorum. Cenazeden sonra evimize geldik. Ben aptal gibiydim; uyumamışım 2 gündür. Arkadaşım geldi ve beni neşelendirmeye çalışıyor. “Bu evde ne oluyor ya.” dedi. Bizim onunla öyle bir şarkımız vardı. Bir gülmeye başladım orada. İnsanlar o kadar garip bakıyorlardı ki. Sonra bunu çok sevdim ve her şeyde de bunu yapmaya başladım.

* Onu nasıl sevdiğini tarif eder misin?
Bütün sevginin bir sınırı olduğuna inanıyordum. Uzay’dan sonra sevginin sınırının olmadığını anladım.

* Nasıl şekilleniyor sevgiliden doğan bir sevgili durumu?
İki ayrı dinamik. Bir kere beraber bir çocuğumuzun olması fikri var bir de o benim de çocuğum fikri var. Hem Ezgi’nin çocuğu hem benim çocuğum hem de ikimizin çocuğu yani. Birlikte çocuk yapmak; birine çok güveniyorsun ve büyük bir taşın altına giriyormuşsun gibi. Böyle psikolojik bir etkisi var. Ama çocuğa olan sevgi çok başka.

* Aşk var mı?
Aşk diye bir şey var bence. İlk başladığında bütün duvarlara adını yazmak istersin, sürekli görmek istersin, bugün de çay içelim dediğin o his var ya bu ne kadar sürer? Kimisi için iki ay kimisi için 10 yıl sürer. Hiç kavuşamadıysan ömür boyu sürebilir.

* Dilediğin kişiye dilediğin bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda sorma imkanı verildi sana. Bu kim olurdu ve ne sorardın?
Özgüveni ile alakalı problem yaşayan biriyim ve bunu söylemekten hiçbir zaman çekinmedim. Bu zamanla oturuyor gerçekten. Şu an 2 yıl öncesine göre çok daha güçlü hissediyorum kendimi. Aslında bazı doğrularında farkındayım. Hangi konuda yeteneğim var bunu kendime itiraf edebildiğim bir noktadayım. Ama bu özgüvensizliğimin de bir sebebi var. Neden bu kadar özgüvensiz hale getirecek kadar üstüme geldin diye sormak isterim ona.

 

BAKMADAN GEÇME!