Barbaros TAPAN
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 26, 2016 13:13
Hiç kuşkusuz dünyanın en çok tartışılan, yaptığı her filmi olay olan, politikayla en içli dışlı yönetmenlerinden biri o... “Gerçek ve ağır hikayeleri film yapmayı seviyorum” diyen, “Geceyarısı Ekspresi”nin de senaristi olan Oliver Stone ile Kelebek için buluştuk.
◊ Yeni filminize geçmeden önce, sohbete tabii ki “Gece Yarısı Ekspresi” ile başlayacağım.
- İnan ki önce “Gece Yarısı Ekspresi”ni sormana hiç şaşırmadım. 38 yıl geçti üzerinden, buna rağmen ilk soru olacağını adım gibi biliyordum (gülüyor).
◊ 20 yıldır Amerika’da yaşıyorum, ne zaman yeni biriyle tanışsam bana “Gece Yarısı Ekspresi”ni soruyor. İnsanlar üzerinde öyle bir etki bıraktı ki bu film... Türkiye yıllarca o filmin yarattığı olumsuz imajı silemedi. Neden Türkiye?
- Açıkçası o zamanlar mahkumlar için dünyanın en kötü hapishane sistemine sahiptiniz. Evet, başka ülkelerde de var bu kötü sistem ama ben filmimi özel olarak Türk sistemi üzerine yaptım. Sonra ülkenizde “Yol” diye bir film yapıldı, o film de hapishanede geçiyordu ve adaletsiz sistemi göz önüne seriyordu. Şimdi diyebilirsiniz ki birçok hapishane sistemi adaletsiz ve acımasız, doğru... Ama bu film Türkiye’de geçiyor. Bu arada filmin bu kadar ses getireceğini kim bilebilirdi ki? Daha sonra Türkiye’ye gittim, modern Türkiye’yi gördüm, açıkçası çok şaşırdım, beğendim ve etkilendim.
◊ Yeni filminiz “Snowden”, 2013’te Amerikan Gizli Servisi’nin gizli dosyalarını sızdıran Wikileaks davasının baş kahramanı Edward Snowden’ın hikayesini konu alıyor? Kendisiyle görüşebildiniz mi?- Evet şu anda Rusya’da kalıyor. Birçok kez bir araya geldik, bana istediğim her bilgiyi belgeleriyle verdi. Daha 3 yıl önce tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen bir hadise. Heyecanlıyım yeni film için.
EDWARD SNOWDEN İSTEDİĞİM HER BİLGİYİ BELGELERİYLE VERDİ◊ Neredeyse tüm filmleriniz gerçek hikayelere, ses getiren önemli olaylara dayanıyor. Hiç mi kendi hayal gücünüzden beslenerek bir senaryo yazmayı düşünmediniz?- İstesem yaparım ya da yapardım. Ama yapay zekayı ya da hikayeyi film yapmayı sevmiyorum. “Görevimiz Tehlike 2”yi neredeyse çekim aşamasına kadar geliştirdim mesela, sonra vazgeçtim. Bu filmlerin püf noktaları aksiyon sahneleri, izleyici bunu talep ediyor çünkü. Ama o filmler benim tarzım değil. Ben gerçek hikayeler ve yaşanabilir varsayımlar üzerine filmler yapmayı seviyorum. Yaşanmış ağır hikayeler beni daha çok etkiliyor.
◊ Yale Üniversitesi’ni yarım bıraktınız, eski Amerikan Başkanı George Bush ve diplomat John Kerry sınıf arkadaşınızdı, politika ile yakından ilgileniyorsunuz. Peki yaklaşan Amerikan seçimleri için bir şeyler söylemek ister misiniz?- Gelecek
seçimler çok önemli... Demokratlar her zaman daha liberal oldular ama unutmayalım ki şu an elimizde Hillary Clinton gibi bizim jenerasyonun en önde gelen savaş kışkırtıcısı, herkesi savaşa teşvik eden biri var. Clinton’ın yabancı ülkelere olan agresif ve saldırgan tutumunu sevmiyorum. Trump’a gerçekten iyi dileklerimi yolluyorum, her insan aptalca şeyler söyleyebilir ama insanlar değişir. İfadelerinde biraz daha dikkatli olmalı.
DÜNYAMIZ İÇİN BİRAZ DAHA HOŞGÖRÜ İSTİYORUM
◊ 70 yaşına girdiniz. Kendinizi eski Oliver ile karşılaştırsanız neler söylersiniz?
- Bazı açılardan hâlâ aynıyım. Fakat hayat yolunda ilerledikçe öğreniyor, giderek daha bilinçli oluyorsunuz. Yaptığım her film, yaşadığım her başarısızlık, edindiğim kişisel tecrübeler beni farklı boyutlara taşıdı. Sanırım bakış açım her zamankinden daha geniş... Sadece Amerika için değil global konuşuyorum, dünya görüşüm çok geniş. Bugünlerde tek isteğim, dünyamız için biraz daha hoşgörü.